18 Aralık 2017 Pazartesi

MECBURİYET


MECBURİYET

(Der Zwang)

Stefan Zweig

1920

Almanca Aslından Çeviren: Gülperi Sert

Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

3. Basım - Kasım 2017

50 sayfa


Askerliğini yaptığı halde rüyasında yeniden askere çağrıldığını gören insanlar var. İşte o insanların bu kitabı okuması kendileri için biraz rahatsız edici olabilir. Zira kitap o psikolojiyi tüyleri diken diken edecek kadar etkileyici anlatıyor. 

*

Ferdinand savaşın olmadığı, barış içinde yaşayan bir ülkeye -İsviçre'ye- gelmiş, karısıyla birlikte burada huzurlu bir hayat kurmuş.

Fakat ülkesinde savaş çıktığı için bir gün evine bir zarf geliyor ve askere çağrıldığını öğreniyor.

Onun için sürpriz olmuyor bu, çünkü o ve karısı bir gün bunun olmasını bekliyorlardı. Bir gün Ferdinand askere çağrılırsa gitmeyeceği konusunda karı koca anlaşmışlardı.

Ancak Ferdinand bu anlaşmaya uymuyor. Yazılı bir emir almak gözünü korkutuyor. Her ne kadar inanmadığı bir savaş olsa da, insan öldürmek istemiyor olsa da kendisini o emre uymak ve gitmek mecburiyetinde hissediyor. 

Karı koca bu nedenle tartışıyor.

Ferdinand ciddi bir mücadele veriyor kendi içinde. Bir yanda özgürlüğü, bir yanda sorumluluğu.

Karısı gitmesini kesinlikle istemiyor:

"Vatanın ne demek olduğunu ben de biliyorum., fakat bugün ne anlama geldiğini de biliyorum: Cinayet ve esaret! İnsan bir halkın üyesi olabilir, fakat halkı çıldırdığında kendisinin de çıldırması gerekmez. Sen onlar için bir rakamdan, bir sayıdan ibaretsin, bir alet, anlamsızca ve vicdansızca ölüme gönderilen bir askersin yalnızca, oysa benim için kanlı canlı bir insansın, bu nedenle onlara katılmana izin vermeyeceğim." sf.30

diyor, çok mantıklı konuşuyor:

"Kocaları, çocukları kendilerinden sökülüp alınırken milyonlarca kadın da korkaktı. Hiçbiri yapması gerekeni yapmadı. Bizler hepimiz sizin korkaklığınızdan zehirlendik." sf.42

Ferdinand karısının tüm engelleme gayretine karşın gitmeye karar veriyor. 

Kendisini askeri birliğe gönderecek trene biniyor. 

Yalnız durdukları bir istasyonda Ferdinand sedyede yaralı bir asker görünce fikrini değiştiriyor. 

Geri dönüyor. Evine, karısına gidiyor.

*

"Hiçbir şeyin birine bağlı olmak kadar insanı hayata bağlamadığını hissetti." sf.50

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder