27 Ağustos 2016 Cumartesi

SİNEKLİ BAKKAL


SİNEKLİ BAKKAL

Halide Edip Adıvar

1936

Can Sanat Yayınları

5. Basım - Mayıs 2009

416 sayfa


Yıllar önce okumuşum, bloğa yazarken fark ettim, ama tamamen unutmuşum.

*

Çok çok beğendim bu romanı. Ana karakter Rabia'ya bayıldım. Güçlü, akıllı ve ne istediğini bilen kapı gibi, hükümet gibi bir kız. "Ne istediğini bilen" En beğendiğim özelliği bu. Kararlı ayrıca. Bu özelliklere sahip olunca etrafınız da sizi baskılayamaz. 

Rabia Sinekli Bakkal sokağında, fakir ve muhafazakar bir ortamda, baskıcı ve dini bir aile içinde yetişmiş olmasına rağmen, bulunduğu çevrede başka hiçbir kadının sahip olmadığı bir özgürlüğe sahip. Çünkü ne yaptığının bilincinde, o böyle olunca etrafındakiler de ona saygı duyuyor. 

Bu kadar tutucu olmasa aslında daha iyi olurdu ama...Onu böyle güçlü kılan bir özelliği belki de bu. 

*

Rabia'nın annesi Emine, babası Tevfik.

Babası neşeli, oyuncu bir adam. Soytarı diyor kimisi.

Annesi ise tutucu, sert bir kadın.

Tevfik, arkadaşlarına oynadığı bir gösteride karısının özel yaşamından sahneler sergileyince karısı ondan boşanıyor.

Emine babasının evine gidiyor.

Babası imam. Hep cehennemden, dinin cezalandırıcı kısmından bahsediyor.

Rabia böyle bir anne ve dedenin yanında geçiriyor çocukluğunu. 

Babası Tevfik, sürgüne gönderildiği için onu görmüyor.

Hafız oluyor küçük yaşta Rabia. Sesi de güzel olduğu için mevlitlere gidiyor. Dedesi onun sayesinde para kazanıyor. 

Bir gün babası Tevfik sürgünden dönüyor. Bunu öğrenen Rabia babasına gidiyor ve onu çok seviyor. 

Çok iyi anlaşıyorlar.

Rabia mevlit okumak için, ders vermek için bir konağa gidiyor. 

Orada konağın sahibi Selim Paşa, Selim Paşa'nın karısı Sabiha Hanım ve oğulları Hilmi var. Konakta sevilen, sayılan biri oluyor Rabia. O çevrenin insanlarıyla tanışıyor. Aydın, sanatçı insanlar. Ülkenin içinde bulunduğu (2. Abdülhamit dönemi) sıkıntılar konuşuluyor, tartışılıyor.

Rabia, evlilik yaşı geldiğinde onu evlendirmek istiyorlar ama ona uygun biri yok etrafta.

En uygun eş, piyanist Peregrini. 

Ama Rabia, dindar bir kadın. 

Peregrini Rabia için Müslüman oluyor. Evleniyorlar. 

Çok doğru bir evlilik oldu bence. İkisi de birbirine çok layık. 

Aralarındaki yaş, inanç, milliyet, kültür, sosyal sınıf farkı sıkıntı olur mu diye endişelenmedim bile. 

Oluyor gibi oldu aslında ama toparladılar sonra.

Peregrini (Müslüman olduktan sonraki adıyla Osman) olgun, aydınlık, yeniliklere açık bir adam. Eskiden papazmış ama sonra dinini terk etmiş. Aileden zengin. Müziğe tutkun.

Rabia ise bildiğimiz üzere dindar bir eğitimden geçmiş, akıllı, orta halli, sade, gösterişten uzak, biraz tutucu. 

İyi anlaştılar, çocukları bile oldu.

*

Rabia'yı Peregrini ile beraber etkileyen bir diğer adam Vehbi Dede. Tasavvuf insanı olan Vehbi Dede, çoğu zaman Rabia'ya ışık oluyor.

Kitapta din hakkında konuşulurken bir Rabia'nın dedesi olan İmam'ın anladığı cezalandırıcı, katı din, bir de Vehbi Dede'nin sevgiden bahseden dini tartışılıyor ve şöyle bir çıkarım yapılıyor:

"Bence İmam, bizim memleketimiz için Dede'den daha az zararlıdır. Dervişin felsefesindeki uyuşturucu, uyutucu zehir İmam'ın cennet, cehennem masallarından daha çok tehlikeli. İmam sadece batıl itikatların doğurduğu bir sürü masalı tekrar ediyor, Dede iyilik, kötülük arasındaki farkı kaldırıyor. İyiyi, fenayı tablolarında boya diye kullanan sanatkar bir Allah mefhumu çıkarıyor. Bunun mantıki neticesi ne oluyor, bilir misiniz? Bu itikat, insanları, zulme ve zalimlere karşı müsamahakar, lakayt yapar. Mesela bizim Kızıl Sultan'ın hareketlerinin hepsini Allah isteyerek yaptırıyor, diye ahaliye bir itikat gelse...Bu istibdat rejimini devirmek için arkamızda kaç adam buluruz? Bence en evvel bu memleketten tekkeleri kaldırmalı." sf.75

Tasavvufun insanları pasivize ettiğini, atalete sürüklediğini düşünüyorum ben de. 

*

Arka planda geçen 2.Abdülhamit döneminin baskıcı tutumu kitapta da hissediliyor.

Selim Paşa, padişah yanlısı bir memur. Padişah aleyhine olanları (Jön Türkleri) bulduğunda affetmiyor. İşkenceden geçiriyor. Muhalif sesler sürgüne gönderiliyor. 

Selim Paşa'nın oğlu Hilmi ve Rabia'nın babası Tevfik de bunların arasında.

Tevfik siyasetle ilgili değil. Sadece Hilmi'ye yardım ediyor. 

İşin ucu kendi oğluna dayanınca Selim Paşa, bunca yıllık devlet adamlığını sorgulamaya, padişahın da yanlışlar yapabileceğini düşünmeye başlıyor. 

*

Kitabın sonunda uzun yıllardır sürgünde olan Tevfik, nihayet İstanbul'a dönüyor. İskelede bir torun sahibi olduğunu öğreniyor. 

*

Halide Edip bu kitabı önce İngilizce yazmış. The Clown and His Daughter (Soytarı ve Kızı) adıyla. 1935'te Londra'da basılmış. Aynı yıl Türkçe olarak gazetede tefrika edilmiş, 1936'da da kitap olarak yayınlanmış. 

*

İyi ki tekrar okumuşum.

Yine unutursam yine okurum. Hatta belki bir gün Rabia'yı, Peregrini Osman'ı ve Tevfik'i özlersem, zevkine bile tekrar okurum. 

2 yorum:

  1. Halide Edip'i ben de çok severim, özellikle de Sinekli Bakkal'ı:) elinize sağlık:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim.
      Diğer kitaplarını da okuyacağım.
      Görüşmek üzere :)

      Sil