22 Aralık 2018 Cumartesi

RUHLARIN YOLCULUĞU




RUHLARIN YOLCULUĞU

(Journey of Souls)

Michael Newton

1996

Çeviren: Rengin Ekiz

Ruh ve Madde Yayınları

1. Baskı – Ekim 2012

356 sayfa


Çok esrarengiz bir kitap bu.

Tüylerimi diken diken etti.

Gerçi ne kadar doğru ne kadar kurgu bilemem ama doğru olduğu varsayımından yola çıkarak anlatıyorum.


Hipnoz ile Öte Aleme Gidiş

Michael Newton bir hipnoterapist. İnsanları hipnozo sokuyor, (tabii insanların kendi istek ve rızalarıyla) hipnozdaki insanlar öte aleme gidiyor ve orada gördüklerini aktarıyorlar. İşte kitapta bu aktarımlar ve yazarın yorumları yer alıyor.


Ruhlar Alemi

Dediklerine göre bu insanlar öte alemde bir cennet, cehennem ya da Tanrı görmüyorlar. Bir ruhlar aleminden, bir topluluktan bahsediyorlar. Bu ruhlar daha çok ışık ve enerji görünümünde.

Deneyimli ve deneyimsiz ruhlar var. Deneyimli ruhlar, deneyimsiz ruhlara rehberlik ediyor.

Ruhlar yeryüzünde bedenlenecekleri hayatı kendileri seçiyor. Rehberleri onlara yardımcı olabiliyor ya da yol gösterebiliyor. Asla bir zorlama ya da ceza söz konusu değil.


Seçilen Hayat

Ruhlar deneyim kazandıkça olgunlaşıyorlar. Yeterli olgunluğa ulaştıklarında ise bir daha bedenlenmeyip o diğer alemde kalıyorlar.

O olgunluğa ulaşabilmek için de binlerce hatta yüz binlerce yıl yeryüzüne çeşitli bedenlerde gelip gidiyorlar.

Örneğin;

Bir ruh, yeryüzündeki hayatında bir kadına kötülük etmiş. Bir sonraki hayatında kötülüğe uğramış kadın bedeninde geliyor ki zalimliğin ne kadar yanlış olduğunu anlasın.

Bunun gibi örnekler var. Örneğin bir başkasının anlattığına göre önceki hayatlarından birinde insanları küçümseyen, acımasız biriymiş. Şimdi ise fakir bir hayat sürüyormuş ki ruhu bunu da deneyimlemiş olsun.

Önceki hayatında intihar etmiş bir ruh ile konuşuyor mesela. Ruh bu yüzden pişman mı ya da ceza alacak mı diye soruyor. Pişmanlık, ceza…vb şeyler yok. Sadece görevini tamamlayamadığını söylüyor.

Görev de yeterli olgunluğa ulaşmış olmak, benim anladığım kadarıyla.


Uydurma Olabilir mi?

Diyelim gerçekten bu insanlar hipnoza giriyor ve gerçekten hipnoz etkisinde bir şeyler görüyorlar. Gördüklerini söyledikleri şeylerin doğruluğuna nasıl inanılabilir ki?

Şöyle bir parantez açmalıyım, kendi kanaatimle ilgili. Ben terapinin iyi bir fikir olduğunu sanmıyorum. Çünkü insanın geçmişe inme, çocukluğuna inme, trans hali ve benzeri durumlarda anı uydurulabileceğini düşünüyorum. Yalan söylemiyordur ama beyni ona kendisini haklı çıkaracak bahaneler uyduruyor olabilir. “Şu an bu sıkıntıyı çekiyorsun, çünkü baban sana küçükken şöyle davranmıştı.” Beyin burada bizim için mevcut sıkıntıyı çekmemize bir gerekçe uydurmaya çalışıyor olabilir. Nitekim daha önce beyinle ilgili okuduğum kitaplarda bu konulardan bahsediyor, beynimize ve anılarımıza çok da güvenmememiz öğütleniyordu.





Burada da insanlar hipnoz etkisiyle birtakım şeyler uyduruyor olabilir mi diye düşündüm. Kitapta bu konudaki eleştirilere şöyle cevap verilmiş:

“Bazı ipnoz eleştirileri transtaki bir deneğin anılar üreteceğine ve ipnoterapistin telkin ettiği herhangi bir teorik çerçeveyi benimsemek adına yanıtları çarpıtacağına inanırlar. Bu genellemeyi yanlış buluyorum. Çalışırken, her vakayı sanki o enformasyonu ilk defa duyuyormuşum gibi davranırım. Eğer bir denek bir şekilde ipnoz prosedürünü alt edebilseydi ve ruh dünyası ile ilgili önceden düşünülmüş bir fantezi kuruyor olsaydı, bu yanıtlar çok geçmeden diğer inceleme vakalarımın raporlarıyla tutarsızlık gösterirdi...” Sf.13

Yani diyor ki, hadi bir denek uydurdu, hadi diğeri de uydurdu, kitapta 29 denek özel olarak anlatılmış ama adam toplamda yüzlerce kişiye bu yöntemi uygulayıp hepsinin söylediklerinin birbirleriyle tutarlı olduğunu görmüş.


Bu Bilgi Gerçek Hayatta Ne İşimize Yarayacak?

Geçmiş hayatlarımızda ne olduğumuzu öğrenmek bugün ne işimize yarayacak? 

Yine gizemli örnekler vereyim:

Yazara gelen vakalardan birinin çok şiddetli boyun ağrıları varmış, ne yaptıysa geçmemiş. Yazar bu kişiyi hipnoza sokuyor. Anlaşılıyor ki bu kişi binlerce yıl önce bir kabilede yaşayan çocukmuş. Kral bunun boynunu kesmiş kılıçla. Evet, bu yüzden boyun ağrısı. Geçmiş ruhların bazen böyle etkileri oluyormuş.

Bir tane de ayak ağrısı çeken bir vaka örneği vardı. O da yüzlerce yıl önce ayaklarını bir kazada kaybetmiş. 

Yazar da insaların geçmiş ruhlarıyla kontak kurup mevcut sıkıntının sebebini öğrenip sonra da kontağı kesiyormuş.


Ay bilemedim ama başta da dediğim gibi;

Tüyler diken diken.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder