25 Temmuz 2021 Pazar

YAŞAM SANATI


 

YAŞAM SANATI

(The Art of Life)

Zygmunt Bauman

2008

Çeviri: Akın Sarı

Versus Kitap

2. Baskı - Ekim 2013

158 sayfa


İçim kaldırmıyor artık bu kitapları. Elime geçti okudum ama sor hiç keyif aldın mı okurken diye, ı-ıh, hiç.

*

Mutluluk sorgulaması ile başlıyor kitap.

Zaten de hep sorgula sorgula. İçim şişti benim sorgulamaktan, düşünmekten. Gelişine yaşamak, hadi bakalım benim yaşam sanatım bu artık. Bence güzeli de bu. 

*

"Mutluluğun nesi kötü?" diye bir soru atıyor yazar. Kişisel gelişim kitapları ile pompalanan mutluluk arayışı artık ciddiye alınmaz oldu çünkü, ayağa düştü bu konular. İnsanlarda da doğal olarak bir tepki oluştu mutluluk tavsiyelerine karşı. 

Yazar da şaşırtan bu soruyu soruyor ve sorunun manasızlığını açıklıyor: “Buzun nesinin sıcak olduğunu ya da gülün nesinin leş gibi koktuğunu sormak gibidir.” Sf.6

*

Mutluluk arayışı içinde milyonlarca insan var herhalde. Ve bu arayış, arayışla ulaşılmak istenen hedefin tersine depresyona yol açıyor sanki. Bu da  anti-depresanlara daha fazla para harcanmasına. Yani insanların daha fazla harcamasını ve daha fazla tüketmesini sağlayarak mutlu etmek isteyenlere karşı uyarıyor yazar.

“Mutsuzluğun ilacı, mutlu olma umudunu canlı tutmaktır.” Sf.21 diyor. Ha ha, arayışın olayı bu işte. Yeni başlangıçlar, yeni umutlar.

*

Zenginlik artışı ile mutluluk artışı arasında bağlantı olmadığını anlatıyor. Evet tabii hı-hı parayla saadet olmaz tamam. Sevgiyi, arkadaşlığı, özsaygıyı bir mağazadan satın alamazsın falan filan. 

İnternette denk geldiğim bir sözü ekleyeyim buraya: "Para mutluluk sağlamaz ancak spor arabanın içinde ağlamanın tadı farklıdır."

*

Bağlanma korkusunun yükselişinden bahsediyor yazar. İnsanlar aşka arzu duyuyor ama bunun getireceği bağlılık hissini istemiyor. Halbuki bağlanmanın da hazzı var. “Etki ve iz bırakmanın, ihtiyaç duyulan ve yeri doldurulamaz hissin hazzı”sf.24

Mutluluğun bir bedeli var, bu genellikle taviz ya da özveri.  Bedelsiz bir şey mi var zaten? Yetişkin olmak tam da bu demek değil mi? Bir karar verip bunun bedelini ödemek, sonuçlarını üstlenmek.

Aşk mutlu eder ama bunun bedeli bağlanmadır. Bu da insanları korkutuyor. Korkma annem!

Bağlanma hakkında ayrıntılı bilgi için bkz: Bağlanma / Amir Levine – Rachel Heller


*

Çeşitli filozofların görüşlerine yer vererek mutluluğu değerlendiriyor yazar.

Bir görüşe göre:

“Mutsuz olmaya mahkumuz. Hareket halinde olmanın (farazi ve yanıltıcı” tek avantajı (hareket halinde olduğumuz müddetçe) söz konusu hakikati bir süreliğine ertelememizdir. Pek çok kişinin kabul edeceği üzere, bu da odalarımızın içinde oturmaktansa kendimizi dışarı atmanın gerçek avantajlarından biridir.” Sf.46

Mutsuz olmaya mahkum olduğumuz fikrine katılmamakla birlikte oturup kara kara düşünmektense dışarı çıkmak evladır diye düşünüyorum ben de. Hareket > Düşünmek. 

Mutluluğu düşünen bir başka kitap için bkz: Mutlu Olma Sanatı / Bertrand Russell

*

Bence insanlar rahat bırakılsa kendilerine neyin iyi geleceğini bilirler ve mutlu olurlar. 

“İnsanlara, doğal yatkınlıklarıyla hareket etme, kendi refahları, rahatları ve zevkleriyle ilgilenme şansı verilse, bunlar bir araya gelip mutluluk halini oluşturur ve çok geçmeden insanlar cinayet, zulüm, yağma ve hırsızlığın aslında kendi çıkarlarına hizmet etmediğini anlar elbette” Sf.60

Mutsuzlukların sebebi yanlış kararlar ve bunlarla baş edememekten kaynaklanıyor diye düşünüyorum. Yanlış kararlarımız da karar alma süreçlerimizin korku, kaygı, öfke, endişe, baskı gibi hisler altında olmasından kaynaklanıyor. Düşünün, üniversite tercihlerimizi bile gelecekte meslek sahibi olabilir miyim kaygısıyla veriyoruz. Ki kararı biz veriyorsak gene iyi, kimimizin annesi babası veriyor bu kararı. Evlilik kararlarımız mesela, işe başlama, işten ayrılma kararlarımız... Hayatımızı etkileyen bu kararlardaki gelecek kaygısını, maddi endişeleri, korkuyu hissediyor musunuz? Böyle hislerin bombardımanı altındayken sağlıklı kararlar verilebilir mi?

Televizyondaki bilgi yarışmalarını düşünün. Evde pijamalarımızla ayaklarımızı uzatmış izlerken doğru cevabı bilerek televizyona bağırıyoruz "Cevap A, AAAA!" diye. Halbuki o an, o esnada, stüdyoda, ışıkların altında, milyonlarca izleyicinin karşısında, o stres altında hadi ver doğru cevabı. Panik içindeyken sağlıklı kararlar verebilir miyiz? Sınavlarda doğru bildiğimizi bile unutmak gibi. 

Korku, endişe, baskı altında sağlıklı karar veremezsin. Sonra da niye mutsuzum? 

İnsanlar rahat bırakılsa mutlu olurlar. Bu duygulardan arınabilsek paşalar gibi de mutlu oluruz. 

*

İlginizi çektiyse bir başka yaşam sanatı kitabı için bkz: Yaşama Sanatı / Alfred Adler

BUKLEYE TECAVÜZ

 


BUKLEYE TECAVÜZ

(The Rape of the Lock)

Alexander Pope

1712

Çeviren: Nazmi Ağıl

Yapı Kredi Yayınları

1. Baskı - Eylül 2006

62 sayfa


Baronun teki, asillerden bir kadının saçından bir tutam keser. Ve iki taraf arasında adeta savaş çıkar.

Kadının saçından izinsiz bir tutam kesilmesi bence de hoş karşılanacak bir şey değil, ne münasebet. Ama o kadar da büyük bir mesele değil canım. Mesele ama halledilebilir bir mesele. 

Şiir olarak hikaye edilen bu olay gerçekmiş. Gerçekten de böyle bir olay yaşanmış ve olay çok büyümüş. Yazar da bu olayı hicvetmiş. İngiliz yüksek sosyetesinin küçük olayları ne kadar büyüttüğünü, dünyanın onların etrafında döndüğünü sanmalarını eleştirmiş. Bunu yaparken amacına uygun şekilde abartmış da abartmış yazar. Saç tutamının kesilmesi namusunu kaybetmek gibi olmuş, bir baloya hazırlanmak savaşa hazırlanmak gibi. 

Küçük olayları çok ciddi olaylarmış gibi anlatarak "Anlayana!" demiş belli ki. Ya da "Derdinizi s*keyim" demiş olabilir. 


23 Temmuz 2021 Cuma

KAYIP KIZIN HİKAYESİ

 


KAYIP KIZIN HİKAYESİ

(Storia della bambina perduta)

Elena Ferrante

2014

Türkçesi: Eren Yücesan Cendey

Everest Yayınları

5.Basım - Aralık 2018

512 sayfa


"Napoli Romanları" serisinin dördüncü ve son kitabı. Tüm kitaplar:

1- Benim Olağanüstü Akıllı Arkadaşım

2- Yeni Soyadının Hikayesi

3- Terk Edenler ve Kalanlar

4- Kayıp Kızın Hikayesi


Üçüncü kitabın sonunda Lenu ve Nino kaçmışlardı. 

Lenu, Nino ile beraber. İnanamıyorum. Lenu'nun bu aptallığı yaptığına inanamıyorum. 

Bu uğurda kızlarını bile bıraktı. 

Pietro ile ilk kavgaların ardından yatıştılar. Kayınvalide Adele torunların bakımını üstlendi. Onları Lenu’ya vermek istemiyor. Lenu bu arada ikinci kitabı çeşitli ülkelerde basılmış, on yıl önceki ilk kitabı da yeniden popüler olmuş, bunların tanıtım toplantıları için ülke ülke şehir şehir dolaşıyor. Nino ile de her fırsatı değerlendirip birlikte oluyorlar.

Kimse Nino’ya güvenmiyor, herkes Lenu’yu uyarıyor ama nafile. Lila, Antonio’ya Nino’yu takip ettiriyor ve bum. Nino karısından hiç ayrılmamış, hatta kayınpederi sayesinde iyi bir de göreve getirilmiş. Hatta karısı yine hamile ve ikinci çocuğu oluyor. Ama Lenu hâlâ evet hâlâ onunla. Ben kusacağım artık.

Lenu, hiçbir sözünde durmaz hale geliyor. Nino’nun kendisine yalan söylediğini, karısından ayrılmadığını öğrenince önce atarlanıyor, tamam bitti artık diyor. Sonra yine onunla. Sadece kitaplar hakkında konuşuruz, sevişmeyeceğim diyor, sevişiyor. Lila’nın oğlunun dersleri iyi değilmiş, gel bana sana yardım edeyim diyor çocuğa. Ama sonra ortadan kayboluyor. Ve Lila “Nino’dan çocuk yapacak mısın?” diye sorduğunda hayır, asla diyor, kızlarına da başka çocuk yapmayacağını söylüyor ama evet, yapıyor. Evet, Nino'dan hamile. Offff Lenu! Olağanüstü bir geri zekalılık. Geri zekalı kararlar vermek için neden okul okudun, eğitim aldın? Asla sözüne güvenilmez bir insan, asla. Çocuklarına çok yazık.

Lila ve Lenu bir gün evdeyken deprem oluyor. Korkuyla çıkıyorlar dışarı. Tanıdıklarını arıyorlar. Nino, karısı ve çocuklarını alıp gitmiş. Peki Lenu’nun karnındaki çocuğu? Ve Lenu hâlâ onunla. Doğuruyor. Kızı oluyor, adına annesinin adını veriyor: Immacolata, kısaca İmma diyorlar 

Lila da aynı zamanda hamile kalmış Enzo’dan.

Lila kendi mahallesinde. İşinde.

Pietro da okulundan bir kızla sevgili oluyor.

*

Lenu yavaş yavaş mahallenin içine çekiliyor. İlginçtir ilerleyen bu sayfalarda eskisi gibi defol git bu mahalleden, uzaklaş diyesim gelmiyor. Hatta Lila ile beraber mahallenin yeni mafyası olsunlar. Ama iyi mafya. Mafya tabii iyi bir kelime olmadı, mahallenin hamisi demek belki daha doğru olur. Lila zaten hami olmuş neredeyse. Kendi işini kurmuş, mahalleden insanları işe almış, herkesin sorununa yardım ediyor elinden geldiğince. Lenu’yu da genel olarak seviyorlar, ona saygı duyuyorlar. Verin el ele kızlar.

Lila’nın da kızı oluyor. Adını annesinin adını koyuyor, Nunziata, kısaca Tina

Nino, Lenu’ya yardımcı olsun diye bir kadın getiriyor eve. Ve evet Nino, o kadınla da yatıyor. Lenu bir gün eve geldiğinde Nino ve yardımcı kadını banyoda ilişki anında görüyor. Offff iğrenç bir adam bu Nino ve Lenu sen de artık öylesin. Bir değil iki değil. Ve sonra öğreniyor ki Nino’nun zaten başka başka sevgilileri de olmuş. Hatta kimini eve de getirmiş yemeğe.

Sonunda ayrılıyor Nino’dan. Sonunda.

Yeni kitabı da ilgi görüyor Lenu'nun. Yeni kitabı diye yayınevine verdiği kitap aslında daha önce yazdığı ama o zaman kocasının da kayınvalidesinin de Lila’nın da beğenmediği bir taslaktı. Yayınevinin kitap sıkıştırması nedeniyle rafa kaldırdığı bu taslağı gönderiyor. Beğeniliyor. 

Eski mahallesine taşınıyor Lenu. Bana toksik gözükmüyor artık bu durum.

Olan çocuklara oluyor. Tina kayboluyor. Ne kadar arasalar da bulamıyorlar çocuğu. Bu durumun Lila üzerindeki etkisi tahmin edilebilir. 

*

Dede (Lenu’nun kızı) Rino’yu (Lila’nın oğlu) seviyor. Ama Rino eğitimsiz, kaba. (Bu arada Lila, Rino'nun Nino'dan olduğunu sanıyordu ama değilmiş, Rino öz be öz Stefano'nun çocuğuymuş.) 

Dede Rino ile kaçmayı düşünüyor. Fakat Elsa (Dede’nin kardeşi) Rino ile kaçıyor. Meğer bu ikisi birbirini seviyormuş. 

Rino ile Elsa Lila’nın evinde beraber yaşıyorlar. Dede Abd’ye babasının yanına gidiyor. Elsa da daha sonra Rino’dan ayrılıp babasının yanına gidiyor. İmma da kendi babasının (Nino) yanına gidiyor. Nino milletvekili oluyor, tutuklanıyor, serbest kalıyor, yine seçiliyor.

*

Yıllar geçiyor. Lenu’nun kızları evlenmiş, çoluk çocuğa karışmış. Lenu da artık mahalleden taşınıyor. Lila sık sık kimsenin bilmediği yerlere gidiyor, geliyor. Bir gün gidiyor ve bir daha gelmiyor. Kimse izini bulamıyor.

Kitabın sonunda Lenu’ya çocukken Lila ile kaybettiklerini sandıkları oyuncak bebekler gönderiliyor. Muhtemelen Lila’dan ama başka iz yok.

*

Ay bitti!

Çok beğendim, çok.

Çok keyifle okudum bu seriyi. Canım kadınlar, Lila ve Lenu'yu çok sevdim. Çocukluklarından yaşlılıklarına kadar geçen muhteşem bir anlatı. Bir de Lila'nın gözünden okumak isterdim yaşananları. 

*

Lila somut bir insan. Yakınlarına elinden geldiğince yardım ediyor. 

Lenu ise soyut. Kitap yazayım, gazetelere yazayım, bu şekilde yardımım dokunsun diye düşünüyor. 

Lila'nın yaptığını daha işe yarar görüyorum ben. İnsanların hayatlarına dokunuyor bizzat. Lenu ise ancak yanlarından geçiyor. 

Lenu'nunki büyük meselelerde başarı ihtimali, Lila'nınki küçük meselelerde sonuç veren başarı. 

Lenu yazmak, Lila yapmak taraftarı. 

Lilalar yaşar, Lenular da Lilaların hikayesini yazar. 



TERK EDENLER VE KALANLAR

 


TERK EDENLER VE KALANLAR

(Storia di chi fugge e di chi resta)

Elena Ferrante

Türkçesi: Eren Yücesan Cendey

Everest Yayınları

6.Basım - Eylül 2019

456 sayfa


"Napoli Romanları" serisinin üçüncü kitabı. Tüm kitaplar:

1- Benim Olağanüstü Akıllı Arkadaşım

2- Yeni Soyadının Hikayesi

3- Terk Edenler ve Kalanlar

4- Kayıp Kızın Hikayesi



İkinci kitabın sonunda Lenu'nun kitabı çıkmıştı. Çok ses getiren bu kitabın söyleşilerinden birinde Lenu çocukluk aşkı Nino ile karşılaşmıştı. 

Bu kitapta Nino ile muhabbet etmeye başlıyorlar. Artık ikisi de büyümüş tabii. 

Eskilerden bahsederken Nino, Lenu’ya Lila hakkında “Mayası bozuk, cinselliği dahil.” diyor. Eskiden birlikte olduğun biri hakkında edilecek laf mı, densiz. Nino böyle densiz, kaypak, sevimsiz bir adam ama şeytan tüyü var galiba, kadınlar pek çekici buluyor bunu. Lenu da. Halbuki Lenu'nun nişanlısı Pietro gayet düzgün bir adam. Prof oluyor genç yaşında. Lenu’yu seviyor. 

*

Lenu'nun kitabı hakkında iyi kötü yorumlar çıkıyor gazetelerde. Kötü yorumlar kitabın basit ve cinsellik içerikli olduğu yönünde. (Kitapta isimleri değiştirip kurgulaştırarak Nino’nun babasıyla yaşadığı cinsel ilişkiye de yer vermiş.) Lenu bunlara üzülüyor. Yazdığı kitaptan ötürü onun “Özgür kadın” olduğunu düşünen moron erkekler türüyor etrafında. Yayınevinde saygıdeğer bulunan yaşlı bir adam onu asansörde sıkıştırıyor, kalabalık bir ortamda yeni tanıştığı bir ressam gece yanına gelip beraber uyuyalım mı diyor. Cüretlere bak. Ve bu kalabalıkta bebekli bir kadınla tanışıyor. Bebeğin babası kimmiş bilin? Nino. Çocuğunu aradığı sorduğu yok tabii. Hıyar herif. Artık tiksin şu adamdan Lenu, lütfen.

Kitabının içeriği Lenu'nun mahallesinde de hoş karşılanmıyor. Git, kop artık şu toksik mahalleden Lenu. Nişanlısıyla evlenince gidecek zaten de.

*

Lila en son leş bir fabrikada çalışıyordu. Fabrikada tüm kadınlar tacize maruz kalıyor. Bu durum artık normalleşmiş. Lila karşı çıkıyor. Boyun eğmiyor ama çalışmaya da devam ediyor. Ondan beklemezdim. Şiddetle karşı çıkıp işi bırakmasını beklerdim onun ama maddi açıdan kendisini çaresiz hissettiği için kalmaya devam ediyor. 

Ülkede siyasi çekişmeler, işçiler komünistler faşistler arasında kavgalar var. Lila’nın da bu mücadeleye katılmasını istiyorlar ama kadının canı burnunda. Kendi derdinde.

“İnsanlar bakımsızlıktan, yolsuzluktan, haksızlıktan ölüyorlardı ama her seçimde coşkuyla oylarını onlara hayatı dayanılmaz kılan siyasetçilere vermekten vazgeçmiyorlardı.”Sf.30

Lenu tüm bu olanlardan haberdar oluyor. Kayınvalidesinin tanıdıkları aracılığıyla Lila’nın tazminatını alıp işten çıkmasını sağlıyor. Fabrikada olanları gazeteye yazıyor. Lila’nın aynı evde kaldığı Enzo’ya iş buluyor.

Lila ve Enzo eski mahallelerinde uygun kiralı bir eve taşınıyorlar. Kocası Stefano artık umursamıyor Lila'yı. Boşanmıyorlar ama evlilik hayatı da yaşamıyorlar. 

Lenu'nun nikah tarihi yaklaşıyor ama o hâlâ eskide. Bir git artık Lenu. Toksik mahalleden de arkadaşından da kurtul, git, çiçek gibi Pietro ile evlen, onun ailesinin olduğu zümrede takıl.

Gerçi Lila toksik moksik ama bir yandan da Lenu’yu besleyen bir tarafı var. Onun etkisiyle yazdığı kitap çok sattı, çok ilgi gördü, başka dillere de çevrildi. Yine onun etkisiyle gazeteye yazdığı fabrikadaki işçilerin durumu ile ilgili yazısı çok dikkat çekti.

*

Pietro inançsız olduğundan kilisede nikah istemiyor. Lenu da ailesinin karşı çıkmasına rağmen bunu kabul ediyor. Resmî nikah ve sonrasında parti de olmayacak. Ama Pietro’nun annesi kendi seçkin arkadaş ve akrabalarından oluşan bir davet veriyor. Lenu bozuluyor kendi arkadaşlarını davet edemezken böyle bir organizasyon yapılmasına. 

*

Lenu hemen çocuk yapmak istemiyor. Yeni kitabına odaklanmak istiyor. Doğum kontrol haplarından bahsediyor Pietro'ya. Tartışıyorlar. Pietro'ya göre o hapların daha resmî satışı yokmuş, sağlık için zararlı olabilirmiş, çocuk yapmak kitabını yazmasına engel olmazmış... O kadar kültürlü, entelektüel bir adam ol, ettiğin laflara bak. 

Lenu hamile kalıyor. Lila'ya göre hamilelik şöyle bir şey: "Bir başkasının hayatı önce karnına yapışıyor, sonra nihayet dışarı çıktığında seni esir ediyor, bir tasma takıyor ve artık kendinin efendisi olamıyorsun.” Sf.253

Lenu hamileyken kitabı önemli bir ödül alıyor. Bu sevincini Lila ile paylaşıyor. Ama Lila onu kutlamıyor. Kızı oluyor Lenu'nun, kayınvalidesinin adını koyuyor, Adele, kısaca Dede. Bunu da Lila ile paylaşıyor. Lila yine oralı değil. Yahu kop git Lila'dan Lenucuğum. 

*

Lenu çocuğa tek başına bakıyor. Pietro işinde gücünde, çocukla ilgilenmiyor. Lenu perişan. Kayınvalide geliyor, bir yardımcı bulmuş. Pietro diyor ki ben evimde köle istemiyorum. O köle değil, maaş alıyor diyorlar ama dinlemiyor. Lenu “Sence kölelik yapması gereken ben miyim?” diye sorunca Pietro “Sen annelik yapıyorsun, kölelik değil.” diyor. Ulan göt, bu kadın senin çamaşırlarını yıkıyor, ütülüyor, evini temizliyor, yemek yapıyor, çocuğu büyütmeye çalışıyor. Pietro öküzü diyor ki: "Kim mecbur ediyor seni, ben senden hiçbir şey istedim mi?” Sf.266 Ulan!

Cinsel hayatları da iyi gitmiyor. Pietro karısının tatmin olup olmadığını önemsemiyor, işi bitince de direkt çalışma odasına gidip kadını yalnız bırakıyor. Lenu başka erkeklerle flört etmeye başlıyor. Offf Lenu! Hatta bazı flörtleriyle buluşmaya kızıyla gidiyor. Sonra vicdan azabı çekiyor tabii.

Tekrar çocuk istemiyorum diyerek Pietro’yu zar zor prezervatif kullanmaya ikna ediyor. Bu zaten iyi gitmeyen cinsel hayatlarını daha da zorlaştırıyor. Bir gün onunla kendi isteğiyle prezervatifsiz ilişkiye giriyor. Ve bum, ikinci çocuk yolda. Bu defa kendi annesi geliyor. Evde düzen sağlıyor. Bir kızı daha oluyor, adını Elsa koyuyor.

*

Enzo bilgisayar kodlama işi yapıyor ve işinde çok başarılı olmuş, çalıştığı iş yerine Lila’nın da alınmasını sağlamış. Dolgun bir maaş alıyorlarmış, mutluymuş.

*

Lenu ikinci kitabının konusunda da yine Lila’dan ilham alıyor. Yıllar önce mahalledeki Don Achille cinayeti, tefecilik, mafya, mahalle sorunları… Kocasına vermiyor taslağı, vakti yok ve ilgilenmez diye. Kayınvalidesine gönderiyor. Kayınvalidesi bu kez beğenmiyor. Lenu bu kez Lila’ya gönderiyor taslağı. O da beğenmiyor. Böylece kitabı rafa kaldırıyor. 

*

Pietro’nun ablası Mariarosa, eğitimli, kültürlü, enerjik bir kadın. Kadınların eğitimi ile ilgili düşünceleri şöyle: "Her disiplinin ardında bir s.k var ve bu s.k iktidarsız olduğunu hissettiğinde hemen demir sopaya, polise, hapishaneye, orduya, toplama kampına başvuruyor; sen dik durduğunda, her şeyi karmakarışık etmeye devam ettiğinde de katliam başlıyor.” Sf.305

Pietro ablasını havai, boş, tehlikeli buluyor. Onun feminist görüşleriyle ilgili Lenu ile tartıştıkları bir akşam Pietro Lenu’ya tokat atıyor, üstelik kızlarının önünde. Off Pietro, sen de mi?

Lila iş nedeniyle oğlu Rino ile ilgilenemiyor, Lenu'ya gönderiyor. Korktuğum şey oluyor, Rino, Lenu’nun kızı Dede'ye pipisini gösteriyor. Lenu bunun üzerine Rino’yu Lila'ya geri gönderiyor.

Lila, Michele için çalışmaya başlıyor. Onun bilgisayar sisteminde çok iyi maaşla çalışıyor.

Lenu’nun kardeşi Elisa, Marcello ile beraber. Lenu, kardeşinin bu mafya bozuntusuyla olmasında rahatsız ama ondan başka rahatsız olan yok. 

Mahallede herkes herkesle beraber gibi bir görüntü var. 

*

Lenu da sonunda Nino ile birlikte oluyor. Hem de kocası hemen yan odadayken. 

Nino ve Pietro ikisi de akademisyen, tanışıklar. Pietro, Nino’yu eve davet ediyor. Pietro uyurken Nino ile Lenu…

Off Lenu!

Nino Lenu'yu aramayı sürdürüyor, onu sevdiğini söylüyor. Ama bence ikisi için de yasak aşk olmasından kaynaklı. Nino’nun huyu bu. Yasak olunca hoşuna gidiyor. 

Lenu, Pietro’ya ve kızlarına her şeyi açıklıyor. Nino da evli ve çocuklu bu arada. 

İkisi birlikte kaçıyorlar. 

Hiç beğenmedim bu kararı, hiç. 


YENİ SOYADININ HİKAYESİ


 

YENİ SOYADININ HİKAYESİ

(Storia del Nuovo Cognome)

Elena Ferrante

Türkçesi: Eren Yücesan Cendey

Everest Yayınları

6.Basım-Şubat 2019

519 sayfa


"Napoli Romanları" serisinin ikinci kitabı. Tüm kitaplar:

1- Benim Olağanüstü Akıllı Arkadaşım

2- Yeni Soyadının Hikayesi

3- Terk Edenler ve Kalanlar

4- Kayıp Kızın Hikayesi


Birinci kitapta Elena Greco (Lenu) ve Raffaella Cerullo (Lila) arasındaki dostluğu görmüştük. Bu iki kız çocuğu iyi birer arkadaş gibi görünüyorlar ama beri yandan da toksik bir ilişkileri var sanki. Özellikle Lenu, kendisini sık sık Lila ile kıyaslıyor ve bu durum onda huzursuzluk, mutsuzluk yaratıyor. Belki Lila da kendisini Lenu ile kıyaslıyordur ama kitabı Lenu'nun ağzından okuduğumuz için Lila'nın ne düşündüğüne hakim olamıyoruz. 

*

Lila mahallenin zenginlerinden Stefano ile evlenmişti ilk kitapta. Mahallenin mafyası Marcello, Lila'nın tasarımını yaptığı ayakkabı ile düğüne gelmiş, bu durum Lila'nın canını sıkmıştı. 

Bu kitap düğün ve sonrası ile başlıyor. Lila'nın kocası ile ilk kavgası bu sebepten oluyor. Lila bunun kendisine yapılan bir saygısızlık olduğunu düşünürken Stefano oralı olmuyor. Aralarındaki kavga büyüyor ve Stefano, Lila'ya tokat atıyor. Ve bu son tokadı olmuyor. Birliktelikleri boyunca sık sık kavga ediyorlar ve Lila, kocasından şiddet görüyor:

“Küçüklüğümüzden beri babalarımızın annelerimizi dövdüğünü görmüştük. Bize bir yabancının elini bile sürmemesi gerektiğini, ama anne babanın, nişanlının ve kocanın canı istediği zaman, sevdiği için, eğitmek için, yeniden eğitmek için dövebildiğini öğrenmiştik.” Sf.67

*

Lila evlendi, zenginlik içinde yaşıyor. Lenu okula devam ediyor. Lila'nın davetiyle ders çalışmak için onun evine gidiyor. Lila, Lenu rahat rahat ders çalışabilsin diye ona oda tahsis ediyor evinde. Lenu dersine çalışıyor burada ama tabii artık kendi evi gözüne kötü gözükmeye başlıyor.

*

Lenu, Antonio ile takılmaya devam ediyor. İçten içe ise hala Nino'ya aşık.

Antonio’nun askerlik zamanı geliyor. Antonio askere gitmek istemiyor. Çünkü askere giderse akli dengesi yerinde olmayan annesi Melina ve kız kardeşi Ada yalnız kalır, onlara kim bakar? 

Antonio resmi yerlere bu durumu anlatarak başvuruyor ama başvuruları cevapsız kalıyor. Çünkü Antonio kim ki? 

Bu nedenle Lenu ve Lila, Marcello’dan yardım istiyor. Marcello, bağlantıları ile Antonio’nun askerlikten muaf olmasını sağlayabilir. Ama kızların Marcello’dan yardım istemesi Lila'nın kocası Stefano'yu ve Lenu'nun sevgilisi Antonio'yu kızdırıyor.  Antonio Lenu'dan ayrılıyor. Lenu çok da üzülmüş değil aslında. Antonio'yu seviyordu ama aşık değildi.  

*

Lila, evliliğinde mutlu değil. Stefano'yu sevmiyor. Hamile kalıyor ama çocuğu düşürüyor. Zaten hiç istemiyordu çocuğu olmasını. 

*

Lila ve Lenu bir gün, Lenu'nun öğretmeninin çocuğunun doğum günü partisine gidiyorlar. Öğretmenin çocukları Armando ve Nadia

Lila ve Lenu'nun bu partiye giderkenki çekingenlikleri, pot kırmaktan endişe etmeleri, kendilerini ezik hissetmeleri... yavrum kıyamam.

Nadia, Nino’nun sevgilisi. Lenu bunu öğrenince kıskanmıyor, aksine birbirlerine uygun buluyor bu çifti. 

O partide kimse Lila ile ilgilenmiyor. Herkes Lenu ile konuşuyor. Lila popülaritesinin sadece kendi mahallesi ile sınırlı olduğunu fark edip Lenu ve partidekileri aşağılıyor eve giderken. 

*

Lila'yı kocası tatile götürüyor. Kocasının kız kardeşi Pinuccia ve kocası Rino da  gelecek. Lila, Lenu’nun da gelmesini istiyor. Lenu o sırada kitapçıda çalışıyordu. Lila, Lenu’ya kitapçıda aldığı parayı teklif ediyor tatile gelmesi için. Lenu kabul ediyor. 

Kocalar işe gidiyor, sadece hafta sonları geliyorlar tatil yerine. Tatile gittikleri yer Nino’nun da tatil yaptığı yer. Nino, Bruno adlı bir arkadaşı ile burada tatilde. Kızlar Nino ve Bruno ile sahilde buluşuyorlar her gün. 

Lila’nın görümcesi Pinuccia, Bruno’ya aşık oluyor. Bu duygusundan korkup kocasıyla geri dönüyor. 

Nino ile Lila yakınlaşıyorlar tatilde. Öpüşüyorlar bile çekinmeden. Halbuki Nino’nun sevgilisi var, Lila evli. Birbirlerine aşklarını itiraf ediyorlar. Nino, Lila’nın zorlamasıyla bir mektup yazıp sevgilisinden ayrılıyor.

Lila ve Nino denizden el ele çıkıyorlar. O gün de Marcello'nun kardeşi Michele gelmiş. Michele görüyor onları. Ve Michele de Lila'ya aşık, evet. 

*

Tatil bitiyor, evlerine dönüyorlar. Lenu kendi yolunda, ders çalışıyor, özel ders veriyor, üniversite kazanıyor.

Lila, Nino ile gizlice görüşmeye devam ediyor ve sonunda Nino ile kaçıyor. Sefil bir evde yaşıyorlar. 

Bu arada askerden dönen Antonio, Michele’nin emrinde çalışıyor. Artık Lenu’yu unutmuş. 

Antonio, Lila ve Nino’yu buluyor. Nino’yu dövüyor. İkisinin birlikte olduğunu kimseye söylemiyor. 

Lila eve dönüyor. Enzo getiriyor Lila’yı. Eski bir arkadaşı. O da Lila'ya aşıkmış, Lila’yı kocası döverse kurtarmaya kararlı. Ama kocası Lila’yı memnun karşılıyor. Lila hamile olduğunu söyleyince seviniyor. Lila çocuğun başkasından olduğunu söylediği halde seviniyor. İnanmıyor çünkü ona. Nino meselesini kimse öğrenmiyor.

Oğlu oluyor Lila'nın. Adını Gennaro (Rinuccio) koyuyor. Kısaca Rino, abisinin adı.

Kocası kötü davranıyor Lila'ya.

Michele Lila’ya gel seni kurtarayım, sana bakayım diyor. Lila kabul etmiyor. Bunun üzerine Michele, Stefano’nun Ada ile (Antonio'nun kız kardeşi) ilişkisi olduğunu söylüyor.

*

Lila daha fazla dayanamıyor ve Enzo ile kaçıyor. Yeni bir hayat kuruyor. Bruno’nun fabrikasında çalışıyor. Fakirlik içinde yaşıyorlar.

*

Lenu teziyle uğraşıyor. Bu arada nişanlanıyor. Bunaldığı bir an hayatının bir dönemini anlatan bir şeyler yazıyor. Yazdıklarını nişanlısı Pietro’ya veriyor.

Pietro onu üniversite hocası annesine okutuyor. Annesi de onun kitap olarak basılmasını sağlıyor. Kitap çok beğeniliyor. Lenu artık bir kitap yazarı oluyor. Kitap söyleşilerine katılıyor. Bir söyleşisine gelip söz alan kişi Nino.

Nino'nun övgü dolu sözleriyle kitap bitiyor. 

*

Canım kadınlar Lenu ve Lila. 

Çok sevdim ben bu ikisini. 

Lenu, kitabın kendi gözünden yazıldığı kişi olarak sürekli düşünüyor. Lenu düşünce, Lila ise eylem insanı. 

Lila önce fakirlikten kurtulmak için Stefano ile evleniyor. Böylece arzu ettiği gibi zenginliğe kavuşuyor. Ama bu onu mutlu etmiyor. Aşkının peşinde Nino ile gidiyor. Ama yine mutlu olmuyor. Sonra zenginliği de aşkı da tepip yeni bir hayat kuruyor. 

Kurduğu yeni hayatta leş gibi bir fabrikada zor koşullar altında çalışmaya başlıyor. Çocuğunu düzgün yetiştirmeye çalışıyor. 

Enzo ile birlikte yaşasalar da hiç birlikte olmuyorlar. Enzo bu durumu anlayışla karşılıyor. Lila ve çocuğuna çok iyi davranıyor. 

*

Lenu üniversitede akademik yaşama ayak uydurmaya çalışıyor. Nişanlısının soylu çevresinde iyi karşılanıyor. Nişanlısı ve ailesi düzgün insanlara benziyor. Lenu da artık fakirlikten gelme ezikliğini bir parça atmış. 

Kadınlar üzerinde düşünmeye başlıyor Lenu. Mahallesindeki anneleri düşünüyor. “Benden on, en fazla yirmi yaş büyüktüler. Gene de biz kızların pek meraklı olduğumuz, giysilerle, makyajla belirgin kıldığımız o dişi eşkallerini yitirmişlerdi. Kocalarının, babalarının, erkek kardeşlerinin bedenlerince yutulmuşlardı, giderek onlara benzemişlerdi ya da yorgunluktan, yaklaşan yaşlılıktan, hastalıktan bitkin düşmüşlerdi.” Sf.120

Lila ile irtibatını koparmış, eskisi gibi yakın değiller. Ama Lila yine de “Artık Napoli dışında bir hayat kurmuş olmama, başkaları tarafından itibar görmeme karşın üstümdeki ve içimdeki Lila’nın yüküne katlanamaz olmuştum.” diyor.