22 Aralık 2018 Cumartesi

ANILARIM



ANILARIM

Kayzer Dönemi

Weimar Cumhuriyeti

Atatürk Ülkesi

(Aus der Kaisers Zeiten durch Weimarer 

Republik in das Land Atatürks, Eine 

unzeitgemasse Autobiographie)

Prof. Dr. Ernst E. Hirsch

Çeviri: Fatma Suphi

Tübitak Popüler Bilim Kitapları

13. Basım – Mayıs 2017

398 sayfa


Ernst E. Hirsch Alman Yahudi bir hukukçu.

1930’larda Türkiye’de her alanda olduğu gibi eğitim alanında da reformlar yapılıyor. Modern bir üniversite eğitimi için adımlar atılıyor. Bu çerçevede yurt dışındaki bilim insanları eğitim vermeleri için Türkiye’ye davet ediliyor.

Erns E. Hirsch de Almanya’dan gelenlerden.

Kendi ülkesinin politik durumu pek parlak değil o dönem. O da Türkiye’den gelen teklifi değerlendiriyor.


Kütüphane

Türkiye’de içinde hukuk fakültesi bulunan modern anlama ilk üniversite İstanbul Üniversitesi.

Ancak 1933’te buraya gelip işe koyulan Prof. Hirsch bu üniversitenin pek çok eksiği olduğunu görüyor. Örneğin, kütüphane.

Kütüphanedeki kitaplar çok eski yıllardan, artık geçerliliği kalmayan hukuk sisteminin anlatıldığı kitaplar. Gerekli bağlantıları kurup kitap teminini sağlıyor. Ancak memlekette bu kitapları tasnif edecek bir kütüphaneci yok. Hirsch bu görevi de üstleniyor. Asistanlarından da yardım alıyor ama asistanları yan çiziyor. “Bu akademisyenlerin yapacağı bir iş değil. El işçiliği gerektirir. Hademe işi bu. Hem bunun için bize para vermeleri lazım. Ne kadar verecekler?” diyor.
Hirsch bu durur mu yapıştırmış cevabı: “Bana verilenin iki katı verilecek size. Bana verilen sıfır.”


Türkçe Öğrenme

Yabancı profesörlerin sözleşmelerinde üç yıl sonra dersleri Türkçe vermeleri yönünde bir madde var. Başta makul gözüküyor ama sorun şu ki; o dönem Türkçe henüz oturmuş değil. Arapça kelimeler dile çok hakim ve dönemin politikası öz Türkçecilikten yana. Eski kelimeler ve yeni kelimeler var. Anadili Türkçe olan için bile zor bir hukuk terminolojisi varken bir yabancı bu dili nasıl öğrenecek?

“…Hukukçular, öğrenmeye karar verdikleri meslek terimlerinin hemen hemen hepsinin 1926’dan bu yana yürürlükten kaldırılmış olan İslam Hukukundan ve Arapça’dan Farsça’dan ödünç alınmış sözcüklerle dolu yaldızlı resmi dilden kaynaklandığını bilmiyorlardı bile. Alman profesörler 1933 ile 1936 yılları arasında Türk dili diye ezberledikleri ne varsa, bunun büyük bölümünün ölüme mahkum olduğunu, yerine tamamiyle yeni sözcük oluşumlarının geçeceğini ve bu yeni sözcükleri her seferinde silbaştan yeniden öğrenmek gerekeceğini nereden bilebilirlerdi?”

Buna rağmen Hirsch Türkçeyi son derece iyi öğreniyor, hatta Türk Hukuk dili için doğru olan kelimelerin ortaya çıkmasına da katkıda bulunuyor.

Türk kanunlarının yazılmasında da emeği geçiyor.

Nihayetinde de Türk vatandaşı oluyor.


İyi Hoca Kötü Koca

Hirsch’nin anılarında o dönemin İstanbul ve Ankara’sını, sosyo-politik ortamını, eğitim hayatını görmek mümkün. Kendi özel hayatından çok bunlardan bahsediyor.

Kendi özel hayatından bahsettiği kısımlarda ise iyi bir hoca olmasına karşılık pek de iyi bir koca olmadığı izlenimi edindim.

İstanbul Üniversitesi’nden sonra Ankara Üniversitesi’nde ders vermeye başlıyor. Ama Ankara’daki maddi durumu, İstanbul’daki ailesini yanına almaya elverişli değil. İşe güce çok yoğunluk veren Profesör ailesini biraz ihmal etmiş sanırım. Karısı psikolojik sorunlar yaşamış ve kliniğe yatırılmış. Bunun üzerine Hirsch karısından boşanıyor.

Ankara Üniversitesi’nden sonra Berlin’e gidiyor ve orada ders vermeye başlıyor. Ankara’dan çağırıyorlar ama “Berlin’de evlendim, gelemem.” diyor başka gerekçelerle beraber.

Burada da benim aklıma takılıyor, İstanbul’daki eski eşini bırakıp Ankara’ya gidiyor, ama Berlin’deki eşinden ayrılmak istemiyor. İstanbul’dakinin suçu neydi?

Neyse beni ilgilendirmiyor, ilgilendiren kısımla noktalıyorum.

Kitabı okuyunca Prof. Hirsch’nin İstanbul Üniversitesi’ni bebeklikten alıp yetiştirdiği, sonra Ankara Üniversitesi için de benzer çabayı sergilediği gözüküyor. Çabası salt üniversitede ders vermek olmamış, hem verdiği derslerin tarzı ve niteliği, hem öğrencilere aşılamak istediği hukuki bakış açıcı, hem Türk kanunlarının oluşumuna verdiği destek, hem Türk hukuk diline katkısı… 

Say say bitmez. Çok saygı duydum.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder