RUHLARIN YOLCULUĞU
(Journey of Souls)
Michael Newton
1996
Çeviren: Rengin Ekiz
Ruh ve Madde Yayınları
1. Baskı – Ekim 2012
356 sayfa
Çok esrarengiz bir kitap
bu.
Tüylerimi diken diken
etti.
Gerçi ne kadar doğru ne
kadar kurgu bilemem ama doğru olduğu varsayımından yola çıkarak anlatıyorum.
Hipnoz ile Öte Aleme
Gidiş
Michael Newton bir
hipnoterapist. İnsanları hipnozo sokuyor, (tabii insanların kendi istek ve
rızalarıyla) hipnozdaki insanlar öte aleme gidiyor ve orada gördüklerini
aktarıyorlar. İşte kitapta bu aktarımlar ve yazarın yorumları yer alıyor.
Ruhlar Alemi
Dediklerine göre bu
insanlar öte alemde bir cennet, cehennem ya da Tanrı görmüyorlar. Bir ruhlar
aleminden, bir topluluktan bahsediyorlar. Bu ruhlar daha çok ışık ve enerji
görünümünde.
Deneyimli ve deneyimsiz
ruhlar var. Deneyimli ruhlar, deneyimsiz ruhlara rehberlik ediyor.
Ruhlar yeryüzünde
bedenlenecekleri hayatı kendileri seçiyor. Rehberleri onlara yardımcı olabiliyor
ya da yol gösterebiliyor. Asla bir zorlama ya da ceza söz konusu değil.
Seçilen Hayat
Ruhlar deneyim kazandıkça
olgunlaşıyorlar. Yeterli olgunluğa ulaştıklarında ise bir daha bedenlenmeyip o
diğer alemde kalıyorlar.
O olgunluğa ulaşabilmek için
de binlerce hatta yüz binlerce yıl yeryüzüne çeşitli bedenlerde gelip
gidiyorlar.
Örneğin;
Bir ruh, yeryüzündeki
hayatında bir kadına kötülük etmiş. Bir sonraki hayatında kötülüğe uğramış kadın
bedeninde geliyor ki zalimliğin ne kadar yanlış olduğunu anlasın.
Bunun gibi örnekler var.
Örneğin bir başkasının anlattığına göre önceki hayatlarından birinde insanları
küçümseyen, acımasız biriymiş. Şimdi ise fakir bir hayat sürüyormuş ki ruhu
bunu da deneyimlemiş olsun.
Önceki hayatında intihar
etmiş bir ruh ile konuşuyor mesela. Ruh bu yüzden pişman mı ya da ceza alacak
mı diye soruyor. Pişmanlık, ceza…vb şeyler yok. Sadece görevini
tamamlayamadığını söylüyor.
Görev de yeterli
olgunluğa ulaşmış olmak, benim anladığım kadarıyla.
Uydurma Olabilir mi?
Diyelim gerçekten bu
insanlar hipnoza giriyor ve gerçekten hipnoz etkisinde bir şeyler görüyorlar.
Gördüklerini söyledikleri şeylerin doğruluğuna nasıl inanılabilir ki?
Şöyle bir parantez
açmalıyım, kendi kanaatimle ilgili. Ben terapinin iyi bir fikir olduğunu
sanmıyorum. Çünkü insanın geçmişe inme, çocukluğuna inme, trans hali ve benzeri
durumlarda anı uydurulabileceğini düşünüyorum. Yalan söylemiyordur ama beyni
ona kendisini haklı çıkaracak bahaneler uyduruyor olabilir. “Şu an bu sıkıntıyı
çekiyorsun, çünkü baban sana küçükken şöyle davranmıştı.” Beyin burada bizim için mevcut sıkıntıyı çekmemize bir gerekçe uydurmaya çalışıyor olabilir. Nitekim
daha önce beyinle ilgili okuduğum kitaplarda bu konulardan bahsediyor,
beynimize ve anılarımıza çok da güvenmememiz öğütleniyordu.
Burada da insanlar hipnoz
etkisiyle birtakım şeyler uyduruyor olabilir mi diye düşündüm. Kitapta bu
konudaki eleştirilere şöyle cevap verilmiş:
“Bazı ipnoz eleştirileri
transtaki bir deneğin anılar üreteceğine ve ipnoterapistin telkin ettiği
herhangi bir teorik çerçeveyi benimsemek adına yanıtları çarpıtacağına
inanırlar. Bu genellemeyi yanlış buluyorum. Çalışırken, her vakayı sanki o
enformasyonu ilk defa duyuyormuşum gibi davranırım. Eğer bir denek bir şekilde
ipnoz prosedürünü alt edebilseydi ve ruh dünyası ile ilgili önceden düşünülmüş
bir fantezi kuruyor olsaydı, bu yanıtlar çok geçmeden diğer inceleme
vakalarımın raporlarıyla tutarsızlık gösterirdi...” Sf.13
Yani diyor ki, hadi bir
denek uydurdu, hadi diğeri de uydurdu, kitapta 29 denek özel olarak anlatılmış
ama adam toplamda yüzlerce kişiye bu yöntemi uygulayıp hepsinin söylediklerinin
birbirleriyle tutarlı olduğunu görmüş.
Bu Bilgi Gerçek Hayatta Ne İşimize Yarayacak?
Geçmiş hayatlarımızda ne olduğumuzu öğrenmek bugün ne işimize yarayacak?
Yine gizemli örnekler vereyim:
Yazara gelen vakalardan birinin çok şiddetli boyun ağrıları varmış, ne yaptıysa geçmemiş. Yazar bu kişiyi hipnoza sokuyor. Anlaşılıyor ki bu kişi binlerce yıl önce bir kabilede yaşayan çocukmuş. Kral bunun boynunu kesmiş kılıçla. Evet, bu yüzden boyun ağrısı. Geçmiş ruhların bazen böyle etkileri oluyormuş.
Bir tane de ayak ağrısı çeken bir vaka örneği vardı. O da yüzlerce yıl önce ayaklarını bir kazada kaybetmiş.
Yazar da insaların geçmiş ruhlarıyla kontak kurup mevcut sıkıntının sebebini öğrenip sonra da kontağı kesiyormuş.
Ay bilemedim ama başta da dediğim gibi;
Tüyler diken diken.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder