MARİA
Yazarı: Emine Özkan Şenlikoğlu
Yayınevi: Mektup Yayınları
Basım Yılı: 2.Baskı - Kasım 1992
Sayfa Sayısı:168
İlk defa bir Emine Şenlikoğlu kitabı okudum.
İsmini ve kitaplarını daha önce duymuştum. Ama okumamıştım.
Kitaptaki olay aynen şudur:
Yazarın gerçek olduğunu belirttiği Maria adlı Alman kız, koyu bir katoliktir. Annesi de öyledir. Ama babası bir ateisttir. Ve tüm dünyanın da ateist olması için çalışmakta, toplantılar düzenlemektedir. Maria'nın kardeşi Bill ve erkek arkadaşı Hans da ateisttir ve bu toplantıların sıkı takipçisidirler.
Maria, birgün durakta otobüs bekleyen bir çocuk görür. Onu arabasına alır. Çocuğun adı Abdülvahap'tır.Mısırlı bir müslümandır. Bir de onun arkadaşı Mehmet vardır. O Türk'tür.
Maria ve Mehmet aşık olurlar. Ancak Mehmet'in Türkiye'ye dönmesi gerekir.
O sıralarda da Türkiye Atatürk devrimleri ile hızlı bir değişim içindedir. Babası Maria'ya der ki '' Sen de dinsiz ol. Türkiye'ye git. Mustafa Kemal çok iyi işler yapıyor Türkiye'de. Yakında onlar da bizim gibi olacak. Bak güzellik yarışmaları düzenlenmeye başladı. Müslüman Türk kızları mayo giymeye başladılar.'' falan filan.
Maira, Mehmet'i bulmak için Türkiye'ye gider. Ama gitmeden önce ister ki Mehmet de Hıristiyan olsun. Bunun için peder ile konuşur. İslamiyeti altedecek şeyler söylemesini ister kendisinden. Maria, pederden öğrendiklerini önce Abdülvahap'a anlatır. ''Sizin dininiz şöyle şöyle''der. Abdülvahap, Maria'nın savlarını bir bir çürütür. Maria da Abdülvahap'ı Peder ile yüzleştirir. Abdülvahap, söyledikleriyle Peder'i de etkiler ve Peder Müslüman olur.
Maria da etkilenmiştir. O da Müslüman olmaya karar verir.
Türkiye'ye gidip Mehmet'i bulup bir an önce kendisine bu haberi vermek ister. Bindiği trende Fikriye adlı bir kadınla tanışıp arkadaş olur. Bu Fikriye Atatürk'e aşık olan Fikriye'dir. Der ki ''Ben Mustafa Kemal'in sevgilisiyim. Yakında evleneceğiz ama annesi beni istemiyor. Ben onsuz yaşayamam.Zaten O da benimle evlenecektir. Beni bırakmaz'' vesaire.
Maria, Türkiye'ye gelir. Mehmet'i bulur. Ama Mehmet, Maria'nın müslüman olmasına pek sevinmemiştir. O laik, modern, çağdaş bir insandır.
Maria, Mehmet'in bu tavrına bozulur. Evine geri döner. Abdülvahap ile birbirlerine aşık olurlar.
Atatürk'ü yerden yere vuran, ''Din elden gidiyor'' mesajı veren, öyküsü ve dili de bokum gibi olan çok basit bir kitap.
Böyle dini kaygılarla yazılan kitaplar genelde edebi bir kaygı gütmüyor, mesajı vereyim gideyim havası taşıyor. Halit Ertuğrul'un kitaplarından biliyorum. Orada da dinle alakası olmayan biri vardır. Bir de dini bilen, tanıyan biri vardır. Birbirleriyle tanışırlar. Sonra o dini bilmeyen dindar olur. Hop, mutlu son.
Ve bu iki yazar da kendilerine gelen mektuplardan yararlanarak kitaplarını yazarlar. Ne kolay iş.
'dili de bokum gibi olan çok basit bir kitap.' dediğiniz kitap gençleri ne kadar çok etkiliyor bilseniz.. Demek ki düzgün anlatılmış ve kolayca anlaşılması için basit bir dille anlatılmış. Düşünerek okusaydınız keşke.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilYazdığınız yazının devamını okumak o ''saçma!'' kelimeden sonra emin olun bir işkenceye dönüştü. Herkesin kendi görüşü ve kendi felsefesi var. Kimseyi size benzemediği için yargılayamazsınız. Bahsettiğiniz iki yazarın kendilerine gelen mektuplardan roman oluşturmasının kolay olduğunu söylemişsiniz. Keşke roman değil de bir kitabın iki satırlık özetini düzgün bir üslupla bir araya getirmeyi becerseydiniz de öyle boyunuzu aşan bu ''saçmalıklar''ı yazsaydınız!!! El insaf!!!
YanıtlaSilYazıyı yazan saygısız kitaba saygın yoksa eger yazıyı paylaşmak zorunda degilsin🔞
YanıtlaSil