METASTAZ
Barış
Pehlivan – Barış Terkoğlu
2019
Kırmızı
Kedi Yaynevi
6.
Basım – Şubat 2019
254
sayfa
FETÖ
yargılamalarındaki rüşvet çarkını, adam kayırmacılığı, hakim ve savcıların
hukuku ayaklar altına alışını, siyasilerin olaya yanlı bakışını anlatıyor
kitap.
*
Kitapta
sık sık iddilara göre, iddia edilen o ki… gibi iddialar üzerinden yorumlar var.
Bu konular iddia olarak kalmış, çünkü haklarında dava açılmamış.
Gerçekten
bu cemaat yapılanmasının bitirilmek istenip istenmediğini sorguluyor yazarlar.
Yargılananların serbest kalması için pazarlıklar yapıldığını, böylece sanki bir sermaye aktarımı gibi gözüktüğü şüphesini düşürüyorlar akla.
*
Soruşturmaların
ucu, bazı “büyük(!)” adamlara dokununca olayların nasıl örtbas edildiğini görünce
mideniz bulanır.
FETÖ
ile bağlantısını ortaya çıkaran çok açık pek çok delil olmasına rağmen bu “büyük(!)”
adamların nasıl beraat ettiğini görüp bu delillerin onda biri sade vatandaşta
olsa başına neler gelebileceğini düşününce kusmak isteyeceksiniz.
Bu
açıdan kitabın adı anlamlı:
“FETÖ’yü
en çok kansere benzetiyorlar. Organda kontrolsüz çoğalıyor. Bünyeyi esir
alıyor. Tedavi için ise hastalıklı doku kuşatılıp büyümesi durduruluyor ve
ortadan kaldırılıyor.
Ya
kurtuluş beklenen el, hastalığın kaynağıysa?
Metastaz
diyoruz, kanserli hücrenin sıçramasını anlatıyor. Durdurulamayan hastalıklı
yapı kendisine yeni bir organ buluyor. Vücudu apansızca yakalıyor.” Sf.14
*
Ülkede
FETÖ soruşturmaları yapılarak FETÖ ile mücadele ediliyor diye biliyoruz.
Öte
yandan ise başka cemaatlerin peyda olduğunu anlatıyor kitap: Menzil, Kurdoğlu, Yazıcı,
Okuyucu, Süleymancı, İskenderpaşa tarikatları…
Hepsinin
de FETÖ’den doğduğunu ve FETÖ ile bağlantılı olduğunu söylüyor.
Polis
teşkilatı, Sağlık Bakanlığı ve yargı sistemi içerisinde çeşitli tarikatların
ağırlığının olduğunu anlatıyor.
*
Avukat
olduğum için işin hakim-savcı boyutu daha çok ilgimi çekti kitapta.
“Her
Taşın Altından Çıkan Menzilci Hakim” başlığı altında anlatılanların
rezilliğinden utandım.
Bir
de bu olaylar en çok işimin olduğu İstanbul Anadolu Adliyesinde geçtiği için
iyice ilgimi çekti.
2016’da
Fi Yapı patronu Fikret İnan’ın FETÖ’nün finans ayağı olduğu iddiasıyla
yargılamasına başlanmıştı. Kitapta anlatılana göre; Sulh Ceza Hakimi Hasan Akdemir, Fikret İnan’ı
tutuklatmayacağı sözü vererek rüşvet pazarlığına girişmiş. İnan önce
tutuklanıyor, sonra çıkıyor. Hakim 1 milyon lira istiyormuş. İkili arasında
aracılık yapan avukat Serap Bindal, Fikret İnan’a “Hakim 2 milyon lira istiyor.”
demiş. Fikret İnan, avukatı Halil Canbolat’a, hakime vermesi için 100.000 dolar
vermiş. Avukat, hakime 45.000 dolar vermiş. Fikret İnan, bunalıp hakimi HSK’ya
şikayet etmiş. Ses kayıt cihazı ve seri numaraları bilinen paralarla operasyon
yapılmış. Hakim Hasan Akdemir ve avukat Serap Bindal gözaltına alınmış.
Hakim,
ifadesinde şunları söylüyor:
“…Haksız
yere tutukladığım ve vicdanen rahatsız olduğum işadamı Fikret İnan’a durumu
anlatmaya gittim. Kendileri bana 1 milyon TL teklif etti. Ben duymamış olayım,
dedim…”
Olayı
komploya bağlıyor hakim ve avukat.
Hakim
tutuklanıyor. Hakimin tutuklanmasını sağlayan savcı Fehmi Tosun tayin ediliyor.
Tutuklayan hakim Mehmet Özakar FETÖ’den tutuklanıyor ve hakimlikten ihraç
ediliyor.
*
Bunun
gibi o kadar çok mide bulandırıcı olay var ki…
Örneğin
yıllar evvel, Fethullah Gülen’e hoca efendi hazretleri diyip yerlere göklere
koyamayanlar dışarıda iken o zamanlar bunun tehlikesinden söz edenler linç
edilmişti.
*
Bank
Asya meselesine de değinmiş kitap.
17-25
Aralıktan sonra FETÖ lideri Bank Asya’ya para yatırma çağrısı yapmıştı,
hatırlarsınız. O yüzden bankaya para yatıranların FETÖcü olduğu karinesi var
sayıldı. Ancak yine tabii herkese işlemeyen bir karine oldu bu. Örneğin Fettah
Tamince’nin eşi Duygu Tamince için. (Fettah Tamince de ayrı bir mesele tabi.)
Duygu
Tamince 31 Ocak 2014’te Bank Asya’ya para yatırdı ama savcılık dedi ki;
yatırılan meblağ, şüphelinin sosyo-ekonomik durumuna göre küçük meblağlıdır, o
yüzden örgüt liderinin talimatıyla yapılmış bir eylem olarak değerlendirilmesi
için yeterli delil yoktur.
Bu
bankada sadece maaş hesabı olanlar hapsedilmişken…
*
Delirir
insan.
Bu
adaletsizlikleri görüp bir şey yapamıyor olduğunu hissetmek delirtici değil de
ne?
Hele olayın adalet mekanizmasını yerle bir edişini görmek...
Sınav itirafları hakkında: Geç kalmış bir hasbihal 3 Yazar Ahmet Dönmez ahmetdonmez.net ...nice insanlar haksız yere ‘soru çalma’ iddiası ile gözaltına alınıyor, tutuklanıyor.Neden?Eski Genelkurmay İstihbarat başkanı Emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin,Youtube’daki Neyin Nesi TV’de yaptığı açıklamada:“Bu çocuklar tam da komuta kademesinin istediği çocuklar.Yani zeki,‘emredersiniz’diyor,çok fazla eleştirmiyor,her türlü görevi yapıyor.Bunların hepsi çok çalışkan insanlar olmuşlar, yani bana da deseler şimdi‘Kimleri seçeceksin?diye, onlardan seçerim.“Soru verme de orada sistematik olarak yapılan bir uygulamaydı.Kesin konuşuyorum,evet.Çünkü ‘soru çalma’ iddiaları gerçek, biliyorum.Hem “Soruları aldım” diyen hem de “Soruları verdim” diyen onlarca isimle konuştum.Dinlediklerimin doğruluğunu farklı kaynaklardan teyid ettim.Müstear adıKerem’in kastettiği vicdan azabı veren bu işler arasında soru verme de vardı.“Mesela bir arkadaş GATA’ya girecekti.Sorular verildi” diyor.Peki sorular nasıl veriliyordu?Müstear adı Polat… Bu kısmını da ondan dinleyelim: Bu soru çalma meselesiYüzde yüz canım!Ben kendim kaç tane öğrenciye verdim.İçinde olmasam ben de komplo teorisi derim.İsmi bile var bu işin: ‘Fetih okuma’. Sınav sorularını vermenin şifreli adı ‘Fetih okuma’dır.”Polat,işleyen sistemle ilgili şu tür detaylar veriyor:“Ben kendi baktığım birim için söyleyeyim. Mesela kurum içi sınavlar oluyor. Terfi sınavları. Arkadaşlardan uygun gördüğümüze diyoruzki,‘Bu sınava başvur.Şu şu kitapları al, şu testleri al, çalış’.Bunu söylerken işyerinde çalışması özellikle vurgulanır.Böylece herkes onu çalışırken görür.O sınava gireceğini herkes bilir.Hiç bir zaman kişiye,‘Sana soru vereceğiz, rahat ol, sıkıntı yok’demeyiz.Arkadaş zaten sınava hazırlanır.Sınava bir veya iki gün kala Fetih okuma olayı gerçekleşir.Sorular bize yukarıdan dijital ortamda gelir.Diyelim ki 100 soruluk sınav; A paketinde 70 tane soru, B paketinde 70 soru, C paketinde 70 soru var ama bunlar aynı 70 soru değil. Birbirinden farklı 70 soru, ki aynı şıkları işaretlemeleri tedbirsizlik olur. Sonra dijital ortamda sorular verilir.Kağıt kalem kullanmak yasaktır.Arkadaş iki-üç saat bilgisayar ortamında sorulara ve cevaplarına bakar.Yüz sorudan yetmiş tanesi moda-mod sorudur.10 tane,15 tane de kendisi yapsa başarılı bir şekilde sınavı kazanır. 100 sorunun hepsi verilmez.Çünkü hepsini doğru yapar, bu da tedbir açısından sıkıntı doğurur.Zaten baraj70’tir.Belki sorular verilmese de arkadaş kazanacak ama riske edilmiyordu. Diyelim ki oraya 30 kişi alınacaksa 30’unun da bizden olması isteniyordu.17Aralık sürecinden sonra sorular dijital gelmemeye başladı.Peki bu sorular nereden geliyordu?Polat“Başımızdaki kişiden geliyordu.Ancak sadece askeri okul sınavları değil.KPSS,TUS,YDS(Yabancı Dil Sınavı) da geliyordu.ALES de geliyordu.Hepsi geliyordu.ÖSYM’nin yaptığı sınavların soruları da geliyordu.Ben konumum itibariyle bunların hepsini bilgi ile söylüyorum size.”cevabını veriyor.Müstear adı Halil“Ben bu göreve gelince hep merak ettiğim, ‘soru çalma’ şayialarının gerçeği yansıtıp yansıtmadığını öğrenmek istedim.Eskiden beri bu hizmetlerde bulunan bir arkadaşla yürürken,‘Sınav soruları meselesinin de amma suyu çıktı ha!’ dedim.Arkadaş beni o birimde eski zannetti ve dedi ki, ‘Hocam eskiden biz sinevizyondan yansıtır yemin ettirirdik, şimdi ise sorular elden ele dolaşmaya başladı’Ben meseleyi biraz daha kurcalayınca arkadaş dedi ki, ’17-25’ten sonraki yıl bile falanca sınavda bu iş devam etti. Bazı branşlarda 12-13 yıldır, bazılarında 7-8 yıldır soruları veriyoruz.’ diye anlattı.Meğer yıllardır bu iş yapılıyormuş.Başımızdaki arkadaş bana dedi ki,‘Abi bunlar konjoktürel şeyler.Türkiye’nin gerçekleri bunlar.Abiler mutlaka Hocaefendi’nin onayını almışlardır.’Bu son 4 yılda soru aldığını ve verdiğini bizzat söyleyen onlarca kişi ile konuştum.Tanıdığım bir aile, bu soru çalma mevzuundan dolayı travma yaşıyor.Başından beri iddiaların gerçeği yansıtmadığını savunan bu aile, geçtiğimiz günlerde kendi oğullarının,“Biliyor musunuz, polis akademisi sınavlarının soruları bana verilmişti” itirafı ile sarsıldı.
YanıtlaSil