15 Kasım 2018 Perşembe

TOPLUM SÖZLEŞMESİ



TOPLUM SÖZLEŞMESİ

(Du Contrat Social)

Jean – Jacques Rousseau

1762

Fransızca Aslından Çeviren: Vedat Günyol

Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

16.Basım – Ocak 2017

136 sayfa


Toplum sözleşmesi toplum sözleşmesi, nedir bu toplum sözleşmesi?

“Toplum sözleşmesi şöyle özetlenebilir: Her birimiz bütün varlığımızı ve bütün gücümüzü bir arada genel istemin buyruğuna verir ve her üyeyi bütünün bölünmez bir parçası kabul ederiz.” Sf.15

Bu sözleşme ile doğanın insanlar arasına koyduğu maddesel eşitsizlik yerine manevi ve haklı bir eşitlik gelirmiş.

“İnsanlar güç ve zeka bakımından olmasalar da sözleşme ve hak hukuk yoluyla eşit olurlar.” Sf.22

(Tabii kötü yönetimlerde bu eşitlik yalnız görünüşte kalır, o ayrı konu.)

“Yani, toplum sözleşmesi yurttaşlar arasında öyle bir eşitlik kurar ki, herkes aynı koşullar altında verdiği sözle bağlanır ve herkesin aynı haklardan yararlanması gerekir.” Sf.30


Devlet İçin Kurşun Yemek

Toplum sözleşmesinin amacı, sözleşmeyi yapanların korunması. Bunun için gerekirse ölebilirsin.

“Hükümdar ‘Devlet için çıkar yol senin ölmendir’ dediği zaman, yurttaş ölmek zorundadır. Çünkü o zamana kadar güvenlik içinde yaşadıysa, bu koşulun gölgesinde yaşamıştır ve artık yaşamı yalnız doğanın bir nimeti değil, devletin koşullu bir armağanıdır.” Sf.32

Hımm, bedeli biraz ağırmış bu güvenliğin.


Cezalar

“İyi yönetilen devlette cezalar azdır. Bunun nedeni bağışlamaların çokluğu değil, suçluların azlığıdır.” Sf.33

Suçluları vatan haini gibi görüyor Rousseau. Çünkü kötülük yaparak toplumun haklarını çiğnemiş oluyorlar, yasaları çiğneyerek yurdun üyesi olmaktan çıkıyorlar ve bu yüzden bir yurttaş olarak değil, düşman olarak cezalandırılıyorlar.


Yasa Yapma Zamanı

Rousseau’ya göre yasalar yapmak ve halkın bunları benimsemesi için o halkın belli bir olgunluk düzeyinde olması gerekirmiş. Lider ne kadar ilerici olsa da eğer halk o noktada değilse yenilikler ve uygarlık atakları boşa çıkarmış.

“Ruslar hiçbir zaman gerçekten uygarlaşamayacaklardır, çünkü çok erken başlamışlardır bu işe. Deli Petro’nun üstün zekası vardı. (…) Ulusunun barbar olduğunu görmüştü ama uygarlığa gidecek kadar olgunlaşmamış olduğunu fark etmemişti; onu zorluklara, savaşa alıştırması, pişirmesi gerekirken, uygarlaştırmaya kalkmıştı.” Sf.42

Ya biz? Atatürk?

*

Küçük Devlet / Büyük Devlet

Küçük devletlerin büyük devletlere göre daha güçlü olduğunu söylüyor Rousseau.

Çünkü sınırları geniş olan büyük devlet için uzaklıkları yönetmek daha zor olurmuş. 

Bugün çok da geçerli olmayan bir sav.


Eşitlik

Her yasama sisteminin amacının özgürlük ve eşitliğe vardığını söyleyen Rousseau, eşitlikten de şunu anlamak gerektiğini belirtiyor:

“Hiçbir yurttaşın ne başkasını satın alacak kadar zengin, ne de kendini satmak zorunda kalacak kadar yoksul olmaması gerektiği” sf.49


Kendine Göre Gelişim

Her ülke nesi iyiyse, nesi daha çok kullanılabilir durumdaysa ona yönelsin diyor.

“Örneğin, toprak çorak ve verimsiz mi, ya da memleket nüfusuna göre çok mu dar? Endüstriden ve küçük zanaatlardan yana dönünüz.

Tersine, zengin ovalarda, bağlık bahçelik yerlerde mi oturuyorsunuz? Bütün çabanızı tarım işlerine harcayın.

Geniş ve elverişli kıyılarda mı oturuyorsunuz? Denizi gemilerle kaplayın.” sf.49


Tek Başkan

En etkili hükümet sisteminin yetkinin bir kişinin elinde olması hali olduğunu düşünüyor Rousseau.

“Yöneticiler ne kadar çok olursa, hükümet o kadar güçsüz olur.” Sf.59

Sonra demokrasi, aristokrasi ve monarşiden bahsediyor.

Demokrasi iyi güzel ama o kadar iyi güzel ki sadece Tanrılar becerebilir bunu diyor.

“Bir tanrılar ulusu olsaydı, demokrasi ile yönetilirdi. Böylesi olgun bir yönetim insanların harcı değil.” Sf.64


Saraylar

Yönetici kadro ya seçimle gelir, ya da kral getirir.

Kralın getirdiği monarşi sisteminde:

“Yüksek görevlere erişenler, çoğu kez birtakım insan taslakları, düzenbaz, entrikacı, aşağılık kimselerdir. Saraylarda yüksek görevlere ulaşmaya yarayan aşağılık yetenekler, bu görevlere gelir gelmez bu adamların budalalıklarını halkın gözü önüne sermekten başka işe yaramaz. Halk, adamlarını seçmekte hükümdardan daha az yanılır.” Sf.69

“Sarayda ne kadar çok oyun, düzen varsa, bir senatoda o kadar bilgelik vardır.” Sf.71


Kral güçlü halk istemez.

Düz mantıkla, iyi bir kralın halkının da iyi olmasını isteyeceği söylenebilir ama işin aslı öyle değil.

Çünkü kralların

"kişisel çıkarları her şeyden önce halkın güçsüz, yoksul olmasını, hiçbir zaman kendilerine karşı gelememesini ister." sf.68

Burada Machiavelli'nin "Prens" adlı eserine gönderme yapıyor. "Machiavelli krallara ders verir gibi görünerek, uluslara büyük öğütler vermiştir." sf.68


Vergi

“Dünyanın bütün yönetimlerinde devlet tüketir, üretmez.” sf.74 diyen Rousseau vergi konusunda şunları söylüyor:

“Vergilerin tutarından çok, çıktıkları ellere dönmek için geçmek zorunda oldukları yolu ölçmek gerekir. Bu dolaşım çabuk ve düzenli olursa, verginin az ya da çok olması önemli değildir; halk her zaman varlıklı, devlet hazinesi her zaman yolunda demektir. Tam tersine, halk ne kadar az vergi öderse ödesin, vergi eline dönmüyorsa, durmadan vergi ödediği için elinde avucunda bir şey kalmaz olur, devlet de hiçbir zaman varlıklı olamaz ve hep yoksul kalır.” Sf.75


Coğrafya Etkisi

“Her yönetim biçimi her memleket gitmez” sf.76 diyen Rousseau sıcak memleketlerde zorbalık, soğuk memleketlerde barbarlık, ılıman bölgelerde iyi toplum düzeni olacağını söylüyor.

Bu eskiden pek rağbet gören bir yorummuş, ama artık bu görüş kabul görmüyor.

*

Rousseau’nun bu eseri yazarken niyeti toplum düzeninde güvenilir ve haklı bir yönetim kuralı bulunup bulunmayacağını araştırmakmış.

Sana mı kaldı bu, diye soracaklar olursa da şöyle dermiş:

“Bana ‘Sen kral mısın, yoksa yasacı mısın ki, politika üstüne yazı yazıyorsun?’ diye soracaklara vereceğim karşılık şudur: Ben ne kralım, ne de yasacı; onun için politika üstüne yazıyorum ya! Hükümdar ya da yasacı olsaydım, ne demek gerektiğini söyleyip vaktimi boşa harcamazdım, ya yapacağımı yapar ya da susardım.” Sf.3

Hiiç.

Oy veriyorsak yönetimde de söz hakkı sahibi olabilmeliyiz:

“Kamu işlerinde sözümün etkisi ne denli az da olsa, oy verme hakkım bu işleri öğrenmek görevini yüklenmeme elverir.” Sf.3


Kölelik

Aslında hepimizin özgür doğduğunu söyleyen Rousseau, sonra insanın her yerde zincire vurulduğunu belirtiyor.

“Kölelik içinde doğan her insan kölelik için dünyaya gelir. Köleler zincirler içinde her şeyi, hatta onlardan kurtulma isteğini bile yitirirler. (…) İlk köleleri köle yapan kaba güçse, onları kölelikte tutan korkaklıkları olmuştur.” Sf.6

Yani diyor ki zincirlerinden başka kaybedecek neyin var?

*

 Şu güzel sözle noktayı koymak isterim:

“İnsanın ilk uyacağı yasa, varlığını korumak; yapacağı ilk şey de kendine borçlu olduğu özeni göstermektir.” Sf.4