16 Ağustos 2010 Pazartesi

KÜÇÜK AĞA


KÜÇÜK AĞA


Yazarı: Tarık Buğra


Yayınevi: İletişim Yayınları


Basım Yılı: 1.Baskı 1962 Yağmur Yayınevi, İletişim Yayınları'nda 1.Baskı 2003


Sayfa Sayısı:479



Bir dönemin sağ/sol tartışmaları gibi, o dönemin Kuvvacı/Millici tartışmaları etrafında Kurtuluş Savaşı yıllarının insanlar üzerindeki etkisini anlatan, sade diliyle keyifle okunan bir dönem romanı.


Kitabın yarısına kadar ''Nerede bu Küçük Ağa?'' diyip durdum. Zira kitabın adı Küçük Ağa ama ortada bir Küçük Ağa yok. Neyse ki kitabın ortalarına doğru kitaba adını veren bu karakter ortaya çıkıyor. Hem de hiç beklenmedik bir şekilde.


Kitap, savaştan bir kolu eksik ve yüzünün yarısı yaralı olan Salih'in memleketine dönmesiyle başlıyor. Savaşa gitmeden önce mangalda kül bırakmayan, yiğit, mert, güçlü kuvvetli olarak bilinen Salih, savaştan sonra kimsenin yüzüne bakmadığı, hakaret ettiği bir serseriye dönüşüyor.


Aslında bu hale dönüşünü bugünden bakıp anlamak kolay değil. Ben kitabı okurken ''Ne olmuş yani bir kolu yoksa. Öbür kolu var. Tek kolla da işlerini görebilir.'' diye düşündüm durdum. Ama tabi uzaktan söylemesi kolay. Salih, giden sağ kolu için çok üzülür. Eski arkadaşı Niko ile takılır. Bir zamanlar Niko'nun ve onun gibi gayrimüslimlerin , normal şehir ahalisinden bir farkı yoktu ama savaşla birlikte ''bizler/onlar''ayrımı olmuştur. Dolayısıyla insanlar Salih'in Niko ile dolaşmasından, ondan yardım almasından rahatsızlık duyarlar. E mübarekler, siz yardım edin o zaman Salih'e. O da yok. Köylülerin Salih'e olan davranışlarını hiç anlamıyor ve tasvip etmiyorum.


Salih'ten sonra köye İstanbul'dan çok akıllı, efendi, mümtaz bir şahsiyet gelir. İstanbullu Hoca. Dost düşman herkesin sevgisini, saygısını kazanır bu hoca efendi.


Bu dönem romanlarında sıkça geçtiğinin aksine, kendisi bir hoca olmasına rağmen yobaz, geri kafalı falan değildir. Aksine son derece bilgili, zeki bir insandır. Ancak bu bilgisini, zekasını, kitleleri etkileme gücünü Padişah ve Halife lehine kullanması, Kuvvacıların canını sıkar. Başka biri olsa gözünün yaşına bakmadan ortadan kaldırabilirler ama İstanbullu Hoca, kaybedilmesi çok acı olacak bir kişidir.


Kader, Salih için de , İstanbullu Hoca için de çok acayip gelişmeler hazırlamıştır. Okuyup görün. Yalnız, İstanbullu Hocacığın, eşi yönünden yaşadığı dram, akıllara zarar. Dağlara taşlara.


Romanın 1983 yılında dizisi çekilmiş.İstanbullu Hoca rolünde Çetin Tekindor, Salih rolünde Fikret Hakan. Kitaptan sonra bir de dizisini izleyeyim dedim ama çok ağır işlediği için dayanamadım. Belki başka zaman izlerim. Ama ilk bölümden anladığım kadarıyla dönemin koşullarını gayet iyi yansıtmışlar. İzlemek isteyenler için şöyle bir link var:


2 yorum:

  1. kaç gündür sitenizde arşiv arşiv okuyorum. bu yazıya yorum yapmak istedim. dizisini seyrettim ben de kitabını okumadım ama. hayran olmuştum diziye hele de müziğine.

    YanıtlaSil
  2. Ben de geniş bir vaktimde diziyi izlemek istiyorum.

    Hatta aslında kitabı da yeniden okumak geçiyor aklımdan. Beş yıl önce okumuşum. Yeniden okusam bambaşka düşünebilirim.

    Yazdıklarımı okumanıza sevindim.

    Sevgiler.

    YanıtlaSil