20 Aralık 2015 Pazar

ŞAHMERDAN


ŞAHMERDAN

Sait Faik Abasıyanık

1940

Yapı Kredi Yayınları

14. Baskı - Ocak 2011

105 sayfa


Ben hikaye sevmezdim. Ama artık sever olmuşum.

Ne olacak benim bu hallerim acaba? Sevmediğim pek çok şeyi, zamanlar sever hale gelebiliyorum. Şöyle ağız dolusu, kocaman bir SEV-Mİ-YO-RUM diyemeyecek miyim ben? Çünkü SE-VE-DE-Bİ-Lİ-RİM. Belli olmuyor yani.


İçindekiler:

Şahmerdan

Çelme

Kaşıkadası'nda

Mahpus

Bir Define Arayıcısı

Projektörcü

Francala mı, Ekmek mi?

Paşazade

Krallık

Çöpçü Ahmet

Köye Gönderilen Eşek

Zemberek

Alt Kamara

Satılık Dünya

Köy Hocası ile Sığurtmaç

Şeytanminaresi

Bekar

Beyaz Pantolon

Bir Kadın



ŞAHMERDAN
1939

Şahmerdan makinesini kaldırma sırasında ölen işçiler...


ÇELME
1937

Kasabanın ileri gelenlerinin hanımları toplaşıp değirmen başına gidiyorlar. Sosyal bir aktivite olarak. Sonra yok yere bir tatsızlık çıkıyor.

*

"Her zaman insanların içinde bir cennet yaratmak hulyası hakikat kadar kuvvetlidir." sf.14

"Bırakın beni ey hakikatler! Yürümek istiyorum. Cennetlerin olduğu yere doğru." sf.15

"Mesut insanlar yok değildi. İnsan başkalarının aç, perişan olduğu günlerde nasıl mesut olur, dememeli. Öyle bir olur ki. Öyle de bir olmayabilir ki..." sf.16

"Kıyametten bir numune" sf.19


KAŞIKADASI'NDA
1939

Kaşıkadası'na yola çıkan kafadarlar, ıssız bir adaya gittiklerini hayal ediyorlar. Robinson'muşlar da, vahşiler varmış da, bilmem ne...

İleride bu anıyı, bundan utanacak kadar aptalca buluyorlar.

*

"Kıştan yaza insan başka türlü çıkardı. Çoğu şişmanlamış, rengi ağarmış ve harikulade bir surette büyümüş olarak... Bana öyle gelirdi ki, çocuklar yalnız kışın büyürler."sf.26


MAHPUS

Bir kız meselesi yüzünden hapse düşmüş Ahmet'in hikayesi.

Ahmet kız kaçırıyor. Ama kız başka birini, zengin Mürteza'yı sevdiğini söylüyor. Ahmet de kıza elini bile sürmeden, onu köyüne geri bırakıyor.

Ama Mürteza artık Ayşe'yi istemiyor. (namus meselesi) Kimse Ayşe'yi istemiyor, babası bile. 

Ayşe de kaçıyor, kötü yola düşüyor. Ve ona para karşılığı ilk talip olan da Mürteza oluyor. (Orhan Kemal öyküsü gibi olmuş bu)

Ahmet daha sonra Ayşe'yi kurtarıyor buradan. ( Gerçi aslında bunlara sebep olan en başta Ahmet'in kendisi. Şimdi kızı kurtardım ayağı yapıyor.) Mürteza ve babasını da vuruyor. Mürteza ölmüyor ama.


BİR DEFİNE ARAYICISI
1939

Fındık Ali, karısının başka adamlarla birlikte olduğunu görünce terk-i diyar eyliyor, Hayırsız Ada'ya gidiyor.

O adada define varmış. Ali'nin de o defineyi bulduğu dedikodusu yayılıyor. Definenin yerini söylesin diye Ali'ye işkence ediyorlar. Hem kocasını özleyen hem de daha çok defineyi gerçekten bulup bulmadığını merak eden karısı da Hayırsız Ada'ya, Ali'yi görmeye gidiyor. O esnada Ali'ye işkence ettiklerini görüyor, gizlice izliyor. Adamlar gidince Ali'nin yanına gidiyor. Ali ölmüş.


PROJEKTÖRCÜ
1939

Vapurun projektörcüsü, yanına gelen adamla muhabbet ediyor. Fenerle adadaki evlere ışık tuttuğunu, evlerin içini gördüğünü anlatıyor. Bir de oğlu Hasan'ı. Ona hikayeler uydurduğunu. Mesela bir gün fenerle baktığı bir evde bir kadının kocasını dövdüğünü görmüş. Oğluna bunun gibi hikayeler anlatırmış. Her seferinde ona anlatacak bir hikaye düşünürmüş.

Vapura bir dahaki sefer binen adam, projektörcüye oğlu için hikaye kitabı veriyor. Bir de kendi hikayesini anlatmasını rica ediyor. "Yağmurlu gecede bir adam geldi, dersin."


FRANCALA MI, EKMEK Mİ?
1940

Ahmet, francala seven bir fakir. Eline üç beş kuruş geçince francala mı alsa, ekmek mi alsa diye düşünüyor. Onu francala yerken görürlerse bir daha kimse yardım etmez, para vermez diye korkuyor. Piyango çıkarsa, doya doya francala yemenin hayalini kuruyor. Nitekim piyango çıkıyor Ahmet'e. Ama Ahmet francala mı ekmek mi diye düşüne düşüne aklını kaçırıyor.

*
"Fukaralık ayıp değil dediğimiz zaman, hamal olalım, ıskatçı olalım; fukaralık ayıp değil dediğimiz zaman bunun ancak bir teselliden ibaret olduğunu ve fukaralığın bal gibi hem ayıp, hem günah, hem enayilik olduğunu biliriz." sf. 47


PAŞAZADE
1939

Annesini, çalışmaya başlamasını, para kazanmasını ve ilk maaşını anlatıyor. İlk maaşıyla kırmızı balık alma arzusu, annesinin dört duvar arasında böcek gibi yaşayışı. Tramvayda gördüğü Ayşe. Eğer o olmasaydı içlenerek etrafa bakacağı.


KRALLIK

Balıkçı Ali Rıza. Dünyada bir sandalı var. Sandalı ve balık tuttuğu deniz onun krallığı.

*

"Bir insanın mühim ve saçma şeyler düşündüğünü nasıl bilebiliriz. Düşünen adamın kendisi bile böyle bir hüküm veremedikten sonra." sf. 54


ÇÖPÇÜ AHMET
1939

Ahmet köyde çobanken, şehirde çöpçü olmuş. Geleni geçeni seyrediyor, zaman zaman serseriler saldırıyor.

Bir gün bayılıyor. Ayıldığında, bu işi yapamayacağını anlıyor.


KÖYE GÖNDERİLEN EŞEK
1939

Ramo bir hamal. Ağır yük, hafif yük ne bilmiyor, her sırtına yükleneni taşıyor. 

Yük hamallığı yasaklanınca bir eşek alıp onunla taşımacılık yapıyor. 

Köyden gelen mektupta yakınları eşek alacak kadar para istiyor.

Ramo da para yerine kendi eşeğini gönderiyor. Memlekete gidecek bir tanıdığa, eşeği de götürmesini söylüyor. Tanıdık, o eşekle beraber yola çıkıyor. Üç sene sonra eşeğin sağ salim memlekete ulaştığı haberi geliyor.


ZEMBEREK
1935

Sınıfta saati olan tek çocuk Celil. Herkes sık sık ona saati soruyor.

Bir gün saati bozuluyor, zembereği kırılmış. Sonra çocukcağızın adı Zemberek kalıyor. 

Çocuk üzülüyor. Arkadaşı, Zemberek'in babasına yazdığı mektubu görüyor. Çocuk babasına saatin bozulduğunu, "hani içindeki demirden şey, nasıl derler hani, o içindeki kıvır kıvır çelik şey, işte o kırıldı." diye yazmış. Zemberek kelimesini yazamamış bile, yavrum.


ALT KAMARA

Adaya giden geminin alt kamarasına giden ihtiyar, yolda rastlaştığı gençle çene çalıyor. Yaşlılık, yorgunluk, sinekelr, ada halkı, torunlar...

*

"Sinekler saniyede 350 defa kanatlarını çırparlar, diye okumuştu. O da saniyede 350 defa hayatı sevmeye, birini okşamaya; saniyede 350 defa bir ballı şeye konmak için çalışmıyor muydu?.." sf. 73


SATILIK DÜNYA
1940

Emin, parasızlıktan hırsızlık yapmayı düşünüyor. 

Çocuğu çok hasta. Ölüyor. Beraber yaşadığı halası var. O da ölüyor. Artık maaşıyla geçinebilecek durumda ama yine de hırsızlık yapıyor. Yakalanıyor. Akli dengesinin yerinde olmadığından şüpheleniliyor. Gerçekten de yerinde değilmiş. Adli tıp doktoruna, çaldığı parayla dünyayı satın alacağını söylüyor.

*

"-Bir hava alayım.
Fakat Emin bu akşam İstanbul'un içinde aradığı havayı bulamadı." sf. 77

"Kimseye anlatılamayacak şeyleri anlatmak isteyenlerin rakı ısmarlayacak adamlarından olduğu için..." sf. 78


KÖY HOCASI İLE SIĞIRTMAÇ
1939

Okul çağındaki sığırtmaç, okula gelmiyor. Köy hocası başta ısrarcı olsa da, sevdiği çalışkan öğrenci ölünce hocanın da çalışma şevki kırılıyor. 

Bir gün sığırtmaç kendiliğinden okula gelip okumak istediğini söylüyor. Ama çok zor anlıyor, üstelik şımarıyor ve hocayı çok yoruyor.


ŞEYTANMİNARESİ
1939

İki adam deniz kenarında muhabbet ediyor. Şeytanminaresi de bir muhabbet konusu.


BEKAR
1939

Adam hayatın anlamını düşünür, hayatını sorgularken hikayenin sonu adamın bir kadınla otele girmesi ve "mesut olması" ile bitiyor.

*

"Hani bazen kuvvetli gibi gözüken şeyler vardır. Demirden gibi gözükürler. Fakat elin en küçük bir temasıyla çat kırılıverir, paramparça olurlar. Öyle bir halde idi.". sf. 87


sf.88



BEYAZ PANTOLON
1939

Zehra, güzelliğiyle erkekleri mest eden bir çingene. 

Zehra'nın sevgilisi Rüstem, Zehra'nın bu güzelliğini kullanarak para kazanabileceklerini söylüyor. Kazanıyorlar da.

Rüstem, bu parayla kendine yeni kıyafetler alıyor.

Arkadaşı Hüseyin, Rüstem'in yeni kıyafetlerinin olduğu pakedi çalmaya yeltenmişken, Rüstem görüyor. Kavga ediyorlar. 

Öldürdü mü hikayede yazmıyor ama sonunda polislerin Rüstem'i aradığını okuyunca anlıyoruz ki Hüseyin'i öldürmüş. 


BİR KADIN
1935

Adam lokantada bir kadınla tanışıyor. Kadının evine gidiyorlar. Masada bir defter var. Adam defteri açıp okumaya başlıyor. Defterde, İzloviç adında bir adamın hapisten çıkışı yazıyor. 

Adam, İzloviç'in kim olduğunu soruyor kadına. Kadın bir fotoğraf gösterip bir de şiir okuyor. 

Adam, fotoğraftaki yüzü bir yerden tanır gibi oluyor ama çıkaramıyor. 

*

"Her an bu bıyıklı ve sakallı adamlar ayağa kalkacaklar ve küçük odanın içinde büyük bir ihtilal yapacaklar gibiydi." sf. 102


arka kapak

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder