18 Aralık 2018 Salı

UYKU



UYKU

(Nemuri)

Haruki Murakami

1990

Çeviren: Hüseyin Can Erkin

Doğan Kitap

7. Baskı – Aralık 2015

90 sayfa


On yedi gündür gözüne bir gram uyku girmemiş bir kadın anlatılıyor kitapta.

Bana çok uzak.

Ben kafasını yastığa koyduğu an uyuyanlardanım. Hatta yastık yolunda uyuyorum, yastığa uyumuş kafam düşüyor.

Böyle olmayan insanlar için çok sinir bozucu gözüküyor olsa gerek. Nitekim kitaptaki kadının da siniri bozuluyor.

Önce kocasını beğenmemeye başlıyor. Sonra çocuğunu.

İşin kötüsü kimse fark etmiyor kadının bu sorununu.

Kendisi de söylemiyor. Söylemek istemiyor çünkü birine söylese hemen doktora gözükmesini isteyecek. Fakat doktor ne yapacak ki? Birtakım testler, muayeneler…vb. Bunların fayda sağlayacağına inanmıyor kadın.

*

Günlerinin hep birbirinin aynı geçtiğini fark ediyor kadın. Kocasını işe gönderiyor. Çocuğunu okula gönderiyor. Her uğurlayışta aynı cümleler. Ev işleri, alışveriş, yüzmeye gidiyor. Bütün günler böyle.

Evlenmeden önce çok kitap okurmuş. Evlendikten sonra bırakmış. Hatta daha önce okuduğu kitapları da hatırlayamaz olmuş. Burada aklına bir soru düşüyor tabii, madem hatırlamayacağız, niye okuyoruz bu kitapları?

Uykusuz gecelerinde, yıllar önce okuyup sadece çok beğendiğini hatırladığı Anna Karenina’yı tekrar okumaya başlıyor. Okuyor ama okuduğunu hem anlamakta hem de hatırlamakta zorluk çekiyor. Sonra yavaş yavaş kitap sarmaya başlıyor. O kadar ki dışarı çıktığında kimseyle konuşmak istemeyip bir an önce eve dönüp kitap okumaya kaldığı yerden devam etmeyi isteyecek kadar.

*

Kocası ile ilişkisini artık bir görev gibi görüyor. Eskiden onu nasıl beğendiğine hayret ediyor. 

Çocuğunu da beğenmediğini fark ediyor korkarak. Çünkü çocuğu kocasına ve kocasının annesine benzetiyor. Özellikle uyurken.

Kocası da kafasını yastığa koyduğu gibi uyuyup top patlasa uyanmayanlardan. Hatta merak ediyor kadın, bu adam neye uyanır diye. Bazı hınzırlıklar yapıyor uyansın diye ama adam uyanmıyor asla.

*

Kadın kafası ve bedeni arasında temassızlık var gibi davranıyor aslında. Bana öyle geldi.

*

Uykusuz gecelerinde dışarı çıkmaya başlıyor. Nasıl olsa kocası da oğlu da gece boyu uyanmıyor, yokluğunu fark etmezler.

Nitekim fark etmiyorlar da.

Ama başkaları fark ediyor. 

Önce bir polis uyarıyor. Kadın arabasıyla çıkıyor bu gece çıkmalarına. Bir gün polis geliyor yanına. Gecenin bu vaktinde burada ne işi olduğunu soruyor. Daha önce o civarda o saatlerde çeşitli suçlar işlenmiş, polis de kadını bu yüzden dikkatli olması konusunda uyarıyor.

Bir gece arabasıyla yine dışarı çıkmış, park etmiş, öylece arabada dururken adamlar sarıyor arabanın etrafını. Arabası zaman zaman tutukluk yapan eski bir araba. O sırada da tutukluk yapacağı tutuyor ve araba hareket etmiyor. Adamlar arabayı sallıyor.

Kitap burada bitiyor.

Böyle bitmeyeydi iyidi.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder