14 Ağustos 2010 Cumartesi

EYLÜL


EYLÜL

Yazarı: Mehmet Rauf

Yayınevi: Bordo Siyah Yayınları

Sayfa Sayısı: 376


Az kişili, az olaylı , çabuk okunan, kafa yormayan bir kitap Eylül. Bu özellikleri nedeniyle rahatlıkla bir toplu taşıma aracında okunabilir. İstanbul trafiğinde üç günde biter.

Roman özet olarak şöyle:

***

Suad Hanım ve Süreyya Bey mutlu bir evli çifttir. Süreyya Bey'in arkadaşı Necip Bey, sık sık bu çifti ziyaret eder. Üçü birlikte sohbet ederler, gezerler, eğlenirler.
Fakat gel zaman git zaman Necib, Suad'a vurulur. Onun harika bir kadın olduğu düşünür. Zeki, dürüst, namuslu, sadık, güvenilir...Günübirlik ilişkiler yaşayan Necib'in daha önce tanıdığı kadınlara hiç benzememektedir. Bu aşkı çok zaman içinde tutar, kimseye söylemez ancak gözlere laf anlatamaz. Bakışları kendisini ele verir.


Süreyya'nın sıkılganlığı, kendisine vakit ayırmamasına karşılık, Necib'in kendisine olan ilgisi, ortak zevkleri müziğe gösterdiği yakınlık Suad'ı da etkiler.

Kitapta uzun uzun Suad ve Necib'in bu yasak aşk hakkındaki iç konuşmaları geçer.

Artık Necib dayanamaz ve Suad'a aşkını ilan eder. Suad, büyük bir mutluluk ve heyecanın yanında kaygı da duyar. Ne yapacaklar, nasıl bir sona varacaklar, bu sorular kafalarını kurcalar.

Birbirlerine uzaktan bakmaya, sadece buna bile razı olurlar. Artık tam anlamıyla bakışlar konuşur. Kitapta bu noktadan itibaren ''Lütfen, gitme''der gibi baktı, ''Ah nasıl acı çekiyorum bilsen''der gibi baktı, onu der gibi baktı, şunu der gibi baktı şeklinde cümlelerle karşılaşırız. Ne gözler ama. ( ben de şu an ''şu yorumum bitse de gitsem''der gibi bakıyorum mesela.)

Süreyya, Suad'la birlikte yaşadıkları yalıdan artık sıkılır. Tekrar aile konağına dönmek ister. Suad, aile konağında o kalabalık ve özellikle süreyya'nın kardeşi hacer'in boşboğazlığı ve dedikoduculuğu varken Necib'in kendilerini ziyarete gelemeyeceğini düşünür ve bu konağa gitmeye karşı çıkar. O güne dek Süreyya ile hiç kavga etmemiş olan Suad, ilk kez Süreyya'nın kendisine kızdığını görür. ''Konağa gidelecek.''nokta.

Suad, artık Süreyya'yı tanıyamadığını aslında onu meğer hiç tanımadığını anlar. Zira bugüne dek onun her isteğine boyun eğmiş, sıkılmasın dye uğraşmıştı. Hal böyle olunca Süreyya hep sakin, sevecen bir adam olmuştu. Ama şimdi onun iç yüzünü görüyor ve Necib'i daha çok sevmeye başlıyordu.

Süreyya'nın uysal annesi, aksi babası, kızkardeşi Hacer ve Hacer'in paragöz kocası Fatin'in bulunduğu konağa geçince de Necib ziyarete gelmeye devam eder. Ancak Suad bundan rahatsız olur. Buraya sık sık gelmemesini, adlarının çıkacağından endişelendiğini belli eder gibi bakar Necib'e. Hatta çoğu zaman bakmaz ki anlasın buraya çok gelmemesi gerektiğini. Ama Necib, Suad'ın kendisine bakmamasını, bakınca da soğuk bir bakış atmasını yanlış anlar ve artık onun kendisini sevmediğini düşünür.

Bu düşünce onu yer bitirir. Kendisine içkiye verir. Başka başka kadınlarla birlikte olarak Suad'ı unutmaya çalışır.

Onun bu hayatını gören Süreyya ve Fatin konağa gelince Necib'in ünlü bir kadına aşık olduğu ve onun peşinde koştuğunuı anlatırlar aile arasındaki bir sohbette. Bunu duyan Suad, üzüntüden harap olur. ''Demek aşkı yalanmış''der. Ağlar ağlar ve o da unutmaya çalışır.

Aradan günler geçer. Suad tam unuttuğunu düşünürken Necib, birgün konağın kapısını çalar. Fazlasıyla neşeli görünür. Sebebi sonra anlaşılır. Çok içkilidir. Onu bir odaya yatırırlar. Onun için doktor çağırırlar. Suad'da kendi odasında heyecandan tir tir titremektedir. Unuttuğunu sanarak ne büyük bir yanılgı içine düştüğünü görür. Eğer unutmuş olsaydı hiç heyecanlanır mıydı şimdi?

O böyle düşünürken kapısı açılır. Necib, içeri girer. Hiç umursamaz bir tavırla, adeta bir yabancı gibi:

- Diğerleri nerede?

-Doktor çağırmaya gittiler.

-Hasta mı var?

-Senin için.

-Benim için mi? Ben hasta değilim. Ama keşke olsam.

Onun bu umursamaz tavrı Suad'ı çok üzer. Necib, tam çıkacakken geri gelir. Herşeyi anlatır. Ona artık bakmadığı için kendisini sevmediğini düşündüğünü, o yüzden ziyareti kestiğini, başka kadınlarla unutmaya çalıştığını ama bir türlü buna muvaffak olamadığını...

Suad da ona her şeyi anlatır. Sadece kimse bir şey anlamasın diye öyle yaptığını, aslında kendisini çok sevdiğini...

Bu sözleri duymak ikisine de çok iyi gelir. Artık mutludurlar. Ama yine de bu aşkın mutlu sonla bitmeyeceğini bilirler ve en iyisinin ayrılmak olduğunu düşünürler. Birbirlerini sevdiklerini bilmek yeter onlar için.

Bir gün konakta bir yangın olur. Büyükhanım(Süreyya'nın annesi) oğlunu arar. Süreyya'yı bulunca da Suad'ı sorar. Suad içeridedir. Yangın tüm konağı sarmak üzeredir. Necib çıkagelir ve Suad'ı sorar. İçeride olduğunu öğrenince hiç düşünmeden dalar yangının ortasına. Süreyya da peşinden koşmak ister ama dehşetli bir çatırtı ile tavanın yıkılıp oda kapısının ateş içinde olduğunu görerek geri döner.

***

Tam bir eski Türk filmi draması. Ayrı dünyaların insanları, kavuşamayan aşıklar. Başrolde Hülya Koçyiğit. Olsa yeridir yani.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder