7 Mart 2019 Perşembe

80 GÜNDE DEVRİ ALEM



80 GÜNDE DEVRİALEM

Le Tour Du Monde en Quatre-Vingts Jours )

Jules Verne

1895

İngilizceden çeviren: Emel Erdoğan

Sis Yayıncılık

3. Baskı – Şubat 2011

41 sayfa


“80 Günde Dünya Turu” diye de geçiyor kitabın adı kimi çevirilerde.

Ben Sis Yayıncılık’ın Çocuk Klasikleri olan baskısından okudum kitabı L Artık buna ne kadar okumak denirse?

Kitabın ne kadarını okumuş oldum emin değilim. Buraya kitap kapağının görselini koymak için Google’a baktığımda bazı kitap kapaklarında balon resmi gördüm. Ne alaka anlayamadım, çünkü benim okuduğum versiyonda balonla seyahat etmiyorlar ki. Gemi, tren,  fil, kızak, bunlar var sadece.
Off ya balonlu seyahat vardı da okumamış oldum o kısımları şimdi öyle mi? En heyecanlı kısmı olsa gerek.

Kitabın çocukken izlediğim filmlerinde mi çizgi filmlerinde mi ne hatırlıyorum aslında balon olduğunu.

Neyse sağlık olsun, bir daha –yaşıma uygun- doğru düzgün bir basımdan okurum, hiç komaz bana.

*

Hikaye şu;

Phileas Fogg, arkadaşlarıyla bir bahse giriyor. Fogg diyor ki ben dünyayı 80 günde turlarım. Arkadaşları diyor ki olmaz öyle şey. Olurdu olmazdı derken yirmi bin İngiliz sterlini ortaya koyarak iddiaya girişiyorlar.

Fogg, yardımcısı Paspartu’yu da alıp yola koyuluyor.

Bu arada bir bankadan para çalınmış. Çalan hırsızın eşgali de Fogg’a benziyormuş. Bu yüzden dedektif Fix, Fogg’un peşine düşüyor.

Seyahatin Hindistan kısmında bir ayine tanık oluyorlar. Bir kadın diri diri yakılacak. Kadını kurtarıyorlar. Kadının Hong Kong’ta akrabaları varmış, orada onu bırakacaklar.

Ancak Hong Kong’ta kadının akrabalarına ulaşamıyorlar. Kadın da mecbur onlarla gidiyor. Bu arada Fogg ile kadın arasında da yakınlaşma oluyor.

Gemi, tren gibi araçların yanı sıra fil, kızak gibi araçlar da kullanıyorlar.

Fogg zengin adam. Hiç de parayı düşünmüyor. Yeri geliyor, fili satın alıyor. Yeri geliyor, gemiyi kaçırdı diye başka bir gemi satın alıyor. Tren ayarlatıyor kendisi için.

Bu arada peşlerindeki dedektif Fix, İngiltere’den tutuklama emri bekliyor ki Fogg’u tutuklasın. Ama bu emir bir türlü gelmiyor. O da başka bir yol buluyor. Paspartu Hindistan’da bir tapınağa ayakkabılarıyla girmişti, halbuki bu tapınak kurallarına aykırıymış. İngiliz himayesindeki Hindistan’da dini kurallara saygı göstermeyenler cezalandırılırmış. Fix de bu saygısızlığı öne sürüp Paspartu’nun ve uşağının davranışlarından sorumlu olan Fogg’un mahkemelik olmasına sebep oluyor. 

Fogg ve Paspartu kefaletle serbest kalıyor.

Bu mahkeme işi zamanlarını kaybettiriyor.

Nihayet İngiltere’ye döndüklerinde ise artık geç kalmış oluyorlar.

Hırsızın da Fogg olmadığı anlaşılıyor.

Fogg ve bayan Auda evlenmeye karar veriyorlar. Hatta çok güzel bir evlilik teklifleri oluyor. Auda teklif ediyor evlenmeyi.

Fogg, iddiayı kaybettiği ve yolculuk esnasında da çok para harcadığı için fakir düşüyor. Auda’ya karşı mahcup hissediyor kendisini. Auda da Fogg’a zaten hayatımı kurtardın, bir de kendini bana bakmakla mı yükümlü hissediyorsun, diyor. Zorluklar beraber aşılır diyor.

“Öyleyse kendinize hem iyi bir dost, hem de her zaman yanınızda olacak birini istemiyor musunuz? Beni eşiniz olarak görmek ister misiniz?”

Fogg’da seni seviyorum diyor.

Evliliği gerçekleştirmek üzere Paspartu’nun rahibi çağırmasını istiyorlar.

Paspartu rahibe gidiyor ve öğreniyor ki o gün pazarmış. Yani aslında yirmi dört saat önce gelmişler, ama saat farklılıklarında hesap hatası yapmışlar.

Böylece Fogg bahsi kazanmış.

Sürekli doğuya doğru gittiklerinden vakit kazanmış oldular. Batıya doğru gitselerdi bir gün kaybedeceklerdi.

80 günde dünya turunu tamamladılar sonuçta. Hatta yetmiş sekiz günde de tamamlayabilirlerdi.

“Elbette… Hindistan’dan geçmeseydik, bu yolculuğu tam yetmiş sekiz günde tamamlayabilirdik. Oradan geçmeseydik, Bayan Auda kurtulamayacaktı. Böylece ben de onunla evlenmek imkanını bulamayacaktım.” diyor Fogg ve hikaye bitiyor.

*

80 günde dünya turunu yapıyorlar yapmasına ama bu tam anlamıyla bir dünya turu sayılır mı ki? Ülkelerden transit geçiyorlar, bir gezmece görmece yok.

*

Ayrıca bahse giren adamlar nasıl emin oluyorlar ki Fogg'un dünya turunu yaptığına? Belki Fogg yalan söylüyor. Hiçbir kanıt sunmuyor ki dünya turu yaptığına dair. Fogg'un beyanına itimat ediyorlar demek ki.

Dedektif Fix, yolculuk esnasında Paspartu'ya yanaşmış, ondan bilgi koparmaya çalışmıştı. Paspartu da bu adamın, dünya turunu yapıp yapmadıklarına dair takiple görevlendirilmiş biri olduğunu sanmıştı. Ki mantıklıydı, böyle biri peşlerine takılabilirdi emin olmak için. Ya da hiç değilse gittiği yerlerden kartpostal, bindiği araçların bileti falan bir şey sunmalıydı Fogg, turu yaptığını kanıtlayabilmek için. Kanıt yok arkadaşım. Oldu o zaman, ben de diyeyim ki ben 10 günde dünya turu yaparım, sonra da yatayım evde hiç ortaya çıkmayayım, 10 gün sonra diyeyim ki, yaptım dünya turu geldim. Değil mi ama?

Demek ki birbirlerine güveniyorlar. Bu güzel bir şey.

*

Bir de yolculuk boyu İngiliz vatandaşı olmanın lüksü okunuyor kitapta. Her yerde geçen paraları, ülkelerinden kilometrelerce ötede olmalarına rağmen yine de idari anlamda kendi topraklarında sayılmaları…Bu da güzel bir şey.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder