29 Ocak 2021 Cuma

ATUAN MEZARLARI

 


ATUAN MEZARLARI

(The Tombs of Atuan)

Yerdeniz Üçlemesi II

Ursula K. Le Guin

1970

Çeviri: Çiğdem Erkal İpek

Metis Yayınları

 

“Yerdeniz” serisinin ikinci kitabı. Birincisi için bkz: Yerdeniz Büyücüsü

*

Bu kitap Tenar’ın hikayesi ile başlıyor.

Mezarların Rahibesi ölünce onun öldüğü gece doğan kız çocuğunun ölen Mezarların Rahibesinin yeni bedeni olduğuna inanılıyor.

Tenar da o gece doğmuş olduğu için küçük yaşta anne babasından alınıyor ve Mezarlar Mahalli’ne götürülüyor. Burada ona geçmişi unutturuluyor, kendisini ölen Mezarlar Rahibesinin devamı sanması sağlanıyor. Atuan Mezarları’nın Tek Rahibesi olarak güçlü bir konuma erişiyor. Onun adı artık “Yutulmuş” anlamına gelen “Arha

*

Arha, Tanrıkral’a inanıyor. Aşırı muhafazakar bir ortamda çalışıyor, çalışmaları birtakım dini ritüeller, törenler…

Hayatının hep böyle geçeceği düşüncesi Arha’ya sıkıntı veriyor.

Bulundukları bölgenin dünyanın diğer bölgeleri il bir teması yok. Olur da yabancı bir insan gelirse sonu kurban edilmek oluyor.

Arha melek gibi biri değil. Gayet acımasızlık barındırıyor içinde. Örneğin tutsakların nasıl kurban edilmesini istediği kendisine sorulduğunda onları aç, susuz bırakarak ölüme terk etmeyi emrediyor. Sert ve katı bir tutumu var. Otoritesinin farkında ama bunu tam olarak –özellikle Yüksek Rahibe Kossil’e karşı- kullanamamanın hıncı içinde.

Tanrıkral’a inanmamak diye bir şey zaten söz konusu değil. Bu bir saldırı olarak değerlendiriliyor ve ölümle cezalandırılıyor. Arha, “Bir adam, bir tanrıya nasıl saldırabilir? Nasıl olur bu? Sen: Nasıl yaşayan bir tanrıya saldırmaya cüret edersin?” diye soruyor tutsaklara ama tutsakların dilleri kesilmiş. Zaten tutsaklar konuşmak ve hatta onlar hakkında düşünmek için değil, kurban etmek için var.

Burada benim aklıma “Ve insan tanrıyı yarattı” demek geliyor. Kendin bir tanrı icat ediyorsun, ona inanıyorsun, inanmayanları anlamıyor ve cezalandırıyorsun. Başkalarının da en az seninki kadar gerçek olduğuna inandıkları bir tanrı olabileceğine ihtimal vermiyorsun. Ya da hiç tanrı olmayabileceğine…

Arha’nın arkadaşı Penthe (Gerçi Arha, güçlü bir konumda ve bunu sarsacak kişi ve davranışlara karşı mesafeli olduğu için ne kadar arkadaş olabilirlerse) bulunduğu yerden memnun değil. “Hiçbir Allahın kulunun gelmediği, insanı yok eden bu eski çöle, bütün yaşadığım günler boyunca, bir yığın kadınla birlikte diri diri gömülmektense her şey olmayı tercih ederdim.! Ama benim dileğime kalmış bir şey yok; çünkü beni buraya adamışlar ve ben de burada sıkıştım kaldım.” diyor.

Arha buna anlam veremiyor. Penthe’nin Tapınak’ta yaşamakla ilgili bu umursamaz sözleri onu rahatsız ediyor. Penthe ise Arha’yı anlıyor: “Biliyorum, Efendilerin senin için çok önemli. Ne de olsa insana mantıklı geliyor çünkü sen onların tek özel hizmetkarısın. Sen onlara adanmadın, özellikle onlar için doğdun. Ama bana bak. Ben Tanrıkral’a huşu içinde falan mı olmalıyım?”

Arha şok!

İnsanların farklı şeyler düşünebileceklerini yavaş yavaş idrak etmeye başlıyor. “Başını kaldırıp bakınca, birdenbire pencerenin dışında havada asılı duran kocaman ve kalabalık, yepyeni bir gezegen, tanrıların hiç önemsenmediği, tamamen değişik bir dünya görmüş gibi oldu.”

Ama bunun üzerine gidemiyor. Çünkü korkuyor.

Doğrudur, korkulur. Yıllardır alıştığın, doğruluğundan şüphe ettiğin, kalben-ruhen-zihnen-tüm bedeninle inandığın bir şeyin o kadar inanılır olmayabileceği fikri korkutabilir. O inanç o kadar büyük yer etmiştir ki benliğinde, çıkardığında benliğini kaybetmiş sanabilirsin. Benliğinden çıkardığın o dev boşlukla ne yapacağını bilemeyebilirsin. Bu nedenle eski düzeninde devam etmek işine gelir. Kolaydır. O yüzden insanlar mevcut inançları uğruna, ölmeyi ve öldürmeyi göze alarak savaşabilirler.

*

Arha’nın katı, sert, hınçlı tutumu Çevik Atmaca ile karşılaşınca değişecek. Eveeeet, ben de diyorum ne zaman birinci kitapla bağlantı kurulacak. Kuruldu.

*

Yeraltında Labirent denilen, kimsenin tamamen hakim olamadığı dolambaçlı tüneller var. Hazineleri saklamak ve hazineleri çalmak isteyenleri cezalandırmak için yapılan bu Labirent’e Arha ilgi duyuyor ama kimse ona burayı gezdirmiyor, göstermiyor, adeta bilmesi istenmiyor. Çünkü orada birtakım karanlık güçler olduğu ve bu güçlerin insanı yutacağı sanılıyor. Arha yavaş yavaş bu labirenti öğreniyor.

Hazinenin en değerli parçası yarım tılsım. Çevik Atmaca da bunun için gelmiş. Tılsımın diğer yarısı kendisinde. Kaybolmuş Rün denilen hazinenin parçaları bunlar. İnanışa göre Kaybolmuş Rün denilen anahtar bulununca dünyada barış olurmuş.

*

Yakalandığında Çevik Atmaca'nın da sonu kurban edilmek olmalı. Ama Arha, Çevik Atmaca’nın ölmesini istemiyor. Fakat bunu dile getirmesi mümkün olmadığı için onu saklıyor. Kossil’e Çevik Atmaca’yı öldürttüğünü söylüyor, sahte bir de mezar hazırlatıyor.

Onunla sihirbazlık, büyücülük, ejderhalar, uzaktaki ülkeler… hakkında konuşuyor. Çevik Atmaca, Arha’nın gerçek adının Tenar olduğunu biliyor. Tenar’a köle olduğunun öğretildiğini, ama aslında özgür olduğunu, burada daha fazla kalırsa delireceğini söylüyor.

Hatta biraz mansplaining yapıyor bence. Benimle birlikte buradan çıkacaksın... Mezarlar’ı terk edeceksin... Atuan’ı terk edeceksin... Benimle birlikte denizleri aşacaksın...Ya Arha olman gerek ya da Tenar, her ikisi birden olamazsın…

Sus be, vır vır vır!

Arha ikna oluyor. Çevik Atmaca da gerçek adını söylüyor Arha'ya: “Sana verebileceğim tek şeyi vereceğim. Benim gerçek adım, Ged.”

İkisi de kendilerinde bulunan yarım tılsımı birleştiriyorlar ve Mezarlar Mahalli’nden çıkıyorlar. O sırada orada büyük bir sarsıntı oluyor ve her şey yıkılıyor. Kossil, Arha’nın özel muhafızı Manan ve diğerleri. Kalan olduysa bile Arha’nın da o sarsıntıda ölmüş olduğunu düşüneceklerdir.

*

Ged, Tenar’ı kendi memleketi olan Gont’a, eski ustası olan  Ogion’a götürüyor.  Ged ise burada kalamaz çünkü onun gitmesi gerekiyor. “Ben gönderildiğim yere gidiyorum. Ben çağrımı izliyorum. Şimdiye kadar bir yerde fazla kalmama izin verilmedi. Bunu anlayabiliyor musun? Ben yapmam gerekeni yapıyorum. Gitmem gereken yere gitmem gerekir.”

"Gitmem gerek, anlıyor musun Buse?"

*

Kitapta yarım halkaların birleşmesi kadın ve erkeğin birleşmesinin temsili gibi gözüküyor. Ama insanların yarım olduğu, diğer yarısıyla bir araya gelince tamlaşacağı fikri bana çok sıcak gelmiyor.

Ben kitapta kör inançlar ve insanların bunlara nasıl sıkı sıkıya sarıldığını gördüm. 

*

Serinin diğer kitapları için bkz:

1- Yerdeniz Büyücüsü

2- Atuan Mezarları

3- En Uzak Sahil

4- Tehanu

5- Yerdeniz Öyküleri

6- Öteki Rüzgar


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder