30 Eylül 2018 Pazar

21. YÜZYIL İÇİN 21 DERS



21. YÜZYIL İÇİN 21 DERS

(21 Lessons fort he 21st Century)

Yuval Noah Harari

2018

Türkçesi: Selin Siral

Kolektif Kitap

1. Baskı – Eylül 2018

331 sayfa


Yuval Noah Harari’nin


Ve


kitapları beni çok etkilemişti. Çok ufuk açıcı olmuştu. O yüzden yazarın bu kitabını da büyük bir şevkle aldım ve keyifle okuyup bitirdim.

*

21. Yüzyıl meselelerini 21 başlık altında değerlendirmiş yazar:

1) Uyanış

2) İş

3) Özgürlük

4) Eşitlik

5) Topluluk

6) Medeniyet

7) Milliyetçilik

8) Din

9) Göç

10) Terörizm

11) Savaş

12) Alçakgönüllülük

13) Tanrı

14) Laiklik

15) Cehalet

16) Adalet

17) Hakikat Sonrası

18) Bilimkurgu

19) Eğitim

20) Anlam

21) Meditasyon

*

Kitabın ilk sayfalarındaki şu sözler biraz can sıkıcı:

“2018’de yaşayan alelade bir vatandaş kendini gitgide daha işe yaramaz hissediyor.” Sf 25

İşin kötüsü bugün kendini işe yarar bir işte geliştirsen ve uzman olsan bile bundan 10-20 yıl sonra o işe hala gerek olup olmadığı belli değil.

Teknolojinin son derece hızlı bir şekilde geliştiğini ve 2050 yılında neler olacağını bugünden söylemenin pek mümkün olmadığını anlatıyor yazar.

Yapay zekalar olacak, evet.

Ancak bu yapay zekaları geliştiren insan gücü de bir noktaya kadar gerekli olacak. Ama belki daha da ilerleyen yıllarda bu insan gücüne de gerek kalmayacak, işte o insanlar o zaman ne yapacak?

Burada akıl sağlığını korumanın öneminden bahsediyor yazar. Yeni teknolojiye uyum sağlamak ve öyle bir dünyada yeni tanıştığın iş kolu hakkında eğitim almak için harcadığın zaman içerisinde o iş kolu da eskiyebilir.

Buradan da eğitime bağlıyor konuyu. Mevcut eğitim sistemlerinin öğrencileri sınıfta toplayıp bilgi vermek üzerine kurulu olduğunu, halbuki zaten sürekli bilgiye maruz kaldığımızı, asıl önemli olanın hangi bilginin doğru hangisinin yanlış, hangisinin gerekli hangisinin gereksiz olduğunu kavramayı sağlayacak bir eğitimin verilmesi gerektiği.

*

Sık sık Facebook ve benzeri internet sosyal medya mecralarının verilerimizi topladığını anlatan yazar, bu veriler kullanılarak oluşturulacak algoritmalardan bahsediyor. Öyle ki bizi bizden daha iyi tanıyan bu algoritmik sistem sayesinde hangi okulda okuyacağımın, hangi mesleği yapmam gerektiğinin, kiminle evleneceğimin cevabını alabilir, böylece yanlış karar vermeden hayatımı sürdürebilirim.

Bu durum aslında insan olarak bizlerin kendimizi tanımak gibi kağıt üzerinde kolay gibi gözüken fakat aslında hiç de öyle olmayan bir kabiliyetten yoksun olduğumuzu gösteriyor. Ben aslında kimim?

Beynimiz çocukluğumuzdan beri önce bizi yetiştiren anne-baba, ardından devlet politikaları çerçevesinde gelişen eğitim sistemi ve şimdilerde medya etkisi ile şekilleniyor. Bunların içinde ben kendimi asıl öz benliğimi nasıl bulabilirim?

Bulamayacağım ve benim beyin nöronlarımdan, duygu durumumdan nelerin bana iyi geldiğini nelerin kötü geldiğini anlayan algoritmalara başvuracağım.

Böyle bir yaşamda Tanrı’ya yer olmayacağı kanaatindeyim ben.

Yazar da Tanrı ve din konularının zaten kurmaca olduğunu söylüyor. Bu kurmacalar hem insanlar kendilerini iyi hissetsin hem de topluluklar varlığını sürdürebilsin diye var.

“Peki insanlar neden bu kurmacalara inanıyor? Anlatıları, bu tür anlatıların doğruluklarını sorgulayıp teyit etmek için gerekli zihinsel ve duygusal bağımsızlığı kazanmadan önce anne babalarından, öğretmenlerinden, komşularından ve toplumun genelinden duyuyorlar. Zihinleri olgunlaştığında anlatıya o kadar yatırım yapmış oluyorlar ki akıllarını, anlatıdan şüphe etmek yerine anlatıyı akla mantığa uygun hale getirmek için kullanmaları çok muhtemel.” Sf.257

İnsanlara bugüne kadar (30 yıl, 40 yıl…) inandıkları bir şeyin aslında hiç olmadığını sorgulamaları kolay olmaz. Zira onca yıl inandıkları şeyin aslında olmadığını fark ettikleri anda düşecekleri boşlukta ne yapacaklarını bilemeyebilirler.

Bir arkadaşıma Harari’nin Sapiens ve Homo Deus kitaplarını önermiştim. Bu kitaplardaki bilgilerle de Tanrı kavramını konuşmuştuk. Bu kitapları okumak istemediğini, korktuğunu söylemişti. İnancının sarsılacağından korkuyormuş.

Bana şaka gibi hatta ahmakça geliyor ama evet böyle insanlar var.

*

Yapay zeka demişken insansız, otonom arabalar bahsi var.

Bu arabalar konusunda şöyle bir soru ortaya atıyor yazar:

“Diyelim ki top peşinde koşturan iki çocuk bir otonom arabanın önüne atlıyor. Arabanın algoritması şimşek hızıyla yaptığı hesaplamalar sonucunda bu iki çocuğa çarpmamanın tek yolunun ters şeride direksiyon kırıp yaklaşan kamyona çarpma riskini göze almak olduğu sonucuna varıyor. Algoritma çarpışma gerçekleşirse arkada mışıl mışıl uyuyan araç sahibinin ölme ihtimalinin yüzde 70 olduğunu hesaplıyor. Bu algoritmanın ne yapması gerekir?” sf.67

Filozofların tartıştığı vagon problemlerine benziyor bu konu. (Bkz: Felsefenin Kısa Tarihi)


( Kontrolden çıkan trenin beş işçiye doğru sürüklendiğini gördünüz. Tren beş kişiye çarpmadan önce raylar çatallanıyor ve diğer ray üzerinde yalnızca bir işçi bulunuyor. Trenin makasını değiştirme imkanına sahipsiniz. Beş kişinin ölümü yerine bir masum adamı öldürmek sizce doğru olanı yapmak mıdır?

Philippa Foot'un (1920-2010) ortaya attığı bu düşünce deneyinde felsefi soru şu: Daha fazla kişiyi kurtarmak için bir kişinin feda edilmesi ne zaman kabul edilebilir?

Judith Jarvis Thomson (1929- ) ise şu versiyonu söyler: Kontrolden çıkan tren bu sefer düz bir hat üzerinde, eğer bir şey yapmazsanız kesinlikle ölecek olan beş işçiye doğru ilerliyor. Bir köprünün üzerindesiniz ve yanınızda çok iri bir adam var. Bu adamı köprüden aşağı atarsanız, beş işçiye çarpmadan treni yavaşlatacak ve durduracak. Bunu yapmalı mısınız? )



İşte bu otonom araçların bu tür durumlarda alması gereken kararın ne olduğunu programlamak için filozoflara ihtiyaç olacağını belirtiyor yazar.

Yani ilerleyen yıllarda araba alırken bugünkü gibi marka, model, düz-otomatik vites…vb durumlar yerine yukarıdaki gibi muhtemel sorunlarda nasıl hareket edeceğinin programlandığına bakacağız.

Yukarıda soruya yazarın cevabı şu:

“İnsan sürücülerin yerini almaları için algoritmaların kusursuz olmasına gerek yok. İnsanlardan iyi olmaları yeterli. İnsan sürücülerin her yıl bir milyondan fazla kişinin canını aldığı düşünülürse, bu pek de zor değil.” Sf.69

*

Genelde robotlar ve insanların karşı karşıya kalacağı bir gelecek tasavvur edilir ama yazar buna pek ihtimal vermiyor.

Çünkü yapay zekaları da insanlar kodluyor.

Önemli olan insanların nasıl olduğu.

Ve hükümetlerin.

İyi hükümetler elinde bu teknolojiler iyi yönde kullanılabilecekken kötü hükümetler elinde tehlikeli sonuçlara yol açabilir.

“Bir hükümet yozlaşmış ve insanların hayatını iyileştirmekten acizse, eninde sonunda yeterli sayıda vatandaş durumu idrak eder ve bu hükümetin yerine başkasını getirir.

“Ancak hükümetin medya üzerindeki kontrolü vatandaşların hakikatın farkına varmasını engeller. Medyayı tekeline alan oligarşi tüm başarısızlıklarını tekrar tekrar başkalarının üzerine atıp hayali ya da gerçekdışı mihraklar üzerine çeker.”

*

Hayatın anlamı ile ilgili bir bölüm var kitapta. Diyor ki tüm mesele aşk: 

“Birine gerçekten aşıksanız hayatın anlamını kafaya takmazsınız. Peki ya aşık değilseniz? O zaman hayatınızın amacını bilirsiniz: gerçek aşkı bulmak.”

*

Meditasyonun önemi ile bitiyor kitap. 

“Algoritmalar bizim yerimize karar vermeye başlamadan evvel kendi zihinlerimizi anlamamız hayrımıza olacaktır.” Sf.286

26 Eylül 2018 Çarşamba

İNCE MEMED 4



İNCE MEMED 4

Yaşar Kemal

1987

Yapı Kredi Yayınları

516 sayfa


Veeee işte 4 cildi de bitirdim.

Diğerleri için bkz:




Depdev bir eser.

Bapbayıldım.

Bir 4 cilt daha olsa yine aynı zevkle okurdum.

Gram sıkılmadım.

Ama üzüldüm.

Köyümüz köylümüzün haline çok üzüldüm. Gelen dövüyor, giden dövüyor. Jandarmalar döve döve “kan işetiyor” insancıklara.

Niçin?

İnce Memed’i bulmak için.

*

İnce Memed artık dağda değil.

Ferhat Hoca’nın yardımıyla kasabada güvenilir birinin yanına gidiyor. Abdülselam bu güvenilir kişinin adı. Onun yeğeni olarak tanıtıyor kendisini.

Seyran ve Hürü Ana’yı da alıyor yanına ve güzel bir evde yaşamaya başlıyorlar.

Kasabadakiler onun İnce Memed olduğunu bilmiyorlar tabii.

Her ne kadar İnce Memed artık düze inmiş olsa da dağlarda hala onun namı yürüyor.

Ferhat Hoca eşkıyalık yapıyor, kendisini İnce Memed’in çetesi olarak tanıtarak. Yanındaki gençler de adını Memed yapıyor kendi istekleriyle. Hatta tüm köylüler, kadını erkeği Memed yapıyor adını.

*

Murtaza Ağa, Memed’den korktuğu için yine Topal Ali’den yardım istiyor.

Topal Ali kabul ediyor bu defa.

Murtaza Ağa Topal Ali’ye canım kardeşim diyor, kral gibi muamele ediyor.

Topal Ali, Murtaza Ağa ve karısının İnce Memed’den bu kadar korkmasına üzülüyor ve Kuran’a el bastırarak onlara kimseye söylemeyeceklerine dair yemin ettiriyor ve İnce Memed’in artık dağda olmadığını, eşkıyalığı bıraktığını itiraf ediyor.

Yalnız bunu öğrenen Murtaza Ağa, yine Topal Ali’ye sırtını dönüyor, onunla çıkarı bittiği için yine onu kovuyor.

Çok rezil kepaze bir adam, çok.

*

İnce Memed’den yılan kasabanın ileri gelenleri milletvekili Arif Saim Bey’den yardım istiyor.

Jandarmalar İnce Memed’i yakalamak için tüm dağları, köyleri araştırıyorlar. Köylerdeki insanları sopadan geçiriyorlar konuşturmak için ama kimse bir şey söylemiyor.

İnsanlar çılgınlar gibi seviyor İnce Memed’i.

*

Kasabada İnce Memed, Muallim Zeki Nejat ile dostluk kuruyor, ondan okuma yazma da öğreniyor.

Muallim Zeki Nejad iyi bir insan. Mazlumların haklarını müdafaa ediyor.

Bu nedenle Şakir Ağa ile bozuşuyor.

Şakir Ağa, çeltik ekmek için köyleri su altında bırakıyor. Köyleri sular altında kalan köylülerin hakkını arıyor Muallim.

Bu nedenle de öldürülüyor.

İnce Memed de daha fazla dayanamayıp Şakir Ağa’yı öldürüyor ve yine dağlara çıkıyor.

*

Bu arada İnce Memed’in atı köylüler arasında kutsallaştırılıyor. Sanki o at yakalanırsa İnce Memed de yakalanırmış gibi.

Bunu anlayan Murtaza Ağa, Yüzbaşı, Kaymakam ve diğerleri İnce Memed’in atını getirene para ödülü vereceklerini ilan ediyor. Maksatları atı kurşuna dizip insanların İnce Memed sevdasını kırmak.

Bir sürü başvuran oluyor bu ödül için. Yaşlı, çelimsiz atları getiren insanlar “İnce Memed’in atı bu” deyip parayı almaya çalışıyorlar.

Sonunda yılan kötügiller, bir tane atı “Evet İnce Memed’in atı bu, ağzında Allah mührü de var.” diye uydurup öldürüyorlar.

Sonra da bundan pişman oluyorlar. Sonuçta kendileri Allah mührü diye bir şey uydurdular ama halk Allah mühürlü bir atın öldürülmesini doğru bulmadı.

Öldürülen at için de efsaneler anlatıyor halk. Cinler periler atı aldılar, gökyüzünde uçuyorlar falan.

*

Memed de kutsal artık.

Yaralandığında Memed’i Kırkgöz Ocağı’na götürmüşlerdi, orada iyileşmişti.

Ocağın evliyası Anacık Sultan, Memed’e kutsal yüzük ve tılsımlı gömlek veriyor, onu kötülüklerden korusun diye.

Bu da halkta çeşitli efsanelerin dolaşmasını, İnce Memed’in asla yakalanamaz, öldürülemez olduğunun yayılmasını sağlıyor.

*

İyice kuduran Arif Saim Bey ve diğerleri köylerde terör estiriyor.

Neyse en sonunu söyleyeyim, İnce Memed, Arif Saim Bey’i de öldürüyor.

Ve yine dağlara çıkıyor. “İmi timi bellisiz” oluyor.

*

Memed’in Hatçe’den olan çocuğu ile karşılaşmasını bekledim hep ama olmadı.

Seyran’dan da çocuğu oldu Memed’in bu arada. Adını İbrahim koydu Seyran, Memed'in babasının adı. 

Memed bu çocuğunu da göremedi.


*

Bu ciltte Hürü Ana çok baskındı.

Memed, kaldıkları eve çeşitli resimler asıyor. Adem-Havva, Hz.Ali gibi resimler. Hürü Ana, bu resimler gerçekmiş gibi konuşuyor onlarla. Kızıyor bazen.

*

İnce Memed zaman zaman düşüncelere dalıyor.

Bu ciltteki düşüncesi Allah’ın kötülüğe nasıl müsaade ettiği.

“Allah’ın işine hiç aklım ermiyor, bu kadar zalim bir adamı nasıl ediyor da yaratıyor? (…) Böyle bir zalim adam nasıl olur, insanoğluna onun kıydığı gibi, insanoğlunu onun aşağıladığı gibi insanlık nasıl aşağılanır? Allah da kendi yarattığı kullarına yapılan bunca işkenceye, aşağılamaya nasıl razı gelir, aklım ermiyor.” Sf.457

Benim de.

*

Bir de şuna aklım ermedi, romandaki dönemin piyasasına.

Ağanın biri cebinden bir deste para çıkarıp veriyor fakire mesela. O parayla bir sürü öküz ve koyun alınabiliyor diye seviniyor fakir kişi. Nasıl bir para o ve nasıl fiyatlar bunlar?

*

Ayrıca kitapta ağzımın suyunu akıtan kısımlar oldu.

Örneğin köylüler yoksulluk içinde ama hepsinde süt, yoğurt, tereyağı, bal bulunuyor, üstelik dopdoğal, taptaze. Bugün en zenginlerin bile kolay kolay ulaşamayacağı bir organiklikte.

*

Genel olarak bu romanın bende bıraktığı izlenim adaletin ne kadar hayati derecede önemli olduğu.

Haksız ama güçlü (zengin) olduğu için her zorbalığı, kanunsuzluğu yapabilenlerin sebep olduğu yıkımlar.

Beri yanda da bu kötülüklere karşı koymayan, hatta daha kötüsü karşı koymak aklına bile gelmeyen, bunu olağan sayan, kabullenen köylülerin sefaleti.

Çok acı bir tablo bu.

Halbuki birlik olduklarında o kadar güçleniyorlar ve o kadar korkutuyorlar ki kötüleri. Bütün mesele tek yürek, tek vücut olabilmekte. 

Kötü insanları öldüre öldüre bu tabloyu düzeltmek mümkün değil.

Nitekim her ciltte İnce Memed bir kötüyü öldürüyor, sonra onun yerine bir tane daha geliyor.

Kökleri kurumuyor bir türlü.

Çünkü köklü çözüm ölmek/öldürmek değil.

Köklü çözüm sadece ve sadece adaletin temini. Zengininden fakirine herkesin devletin adalet sistemine kolayca ulaşabilmesi, devletin adalet sisteminin herkes için eşit ve adil olması, ayrıca kamu görevlilerinin dürüst olması. Çözüm bu.

21 Eylül 2018 Cuma

İNCE MEMED 3



İNCE MEMED 3

Yaşar Kemal

1984

Yapı Kredi Yayınları

511 sayfa


2.ciltte İnce Memed, Ali Safa Bey ve Kel Hamza’yı öldürmüştü.

Hamza ölmeden önce çok yalvarmış, çok alçalmıştı.

Bu cilt İnce Memed’in işte bu sorgulamasıyla başlıyor:

“İnsan canı bu kadar alçalmaya değer miydi? Ne pahasına olursa olsun insan yaşamını sürdürmeli miydi? Sıtmalar, hastalıklar, zulümler, buyruklar, açlıklar, yoksulluklar insan soyunun yaşama direncini kıramamış, insanoğlu kıyımlardan, aşağılamalardan, sakatlıklardan, kırımlardan sonra bile yaşamını sürdürmüştü. Bu korkunç güç, bu sonsuz direnç, bu yaşamak için katlanılan en aşağılık durumlar neydi, ne içindi? (…) Bu kadar alçalmaya değer miydi bir can? Can bu kadar, her şeyden değerli miydi?” sf15

Bence değil. Ben açıkçası ölmeye sıcak bakıyorum.

*

İnce Memed, bu ciltte yaklaşık ilk 200-250 sayfa boyunca ortada yok. Ama efsanesi ortada dolanıyor.

Sıradaki ölümü bekleyen zalim ağa Murtaza.

Murtaza Ağa, Memed’in gelip kendisini öldüreceğinden çok korkuyor. Topal Ali’den yardım istiyor. Topal Ali, görünüşte İnce Memed’in düşmanı ama aslında Topal Ali ve İnce Memed birbirlerini seviyorlar, kolluyorlar.

Murtaza Ağa, Topal Ali’nin gönlünü hoş tutmak için ona paralar, pahalı giysiler, neler neler alıyor. 

Çok iyi ve sıcak davranıyor ona.

Sonra bir gün İnce Memed’in öldürüldüğü haberi ulaşıyor.

Yüzbaşı Faruk ve adamları bir eşkıya çetesini öldürüyorlar. Aralarında İnce Memed’in de olduğunu sanıyorlar. Yüzbaşı ve adamları İnce Memed’i hiç görmedikleri için tanımıyorlar. Ama İnce Memed’i tanıyan köylü kadınlar ölenler arasında İnce Memed’i teşhis edip ağıt yakmaya başlıyorlar.

Yüzbaşı da Tazı Tahsin lakaplı hızlı koşmasıyla ünlü adamdan en hızlı şekilde kasabaya gidip İnce Memed’in öldürüldüğü haberini vermesini istiyor.

Tazı Tahsin, kasabada Murtaza Ağa’yı bulup müjdeyi ona veriyor. Murtaza Ağa da Tazı Tahsin’e bu müjdeli haber karşılığında bolca para veriyor.

Ve Murtaza Ağa’nın çirkin şerefsiz yüzü ortaya çıkıyor.

Topal Ali’yi yerlere göklere koyamazken birden onunla işi bittiği için Topal Ali’ye aldığı her şeyi geri istiyor. Adamı çırılçıplak bırakıp, hakaretler ederek gönderiyor.

Topal Ali bu durumdan daha çok İnce Memed’in öldürülmüş olmasına üzülüyor. Ama Tazı Tahsin ile konuşunca öldürülen eşkıyanın İnce Memed olmadığını anlıyor.

Kasabalılar Yüzbaşı’nı büyük gösterişle karşılıyorlar. Kasabada düğün bayram oluyor.

Memed’in sevgilisi Seyran da bu haber üzerine kasabaya gelip ölülere bakıyor ki İnce Memed yok aralarında.

Güle oynaya dönüyor evine.

*

Ölen eşkıyaların cesetlerini almak üzere yakınları geliyor. İnce Memed’in sanılan ceset için gelen yakınları bu kişinin kendi kardeşleri olduğunu, İnce Memed olmadığını söylüyorlar.

Orada Yüzbaşı, kaymakam, savcı, Murtaza ve diğerleri ilk kuşkuya kapılıyor.

Bu noktadan sonra Aziz Nesin hikayesi gibi olaylar yaşanıyor.

Ölenin yakınları “Bu Bizim kardeşimiz.” diyor, yüzbaşı “  Hayır bu İnce Memed”, “Hayır değil” “Hayır o”

Derken ikna oluyorlar İnce Memed olmadığına.

Ama bunu nasıl itiraf etsinler, büyük rezillik.

Sonra İnce Memed’i cinlerin, perilerin kaçırdığı, canlandırdığı gibi hurafeler yayılıyor.

*

Bu arada Talip Ağa namlı biri öldürülüyor. Ağanın çocukları katili gördüklerini söylüyorlar, ama Yüzbaşı ve diğerleri katil İnce Memed diye diretiyorlar. Hop bir Aziz Nesinlik hikaye daha.

*

İnce Memed’in ölmediğini anlayan Murtaza Ağa, tekrar Topal Ali’den yardım istiyor utanmadan. “Ben sana şaka yapmıştım.” diyor bir de koca adam. Yalvarıyor, yakarıyor ama Topal Ali kabul etmiyor.

*

İnce Memed bu esnada ağır yaralı olarak bir köyde bakılıyor.

Hürü Ana, Memed’i arayıp buluyor ve ona köylülerce kutsal sayılan bir yerden şifalı ilaçlar getirtip iyileştiriyor. Bu kutsal yerin sahibi Anacık Sultan, Memed’e bir de kutsal yüzük veriyor, onu korusun diye.

*

Memed iyileşince Seyran’ın yanına gidip onunla evleniyor.

Ama onun geldiğini duyan jandarmalar köyü basıyor.

Jandarmalar köydeyken Memed, hapishanedeki Ferhat Hoca ve Yobazoğlu’nu kaçırıyor.

Yobazoğlu kendi yoluna gidiyor.

Memed ve Ferhat Hoca dağlara çıkıyor.

*

Memed artık eşkıyalık yapmak istemiyor. Ama başka türlü bir hayata uygun şartları da sağlayamıyor.

*

Memed’i öldürmek üzere bu defa Mahmut adlı bir eşkıya dağa çıkıyor. Bu adamı kimse sevmiyor. Çünkü en zalimleri bu. Köylüleri yerinden yurdundan eden, insanları atına ezdiren...vb

Mahmut Ağa, Memed’i ve Ferhat’ı yakalıyor.

Mahmut’un Memed’i yakaladığı haberi geliyor kasabaya. Ama bu haberden Yüzbaşı ve diğerleri memnun kalmıyor, çünkü Mahmut’un böyle bir şerefe nail olması hepsinin çıkarlarına aykırı. Bu defa başlıyorlar Memed aslında kötü bir adam değil, hatta çocuk o, hem Ali Safa Bey’i onun öldürdüğü ne malum, kimse görmedi ki onu öldürürken, kasabaya gelirse Memed beraat eder, canımız Mehmet.

Ay çok şerefsiz bunlar.

*

Köylüler Mehmed ve Ferhat’ın kaçmasını sağlıyorlar.

Memed, Murtaza Ağa’nın evine gidip oradaki Mahmut Ağa'yı öldürüyor. Murtaza'ya dokunmuyor. 

Ve yine kayıplara karışıyor.

*

Üç cilt de hep aynı şekilde bitiyor. Memed, kötü adamı öldürüyor hep en sonunda.

*

2.ciltte Memed “Abdi gitti, Hamza geldi” deyip kötü insanların öldür öldür bitmediğini düşünüp yakınıyordu.

Ben de ona diyordum ki; kötü ağanın biri gidiyor yerine yenisi geliyorsa, İnce Memed’in de biri giderse yerine yenisi gelecek.

Ben tabii sesimi duyuramadım kendisine.

Ama bir büyüğü de (yaralıyken Memed’e bakan Battal Ağa) ona aynı şeyi söylüyor:

“Bir İnce Memed giderse bin, on bin, yüz bin İnce Memed gelir. Ağalar biter de İnce Memedler bitmez. Ağalar az, fıkaralar çok.”

Bu sözler Memed’e iyi geliyor.

Ben de dedim aynısını ama sakalım yok ki sözüm dinlensin.

*

Öncesi ve sonrası için bkz:

18 Eylül 2018 Salı

İNCE MEMED 2



İNCE MEMED 2

Yaşar Kemal

1969

Yapı Kredi Yayınları

339 sayfa


1.ciltte İnce Memed kötü adamı (Abdi Ağa) öldürdü.

Peki böylece her şey yoluna girdi mi?

Hayır!

Ve işte bu çok sinir bozucu.

*

Abdi Ağa gitti, yerine ondan daha da kötüsü olan Kel Hamza geldi.

Kel Hamza, Abdi Ağa’nın kardeşi. Abdi Ağa ile araları iyi değilmiş Hamza’nın, uzakta bir yerde ırgatlık yapıyormuş. Abdi Ağa’nın öldüğünü söylediklerinde bu da Abdi Ağa’nın yerine geçiyor. Ve köylüye etmedik zulüm bırakmıyor.

İşin bu sinir bozucu kısmı bir yana, öte yandan da kör ölür badem gözlü olur misali Abdi Ağa’nın aslında ne kadar iyi, ne kadar evliya bir insan olduğu dilden dile anlatılıyor.

*

İnce Memed o yüzden depresyona giriyor.

“Dağlara düştüm, herkesi perişan koydum. Benden önce herkes kendi halinde yaşayıp gidiyordu. Ben olmaz olayım. Ben batayım.” diyor.

