NAZİ
SUBAYININ PARADOKSU
SPİNOZA
PROBLEMİ
(The
Spinoza Problem)
Irvin
D. Yalom
2012
Kabalcı
Yayınevi
Birinci
Baskı – Mart 2012
540
Sayfa
Bir yanda ünlü filozof Benedictus Spinoza
(1632-1677) diğer yanda Nazi Partisi’nin ideoloğu Alfred Rosenberg (1893-1946)
İkisini aynı romanda buluşturan
psikiyatrist ve yazar.
Çok tatmin edici bir kitap oldu.
Spinoza
Spinoza, Yahudi olmasına rağmen Yahudi
cemaatine katılmamakta, aykırı fikirler öne sürmektedir.
Dini ritüellerin ve
batıl inançların insan aklına aykırı olduğunu, bizim ibadetlerimize ihtiyaç duyan
bir Tanrı olamayacağını, insan olduğumuz için Tanrı’yı da insan gibi
düşündüğümüzü, halbuki bir üçgen olsaydık Tanrı’yı da üçgen gibi düşüneceğimizi,
Tanrı’nın ancak doğa olabileceğini, her şeyi zihnimizde yarattığımızı vb şeyler
anlatır.
Onun bu konuşmalarından haberdar olan ama
ellerinde kanıt olmayan hahamlar, Franco ve bir arkadaşından Spinoza’yı konuşturmalarını
isterler. Spinoza da Franco ve arkadaşına hiç çekinmeden tüm düşüncelerini
anlatır. Franco ve arkadaşı tanıklık yaparak Spinoza’nın aforoz edilmesini
sağlarlar.
Ancak Franco daha sonra pişman olur. Çünkü
Spinoza’dan ve söylediklerinden etkilenmiştir. Hatta o da Spinoza gibi
düşünmeye başlamıştır. Ama Spinoza’nın aksine düşüncelerini kendine saklamayı,
cemaatiyle uyum içinde yaşamayı seçer. Çünkü bu uyumda huzur ve mutluluk bulur,
bundan kopmak istemez. Kendi tabiriyle dini içten düzeltmeye çalışır, Spinoza
ise dıştan düzeltmeye çalışmıştı.
(Bununla ilgili olarak bkz: Ateistler İçin Din / Alain de Botton )
Spinoza dinden dışlandığı için bunun
cezası olarak yaşadığı yeri terk eder ve Yahudilerle görüşmesi yasaklanır.
Çekildiği inzivada bol bol düşünecek
fırsat bulur. Yazdığı kitaplar bin yıllar sonra bile insanları etkiler.
Alfred
Rosenberg
Alfred Rosenberg asla taviz vermeyen bir
Yahudi düşmanıdır. Zihninden Yahudilerle ilgili kısımları çıkardığınızda akıllı denebilecek bir adam, söz konusu Yahudiler olunca adeta bir idiot
gibi düşünmektedir. Akıldan, mantıktan uzaklaşmaktadır.
Daha çocuk yaşta, okuduğu bir kitaptan
etkilenerek Yahudi düşmanlığı başlamıştır Alfred’de. Öğretmenleri Alfred’in
Goethe’yi sevdiğini bilmektedirler. Goethe önemli bir Alman yazardır. Goethe’nin
çok sevdiği ve etkilendiği bir isim vardır: Spinoza. Öğretmenleri buradan
yürüyüp senin en sevdiğin safkan Alman olan Goethe, Yahudi olan Spinoza’dan çok
etkilenmiş, sen de Spinoza’yı araştır bakalım, derler. Alfred, öğretmenlerini
geçiştirir ama Spinoza da aklına takılmıştır.
Alfred henüz çocukken anne babası ölmüş.
Ağabeyi ile yolları ayrı düşmüş. Yıllar sonra ağabeyinin arkadaşı Friedrich
Pfister ile karşılaşır. Friedrich psikiyatrist olmuştur ve muhabbetleri terapi
gibi geçmektedir. Ama Friedrich de Alfred’in onulmaz Yahudi düşmanlığı ile baş
edemez. Hatta Alfred neredeyse Friedrich'i de Yahudi yandaşı olmakla suçlayıp cezalandıracaktı. Bir yandan seviyor Friedrich’i ama öbür yandan ona ceza
verecek kadar da gözü dönmüş.
Alfred ömrünü adeta Hitler’e adıyor. Nasıl
olsa o da Yahudi düşmanı. Hitler’e kendini beğendirmek için yapmayacağı şey
yok. Ama neticede yine de yaranamıyor. Hitler’in sevgisini kazanamamış olmak
Alfred’i kahrediyor. Halbuki çok satan bir kitabın yazarı, (evet kitap Yahudi
düşmanlığıyla ilgili) en çok okunan gazeteci, Nazi Partisinin ideoloğu ama
kendisini ezik hissediyor, Hitler kendisini sevmediği için.
Nazi dönemi bitip Hitler intihar edince ve
geride kalanlar yargılandığında Alfred seviniyor bile kendisini de önemli bulup
yargıladıkları için. Diğerleri suçlamaları inkar ederken Alfred gururla kabul
ediyor. Sonuç:idam
( Yargılanırken Rosenberg gibi garip tavırlar sergileyen biri de Yahudilerin göç ve nakliye işlerinde görev almış Adolf Eichmann.
Bkz: Kötülüğün Sıradanlığı: https://birazkitap.blogspot.com/2020/06/kotulugun-siradanligi.html )
( Yargılanırken Rosenberg gibi garip tavırlar sergileyen biri de Yahudilerin göç ve nakliye işlerinde görev almış Adolf Eichmann.
Bkz: Kötülüğün Sıradanlığı: https://birazkitap.blogspot.com/2020/06/kotulugun-siradanligi.html )
Karşılaştırma
İki insanı ve iki dönemi çok güzel
karşılaştırmış yazar. Kurguyu ve gerçeği de çok güzel harmanlamış. Bir de kitabın
yer yer psikolojik analizler ve felsefi sohbetler içermesi o la laa.
Kadın Düşmanı mı?
Yalnız tadımı kaçıran bir şey oldu.
Spinoza kadın düşmanıymış meğer. Her şeyin zihinden kaynaklandığını, o yüzden
zihnimizi kontrol etmemiz gerektiğini söyleyen Spinoza, kadınların düşük
zekalı, erkekleri baştan çıkartan, topluluk içinde çok yer almaması gereken
insanlar olduğunu söylüyor. E mübarek, hani her şey zihindeydi. O zaman kadınları
böyle konumlandıran kadınların kendisi değil, senin zihnin. O zaman kadınları
değil, kendi zihnini kontrol etmelisin.
Bu nedenle Spinoza’yı da sevmiyorum. Tıpkı
Schopenhauer gibi. Bkz: Aşka ve Kadınlara Dair / Schopenhauer
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder