KUSURSUZ BİR MESAFE
Utku Yıldırım
2021
Dedalus Kitap
163 sayfa
Modern ilişki çıkmazları ile ilgili bir
roman.
Gerçi bana göre çıkmaz değil ama… Daha
doğrusu ilişkileri çıkmaza sokmak bana anlamlı gelmediği için kitaptaki
yakarışlarla da empati kuramadım.
*
Kitabın baş karakteri Ufuk, Derin ile
evlenecek. Ama bu evlenmenin iyi bir fikir olmadığının farkında. Çünkü Derin’i
eskisi kadar sevmiyor. Derin de aynı şekilde bu evliliğin iyi bir fikir
olmadığının farkında, çünkü o da sevmiyor. O zaman derdiniz ne değil mi?
Ufuk bu duruma tepki olarak başkalarıyla
birlikte oluyor.
Derin de.
Burada da aynısınız.
Benim eş olma haliyle ilgili şöyle bir
gözlemim var; insanlar denklerini buluyor. İlişki kurduğun insan aslında bir
ayna. Aynadaki görüntünden memnunsan ilişkiyi sürdürüyorsun, bu normal olan.
Ama bazen aynadaki görüntünden memnun değilsin fakat düzeltesin de yok. İşte bu
anormal olan. Normal insan memnun olmadığı görüntüyü değiştirir, yani ilişkiyi
sonlandırır. Ama burada ikisi de adeta kabız gibi davranıyor. İkisinin de hem
birlikte olmaya, hem ayrılmaya gönlü yok. Ufuk bu gönülsüzlüğü satırlara
dökmüş. Eyleme dökmek bana daha rantabl bir çözüm geldiği için okuması zor bir
kitap oldu. Yazarı arkadaşım olmasa okumazdım da ne yalan söyleyeyim. Çünkü
benim düz, basit, yüzeysel işleyen aklım böyle şeyleri almıyor. Meseleler,
huzursuzluklar benim için çözülmesi gereken şeyler. Çözüm için de harekete
geçmek gerekir. Bazen hareketsizlik de çözüm olabilir, o zaman da sessizce,
şikayet etmeden beklemeyi daha mantıklı buluyorum. Yani
hareket/hareketsizlik/eylem/eylemsizlik… her ne ise, alınan kararın sonuçlarına
katlanmaktır yetişkinlik.
*
Ufuk, beraber olduğu insanları
değiştirebileceğini düşünüyormuş. “İletişim kurduğum insanları bir şekilde dönüştürebileceğimi
düşünüyordum, yeterince önemsediğimi gösterebilirsem elbet değişebilirlerdi.” Sf.17
Derin de öyle düşünüyormuş. Sık sık Ufuk’un
üstünü başını düzeltiyormuş, babası gibi olamadığını söylüyormuş…
Yine çiftlerin birbirini bulduğu tezimi
kanıtlayan bir örnek işte. İkisi de birbirini değiştirmek istemiş, sonra da
işte nötrlemişler.
Ayrıca bir insanı değiştirme fikri çok
cüretkar değil mi? Karşında yetişkin bir insan var. Değiştirmeye çalışmak ne
cüret!
*
Bir de bu ikisi birbirlerine eski
sevgililerini anlatmış. Derin, Ufuk’a eski sevgilisi “Haluk’la yaşadığı
cinselliğin zirve noktasında olduğunu” anlatmış defalarca. Bu hiç iyi bir fikir
mi Allaşkına? Ufuk da tabii kendisi ile kıyaslamış sonra. Aklından çıkaramamış kızın eski sevgililerini.
Arkadaşlar, sevgiliye eski sevgili
anlatılmaz. Hatta muhabbet arasında yeri gelirse “bir arkadaş” diye
geçiştirilir. Bunun dürüst olup olmamakla ilgisi yok. Al, dürüst oldunuz da ne
oldu? Dürüstlük bu değil. Bu patavatsızlık.
*
Ufuk “annem gibi biriyle evlenmem” diye
düşünürken bu defa babası gibi biriyle evlendiğini fark etmiş. Annem gibi
biriyle evlenmem, babam gibi biriyle evlenmem yerine neden “Evlenmem” bir
seçenek olarak düşünülmez acaba?
Kendi anne babasının evliliğindeki
sorunları, hatta çevresindeki insanların evliliklerindeki sorunları görüp hala
evlenme ve kendi evliliğinin onlar gibi olmayacağı düşünü kurmak çok sefil bir
umut.
Bir de klasik evlilik masrafı
tartışmaları. Kepazelik bu kısımlar.
Türkiye’de bir Türk kızı/Türk erkeği ile
evleniyorsanız onun anne babasıyla da, özellikle annesiyle de evleniyorsunuz.
Bunu kabul ediyorsanız “Evet!” deyin. Bundan bir nebze kaçınmanın yolu bütün
masrafları müstakbel karı-koca olarak sizin üstlenmeniz. Anne babalardan
evlilik konusunda para alırsanız onlara söz söyleme hakkı da vermiş olursunuz.
İnsanlar bir yere para verince o paranın harcandığı yerle ilgili söz söyleme
hakkına sahip olurlar. Anne babanız evliliğinizin masraflarına katkı sağlıyorsa
evliliğinize de karışırlar. Karışmalarını istemiyorsanız paralarını almayacaksınız.
En temizi bize yabancı yengeler/enişteler
getirin.
*
Başta dediğim gibi, ilişkiler benim için
karmaşık şeyler değil. Bunu bu şekilde karmaşıklaştırmak da anlayabildiğim bir
şey değil. Mottom sev ya da terk et. İkisini de beceremiyorsan sus.
Ama Ufuk “ortada bir acı var, ben
çekmezsem yazık olacak” diye düşünüyor. Sf 29. O yüzden de bence karmaşık
olmayan bir olaydan acı devşirmiş. Sanatçı ruhlu insan neticede. Mutsuzluk
sanatçıların besin kaynağı sanırım. Her şeyin yolunda olduğu bir hayatta eser
çıkaramıyorlar galiba. Hatta Ufuk’un lise yıllığına da yazmış bir arkadaşı”acıyı
olabildiğince büyütüyor” diye. Derin de Ufuk’un sanatçı ruhunun bu olaydan
faydalanacağını düşünerek “Sana bir roman çıktı işte” diyor.
Gerçi Derin de sanatçı. Şiirle
ilgileniyor. Edebiyatçı ikisi de. Ama Ufuk’un yansıttığına göre Derin’de öyle
bir derinlik yokmuş. Bilemenko. İlişkileri taraflardan birinin ağzından
dinleyince tek taraflı bir çıkarım yapılabiliyor ancak. Tolstoy’un “KreutzerSonat” kitabını okurken de bir de karşı tarafı dinlemek lazım diye düşünmüştüm.
Kitapta karısından ve evliliğinden yakınan bir adam vardı. Adamın ağzından
okuyunca ne biçim kadın, ne biçim evlilik diye düşünüyoruz. Ben bir de kadını
dinlemek isterdim.
Ayrılık sonrası insanlar genelde
kendilerini haklı çıkartacak argümanlara sığınırlar. Kötü niyetli yapmazlar
bunu, doğal olarak böyle anlatıverirler. Sadece bu kısmı görebildikleri için.
Ufuk da “hatanın bende olmadığından emin
olmalıydım” diye ilişkiyi sürdürmüş. Sanki başarı ilişkinin sürmesiymiş gibi.
Halbuki bu hikayede başarı ilişkinin bitmesi idi.
Aslında bunu hata ya da başarı diye adlandırmamak lazım. Bu adlandırma nedeniyle kafalar bulanıyor anlaşılan. Hata değil, başarı değil, olağan bir şey. İlişki başlar, biter. Burada bir hata, suç ya da suçlu aramamak lazım. “Pay” acaba biraz daha doğru bir adlandırma olabilir mi? İlişkinin başlamasında/bitmesinde benim payım ne? Bu belki biraz daha sağlıklı olabilir.
*
Ufuk ve Derin evlendikleri halde
başkalarıyla birlikte oluyorlar. Ufuk’un
buna gerekçesi karısının zaten kendisiyle ilgilenmemesi. Yani “Önce o başlattı!”
diyor. Şık mı?
Yani aslında gayet birbirlerini birbirlerine denk bulmuşlar ki ilişki başlamış, sonra bir terslik olduğunu sezmişler ama bu seziyi hayata yansıtmakta zorlanmışlar. Debelene debelene tersliğin içinden çıkmışlar. Fiziksel olarak çıkmış gözüküyorlar ama ruhsal ve zihinsel olarak nerelerdeler bilemeyeceğim.
*
Yazarın bir başka kitabı için bkz: Asker Daha Fazla Elliott Smith Dinlemek İstemiyor
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder