11 Aralık 2018 Salı

DRİNA KÖPRÜSÜ



DRİNA KÖPRÜSÜ

(Na Drini Cuprija)

Ivo Andriç

1945

Çevirenler: Hasan Ali Ediz , Nuriye Müstakimoğlu

İletişim Yayınları

328 sayfa



Sonunu okuyamadım.
Anlatayım neden.
Son zamanlarda kitap okurken (kitap dediğim roman) kitaptaki hikayeye göre duygu durumumun değiştiğini fark ettim. Kitaptaki karakterlerin başına tatsız olaylar gelince benim de tadım kaçıyor.
Sonra dedim ben manyak mıyım? Tadın kaçıyorsa bırak, sanki silah zoruyla okutuyorlar.
O yüzden sonlara doğru bıraktım.
Aslında böyle abarttığım gibi hüzünlü değil kitap, benim hüzün eşiğim düşük.

Devşirme Çocuklar

Daha ilk sayfalarda yer alan devşirme meselesiyle bir tadım kaçtı benim.
Bilirsiniz, Osmanlı Devleti yabancı memleketlerdeki çocukları alıp dinlerini, dillerini, milliyetlerini, kökenlerini unutturacak bir eğitime tabii tutup Osmanlı için çalışacak insanlar olarak yetiştiriyordu. Bu kişilere “devşirme” deniyordu.
Düşününce, aslında ne kadar travmatik bir olay.
Kitapta da bu travma çok vurucu bir şekilde resmediliyor. Osmanlı askerleri gelmiş, çocukları zorla ailelerinden alıp bir arabaya koymuş, arkada çocukların anneleri koşuyor, “Anneni unutma İvan,””Milletini unutma Andre.” diye bağırarak.
Anne babalar, çocukları Osmanlı askerleri tarafından alınmasın diye çocuklarını ormana götürüyor ve bir bulan olursa diye çocuklarına deli taklidi yapmalarını nasihat ediyorlar. Çünkü sadece akıllı, sağlıklı çocuklar alınıyor.
Tabii tarihi olayları o dönemin şartları ile değerlendirmek lazım.
Ama yok, ben değerlendirip hoş görüp geçemedim.

Yolsuzluklar

Sokullu Mehmet Paşa da böyle bir devşirme.
1505-1579 yılları arasında yaşamış, Osmanlının başarılı sadrazamlarından.
Doğduğu yer olan Vişegrad’ı (Bosna Hersek’te) unutmamış, oraya bir köprü yaptırmaya karar vermiş.
Bölge halkı için önemli bir ihtiyaç bu köprü. O yüzden halk sevinçle karşılıyor bu durumu. Ama sonra işler lanet olsun noktasına varıyor.
Çünkü köprünün yapımı çeşitli sebeplerden uzadıkça uzuyor. Esas sebep bu köprü inşaatından geçinenlerin çıkarı. Kendi çıkarları doğrultusunda köprü işini çıkmaza sokuyorlar. Bu sırada yerli halkı da zorla köprü inşaatında çalıştırıyorlar. İnsanlar parasız ve aç bir şekilde esirce çalıştırılıyor. Yıllarca sürüyor bu. Sonra nihayet nispeten dürüst bir devlet adamına denk geliniyor da çile bitiyor.
Yolsuzluk geleneğimizin (!) bu kadar köklü olduğunu görmek de haliyle canımı sıktı.

Dili Olsa da Konuşsa

Drina Köprüsü, yüzyıllar boyunca pek çok savaşa, barışa, hüzne, neşeye tanık oluyor. İşte bu pek çok olayı romanda okumak mümkün.
İnsanın köprü dile gelse de konuşsa diyesi geliyor.
Neyse ki yazar bunu zaten yapmış.



1 yorum: