DENEMELER
( Essais)
Montaigne
1580
Fransızca Aslından Derleyerek Çeviren: Sabahattin Eyüboğlu
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
27. Basım - Ocak 2016
272 sayfa
İyi denemeydi Montaigne.
Özür dilerim, bunu hep söylemek istemiştim.
*
Montaigne, sanki münasebetsiz ve hayali bir mikrofon kendisine "Neden Denemeler?" diye sormuş gibi açıklamış:
"Bu kitabı, yakınlarım için bir kolaylık olsun diye yazdım. İstedim ki beni kaybedecekleri zaman (ki pek yakındır) hakkımda bildikleri, daha etraflı ve daha canlı olsun."
(Bunu yazdığında yıl 1580. Öldüğü yıl 1592.)
Dürüstlüğe çok önem veren bir insan olduğu için de;
"Övmek için de olsa beni olduğumdan başka türlü göstermek isteyeni yalanlamak için öbür dünyadan seve seve kalkar gelirim." demiş. Ehe şakacı.
*
"Ruhum sürekli bir arayış ve oluş içinde." diyen Montaigne aklına gelenleri, düşüncelerini yazmış.
"Yalnız kendimle uğraşıyorum; delilik ediyorsam, bundan zarar görecek başkası değil, benim; çünkü bu öyle bir delilik ki bende başlayıp bende bitiyor, hiçbir kötülüğe yol açmıyor.(...) Yalnız kendimi sorguya çekiyor ve inceliyorum." sf.5
"Ben her şeyden önce düşüncelerimi anlatıyorum, bunlarsa ün ve eser haline gelemeyecek kadar belirsiz şeyler." sf.7
*
Kendisi pek ileri göremeyen bir insanmış galiba:
"Kitabımı az insanlar ve az yıllar için yazıyorum. Uzun ömürlü olabilmesi için daha sağlam bir dille yazılması gerekirdi. Bizim dilimizin bugüne kadarki sürekli değişmelerine bakılınca, elli yıl sonra şimdiki halinde kalacağını kim umabilir?" sf.162
Ohahahaha.
500 yıl sonra bile kitabın okunuyor be adam.
Sonra bir de diyor ki:
"Kendini olduğundan az göstermek, tevazu değil, budalalıktır; kendine değerinden az paha biçmek korkaklıktır, pısırıklıktır." sf.7
"Biz insanlar kendimizi kötülemede gösterdiğimiz zekayı hiçbir yerde gösteremeyiz." sf.24
"Bre zavallı insan, az mı kötü haldesin ki, bir de kendi kendini kötülemeye özeniyorsun." sf.25
"İyi yazarlar üstüme fena abanır, yüreksiz ederler beni." sf.9
Yazdıkların için "Bunlar bugün yaşayan insanların işine yaramakla kalır." demeni nereye koyacağız acaba Mösyö?
BEŞ-YÜZ-YIL
Bir kitap yazıyorsun, mesela bugün kitabın çıktı, yıl 2016, yıl oluyor 2516 ve insanlar senin kitabını okumaya devam ediyor. Hafsalası almıyor insanın. Montaigne'in de almamış. Ne bilsin adam?
"Kendi hesabıma en az kendi eserimin değerini kestirebiliyorum: Denemeler'i bir batırır, bir çıkarırken hep kararsızlık ve şüphe içindeyim." sf.211
*
Tanrıya dair diyor ki:
"Tanrıların insanı kendilerine oyuncak diye yarattıklarına inanasım geliyor. İnsanların bu en bulanık, en karışık işinin en ortak işleri olması da tabiatın bir cilvesidir, diyorum. Böylelikle bizi denkleştirmek, akıllılarla delileri, insanlarla hayvanları birleştirmek istemiş. İnsanların en ağırbaşlısını o malum hal içinde bir düşündüm mü, bütün ağırbaşlılığı bir yapmacık oluverir." sf.23
Aşktan bahsediyor burada aynı zamanda. Aşk yapmak da diyebiliriz belki. "O malum hal" ehehe.
*
Ayrılık da sevdaya dahil'i şöyle anlatmış kendisi:
"Her gün birbirini görmenin tadı başka, ayrılıp kavuşmanın tadı başkadır." sf.28
*
Filozofların ya da tarihçilerin ya da onun bunun sözlerine de sık sık değinmiş yazılarında.
Mesela "Kimseye ölümünden önce mutlu denemez."diyen Solon.
"İnsanın son gününü beklemeli her zaman. Mutlu denememeli ona ölmeden, cenazesi kaldırılmadan." diyen Ovidius
( Bu fikir "İnsanın Anlam Arayışı" kitabında da var.)
Arada özlü sözler kullanmasına dair:
"Başkalarından aktardığım sözleri kendi söylediklerimi değerlendirecek biçimde seçebilmiş miyim, ona bakılsın. Çünkü ben kimi zaman dilimin, kimi zaman kafamın yetersizliği yüzünden gereğince söyleyemediğim şeyleri başkalarına söyletirim." sf.226
*
Montaigne'nin Denemeler'ine dair yıllar öncesinden aklımda kalan bir hikaye var. Kadının biri bir buzağıyı her gün kucaklıyormuş. Sonra buzağı büyümüş, kocaman olmuş, kadın hala onu kucaklayabiliyormuş. Alışkanlıkların gücüne dair bir anektot.
Ben bunu Montaigne'in kendi fikri zannediyordum, meğer O da diyor ki:"Bu hikayeyi kim uydurduysa, alışkanlığın ne büyük bir güç olduğunu çok iyi anlamış olacak.". sf.143
Ulan bunu sen uydurmadın mı? Benim aklımda hep öyle kalmış.
*
Yaşadığın hayattan memnun değilsen zorla tutan yok, minvalinde düşünceleri var.
"Doğanın hayata verdiği giriş yolu bir tek, ama çıkış yolu binlerce. Yaşamak için toprağımız olmayabilir, ama ölmek için toprak bulunur nasıl olsa, Boiocatus'un Romalılara dediği gibi: Dünyadan ne diye yakınırsın? Bağladığı yok ki seni. Dertler içinde yaşıyorsan, bu korkaklığın yüzündendir senin; istediğin zaman ölmek elinde."
"Hayata ha biz son vermişiz, ha kendi son bulmuş, hepsi bir; ha eceline koşmuş insan, ha beklemiş onu; nereden gelirse gelsin, kendi ecelidir gelecek olan." sf.170
Verme bu gazı bana, verme.
*
"Gitmiyoruz, götürülüyoruz: Suyun akıntılı veya durgun oluşuna göre kimi ağır ağır, kimi hızla akıp giden şeyler gibi." sf.193
Bunu ben de dedim. Vallahi dedim:
*
"Bizi dünyaya getiren tohum, o bir damla akıt ne müthiş şeydir. İçinde babamızın yalnız beden biçimi değil, duyguları, düşünceleri, eğilimleri bile var. Bu bir damla su bunca halleri neresinde saklıyor?" sf.206
Bence de mucize. Ki ben daha uçağın bile nasıl uçabildiğine akıl sır erdiremiyorum.
*
"Hüzün Düşkünlüğü" başlıklı yazısından;
"Hüzün düşkünlerinden değilim; bu halden hoşlanmam; ona değer de vermem; ama çokları hüznü büyük bir değer sayarlar; onu olgun, erdemli, kafalı insanların bir özelliği sayarlar. İtalyanlar bu hale 'fenalık' demekle daha uygun bir ad vermişler; çünkü hüzün her zaman zararlı, anlamsız, küçük, pısırık bir duygudur." sf.263
Umutlu bir insandı sanırım kendisi:
"Yılların elimizden çekip aldığı yaşama zevklerini dişimiz tırnağımızla savunmalıyız." sf.212
Ayrıca çok da tatlı:
"Bana doğru gelen hiçbir şey yoktur ki yanlış gibi de gelmesin."
Ahaha, yaaa Monti yaaa.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder