20 Şubat 2018 Salı

AY BATARKEN



AY BATARKEN

(The Moon is Down)

John Steinbeck

1942

Türkçesi: Aslı Biçen

Sel Yayıncılık

1. Baskı – Temmuz 2016

110 sayfa


İşgalciler bir ülkeyi işgal eder.

Bu ülkenin küçük bir şehrinde madencilikle geçimini sağlayan kendi halinde bir halk vardır.

Belediye başkanı yıllardır bu şehrin başkanıdır ve halk tarafından sevilmekte, sayılmaktadır.  İşgalcilere boyun eğmek istemez ama halkı da bunun için örgütleyecek durumda değildir.

İşgalciler kendilerine karşı gelen insanları cezalandırır.

Halkın arasından iki kişi yurt dışına kaçar. Oradan şehirlerine yardım edecek bir yöntemle dönerler.
Şehrin üzerinden uçaklar uçmakta, uçaklar paraşütle yere patlayıcı düzenekleri bırakmaktadır. Patlayıcıların nasıl çalışacağının yazılı olduğu notlara birlikte.

İşgalciler bunu fark eder ve engellemeye çalışır. Belediye başkanı ve yardımcısı olan doktor Winter'ı tutuklarlar.

*

Başkan kendisini öldüreceklerini bilir ve bu noktada arkadaşı doktora Sokrates’in son sözleri ile veda eder.

“Kriton, Asklepios’a bir horoz adamıştım. Borcumu ödersin değil mi?” Doktor Winter da “Borç ödenecek” der.


18 Şubat 2018 Pazar

PİRAYE


PİRAYE

Canan Tan

2003

Doğan Kitap

17. Baskı - Mayıs 2017

383 sayfa



Kardeşim almış bu kitabı, okumuş.

Ben de merak ettim nedir diye, okumaya başladım.

72 sayfa kadar okuyabildim. Çünkü aşırı derecede içim şişti.

İpek Ongun'un 13-17 yaş kızlara hitap eden "Bir Genç Kızın Gizli Defteri" kitaplarını andıran basitlikte, gelgelelim ben 13-17 yaş arasında değilim.

Kardeşime sordum kitabın ne anlattığını. Anlattı. Ağalı, konaklı dizi tadında bir kitapmış. Kardeşim anlatırken ruhumu teslim ettim sıkıntıdan.

*

Kardeşimin anlattığına göre;

Diş hekimliği okuyan güzel ve modern kızımız Piraye, Haşim adlı Diyarbakırlı bir aşiret ağasıyla evlenir. Diyarbakır'da Haşim'in mailecek kaldığı konakta yaşamaya başlarlar. Piraye'nin çocuğu olur ama kız çocuğu olduğu için Haşim'in anasının hoşuna gitmez. Haşim'e kuma bulunur...

Ay şiştim.

Sonunda Piraye erkek çocuk doğuruyormuş. Haşim ölüyormuş. Çocuğun adını da Haşim koyuyormuş Piraye.

*

Daraldım.

Ay yazarken bile vefat ettim.

Tam bir leş edebiyat.



14 Şubat 2018 Çarşamba

ÇEKİM YASASI



ÇEKİM YASASI

(The Law of Attraction)

Esther - Jerry Hicks

2006

Doğan Müzik Kitap

Türkçeye çeviren: Merve Duygun

236 sayfa



Geçen gün kütüphaneye gittim. Elim bu kitaba gitti. Okumayayım şunları diyorum ama yine dayanamıyorum, kötü alışkanlık gibi, bırakamıyorum.

*

Klasik şeyler artık bunlar benim için ama yine de okuyorum. Diyor ki:

Benzer benzeri çeker, hayatındaki her kişi ve olayı aslında sen seçersin, bunu düşüncelerinle yaparsın, istediğin de başına gelir, istemediğin de. İstemediğin şeyin üzerinde çok düşünürsen bunu da hayatına çekersin. O yüzden istediğin şeyi düşün.

Bla bla bla...



13 Şubat 2018 Salı

HEDEF BEYİN



HEDEF BEYİN

(Destination Brain)

Isaac Asimov

1987

Türkçesi: Gönül Suveren

Altın Kitaplar Yayınevi

1. Basım – 1988

230 sayfa

Sovyetler küçültme deneyleri yapmaktadır. Canlıları ve nesneleri küçültebilmektedirler. Ancak bu deneyler gizlidir.

Amerikalı bir nöro-fizikçi olan Albert Morrison, Sovyetlere bu deneylerde yardımcı olabilecek uzmanlığa sahiptir.

Bu nedenle Sovyet yetkilileri Morrison’u kaçırır. ABD Hükümeti de bu kaçırmaya karşı koymaz, Morrison’un deneylerden öğrendiklerini daha sonra gelip anlatması için.

Görev şudur:

Morrison ve diğer uzmanlar bir gemiye binecek, orada küçültülecek ve komadaki bilim adamı Shapirov’un beynine girecek, orada araştırmalar yapacaklar. Shapirov küçültme deneyleri yaparken komaya girmiş, ne düşündüğü, aklında nelerin olduğu önemli. İşte onun düşüncelerini anlayabilmek için bu işe girişiyorlar.

Böylece tarihte ilk defa bir hücre kadar küçültülen insanlar bir insan vücuduna girmiş oluyorlar.

Gemide çeşitli talihsizlikler ve gerginlikler yaşıyorlar.

O esnada Shapirov’un öldüğünü öğreniyorlar. Onun düşüncelerine ulaşamadılar ama en azından sağ salim çıkmayı başardılar. Bu da önemli bir kazanım olarak değerli görülüyor.

Artık Morrison’u ülkesine teslim etme vakti geliyor.

Ancak ekiptekilerden biri (Yuri) Morrison’un kendilerine yalan söylediğini, aslında düşünce okumayı başardığını ama kendilerine söylemediğini anlıyor.

Morrison’u durdurmaya çalışıyor ama Yuri’nin terk ettiği eski sevgilisi Sofia, Yuri’den intikam almak için Morrison’un kaçmasına yardımcı oluyor.

Yuri, Sofia’yı eskisi gibi sevdiğini söylüyor. Sofia inanmıyor ama Morrison Yuri’nin Sofia’yı sevdiğini ağzından kaçırıyor. Bunu gemideki sinyallerden anlamıştı. Bu da Morrison’un gerçekten düşünceleri okuyabildiğini ortaya çıkarmış oluyor.

Morrison’u yakalıyorlar.

Onu garson kılığında aralarına sızmış Amerikalı ajan kurtaıyor ve ülkesine dönmesini sağlıyor.

*

Morrison, bu macereya girişmeden önce silik, düşünceleriyle alay edilen bir bilim insanıyken artık saygı gören ve ünlü bir bilim insanı oluyor.

Her ne kadar Amerika, Sovyetler’in küçültmeyi nasıl yaptığını bilemese de Morrison düşünce transferini/telepatiyi sağlamayı mümkün kılıyor. Bunu yapmayı da Sovyetler bilmiyor. 




11 Şubat 2018 Pazar

YALNIZLAR



YALNIZLAR

Tarık Buğra

1981

Ötüken Neşriyat

9. Basım - Ekim 2012

238 sayfa



Güzel roman. Beğendim.

*

Romantik, bohem, yani bence işe yaramaz bir adam olan Murat Kervancı ve herkesi aşağılayan, küçümseyen, ukala doktor Rıza Candaş.

İkisi arasında kalmış normal bir kız Hürrem.

*

Annesi Hürrem için akrabası Murat'ı uygun görmüştü. İkisi evlenebilirdi. Murat üniversite okuyor, gelecek vadediyordu.

Fakat üniversite eğitimini tamamlamadı. O çok beklenen diplomayı alamadı. Müziğe atıldı. 

Hürrem'in annesi de Murat'ı damat adayı olmaktan çıkardı.

Murat hala Hürrem'i seviyor fakat açılamıyor. Çünkü yukarıda da dediğim gibi işe yaramazın teki.

O esnada doktor Rıza Candaş, Hürrem'e talip oldu. Olgun, akıllı bir adam doktor. Kadınları etkilemesini de biliyor. Hürrem'i de etkiledi. Evlendiler.

Ancak bu evlilik nedeniyle Hürrem annesi dahil pek çok yakınıyla görüşemez oldu.

*

Doktor, Hürrem ile Murat arasında bir şeyler olduğundan kuşkulanıyor.

*

Doktor, Hürrem'i de alıp akrabayı ziyaret olsun diye Murat'ın annesi Nigar Hanım'ın kasabasına gidiyor.

Nigar Hanım'ın çiftlik işlerine yardımcı oluyor, hatta işleri bizzat ele alıyor doktor. 

Nigar Hanım'ın yeğeni Şükriye ile Murat beşik kertmesi. Şükriye yıllardır Murat'ı bekleyen dünya iyisi bir kızcağız.

Murat şehirde annesinin gönderdiği parayı yiyor. 

Şükriye'nin babası Hüseyin, karısı öldükten sonra dünya işlerinden elini eteğini çekmiş, köşesine çekilmiş.

Doktor, Hüseyin Bey ile sık sık münakaşa etse de birbirleriyle sohbet etmekten hoşlanıyorlar.

Doktor, Nigar Hanım'ı ikna edip Murat'a para göndermesini engelliyor ve Murat'ın çiftliğe gelmesini sağlıyor.

Şükriye çok heyecanlanıyor.

Ama heyecanının karşılığını bulamıyor. Murat pek umduğu gibi çıkmıyor. Üstelik Hürrem ile Murat arasında bir şeyler olduğunu seziyor.

Sonra da doktorun ilaçlarından birini alıp intihara kalkışıyor.

Doktor Şükriye'nin bunu yapacağını önceden anladığı için onu kurtarıyor.

Bu yolla istiyor ki herkes bir düşünsün. Şükriye hak ettiği ilgiye kavuşsun. Murat dingili elindeki imkanların güzelliğini görsün. Hürrem karar versin. 

Doktor bu nedenle çiftlikten gidiyor, Hürrem'i bırakıyor geride.

*

Doktor iyi güzel adam. Akıllı. Ama sert mizaçlı. İçinde sevgi besliyor ama gösteremiyor. Hürrem'i seviyor. Seviyorsan sar sıkı sıkı kadını. Biliyor böyle yapsa iyi olacağını ama yapmıyor. 

10 Şubat 2018 Cumartesi

ALDANAN KADIN



ALDANAN KADIN

(Die Betrogene)

Thomas Mann

1954

Almanca aslından çeviren: Esen Tezel

Can Sanat Yayınları

E-KİTAP 1.sürüm - Eylül 2014

68 sayfa


Yaşlı bir kadın (Frau Rosalie von Tümmler) dul bir kadındır. Kocası yıllar önce ölmüştür. Bir kızı (Anna) ve bir oğlu (Eduard) ile birlikte yaşamaktadır.

Anna aklı başında, olgun bir kızdır. Topaldır ve bu yüzden erkeklerin sevgisini hak etmediğini düşünür, zekasıyla ön plandadır.

Rosalie, Eduard’ın genç ve yakışıklı İngilizce öğretmeni Ken Keaton’a aşık olur.

Bu aşkını kızı Anna’ya itiraf eder.

Anna, yaşından büyük bir olgunlukla bu işin olamazlığını annesine anlatmaya çalışır. Bu esnada annesine gayet saygılı ve anlayışlıdır.

Ancak Rosalie, aşkı nedeniyle sağlıklı düşünemez.

Ellili yaşlarda olan Rosalie, artık regl olmadığı için kadınlığından uzaklaştığını sanır. Fakat bir gün yeniden kanaması olur. Bunun aşkın getirdiği gençleşmeyle doğanın kendisine verdiği mucize olduğunu düşünür.

Fakat aslında olan kanserdir.

Rosalie henüz bunu bilmez, aşkını Ken’e de itiraf eder. Ertesi gün buluşmak üzere sözleşirler. Ancak ertesi gün Rosalie hastaneye kaldırılır. Ölür




Artık e-kitap okuyucum var.


6 Şubat 2018 Salı

ŞÖHRET SERVET VE İHTİRAS



ŞÖHRET, SERVET VE İHTİRAS

Başarının Gerçek Anlamı Nedir?

(Fame, Fortune and Ambition)

Osho

2010

İngilizce aslından Türkçeye çeviren: Işıl Ölmez

Butik Yayıncılık

145 sayfa


Geleceği düşünme, geçmişi düşünme, düşünme.

Para, başarı, hayatın anlamı, mutluluk salla bunları. Boş verdiğin an zaten hayatında olacak.

“Mutsuzluk biz tercih yaptığımız için gelir. Mutluluk, tercih yapmamaktır.” Sf.17

“Arzusuzsan bütün arzular gerçekleşecektir.” (Buddha)

“İşler yürür ve kendiliğinden yürür; sen onları olduramazsın. Yapabileceğin en fazla, olabilsinler diye kapılarını açık tutmaktır ama işleri olmaya zorlayamazsın.” Sf.24

“Bir şey olmak zorunda değiliz – zaten öyleyiz. Bütün uyanmışların tek mesajı budur- bir şeye ulaşman gerekmiyor; o şey sana zaten verilmiştir. Varoluştan bir armağandır. Zaten olman gereken yerdesin; başka bir yerde olamazsın. Gidecek hiçbir yer ve ulaşacak hiçbir şey olmadığı için, kutlama yapabilirsin. O zaman telaş yoktur, kaygı yoktur, heyecan yoktur, keder yoktur, başarısız olma korkusu yoktur. Başarısız olamazsın. İşlerin doğası gereği başarısız olmak imkansızdır, çünkü zerre kadar başarı sorunu yoktur.” Sf.52

“Büyük şeyler senin faaliyetlerinle değil, sen açık kapılarla öylece beklerken olur –doğallığıyla, kendiliğinden, büyük şeyler meydana gelir.” Sf.111

Olumlu düşün diyenlere de aldırış etme. Olumsuzsa olumsuzdur. 

“Olumlu düşünme dünyanın başka hiçbir yerinde etki yaratmadı, çünkü çocukça. ‘Düşün ve zengin ol’ herkes bunun tamamen aptalca olduğunu biliyor.” Sf.96

“Zihnindeki olumsuz fikirlerin olumlu fikirlerle bastırılmaması, serbest bırakılması gerekir. Ne olumlu ne de olumsuz bir bilinç yaratmak zorundasın. Bu, saf bilinç olacaktır. O saf bilinçte, en doğal ve keyifli hayatı yaşayacaksın.

Seni incitiyor diye olumsuz bir fikri bastırırsan –örneğin, kızgınsan ve bunu bastırır, enerjiyi olumlu bir şeye dönüştürmek, kızdığın kişiye karşı sevgi ve merhamet dolu hissetmek için çaba göstermeye çalışırsan- kendini kandırdığını bilirsin. Derinlerde bir yerde o hala öfkedir; sadece sen onu örtbas ediyorsundur.” Sf.97

“Olumlu düşünme felsefesi sahte olmak demektir; ikiyüzlü olmak demektir. Belli bir şeyi görmek ama yine de gördüğün şeyi inkar etmek demektir; kendini ve başkalarını kandırmak demektir. Olumlu düşünme Amerika’nın insan düşüncesine kattığı saçmalık felsefesidir.” Sf.101

Yoga iyidir, ama şimdilerde maymun hareketlerine çevirdiler.

“Senin sözde yogilerin başının üzerinde nasıl duracağını, bedenini nasıl eğip bükeceğini öğretir durur. Yoga bir tür sirk olmuştur- anlamsız. Gerçek boyutunu kaybetmiştir” sf.127

Meditasyondur aslolan. Ve meditasyonu para ile satın alamazsın.

Para kötüdür demiyorum, iyidir, ama her şey de değildir.

Her insan özeldir.

“Sen özelsin ve özel olmayı istemene gerek yoktur. Zaten özelsin, benzersizsin – varoluş asla bundan azını yaratmaz. Herkes benzersizdir, tümüyle benzersiz. Daha önce senin gibi tek bir insan olmadı ve bir daha senin gibi bir kişi daha olmayacak. Bilinç, ilk ve son kez bu kalıba girdi, bu nedenle özel olmaya çalışmanın gereği yok: Zaten öylesin.” Sf.114

Böyle şeyler diyor Osho.

Esprili biri de galiba:

“Cennete giden insanların sıkıldığını duydum –ve bunun doğru olduğunu düşünüyorum. Çok güvenilir kaynaklardan alınmıştır, inanabilirsin- dilek ağaçlarının altında oturuyor ve sıkılıyorlar.” Sf.34
*
Buraya kadar tamam neyse de bir de diyor ki: 

“Bütün hayır işleri gerçekte kendi suçunu temizleme çabasıdır.” Sf.57

*

Ölümle ilgili:

“Ölümden korkuyoruz, çünkü öleceğimizi biliyoruz ve ölmek istemiyoruz. Gözlerimizi kapalı tutmak istiyoruz.” Sf.60

Yooo, ben gayet ölmek istiyorum. Hiç de yaşamaya merağım yok.

*
Osho ayrıca biraz da godoş sanki:

“Bir kadını seviyorsam ve o kadın başka erkeklerle hoşça vakit geçiriyorsa, bunun neresinin yanlış olduğunu anlamıyorum.” Sf.61

“Sürekli aklımıza sokulan eski saçmalıklara –monogami, bire bir ilişki, sadakat- son vermek zorundayız.” Sf.62

Bu noktada senden kopuyorum Osho.



4 Şubat 2018 Pazar

SEFİLLER



SEFİLLER

(Les Miserables)

Victor Hugo

1862

Türkçesi: Nurten Tunç

Oda Yayınları

1. Basım - Kasım 2004

1187 sayfa


4 cilt.

Süper müthişti. 

Olaylar olaylar.

Tesadüfler, yanlış anlamalar, Victor Hugo'nun yazar olarak romanın çeşitli noktalarında "Ey okuyucu! Ben de buradayım!" diye fırlaması çok tatlış.

"Okuyucumuz hatırlayacaktır." , "Okur bu kişinin kim olduğunu anlamıştır." diye kendisini gösteriyor zaman zaman.

Kurgunun içinde sık sık o dönemin siyasi, ekonomik, sosyal yaşamını, Paris ve Parislileri, tarihsel olayları, kendi düşüncelerini de anlatıyor.

*

Romanı özetleyeyim:

Jean Valjean, hapisten çıkmış, iş arıyor ama kimse ona iş vermiyor, kimse ona yardım etmiyor.
Dünya iyisi bir piskopos ona yardım elini uzatıyor.

Fakat Jean Valjean nankör gibi davranıp piskoposun evindeki gümüş çatal-kaşık takımını çalıp kaçıyor.

Polisler yakalıyor Jean Valjean'ı, fakat piskopos onu ele vermiyor.

Serbest kalan Jean Valjean bu iyiliği düşünüyor ama o esnada küçük bir çocuğun parasını çalıyor. Sonra pişman oluyor.

*

Dört hayta delikanlı var. Bunlar sevgililerine sürpriz olsun diye onları terk etmeye karar veriyor.

Bu kızlardan biri Fantine. Çok tatlı, saf, masum bir kızcağız. Hamile. Kızını doğuruyor, adı Cosette. Baba ortada yok. 

Fantine, memleketine iş bulmaya gidecek. Ama yanında babasız bir kız olursa sıkıntı olur diye kızını bir hancıya bırakıyor.

Hancının adı Thenardier.

Lanet bir aile bu Thenardier ailesi.

Cosette'e çok kötü davranıyorlar. Köle muamelesi yapıyorlar.

*

Jean Valjean isim değiştiriyor, yeni adı Madeliene Baba. Ticarete atılıyor, zengin oluyor, halk onu çok seviyor, vali olarak atanıyor.

Fantine de Madeliene Baba'nın fabrikasında çalışıyor. Fakat iş arkadaşları Fantine'nin işten çıkmasına sebep oluyor. İşsiz kalan Fantine kötü yola düşüyor.

Bu arada kızına baksınlar diye hancı Thenardier'ere para gönderiyor ama Thenardierler bu parayı hiç Cosette için harcamıyorlar.

Bir gün zengin bir adam Fantine'e kar atıyor, Fantine de adama saldırıyor.

Polis Javert, Fantine'i tutukluyor.

Olayı görüp Fantine'in suçsuz olduğunu bilen Madeliene Baba, Fantine'ni çıkartıyor. Javert bu duruma bozulsa da neticede karşısındaki vali olduğu için bir şey yapamıyor.

Jean Valjean, Fantine'i himayesine alıyor. Fantine artık son günlerini yaşıyor, sürekli kızını sayıklıyor. Sonunda da ölüyor.

O sırada kaçak Jean Valjean'ın yakalandığı ve yargılanacağı haberi çıkıyor.

Gerçek Jean Valjean olan Madeliene Baba, bu durumu anlamak için mahkemeye gidiyor. Jean Valjean sanılarak yargılanan adam gerçekten de kendisine benziyor. Jean Valjean vicdan muhasebesi yapıyor ve gerçek Jean Valjean'nın kendisi olduğunu itiraf ediyor. 

Tekrar hapse giren Jean Valjean yeniden kaçıyor hapisten.

Sonra Jean Valjean'nın gemiden düşüp öldüğü haberi çıkıyor gazetelerde.

Fakat aslında ölmedi. Gemiden denize düştü, ama kurtuldu.

*

Jean Valjean, Fantine'e verdiği sözü tutuyor ve kızını buluyor. Cosette'i o kötü hancının elinden kurtarıyor. Bir baba gibi davranıyor, iyi bakıyor ona.


----2.CİLT---


Jean Valjean ve Cosette bir otele yerleşiyorlar.

Polis Javert, Jean Valjean'ı buluyor. 

Yine kaçıyorlar. Bir manastıra yerleşiyorlar.

Manastırın bahçıvanı, yıllar önce Jean Valjean'ın vali Madeliene olarak hayatını kurtardığı Fauchelevent.

Jean Valjean, manastıra yerleşebilmek için Fauchelevent'in kardeşi olduğunu söylüyor. Yeni adı Ultime

*

Jean Valjean ve Cosette zaman zaman parkta yürüyüş yapıyorlar. 

Marius adlı genç delikanlı Cosette'e aşık oluyor. 

*

Jean Valjean fakirlere yardım ediyor. 

Bu fakirlerden biri de eski hancı Thenardier. Hancı isim ve kılık değiştirmiş, Marius'un komşusu olmuş.

Thenardier, Jean Valjean'ı tanıyor. Onun Cosette'i elinden alan adam olduğunu hatırlıyor. Onun parasını almak için plan hazırlıyor. Marius bu planı öğreniyor ve polis Javert'ten yardım alıyor. Polis Javert, Jean Valjean'ı kurtarıyor ama Jean Valjean yine kaçıyor.

*

---3.CİLT---

Marius, Cosette'e mektup yazarak aşkını itiraf ediyor. Cosette de ona karşı boş değil.

Fakat Marius çok yoksul. Dedesi zengin ama siyasi görüşleri nedeniyle araları bozuk. 

Marius, dedesinden evlenmek için izin istiyor ama dede izin vermiyor.

Aynı zamanda Jean Valjean, Cosette'i de alıp İngiltere'ye gitmeye karar veriyor.

Marius, Cosette olmadan yaşayamayacağı için gözü kara şekilde şehirde başlayan isyanlara katılıyor. 
Çok yaralanıyor Marius. Onu Jean Valjean kurtarıyor. Jean Valjean, Marius'u dedesinin evine götürüyor.

Dedesi torununu çok özlemişti, artık kızgınlığı geçiyor ve evlenmelerine izin veriyor. 

---4.CİLT---

Polis Javert, nehre atlayıp intihar ediyor. Çünkü Jean Valjean, Javert'i isyancıların elinden kurtardı. Javert de mesleki olarak bir vicdan muhasebesi yaptı ve işin içinden çıkamadı, intihar etti.

Marius ve Cosette evleniyor.

Jean Valjean, geçmişini itiraf ediyor Marius ve Cosette'e. 

En sonunda karı koca, son nefesini vermekte olan Jean Valjean'ın yanında oluyor.

---SON---



3 Şubat 2018 Cumartesi

FİKİR NASIL SATILIR



FİKİR NASIL SATILIR
İyi bir fikrin yok olup gitmesini hafife alamayacaklar için

(Buy-in)
(Harvard Business School Press)

John Kotter - Lorne Whitehead

Çeviren: Kıvanç Dündar

Optimist Yayınları

1. Baskı - Haziran 2011

150 sayfa


Kitabın adı bende şöyle bir izlenim uyandırmıştı: Aklınızda bir icat fikri var diyelim, bunu nasıl paraya dönüştürürsünüz? Kitap bunu anlatıyor sanıyordum ama aslında anlattığı şuymuş:

Bir tartışma, toplantı vb ortamda bir fikir ortaya attığınızda bu fikre karşı gelebilecek saldırılara nasıl cevap vermeniz gerekir?

Bu saldırıları 24 başlık altında toplamış kitap. İşte o saldırılar:

1. SALDIRI:
Bunu geçmişte denemedik ama her zaman işler yolunda gitti.

CEVAP:
Doğru. Ama değişime ayak uyduramayanların zamanla yok olduğunu hepimiz gördük.

2.SALDIRI: 
Asıl sorun para... yoksa başka bir şey değil.

CEVAP:
Gerçekten büyük şirketlerin ve kurumların çoğu fazladan parayla yaratılmamıştır.

3.SALDIRI:
Abartıyorsun. Bu bizim için küçük bir sorun.

CEVAP:
Bu sorun yüzünden sıkıntı çeken iyi insanlar için bu hiç de küçük bir sorun değil.

4.SALDIRI:
Eğer bu bir sorunsa, o zaman bize işimizi iyi yapmadığımızı söylüyorsunuz. Bu çok aşağılayıcı.

CEVAP:
Hayır, elinizde gerekli araç gereç olmadan mükemmel bir iş çıkardığınızı söylüyoruz, bizim teklifimiz sadece, böyle araçlarınızın olmasını sağlayacak.

5.SALDIRI:
Sizin gizli bir gündeminiz var, onu başka yerde hayata geçirin.

CEVAP:
Haksızlık ediyorsunuz! Teklifi destekleyen insanların geçmişine bir bakın!

6.SALDIRI:
Teklifiniz birçok soruyu cevapsız bırakıyor. Peki ya buna ne dersiniz, şuna ne dersiniz, peki ya buna?...

CEVAP:
Bütün yeni iyi fikirler, kesin bir şekilde cevaplandırılamayacak birçok soruyu gündeme getirir.

7.SALDIRI:
Teklifiniz yetersiz kalıyor.

CEVAP:
Belki ama teklifimiz sayesinde doğru yönde adım atmaya başlayacağız ve bunu büsbütün gecikmeden yapacağız.

8.SALDIRI:
B'yi bitirmeden A'ya başlayamazsınız, ama önce A'yı bitirmeden de B'ye başlayamazsınız. Bu yüzden bu plan işe yaramaz.

CEVAP:
Evet aslında A'dan biraz yapılabilir, bu da B'den birazcık yapılmasını sağlar, bu da A'dan biraz daha fazla yapılmasını, bu da B'den daha fazla yapılmasını sağlar ve bu böyle gider.

9.SALDIRI:
Teklifiniz bana kötü şeyler hatırlattı.(organize suç, delilik, hastalık, yozlaşma...)

CEVAP:
Bak, böyle olmadığını sen de biliyorsun. Daha gerçekçi bir kıyaslama şu olabilir...

10.SALDIRI:
Geleneksel değerlerinizden vazgeçiyorsunuz.

CEVAP:
Geleneksel değerlerimizin korunması için bu plan gereklidir.

11. SALDIRI
Birkaç küçük numaranın her şeyi çözeceğini düşünmüyorsunuz, değil mi?

CEVAP:
Hayır, ancak sizin çalışmalarınız ve bazı yeniliklerin bir araya gelmesiyle büyük ilerleme sağlayabiliriz.

12.SALDIRI:
Eğer fikriniz harikaysa, neden daha önce uygulanmadı?

CEVAP:
Her şeyin bir ilki vardır ve bizim de elimize böyle eşsiz bir fırsat geçti.

13.SALDIRI:
Planınızda X ve Y var ama bunlar birbiriyle bağdaşmaz. İkisi birden olamaz.

CEVAP:
Aslında biz, X ya da Y demedik ama snaırım öyle anlaşıldı. A ve B dedik ki bunlar birbiriyle bağdaşabilir.

14.SALDIRI:
Üzgünüm, niyetiniz iyi ama gözden kaçırdığınız şu soruna bir bakın! Bu konunun önemini inkar edemezsiniz.

CEVAP:
Hayır, ortaya koyduğunuz konunun önemini kimse inkar edemez ve henüz bunu ele almadık. Ama şu ana kadar karşımıza çıkan her potansiyel sorunu rahatça çözdük. Tekrar tekrar yaşanan olayların ışığında bugün bu sorunun da ötekiler gibi halledilebileceğinden eminim.

15.SALDIRI:
Bak ne kadar çok, ne kadar çeşitli endişeler var ortada! Bu iyi bir fikir olamaz!

CEVAP:
Aslında, bu kadar çok soru olması iyi, konuyla ilgilenildiğini gösterir ve ilgili bir topluluk hem daha iyi kararlar alır hem de bu kararlarıdaha başarılı bir şekilde uygular.

16.SALDIRI:
Bunu daha önce de denedik ve işe yaramadı.

CEVAP:
Bu o zamandı. Koşullar kaçınılmaz biçimde değişiyor.

17.SALDIRI:
Bizimkilerin çoğu bu teklifi anlamayacak ve sonuçta hayata geçirilmesi için bize yardım etmeyecektir.

CEVAP:
Sorun değil. Onları ikna etmek için gerekli çabayı sarf edeceğiz. Uğraşmaya değer.

18.SALDIRI:
İyi bir fikir ama zamanlama doğru değil. Şu diğer işi bitirene kadar beklememiz gerekir.

CEVAP:
En iyi zaman, insanların bir şeyi gerçekleştirme konusunda heyecanlandıkları, kendilerini adadıkları zamandır. Şimdi zamanıdır.

19.SALDIRI:
Çok zor görünüyor! O çapta olduğumuzu sanmıyorum.

CEVAP:
Zorluklar iyidir. Gerçekten iyi bir fikir ve zaman harcatan sorunlarla uğraşmak, ikisi de enerjimizi artıracak ve zaman kaybının önüne geçecek özelliklerdir.

20.SALDIRI:
Burada işe yaramaz çünkü biz çok farklıyız.

CEVAP:
Doğru, farklıyız ama aynı zamanda büyük benzerliklerimiz var.

21.SALDIRI:
Bizi uçurumun eşiğine götürecek riskli bir yoldasın. Bugün atılacak bu küçük adım yarın bir felakete neden olacak.

CEVAP:
İyi insan grupları felaketin önüne geçecek şekilde sağduyulu davranır.

22.SALDIRI:
Plan güzel ama ek para kaynakları olmadan hayata geçiremeyiz.

CEVAP:
Aslında, en önemli değişikliklerin çoğu ek kaynak olmaksızın gerçekleştirilmiştir.

23.SALDIRI:
Bu planı herkesin onaylaması mümkün değil.

CEVAP:
Kesinlikle haklısın. Neredeyse imkansız, ama sorun değil.

24.SALDIRI:
Bizde bunu yapabilecek beceri ve bilgi yok.

CEVAP:
İhtiyacımız olanların çoğuna sahibiz, geri kalanını da bulacağız.

*

Bunları böyle hemen madde madde vermiyor. Önce bir hikaye eşliğinde anlatıyor. Hikayede bir kasabanın kütüphanesine bilgisayar alımı söz konusu. Bu alıma karşı çıkan insanların argümanları bu cevaplar verilerek çürütülüyor.

*

Kitapta "Bunun gibi bir kitaba ihtiyacımız olması bile bazı bakımlardan utanç vericidir." yazıyor. sf.17

Bence de. Ama daha utanç vericisi benim bunu da okumuş olmam.