Bir de kötü adamı öldürmenin iyi bir fikir olup olmadığını sorguluyor:

"
Abdi gidecek, Hamza gelecek, Hamze gidecek, Süleyman gelecek, Ali gidecek, Veli…

Koca Süleyman:

Hep öyle oldu, dedi. Ali gitti, Veli geldi. Deden gitti, baban geldi. Baban gitti, sen geldin. Sen gideceksin, oğlun gelecek…

Öyleyse niye uğraşıyoruz, canımızı dişimize takmışız, sen, ben, Ali, Yel Musa?

Uğraşıyoruz, dedi güvenli. Uğraşmak haktır.

İşte bu git-geller İnce Memed’i hareketsiz bırakıyor.

Köylüler onu saklıyor, ona iyi bakıyor.

Bakanlardan biri de Seyran adında çok güzel ama talihsiz bir kadın.

Memed’e aşık oluyor, Memed ona. Ama Memed başta ona pek bakmıyor. Daha doğrusu bakamıyor. Seyran da üzülüyor bu duruma ama sonra mercimeği fırına veriyorlar.

*

Köylülere zulüm etmede Kel Hamza tek başına değil.

Bir de Ali Safa Bey ve Arif Saim Bey var.

*

Ali Safa Bey, köylülerin topraklarını çeşitli yollarla alıyor ellerinden. Ancak Yobazoğlu, toğrağını vermek karşılığında Ali Safa Bey’den at istiyor. Ali Safa Bey’in en sevdiği, en güzel at.

Yobazoğlu bu atla bir süre havasını atıyor ama Ali Safa Bey, onu köyden uzaklaştıracak işkenceler ediyor ona.

*

İnce Memed’in saklandığı yeri Koca Osman, Koca Osman’ın karısı, imam Ferhat ve Seyran biliyor.

Memed uzun bir süre dışarı çıkmıyor. Ama efsanesi dilden dile anlatılıyor.

Onun efsanesinin büyüklüğü karşısında ağalar beyler çok öfkeleniyor. Jandarmalar seferber ediliyor, köylüler dayaktan geçiriliyor, ama kimse yerini söylemiyor.

En son Ali Safa Bey, köyün sularını çekiyor. Bir yanda susuz kalan köylüler, diğer yanda suyun çok akması nedeniyle köyü sel içinde kalanlar kasabaya yürümeye başlıyor.

Kasabalılar, köylüler ayaklandı zannedip telaşlanıyor.

(Bu kısım Yaşar Kemal’in Teneke adlı romanını hatırlattı bana.)

*

Ali Safa Bey, Yobazoğlu ve imam Ferhat’ı cinayetten hapse attırıyor. Ama elbette cinayeti bu kişiler işlemedi, iftira sonucu idam ile yargılanıyorlar.

*

“Abdi gitti, Hamza geldi” diye diye ne yapacağını bilemeyen Memed, en sonunda Hamza’yı da Ali Safa Bey’i de öldürüyor.

Ali Safa Bey’in konağına gidiyor. Nasıl olsa İnce Memed’i tanımıyorlar, dağlardan haber getiren bir adam diye tanıtıyor kendini ve evin içine girip Ali Safa Bey’i oracıkta öldürüyor.

Hamza’yı ise köyde kıstırıyor. Hiçbir köylü engel olmuyor. Hamza Azrail görmüş gibi kaçıyor, yalvarıyor, insana yakışmayacak bir küçülme içine giriyor ölüm korkusundan. Ama Memed onu da öldürüyor.

*

Öldüreceksin tabii ya.

Kötü ağanın biri gidiyor yerine yenisi geliyorsa, İnce Memed’in de biri giderse yerine yenisi gelecek.

En güzeli düzgün işleyen bir devlet mekanizması, insanların adalete erişimi, adil yargılanma, kamu görevlilerinin görevlerini layıkıyla, dürüstçe yapması ve denetim mekanizmasının kusursuz olması ama madem böyle olmuyor iyi eşkıyalar kötü ağalara karşı savaşacak, ta ki ağalık ortadan kalkana, kimse buna cüret edemeyene kadar.

*

Diğer ciltler için bkz: