BİLİM KURGU etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
BİLİM KURGU etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Nisan 2025 Çarşamba

MAYMUN VE ÖZ

 

MAYMUN VE ÖZ

(Ape and Essence)

Aldous Huxley

1948

Çeviren: Süreyya Evren

İthaki Yayıncılık

4.Baskı – Ocak 2023

162 sayfa



Cesur Yeni Dünya ile daha çok bildiğimiz Aldoux Huxley’in yine kötümser bir ülke tasviri.

Aslında bu, Maymun ve Öz,  bir senaryo. Bu senaryoyu okuyan Bob, çok beğeniyor ve yazarla tanışmak istiyor. Yazar Tallis’in evine gidiyor. Ama öğreniyor ki adam ölmüş. Bu girizgahın ardından senaryo yani “Maymun ve Öz” başlıyor. Anlatıcı ve korolar yer alıyor senaryoda. Anlatıcı bilgi dediğimiz şeyin cehaletin başka bir adı olduğunu ve cehaletin cehalet olduğu zamanlarda maymunlara eşitken şimdi bilgi denen “Yüce Cehalet” sayesinde maymunlardan daha yüksekte bir maymun olduğumuzu söylüyor. Ve ülkeyi tanıtıyor.

Bu ülkede şeytana tapıyorlar. Engelli bebekleri öldürüyorlar. Annelerin kafasını kazıyorlar. Kadınlara kase diyorlar ve tüm kötülüklerin kaynağı olarak görüyorlar. Sevişmek yasak. Sadece belirli zamanlarda üreme maksatlı sevişiliyor. Aksi halde yakalananlar “Ateşli” olarak adlandırılıp dövülüyor.

Bu düzende yer almak istemeyen Poole ve Loola kaçıyor. Okuyucu olarak ben de kaçmak istiyorum.

*

Bu arada burada da varız:

“Evet, dostlarım, Türkler çok sayıda Ermeni’yi katlettiklerinde ne kadar öfkelendiğinizi hatırlayın.” Sf.112


8 Ağustos 2023 Salı

KALLOKAİN

 

KALLOKAİN

(Kallocain)

Karın Boye

1940

Çeviren: Sevda Deniz Karali

İthaki Yayınları

6.Baskı - Ekim 2022

194 sayfa


Cesur Yeni Dünya,  Fahrenheit 451 , 1984 gibi distopik bir eser. Zaten bu kitaplarla birlikte anılıyor adı.

*

Adına “Dünyadevlet” denilen bir ülke kurulmuş.

Evlerde ev yardımcısı (hizmetçi) var, görevi evde olup bitenleri kayıt altına almak, yetkili mercilere raporlamak.

Çocuklar bir yaştan sonra aileden alınıp gençlik kamplarında yetiştiriliyor.

Evliliklerin amacı da salt çocuk yapmak.

*

Bu düzenin bir vatandaşı olan Leo, insanların doğru söylemesini sağlayan bir ilaç buluyor. Bu ilacı alan kişiler, yalan söyleyemez hale geliyor ve her şeyi dosdoğru anlatıyor.

İlacın test edilmesi için denekler geliyor. Denekler, denek olmak için gelmiş gönüllü kişiler, işleri bu.

İlacı alan ilk denek açıkça hayatından memnun olmadığını, korktuğunu, denek olmak istemediğini, hayatın anlamını bulamadığını anlatıyor. Diğer denekler de mutsuz konuşuyor.

Deneyin devamı olarak, bu denekler evlerine gidip eşlerine casus olduklarını söyleyecekler. Eşleri ihbar etmeli. İhbar etmeyen eş, devletten sır sakladığı için tutuklanacak. Zaten ihbarcılık öyle bir boyutta ki motto şu:

KİMSE EMİN OLMAMALI! EN YAKININIZ BİR HAİN OLABİLİR!

Neredeyse hepsi eşini ediyor. İhbar edenlerden birinin kocası bozuluyor. Yirmi yıldır evliyiz, benim casus olduğumu düşünüp ihbar ettin, bu bir deneydi, diyor. Evlilikleri sarsılıyor.

Kimisi de bir örgütten bahsediyor. Üyeleri, lideri, amacı belli olmayan ama neticede bu düzenden memnun olmayanların varlığından bahsediliyor. 

*

Leo, karısının kendisini aldattığından şüpheleniyor. Karısına da kallokain veriyor. Öğreniyor ki karısı aldatmıyormuş. Ama karısı başka bir şey itiraf ediyor. Dünyadevlet’in politikalarından farklı düşündüğünü söylüyor. Özellikle çocuklar konusunda. Bu düzende çocuklar Devlet’in malı. Ama kadın ilk defa çocuğuna karşı bir şey hissetmiş, tarif edemediği derin bir şey. Bunu hisseden başkaları da olmalı diye düşünüyormuş. Bu düşüncesini ve kocasını sevmediğini söylüyor.

*

Dünyadevlet’e bir düşman saldırısı oluyor. Düşmanlar, Leo’dan hayatı karşılığında kallokaini istiyorlar. Leo kollokaini veriyor ve onların tutsağı oluyor. Devlet'e de karısına da ne olduğunu bir daha öğrenemiyor.

*

İnsanların salt düşündüklerinden ötürü dahi cezalandırılabileceği bir düzen.

Bugün esasen düşüncelerimizden değil, düşüncelerimizi ifade ettiğimizde cezalandırılıyoruz. İfade etmesek kim bilecek? Ama ifade etmesek de kime ne faydası olacak düşüncelerimizin?

Anayasamızda her ne kadar düşünce ve düşünceyi açıklama özgürlüğü bulunsa da...

Bakınız;

 TC Anayasası madde 25: Düşünce ve kanaat hürriyeti: 

Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz.

 *

Bunun sınırlaması da şöyle düzenleniyor Anayasada:

 TC Anayasası madde 26: Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti

Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet Resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir.

Bu hürriyetlerin kullanılması, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir.

(Mülga fıkra: 3/10/2001-4709/9 md.) Haber ve düşünceleri yayma araçlarının kullanılmasına ilişkin düzenleyici hükümler, bunların yayımını engellememek kaydıyla, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin sınırlanması sayılmaz.

(Ek fıkra: 3/10/2001-4709/9 md.) Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir.

*

Düşünce özgürlüğünün kullanılmasını engellenmek kanunumuzda suçtur.

Bakınız;

Türk Ceza Kanunu madde115:İnanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme:

(1) Cebir veya tehdit kullanarak, bir kimseyi dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya veya değiştirmeye zorlayan ya da bunları açıklamaktan, yaymaktan meneden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) (Değişik: 2/3/2014-6529/14 md.) Dini inancın gereğinin yerine getirilmesinin veya dini ibadet veya ayinlerin bireysel ya da toplu olarak yapılmasının, cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla engellenmesi hâlinde, fail hakkında birinci fıkraya göre cezaya hükmolunur.

(3) (Ek: 2/3/2014-6529/14 md.) Cebir veya tehdit kullanarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla bir kimsenin inanç, düşünce veya kanaatlerinden kaynaklanan yaşam tarzına ilişkin tercihlerine müdahale eden veya bunları değiştirmeye zorlayan kişiye birinci fıkra hükmüne göre ceza verilir.

*

Kağıt üzerinde var olan özgürlüklerimiz iş uygulama sahasına geldiğinde o kadar da özgür hissettirmiyor ne yazık ki. Her ne kadar eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmasa da (TCK m.218, TCK. M.301/3) savcılarımız ve hakimlerimiz öyle düşünmeyebiliyor. 

28 Temmuz 2023 Cuma

EKSEN

 


EKSEN

(Axis)

Robert Charles Wilson

2018

Çeviren: Burak Kara

İthaki Yayınları

2.Baskı - Ekim 2019

307 sayfa

Dönüş’ün devamı.

Konu şu; Varsayımsallarla iletişime geçen bir insan yaratmak. Bunu yetişkinler üzerinde deneyince ölüyorlar. Önceki kitapta Diane’nin kardeşi Jason bu yüzden ölmüştü. Ama bir fetüse uygulayınca başarı şansı yüksekmiş.

İşte bu kapsamda Isaac doğuyor.

Isaac’ın annesi Rebka, Isaac’a hamileyken kocası ölmüş. Çocuğu dünyaya getirmek istememiş.  Yukarıdaki planı uygulamak isteyen Doktor Dvali, kadını ikna etmiş ve Isaac, bu planın deneği olarak doğmuş.

Isaac'ın hayatı, Yeni Dünya denilen Kemer ötesi gezegende, küçük bir yerleşkede, yetişkinlerin arasında gözlem altında geçiyor.

Bir gün yaşlı bir kadın geliyor. Adı Sulean Moi. Isaac’la tanışmak için geldiğini söylüyor.

Sulean bir dördüncü. Dördüncü, ilk kitaptan hatırlanacağı üzere, yasa dışı Mars ilaçlarını alıp ömrünü uzatanlara deniyor. Sulean aslında bir Marslı ama hiç Marslıya benzemiyor. Küçükken geçirdiği bir hastalık nedeniyle Marslıdan çok Dünyalıya benziyor. Mars’tan Dünya’ya gelen heyetle birlikteyken sonra geri dönmüyor ve Dünya’da kalıyor. Dünya’daki bu Isaac deneyini öğrenince Isaac’ın yanına gidiyor. Çünkü Sulean daha önce bu deneye tanık olmuş. Yıllar önce Sulean’ın arkadaşı Esh, bu kapsamda doğup büyümüş ve ölmüş. Sulean da bu deneyleri hep engellemeye çalışmış, ama Isaac’a geç kalmış.

*

Lise, babası esrarengiz bir şekilde ortadan kaybolan bir genç kadın. Kaybolan babası ile ilgili araştırma yapıyor.

Lise’in babası Robert Adams’ın neden ortadan kaybolduğu bilinmiyor. Adamın Dördüncülere ilgisi varmış. Tüm hükümetlerin yasakladığı ama el altından elde etmesi mümkün ömür uzatan ilaçla/teknikle aklının çelinmiş olabileceği ve Dördüncülere katıldığı söylentileri var.

Lise, babasının çalışmalarını inceliyor. Babası nasıl ki Kemer ile Dünya ve Yeni Dünya arasında bir geçiş kuruldu, Yeni Dünya ile başka bir dünya arasında da bir geçiş olabileceğinden bahsediyor. Yani ikinci bir kemer ve oradan geçince karşılaşılacak yaşama elverişli olmayan bir gezegen var diye düşünüyor. Yeni Dünya’nın sebebini sorguluyor. Burası bir hediye mi yoksa labaratuvar faresi gibi bir labirente mi girdiler?

Lise babasının eski toplu fotoğraflarından aile dostlarının izini sürüp babasına ulaşmaya çalışıyor. Ama fotoğraflardaki bir kadını kimse tanımıyor. Araştırınca o kişinin adının Sulean Moi olduğunu öğreniyor. Turk ile uçtuğunu da.

Turk, Lise’in eski sevgilisi.

Turk’e soruyor kadınla ne konuştuklarını, kadını nereye götürdüğünü.

Lise, kadının bir Dördüncü olduğundan şüpheleniyor. Çünkü kadın hala eski fotoğraflardaki gibi, on beş yıldır değişmemiş. Belki babası da yasa dışı olan tedaviyi aldı ve başka bir isimle yeni bir hayata başladı.

Turk, kadının pek konuşmadığını söylüyor.

O sırada her yıl olağan olan meteor yağmurunu beklerlerken kül ve toz yağıyor. Anlam veremiyorlar. Bunun Varsayımsallar tarafından değiştirilmiş uzay materyali olduğunu düşünüyorlar.


*

Turk, ilk defa bir gemiyle Kemer’den geçmiş. Gemide gemici olarak işe başlamış. Tomas adlı gemiciyle arkadaş olmuşlar. Tomas bir gün yaralanınca doktor olarak Diane ilgilenmiş onunla. Tomas kansermiş. Diane, onu iyileştirmek için dördüncü tedavisi uygulamış. Yasa dışı olduğu için sır. Turk, Lise’i Tomas ile tanıştırmak istiyor. Çünkü Lise, dördüncüleri araştırıyor, Tomas’la tanışması iyi olabilir.

Tomas’ı görmeye giden Turk, onu evde bulamıyor. Komşuya soruyor, beyaz bir minibüs gelip götürmüş onu. Tomas’ın dördüncü olduğu anlaşılıp kaçırılmış olabilir.

Gerçekten de sonradan ortaya çıkıyor ki Genomik Güvenlik onu öldürmüş. 

*

Lise, babasının arkadaşı Dr. Dvali’yi bulmak istiyor.

Bu arada Lise’in eski kocası Brian’ın da içinde olduğu istihbarat birimleri de Sulean Moi’nin peşinde. Lise’in de o kadının peşinde olduğunu fark edince biraz geride duruyorlar. Lise’i takip edip Sulean’a ulaşmayı planlıyorlar.

Turk, Tomas’a ne olduğunu Diane’nin bileceğini düşünüyor. Lise ile beraber yola çıkıyorlar. Diane aynı zamanda Suelan Moi’yi Turk’e getiren kişi.

Diane’i buluyorlar. Diane anlatıyor, Sulean Moi bir Marslı imiş. Daha önce Dünya’ya gelen ve bir daha tekrarı olmayan bir elçilik ziyaretindeki ekipteymiş. Küçükken geçirdiği bir rahatsızlıktan ötürü Dünyalıya benziyormuş. Mars elçilerinin Dünya’daki görevi bitip dönerken Sulean Moi gizlice kalmış Dünya’da.

Isaac gibi Varsayımsallarla iletişime geçecek bir fetüsten çocuk yaratma deneyini daha önce Marslılar da yapmış. Sulean tanık. Ama çocuk ölmüş. Şimdi Isaac’ı gözlemlemek için gelmiş.

Mars’taki çocuğun adı Esh imiş. Sulean ile aynı yaştaymış. Bir gün oraya da kül yağmuru gibi oluşumlar düşmüş. Varsayımsalların parçaları/atıkları diyorlar bunlara. Esh o izlerin peşinden gitmiş, onu bulduklarında içinde ve etrafında bitkiler çıkmış. Ölmüş.

*

Isaac bir ara hasta oluyor, yatıyor. İyileştiğinde kolunda parmak gibi bir oluşum çıkıyor. Varsayımsallarla temas için çıkmış.

Lise, Turk ve Diane, Dr. Dvali’nin yerleşkesini buluyorlar. Lise, Dvali ile babası hakkında konuşuyor. Babası ile Dvali arkadaşmış. Ama Isaac’ın yaratılması projesinde ayrı düşmüşler, babası bu deneye karşıymış. Sonra da yolları ayrılmış, bir daha haber almamış. Sonradan anlaşılıyor ki Dvali, Lise'in babasını bu projede yem olarak kullanıp istihbarat birimlerinin önüne atmış. 

*
Yine kül yağmuru oluyor. Kül ve tozun içinde gözü olan bir çiçek şekli belirip yok oluyor. Daha sonra uçan bir yaratık Isaac’ın yanına gelip kayboluyor.

Isaac, Esh’i hatırlıyor. Esh gibi konuşarak Sulean Moi ile iletişim kuruyor.

Deprem oluyor. Isaac, Diane, Rebka, Turk, Dvali ölüyor.

Isaac; Esh, Jason ve Turk’ü de içine alıp gidiyor.

Lise ve Sulean Moi kurtuluyor

Binayı bitkiler kaplamaya başlıyor.

Yine bir Kemer oluşuyor. Sonra ormanı içine alan Kemer yok oluyor.

*

Sulean’a göre Varsayımsallar kendi kendilerine üreyebilen uzay makineleri ağı. Bir akılları yok. Sonra anlıyor ki Kemer, buradan bilgi toplayıp bu bilgileri geleceğe götürüyor. Arada kaybolan boşlukları doldurmak için de hatırlama eyleminde bulunuluyor. Kişi fiziken ölüyor ama başka yerde hatırlanıyor. Ölüm ötesi bir doğum gibi.

*

Lise, babasının kendisini terk etmediğini, götürüldüğünü öğreniyor.

Lise, eski kocası ve Sulean ile vedalaşırken bitiyor kitap. Sulean batıya gidecekmiş. Lise “Ayakta kalacağım” diyor onunla vedalaşırken.

*

Ay yoruluyorum ben bu bilim kurgu kitaplarını okurken. 

24 Temmuz 2023 Pazartesi

ÖTEKİLER ARASINDA

 

ÖTEKİLER ARASINDA

(Among Others)

Jo Walton

2010

Çeviren: M. İhsan Tatari

İthaki Yayınları

2.Baskı - Kasım 2013

381 sayfa


On altı yaşında bir kızın 1979-1980 yıllarını anlattığı günlüğü. Kız, hem aile ve okul yaşamından hem de okuduğu kitaplardan bahsediyor. Sıkı bir bilim kurgu okuru olduğu için kitap aynı zamanda bir bilim kurgu kitapları külliyatı gibi.  

Çok saf, çok masum. Bu açıdan Çocuk Kalbi’ni anımsattı bana. Ama çocuğun büyücülük ve bilim kurgu ilgisi de Yerdeniz Büyücüsü’nü andırıyor.

*

Morwenna ve Morganna ikiz kız kardeş. Bebekken babaları terk etmiş. Morganna ölmüş. Morwenna annesinden kaçmış.

Bu meselelerin ayrıntılarını sonlara doğru öğreniyoruz. Anne bir cadıymış ve güç kazanıp dünyayı ele geçirmek için büyü yapacakmış. İkizler, perilerin yardımı ile bunu engellemeye çalışmış. Engellemişler de. Ama bu sırada Morganna ölmüş. Araba kazası geçirmiş o esnada. Morwenna da (kısaca Mori) topal kalmış.

Yine çok ayrıntı değil aslında. Bence bu konuların daha fazla ayrıntıya ihtiyacı vardı. Ama on altı yaşında yavrucak, bu meseleleri ayrıntılı yazarak, unutmaya çalıştığı konuları deşmek istememiş olabilir.

*

Mori’nin babası yıllar sonra ortaya çıkıyor ve onu yatılı okula gönderiyor. Burada pek sevilen biri olmuyor. Az arkadaşı var. Bir arkadaşına şiir yarışmasına göndersin diye şiir yazıyor. Arkadaşı, Mori’nin yazdığı şiir ile birinci oluyor. Mori, artık sütyen takması gereken bir döneme giriyor ama sütyen ölçülerini bilmiyor, teyzesine mektup yazarak soruyor. Annesi de zaman zaman mektup yazıyor ama Mori o mektupları okumuyor, direkt yakıyor. Bir gün hoş bir oğlan Mori’yi öpmeye kalkıyor. Mori’nin hoşuna gidiyor ve Mori de oğlanın penisine elini götürüyor. Oğlan “Sürtük” diyor Mori’ye ve sinirle gidiyor. Moricik anlamıyor aldığı tepkinin sebebini. Topal oluşu ile ilgili alay ediliyor zaman zaman... gibi anılar.

Mori, kitaplara sığınıyor. Çılgınlar gibi kitap okuyor. Özellikle bilim kurgu. Biz de onun sayesinde bu alanda ne var ne yok öğreniyoruz.

Bir gün bir kitap kulübüne davet ediliyor. Kitap kulübüne daveti tam da bir gruba (karass diye geçiyor kitapta, birbirlerine gerçekten bağlı olan bir grup insan demek.) dahil olmakla ilgili büyü yaptıktan sonra oluyor. Büyü yaptığım için mi gruba dahil ettiler beni yoksa zaten çağıracaklardı mı, diye şüphe ediyor. Büyü yapmayacağına söz veriyor kendi kendine.

Noel vakti eve gidiyor. Ev diye gittiği yer yeni tanıştığı babası ve halalarının evi. Çok rahat hissetmiyor kendisini orada. O sırada da Rusya, Afganistan’ı işgal etmiş, sene 1979. Afganistan’ın durumu buradan daha kötü, diyor Moricik ve rahatsızlığını görmezden gelip şükretmesi gerektiğini düşünüyor.

Halaları Mori’ye küpe almış, takması için kulağını deldirmek istiyorlar. Şiddetle karşı çıkıyor Mori. Çünkü küpelerin büyülü olduğunu, halalarının da kendisini bu küpelerle kontrol edeceğini düşünüyor. Bu düşüncesini söylemiyor tabii onlara. Halaları, kadınlar hep kulaklarını deler, diyor Mori’yi ikna etmek için ama kendilerinin kulakları delik değil. Bu da Mori’nin şüphelerini güçlendiriyor. Mori, kulakları delinirse bir daha perileri göremeyeceğini düşünüyor. Kadınlar kulaklarını deldiriyorsa, o yüzden perileri göremiyordur, diye inanıyor.

*

Mori, aşık oluyor. Wim ile birbirlerinden hoşlandıklarını söylüyorlar. Ama Wim, başka bir kızla görülüyor. Bahanesi; Mori topal ve okuldan çıkma saatleri sınırlı olduğu için Wim ne yapsınmış. Mori bu bahaneyi yemiyor ve restini çekiyor. Wim de bunun üzerine bir daha başka bir kızla görüşmeyeceğini söylüyor, devam ediyorlar.

*

Mori, perilere karışmış kız kardeşine ulaşabilmek için büyü yapmak istiyor. O da kardeşi gibi perilere karışacak. Büyü ve perileri Wim’e de anlatıyor. Mori, büyüye başlıyor ama sonra Wim onu engelliyor.

Mori de artık kendisini iyi hissederek hayatına devam edeceğini yazıyor.

*

Mori’nin çok cici tespitleri var. Mesela biri:

“Doğadan koparılmış yemek”
“Bir elma yediğiniz zaman elma ağacıyla bağlantı kurarsınız. Tepesine yarım bir pasta kirazı yerleştirilmiş krem karamel yediğinizdeyse hiçbir şeyle bağlantı kuramazsınız.” Sf.65

*

Kitap Mori’nin ağzından yazıldığı için sanki gerçekten yazar oymuş gibi geliyor bazı bazı. Yetişkin insanların çocuk gözünden yazdıkları kitaplarda o çocuk dilini ve masumiyetini nasıl sağlayabildiklerine şaşıyorum. Gerçi ben de yetişkin bir okur olarak tanımlıyorum bu çocuk dili ve masumiyetini. Belki bir çocuk okuyucu “Yuoo, hiç de benim dilimden yazılmamış” diyebilir.

Bu kitap gibi çocuk masumiyeti bulduğum kitaplar:

Bkz: Şeker Portakalı

Bkz: Güneşi Uyandıralım

Bkz: David Copperfield

Bkz: Bülbülü Öldürmek

Bkz: Çavdar Tarlasında Çocuklar

Bkz: Sofie’nin Dünyası

Bkz: Boyalı Kuş

Bkz: Gizli Bahçe

 

 


19 Temmuz 2023 Çarşamba

TANRILARIN TOHUMU

 

TANRILARIN TOHUMU

(The Food of the Gods and How It Came to Earth)

H.G.Wells

1904

Çeviren: Murat Karlıdağ

İthaki Yayınları

6.Baskı - Eylül 2022

270 sayfa



İlk GDO hikayesi diyebilir miyiz bu kitap için?

*

“Tanrıların Tohumu” iki bilim insanının bulduğu bir çeşit hızlıca büyütme ilacı. Bu ilaç, üzerinde kullanıldığı her şeyi -bitki, hayvan, insan- çok kısa zamanda olağanüstü ölçüde büyütüyor.

İlk olarak kümes hayvanlarında deniyorlar. Civcivler çok hızlı ve devasa şekilde büyüyor.

Eşekarıları da bu tohumdan mamul macunu alıp yuvalarına götürüyorlar ve onlar da devasa boyutlara ulaşıyorlar. O kadar ki bir eşekarısı bir güvercini kapıp yiyor, bir köpeği parçalıyor.

Sarmaşık bitkisi de tohumdan nasipleniyor. Canavarca büyüyor.

Sıçanlar da.

Yani iş kontrolden çıkıyor.

İnsanlar ve hayvanlar, dev eşekarıları ve sıçanlar tarafından öldürülüyor.

Göletteki larvalara da ulaşıyor tohum. Larvalar gölete yaklaşan insanları yiyor.

Bir bebeğe de deney amaçlı bu besinden veriyorlar. O da çok hızlı büyüyor.

İnsan üzerinde bunun uygulandığı duyuluyor ve bunu destekleyenler olduğu gibi karşı çıkanlar da oluyor.

Tohumu kullanan bebeklerin sayısı da artıyor ve hem fiziksel hem yaş olarak büyüyerek boyları on – on bir metreye kadar ulaşıyor.

Küçük bir köyde yaşayan ve kendisine büyüme tohumu verilen çocuk, giderek dev bir hal alırken galiba aklı da büyüyor olacak ki sorgulamaya başlıyor. Neden biz çalışıyoruz da soylular çalışmıyor, soylular bize iş veriyor, peki soylular olmasa biz de onlar gibi çalışmadan yaşamaz mıydık… gibi.

Bu insanı ve dahi her şeyi dev eden tohuma maruz kalmış bir prenses de var. Prenses, kendisi gibi olan insanların varlığından habersiz. Kendisi gibi dev başkaları olduğunu öğrenince de şok oluyor. Hatta birine de aşık oluyor. Ancak prensesin halktan biriyle birlikteliği tepki çekiyor. Halkın devlere karşı huzursuzluğu da eklenince çatışma çıkıyor devler ve diğerleri arasında. Çatışmada devler silah olarak dev tohumu kullanıyorlar. Halkın üzerine tanrıların tohumundan atıyorlar.

Tohumun çocukları adı verilen bu devlerle bir anlaşma yapılmak isteniyor. Devlerin isteği kendilerine bir yaşam alanı verilmesi.

Ama onlara dünyada bir yaşam alanı verilemeyeceği söyleniyor. Hem devlere hem cücelere yer yok dünyada diye. Devlere dünyayı terk etmelerini söylüyorlar.

Kitabın sonunda bir dev, büyümeyi ve büyütmeyi öven kahramanca bir nutuk atarken hikaye bitiyor.

*

Yazarın diğer kitaplarından da bildiğim hayal gücüne bir kez daha hayran oldum.

Diğer kitapları için

Bkz: Görünmez Adam

Bkz: Ay'da İlk İnsanlar


14 Temmuz 2023 Cuma

2312

 

2312

Kim Stanley Robinson

2012

Çeviren: M. İhsan Tatari

İthaki Yayınları

1.Baskı - Ekim 2016

509 sayfa


Yıl 2312.

Dünya’da yaşam devam etmekle birlikte işler pek de iyi değil. İklim krizleri nedeniyle Dünya artık yaşanılası bir yer olmaktan çıkmış ve insanlar Mars, Merkür, Venüs, Satürn… diğer gezegenlere yerleşmiş. 

(Bu gidişle Dünya'da nasıl bir gelecekle karşılaşabileceğimiz konusunda bir kitap için 

Bkz: Seçtiğimiz Gelecek )

İklim değişiklikleri nedeniyle Dünya korkunç bir durumda kalınca uzay projelerine hız verilmiş. Milli servetler harcanmış ve önce Mars’ta yerleşim olmuş. Gelen Dünyalı göçmenler iki nesil içinde kendilerini Marslı olarak ve Dünya’dan bağımsız bir siyasi güç olarak görmeye başlamışlar. Sonra diğer gezegenlerde yerleşme başlamış. 

Gezegenlerdeki dağlara tepelere kraterlere vb Dünya ünlülerinin isimlerini veriyorlarmış. Rumi de var ismi verilenlerden, Türk kahvesi içen müfettiş de var... as bayrakları. 

Diğer gezegenler ve Dünya arasında asansörlerle gidip geliniyormuş. İlki 2076’da yapılmış.

Dünya artık fakirlerin yaşadığı sefil bir gezegen olmuş. O yüzden bazı Dünyalılar diğer gezegenlerde yaşayanlara hınçlanmış.

Dünya için deniyor ki “İnsanlar hâlâ el altındaki en ucuz robotlar değillerdi ama diğer yandan pek çok iş için onlardan daha uygun bir robot yoktu. Üstelik kendi kendilerine üreyebiliyorlardı da. Ortaya çıktıklarından beri nesillerdir durmaksızın çalışıyorlardı; günde üç bin kalori, birkaç kolaylık, azıcık istirahat vakti ve korkacakları bolca şey verdiğiniz takdirde onları hemen hemen her tür işe koşabilirdiniz.” Sf.284

Diğer gezegenlerde yaşayan insanlar teknolojik gelişmelerden yararlanmış. Kimilerinin içinde yapay zeka var. Kuantum bilgisayarı anlamında “kubi” denilen bu yapay zekalar insanların içindeki ses olmuş. Çeşitli programları var ama temelde kişi nasılsa kubisi de onun gibi oluyor.

İnsan ömrü de 200 yıla yaklaşmış ve kimi insanlar bu ömrün bir kısmını farklı cinsiyetlerde geçirmeyi deneyimlemek istemiş. Hatta aynı anda iki cinsiyeti de. Erdişi, rahimli erkek gibi tanımlar var bu konuda.

*

Bir Merkürlü olan Swan Er Hong, büyükannesi Alex’in ölümünün ardından kendisini bir soruşturmanın içinde buluyor. 191 yaşında vefat eden Alex’in ölümünü soruşturan bir müfettiş var.


Wang ve Wahram, Alex’in çalışma arkadaşları. Onların anlattığına göre Alex, kubilere güvenmiyormuş. Swan’ın da kafasında bir tane kubi var. O yüzden Wang ve Wahram, Swan’a bir şey anlatma konusunda temkinliler.

Alex, kubilere güvenmediği için çalışmalarını çevrimiçi olmayan ortamlarda tutarmış. Yapay zekaların anormal olduğunu ve insanları yönettiğini düşünüp buna ilişkin gizli çalışmalar yürütüyormuş. Ayrıca Dünya, Merkür ve Venüs’teki yaşamları iyileştirmek için de projeleri varmış.

Alex, Dünya’da Zasha ile çalışırmış ki Zasha, Swan’ın eski eşi. Swan onu görüp bilgi edinmek için Dünya’ya gidiyor. Dünya’da Zasha ile görüşüyor. Ondan öğrendiğine göre Alex, bazı tuhaf kubilere karşı bir mücadele içindeymiş. Ama çok anlatmıyor Zasha çünkü Swan’ın içinde de bir kubi var.

*

Bir gün Swan’a sokak serserileri saldıracakken Kiran adlı bir genç Swan’i kurtarıyor. Kiran, bu iyiliğine karşılık Swan’den bir iyilik istiyor, Dünya’dan gitmek. Swan, onun bu isteğini yerine getirip onu Dünya’dan götürüyor. Venüs’e gitmesini sağlıyor. Orada Shukra ile tanıştırıyor. Kiran, Shukra ile birlikte çalışmaya başlıyor.

*

Swan, Dünya’da işlerini bitirip Merkür’e geri dönüyor.

Merkür’de esrarengiz bir patlama oluyor, Tanyeri adlı şehir yok oluyor. Sığınağa geçiyorlar. Wahram ile baş başa kalıyorlar ve burada aralarında bir sıcaklık başlıyor.

Kubilerin (kuantum bilgisayarları) android vücutlara bürünüp insan gibi ortalarda olduğuna dair spekülasyonlar dolaşıyor. Bunları kim, neden üretti bilinmiyor. Saldırıda da bir kubinin yardımı olduğu düşünüldüğünden kubilere karşı şüphe başlıyor.

*

Swan, Dünya’daki gözlemlerinde insanların sefaletinden etkileniyor ve fakirliği bitirmek istiyor. Rahmetli Alex de Dünya’ya yardım etmek istermiş. Bunun için teraryumlarda hayvan depolarmış. Doğru zaman geldiğinde Dünya’yı yeniden ikmal etmeye yetecek kadar çok hayvan olmasını istermiş. Swan’a yardım etmek isteyen Wahram, doğru zamanın geldiğini düşünüyor. Hayvanları Dünya’ya salıyorlar. Dünyalılar arasında bu durumu uzaylı istilasına benzeten de oluyor, sevinen de.

*

Wahram, Alex’in kubilerle ilgili önceden yapmış olduğu bir çalışmayla ilgili bir toplantıya katılıyor. Burada bazı kubilerin insansı görünümde olup kendi kendi kendilerine programlandıklarından şüpheleniyorlar. Bunu onlara bir insan mı söyledi, neden yapıyorlar bilmiyorlar, araştırıyorlar.

O sıralarda Kiran, Lakshmi adlı bilim insanının ofisinde yapay insan gözbebekleri görüyor ve anlıyor ki Lakshmi “kubinsansılar” adı verilen insan gibi görünen robotlar üretiyor. Kubinsansılar, konuşmalarının tuhaflığı ve uzun uzun bakmaları ile dikkat çekiyorlar.

Müfettiş kubinsansıları tespit edip tutukluyor.

Lakshmi insanları korkutup istediği siyasi kararları aldırmak için saldırılar yapmış. Ürettiği kubinsansıların bir kısmını bir labaratuvar görevlisi “siz kusurlu oldunuz” deyip salmış. Bir kısmı da sürgüne gönderilmiş. Kitapta bu kubinsansıların belki de aramızda oldukları yazıyor.

 *

 Kitabın sonunda Wahran, Swan’a evlenme teklif ediyor. Swan da kabul ediyor.

 Bu ikisinin bir sevişme sahnesi var kitapta…Wahram ve Swan ikisi de çift cinsiyetli. Sevişmeleri “Çift kilit ve anahtar” diye tarif ediliyor kitapta. "Swan’ın, Wahram’ınkine göre daha küçük olan penisi Wahram’ın göbeğini dürtüyor….", "Wahram, tüm rahimli erkeklerde olduğu gibi küçük vajinası kasık kıllarının o kadar altındaydı ki sertleşen penisi ona erişimi engelliyordu…", “Birleşmenin en iyi yolu, tahrik olduktan sonra vajinası büyük olan kişinin büyük olan penisin çoğunu içine almasından, ardından her iki partner için de akrobatik sayılabilecek bir hareketle hem geriye hem de öne yaşlanmasından geçiyordu.” Sf.388

 *

Kitapta kurgunun içinde bir de yığınla teknik bilgi var anlamadığım.

 Kitap hakkında internette çok güzel bir yorum gördüm:

“Nasıl ki Moby-Dick için anlattığı hikayenin yanında aynı zamanda bir balinacılık ansiklopedisi yakıştirması yapılıyorsa, Kim Stanley Robinson'un bu romanı için de insanoğlunun uzayı kolonize etme yöntemleri hakkında bir ansiklopedi yakıştirması yapılabilir.

 Kaynak: https://eksisozluk1923.com/entry/143710954

Çok Doğru. Moby Dick, bir balinanın peşinde koşan balıkçı hikayesi ile birlikte balinaların gelmişini, geçmişini, bilmenizin ne işinize yarayacağı meçhul pek çok bilgiyi içerir. 

Bkz: Moby Dick

2312 de öyle. Kurgunun yanı sıra uzayla ve uzayda yaşam ile ilgili pek çok bilgi içeriyor.

Beni yordu. 

25 Mayıs 2023 Perşembe

DÖNÜŞ

 

DÖNÜŞ

(Spin)

Robert Charles Wilson

2005

Çeviren: Burak Kara

İthaki Yayınları

5.Baskı - Aralık 2020

435 sayfa


Bir gün Güneş artık eski Güneş değildir.

Bir gün yıldızlar artık yok olur.

İşte öyle bir günün ardından yaşananları anlatıyor kitap.

*

Diane ve Jason ikiz kardeşler. Büyük Ev adı verilen bir evde yaşıyorlar. Babaları E.D saygın ve zengin bir bilim ve iş insanı. Anneleri Carol eskiden doktormuş ama alkol bağımlılığından ötürü çalışamaz duruma gelmiş. Tyler arkadaşları. Tyler’in annesi Büyük Ev’in hizmetçisi.

Diane, Jason ve Tyler, bir gece dürbünle gökyüzüne bakarken yıldızların, ayın ve uyduların birden yok olduğunu görüyorlar. Güneş de bir yıldız ve acaba o da mı yok oldu diye endişelenip sabah güneşin doğmamasından korkuyorlar. Neyse ki güneş doğuyor ama bilmiyorlar ki bu sahte bir güneş.

Dünya'nın etrafında bir bariyer peyda oluyor. O bariyerin dışında zaman farklı akıyormuş. Burda bir yıl geçmesi, bariyer dışında milyon yıl geçmesi gibi. Bu da güneşin ömrünü tüketiyormuş.

*

İnsanlar, insan ırkı için güneş sisteminde ikinci bir şans yaratmak amacıyla Mars’ta yaşamanın yollarını araştırıyorlar. Orada yapacakları çalışma normal şartlarda yüzlerce hatta binlerce yıl sürecekken içine girdikleri zaman bariyeri yüzünden birkaç ay sürecek.

Dünya'yı bu hale Varsayımsallar diye adlandırdıkları dış mihrakın getirdiğini düşünüyorlar ama varsayımsalların kendilerine bunu neden yaptığını anlamıyorlar.

*

Bu esnada YK (Yeni Krallık) adlı bir tarikat ortaya çıkıyor.  Dünya’nın bu halinden korkan insanlar bu tarikat içinde bir araya geliyor. Diane de bu tarikata bağlanmış, erkek arkadaşı Simon da tarikatın fanatiği. Diane ve Simon evleniyor. Tarikat daha sonra ortadan kalkıyor ama bağnazlık devam ediyor. Diane, kocası Simon ile ailesinden hem fiziken hem ruhen uzak yaşıyor.

*

Tyler doktor oluyor.

Jason, babası ile Perihelyon denilen bir yerde uzay çalışmaları yapıyor, Tyler'ı da yanına alıyor.

Mars’ta yaşam için araştırmalar yapıyorlar.

Mars’a tohumlar, hayvanlar ve insanlar gönderiliyor. Burada geçen birkaç yıl orada binlerce yıla tekabül ediyor ve Mars’tan Dünya’ya ilk yolcu geliyor. Bu fikri beğendim ve çok şaşırttı beni, beklemiyordum.

Mars’tan gelen Wun Ngo Wen, bir buçuk metre boyunda, siyah tenli bir tarihçi doktor.

Tyler ve Wun birbirleriyle fikir alışverişinde bulunuyorlar. Tyler, ona Mars’tan bahseden yazarları sayıyor: Burroughs, Wells, Bradbury... Wun çok merak edince onların kitaplarını veriyor Wun’a: Dünyalar Savaşı, Marslı Bir Prenses, Mars Yıllıkları, Yaban Diyarlardaki Yabancı, Kızıl Mars...

Wun’ın anlattığına göre Marslılar daha uzun yaşıyor. Çocukluk, büyüme ve yetişkinlikten sonra dördüncü evre dedikleri bir dönem var. İsteyene birtakım ilaçlar ile uzun ömür ekliyorlar. Ancak Dördüncü dedikleri bu kişilere oy verme hakkı tanınmıyor, çünkü kimse gezegenin “fi tarihinden kalma yaşlılar” tarafından yönetilmesini istemiyor. Çocuk yapmaları da mümkün değil, çünkü uzun ömür için kullandıkları ilaçlarda bunu engelleyen maddeler var.

Jason çok hasta ve bu ilaçlardan istiyor. İçinde ne olduğu, yan etkilerinin neler olacağı belli değil ama Jason işinin başında olabilmek için her şeye razı. Tyler ile birlikte Büyük Ev’e, çocukluklarının geçtiği eve gidiyorlar ve Tyler bu ilacı Jason’a vermeye başlıyor.

*
Kimileri Wun Ngo Wen’i çok severken kimileri ondan nefret ediyor. Onu Deccal gören tarikatlar türüyor. Ve Wun bir gün öldürülüyor. Suikast değil, yol kesici haydutlar tarafından adi bir cinayete kurban gidiyor.

*

Wun ölmeden önce onun önerisiyle uzaya replikatör yolluyorlar. Kendi kendilerine üreyen, çoğalan ve bilgi toplayan cisimcikler. Bir süre başarılı gidiyor ama bir zaman sonra çelişkili bilgiler geliyor. Sebebini anlamıyorlar. Ya replikatörler ölüyor ya da birileri daha replikatör gönderip onlarınkini bozuyor.

*

Simon bir gün Tyler’ı arıyor. Diane hastaymış. Tyler hemen onun yanına gidiyor. Sığırlardan bulaşan ölümcül bir hastalık var. Diane da o hastalığı kapmış. O sırada da kırmızı bir güneş ortaya çıkıyor ve insanlar Dünya’nın sonunun yaklaştığını düşünüyor. İntiharlar, cinayetler, yağmalar vb panik hali başgösteriyor. Tyler, Diane’i Büyük Ev’e götürmeye karar veriyor. Orası güvenli bir yer ve onu orada iyileştirebileceğini umuyor. Yolda Simon, tüm bu olanları ve Diane’e iyi bir eş olmadığını düşünüp onları terk ediyor.

Büyük Ev’de Jason da var, o da ölüm döşeğinde. Kullandığı ilaçlar onda iyi etki etmiyor. Varsayımsallar tarafından bedeninin ve zihninin ele geçirildiğini düşünüyor. Bazen onlardan haber ya da bilgi alıyor. Dediğine göre; Varsayımsallar Dünya'yı ele geçirip yeni bir tabiat kurmak istiyorlarmış. Wun öldükten sonra Jason ve ekibi onun ölü bedeni üzerinde gizlice inceleme yapmışlar ve onda bazı sonradan  yapılan değişimlerin izini görmüşler. O yüzden  Marslılar zannedildiği kadar dost ve barışçıl olmayabilirmiş. Jason son sözleri olarak bunları açıklayıp ölüyor.

Tyler, Diane’e iyileşmesi için Mars ilacı veriyor. Dördüncülük denen ömür uzatan ilaç.  İyileşen Diane, Simon’u bulmaya gidiyor. Buluyor da. Ondan boşanmak istediğini söylüyor. Boşanıp Tyler’ın yanına geliyor.

Tyler ve Diane farklı kimliklerle beraber yaşıyorlar. Bu arada Diane’nin annesi ve babası da ölüyor. Annesi demişken, Diane’nin annesi Carol, bir gün Tyler’a bir itirafta bulunuyor. Meğer Carol, Tyler’in annesine aşıkmış. Ona isimsiz aşk mektupları gönderiyormuş. Hiçbir zaman söylememiş bunu kimseye.

Zamanla Güneş yeniden normale dönüyor.

Tyler, geçmişte yaşanan bu olayları hasta yatağından yazarak anlatıyor. Tyler da Mars ilacından almış ve geçiş süreci sancılı oluyormuş. Kendisine Ibu İna adlı bir kadın, eski kocası Jala ve oğulları En yardım ediyor. Ona yardım ediyorlar, çünkü Tyler, onların çok sevip saygı duydukları Jason ve Wun ile yakınlık kurmuştu zamanında. Tyler ve Diane’in saklanmasına yardım ediyorlar. Tyler ve Diane saklanıyor, çünkü Mars ilacı içtiklerinin ortaya çıkması başlarının belaya girmesine sebep olabilir.

Bir gün Hint Okyanusunda Kemer adı verilen gizemli bir geçit peyda oluyor. Oradan geçenler Dünya’ya benzeyen ama Dünya olmayan bir yere vardıklarını söylüyorlar. Tyler ve Diane de bir gemiyle Kemer’den geçiyor. “Kemer şimdi gerimizde kalmıştı. Artık bir çıkış değil, geriye dönüş kapısı olmuştu.” diyorlar. Sf.434

*

Üç kitaplık bir serinin ilk kitabı bu. Devamını okur muyum? Bilmem. Bakarız.

Ama şu Mars’a insanlar gönderip sonra da o insanların nesiller sonrasından bir insanın Dünya’ya gelmesi fikri çok iyi. 

*

-İKİ AY SONRA- 

Devamını okudum.

Bkz: Eksen