11 Mart 2019 Pazartesi

BOZKIRKURDU




BOZKIRKURDU

(Der Steppenwolf)

Hermann Hesse

1927

Çeviren: Kamuran Şipal

Yapı Kredi Yayınları

191 sayfa


Kitabı az kalsın daha başlarda bırakacaktım. Çünkü Bozkırkurdu namlı Harry Haller’in mutsuz, depresif, yalnız hali çok can sıkıcı. Bu tarz melankoli ergenlik dönemimde ilgimi çekiyordu, ama artık şu kadarcık tahammül edemiyorum.

İlerleyen sayfalarda Bozkırkurdu, Hermine ile tanışıyor ve ohh be, ben de nefes aldım okurken.

Hermine hayat dolu ve şen bir kadın gibi gözüküyor. Ama içten içe o da Bozkırkurdu gibi üzgün. Fakat o daha akıllı. Bu üzgünlük gerçek hayatta ne işime yarayacak, diye sormayı bilmiş ve hayatın tadını çıkarmaya çalışmanın daha mantıklı olduğunu görmüş. Bozkırkurdu anca ağlansın sızlansın ölümü beklesin.

*

Kitap, aslında ele geçirilen bir defterden meydana gelmiş.

Bozkırkurdu’nun yaşadığı evin ev sahibesinin yeğeni bu defteri buluyor. Bozkırkurdu intihar etmiş ve arkasında bu defter kalmış. Ev sahibesinin yeğeni Bozkırkurdu’nun tek başına yaşayan, sessiz, etliye sütlüye karışmayan, ottan hallice bir insan olduğunu düşünürken bu defterde yazılanlar onu şaşırtmış.

Beklenmedik insanların geride bıraktığı sürpriz yaşam öyküsünün yer aldığı defterden oluşan başka bir kitap olarak aklıma geldi: Kürk Mantolu Madonna. O da Raif Efendi’nin iş arkadaşı tarafından bulunan bir defterdi. Raif Efendi de kendi halinde ruh gibi dolaşan bir adamdı. Meğer onun da geçmişte hareketli bir yaşamı olmuş. Ve o yaşamı ruhsuz mallığıyla çok güzel batırmış.

Neyse.

*

Harry Haller, kendisine Bozkırkurdu diyor. İçinde hem bir insan, hem de bir kurt yaşıyormuş gibi hissediyor. İnsan gibi davrandığında içindeki kurt, kurt gibi davrandığında ise içindeki insan onu yargılıyor. Dengeyi bulmakta zorlanıyor.

Bence ise abartıyor.

Her insanda olur çeşit çeşit haller. Gelir geçer.

Bozkırkurdu bence o kadar tırt bir adam ki bir yandan burjuvaya nefret kusuyor, öbür yandan burjuva gibi yaşıyor.

Bir yandan müzik, resim, sanat yüceltip bunlardan anlamayanları küçümsüyor, öbür yandan hayat enerjisini tam da bunlardan anlamayanların yanında buluyor.

Bugün de sık sık karşılaşılabilecek türden bir insan. Gazetelerin, basının halkı kandırdığını, yeni bir savaşın çok yakın olduğunu düşünüyor. Bu düşünce de onu mutsuzluğa umutsuzluğa, nihayet kenara çekilmeye itiyor. Başka türlüsünü beceremiyor.

Başka türlüsünü becerebilen Hermine ile karşılaşması bir parça iyi geliyor ona. Hermine ona dans öğretiyor, hayatın eğlencelerini gösteriyor, basit neşelerle tanıştırıyor onu. 

Ama Hermine’nin tüm bunların ardından Bozkırkurdu’ndan istediği bir şey var. Ölümü. 

Hermine de ölmek istiyor. O kadar neşeli, şen görünümüne rağmen o da ölmek istiyor. Zaten bu ikisini bir araya getiren ortak yanları da bu. İnsan insanın aynası, sen nasılsan öyle birini çekiyorsun alanına. Hermine böyle düşünüyor Bozkırkurdu ile tanışmalarının sebebi olarak.

“Bir gün gelecek, ben’in parçalarıyla oynanan bu satranç oyununun daha iyi üstesinden gelecektim. Bir gün gelecek, gülmesini öğrenecektim.”

diyor Bozkırkurdu son satırlarında.

Ne diyeyim, öğrenirsin inş.

2 yorum:

  1. Bozkır Kurdu'nun kurgusu gerçekten de Kürk Mantolu Madonna'yı andırıyor.
    Bu arada çocuk eğitimi ile ilgili yazılarım sizlerin değerli yorum ve katkılarınızı beklemektedir.

    YanıtlaSil