Michael Newton etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Michael Newton etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Ocak 2019 Pazar

RUHLARIN KADERİ



RUHLARIN KADERİ

(Destiny of Souls)

Michael Newton

2000

Çeviren: Sezer Sonel

Ruh ve Madde Yayıncılık

1. Basım - Ekim 2012

489 sayfa


Daha önce okuduğum Ruhların Yolculuğu'nun devamı.

Tüyler yine diken diken.

İlk kitap için yaptığım girizgahı yine yapayım:

Michael Newton bir hipnoterapist. İnsanları hipnozo sokuyor, (tabii insanların kendi istek ve rızalarıyla) hipnozdaki insanlar öte aleme gidiyor ve orada gördüklerini aktarıyorlar. İşte kitapta bu aktarımlar ve yazarın yorumları yer alıyor.


Hiç Bir Yakınınız Öldü mü?

Benim hiç bir yakınım ölmedi. O acıyı tatmadım. O acıyı yaşayanlar için teselli olabilecek bilgilerle başlıyor kitap. Ölen sevdiğimiz hemen hayatımızdan çıkmıyormuş. Ruhu bir süre daha, en azından biz kendimizi daha iyi hissedene kadar bizimle kalıyormuş. Biz bunu kolay kolay hissedemiyormuşuz o ayrı.

Buna dair kitapta yer alan örnekler çok çarpıcı.

Örneğin çok sevdiği karısını kaybeden biri var. Kadın gülleri çok sever, gül ekermiş. Kadın öldükten sonra kocasının tek başına ve derin bir mutsuzluk içinde olduğunu gördüğü için ona yardım etmek istemiş. Onun yanında olduğunu hissetmesi için bir çiçekçi aracılığıyla onu güllere yönlendirmiş. 

Adam gül kokusunda karısının varlığını hissedip rahatlamış.

Bir başka örnekte adam ölüyor, karısı çok üzgün. Bir çocukları var. Kadın ve çocuğu başbaşayken çocuk "Babam şu an bizimle anne." diyor. Anne tabi inanmıyor ve gülümseyip geçiyor ama o gülümseme zaten kadının bir nebze olsun kendisini iyi hissettiğini gösteriyor. 

Bu arada çocuklar bu konuda aslında ciddi. Çocukların kendi kendine konuştuklarına, hayali arkadaşları olduklarına şahit olmuşsunuzdur. Bunların ruhlar olduğu söyleniyor.

"Sevdiğimiz insanların yokluğunun acısını çekerken, onlar esrarengiz şekillerde bize gelebilirler, özellikle de zihnimiz yüzeysel bir alfa haline geldiğinde. Bu anları ötealemden gelen mesajlar olarak kabul edin ve bunların sizi ayakta tutmasına izin verin." sf.63

Önceki kitabı anlatırken söylediğimi tekrarlamalıyım; kitaptakiler ne kadar doğru ne kadar kurgu bilemem ama doğru olduğu varsayımından yola çıkarak anlatıyorum.


İntihar

Yazar, hipnoza soktuğu insanların öte alemdeki hallerini olduğu gibi geçmiş hayatlarını da hatırlamalarını sağlıyor. Yüzyıllardır hatta binyıllardır yeryüzüne değişik bedenler ve hayatlar içinde gelip giden ruhlar olduğunu söylüyor. Bu ruhlar her seferinde daha iyi olmak için gelip gidiyorlar.

İntihar eden ruhlar için bir ceza olmadığını söylüyorlar. Sadece pişmanlık hissediyorlarmış. Çünkü intihar etmek, bir dersin sınavını geçememek gibi görünüyormuş. Tekrar o dersi almak, yani tekrar aynı sınıfı okumak gibi bir şey. O yüzden de o hayatı iyi yaşayamamış olmanın pişmanlığı oluyormuş daha çok.

"Ruh dünyasında her ruhun, kasıtlı ya da kasıtsız, yaptığı yanlış şeylerin gelecek bir yaşamda bir biçimde telafi edilmesi gerekeceği şeklinde bir ilke vardır. Bu bir ceza ya da kefaret değil, karmik gelişim için bir fırsattır. Ruhlar için, belki de yeryüzü dışında, bir cehennem söz konusu değildir." sf.21


Yaşam Kitapları

Ruhlar yeryüzündeki hayata gelmeden önce yaşam kütüphanesindeki yaşam kitaplarına bakıp yaşayacakları hayatı seçiyorlarmış. Bu kitaplar bildiğimiz anlamda satır satır, kelime kelime şeklinde değil de holografikmiş, söz konusu hayatı kabataslak, film şeridi gibi gösteriyormuş.

Ama her şey de gösterilmiyormuş. Özgür irade varmış. Örneğin intihar öngörülmüyormuş.

Doğru anladığımdan pek emin değilim ama galiba beden ve ruh, ikisi ayrı mekanizmalar. Ruh, anne karnındaki bebeğe, üç ayı geçtikten sonra geliyormuş. Öncesi çünkü anlamsız oluyormuş. Ruh ve anne karnındaki bebeğin tanışma hikayesi de var bir örnekte. "Sen kimsin?" diye soruyor bebek, ruh da onu korkutmadan kendini tanıtıyor, böyle garip bir şey.

Tanrı

Yazar da, ilk kitabın etkisindeki okuyucular da şunu merak ediyormuş. Tanrı? 

Yazarın vakalarından hiçbiri bir Tanrıdan bahsetmiyor. Genel olarak bir birlik, bir denge, bütünsel bir güç... bu tip şeylerden bahsediyorlar ama bildiğimiz anlamda Tanrı ve benzeri bir ifadeden bahsetmiyorlar.


*

Bu kitap, Ruhların Yolculuğu'nun üstüne çok iyi oldu, çok da güzel iyi oldu.

22 Aralık 2018 Cumartesi

RUHLARIN YOLCULUĞU




RUHLARIN YOLCULUĞU

(Journey of Souls)

Michael Newton

1996

Çeviren: Rengin Ekiz

Ruh ve Madde Yayınları

1. Baskı – Ekim 2012

356 sayfa


Çok esrarengiz bir kitap bu.

Tüylerimi diken diken etti.

Gerçi ne kadar doğru ne kadar kurgu bilemem ama doğru olduğu varsayımından yola çıkarak anlatıyorum.


Hipnoz ile Öte Aleme Gidiş

Michael Newton bir hipnoterapist. İnsanları hipnozo sokuyor, (tabii insanların kendi istek ve rızalarıyla) hipnozdaki insanlar öte aleme gidiyor ve orada gördüklerini aktarıyorlar. İşte kitapta bu aktarımlar ve yazarın yorumları yer alıyor.


Ruhlar Alemi

Dediklerine göre bu insanlar öte alemde bir cennet, cehennem ya da Tanrı görmüyorlar. Bir ruhlar aleminden, bir topluluktan bahsediyorlar. Bu ruhlar daha çok ışık ve enerji görünümünde.

Deneyimli ve deneyimsiz ruhlar var. Deneyimli ruhlar, deneyimsiz ruhlara rehberlik ediyor.

Ruhlar yeryüzünde bedenlenecekleri hayatı kendileri seçiyor. Rehberleri onlara yardımcı olabiliyor ya da yol gösterebiliyor. Asla bir zorlama ya da ceza söz konusu değil.


Seçilen Hayat

Ruhlar deneyim kazandıkça olgunlaşıyorlar. Yeterli olgunluğa ulaştıklarında ise bir daha bedenlenmeyip o diğer alemde kalıyorlar.

O olgunluğa ulaşabilmek için de binlerce hatta yüz binlerce yıl yeryüzüne çeşitli bedenlerde gelip gidiyorlar.

Örneğin;

Bir ruh, yeryüzündeki hayatında bir kadına kötülük etmiş. Bir sonraki hayatında kötülüğe uğramış kadın bedeninde geliyor ki zalimliğin ne kadar yanlış olduğunu anlasın.

Bunun gibi örnekler var. Örneğin bir başkasının anlattığına göre önceki hayatlarından birinde insanları küçümseyen, acımasız biriymiş. Şimdi ise fakir bir hayat sürüyormuş ki ruhu bunu da deneyimlemiş olsun.

Önceki hayatında intihar etmiş bir ruh ile konuşuyor mesela. Ruh bu yüzden pişman mı ya da ceza alacak mı diye soruyor. Pişmanlık, ceza…vb şeyler yok. Sadece görevini tamamlayamadığını söylüyor.

Görev de yeterli olgunluğa ulaşmış olmak, benim anladığım kadarıyla.


Uydurma Olabilir mi?

Diyelim gerçekten bu insanlar hipnoza giriyor ve gerçekten hipnoz etkisinde bir şeyler görüyorlar. Gördüklerini söyledikleri şeylerin doğruluğuna nasıl inanılabilir ki?

Şöyle bir parantez açmalıyım, kendi kanaatimle ilgili. Ben terapinin iyi bir fikir olduğunu sanmıyorum. Çünkü insanın geçmişe inme, çocukluğuna inme, trans hali ve benzeri durumlarda anı uydurulabileceğini düşünüyorum. Yalan söylemiyordur ama beyni ona kendisini haklı çıkaracak bahaneler uyduruyor olabilir. “Şu an bu sıkıntıyı çekiyorsun, çünkü baban sana küçükken şöyle davranmıştı.” Beyin burada bizim için mevcut sıkıntıyı çekmemize bir gerekçe uydurmaya çalışıyor olabilir. Nitekim daha önce beyinle ilgili okuduğum kitaplarda bu konulardan bahsediyor, beynimize ve anılarımıza çok da güvenmememiz öğütleniyordu.





Burada da insanlar hipnoz etkisiyle birtakım şeyler uyduruyor olabilir mi diye düşündüm. Kitapta bu konudaki eleştirilere şöyle cevap verilmiş:

“Bazı ipnoz eleştirileri transtaki bir deneğin anılar üreteceğine ve ipnoterapistin telkin ettiği herhangi bir teorik çerçeveyi benimsemek adına yanıtları çarpıtacağına inanırlar. Bu genellemeyi yanlış buluyorum. Çalışırken, her vakayı sanki o enformasyonu ilk defa duyuyormuşum gibi davranırım. Eğer bir denek bir şekilde ipnoz prosedürünü alt edebilseydi ve ruh dünyası ile ilgili önceden düşünülmüş bir fantezi kuruyor olsaydı, bu yanıtlar çok geçmeden diğer inceleme vakalarımın raporlarıyla tutarsızlık gösterirdi...” Sf.13

Yani diyor ki, hadi bir denek uydurdu, hadi diğeri de uydurdu, kitapta 29 denek özel olarak anlatılmış ama adam toplamda yüzlerce kişiye bu yöntemi uygulayıp hepsinin söylediklerinin birbirleriyle tutarlı olduğunu görmüş.


Bu Bilgi Gerçek Hayatta Ne İşimize Yarayacak?

Geçmiş hayatlarımızda ne olduğumuzu öğrenmek bugün ne işimize yarayacak? 

Yine gizemli örnekler vereyim:

Yazara gelen vakalardan birinin çok şiddetli boyun ağrıları varmış, ne yaptıysa geçmemiş. Yazar bu kişiyi hipnoza sokuyor. Anlaşılıyor ki bu kişi binlerce yıl önce bir kabilede yaşayan çocukmuş. Kral bunun boynunu kesmiş kılıçla. Evet, bu yüzden boyun ağrısı. Geçmiş ruhların bazen böyle etkileri oluyormuş.

Bir tane de ayak ağrısı çeken bir vaka örneği vardı. O da yüzlerce yıl önce ayaklarını bir kazada kaybetmiş. 

Yazar da insaların geçmiş ruhlarıyla kontak kurup mevcut sıkıntının sebebini öğrenip sonra da kontağı kesiyormuş.


Ay bilemedim ama başta da dediğim gibi;

Tüyler diken diken.