28 Eylül 2012 Cuma

MERHAMET VE METANET




MERHAMET VE METANET

(Grace and Grit)

Yazarı: Ken Wilber

Çeviren: Ahmet Ergenç

Yayınevi: İnsan Yayınları

Basım Yılı: 1. Baskı-2001, 2.Baskı-2003

Sayfa Sayısı: 484


Ken ve Treya, ilk görüşte aşık olurlar. Hemen anlarlar birbirleri için yaratılmış olduklarını. Hemencecik de evleniverirler. Evlendikten on gün sonrası için deniz,kum,güneş şahane bir balayı planı da yaparlar.

Amaaaa. İnsanın boğazına düğümlenen bir ama bu.

Treya, evlendikten beş gün sonra göğüs kanseri olduğunu öğrenir. Bir beş gün sonra da hamile olduğunu ama çocuğunu aldırması gerektiğini.

Balayını hastanede geçirirler.

O ana kadar kanser hakkında hiçbir şey bilmediklerini fark eden çift harıl harıl kanser nedir araştırmaya, öğrenmeye başlarlar.

Bizim aciliyetli sorunumuz kanser değil bilgisizlikti. Ve kanser hakkında ilk öğrendiğimiz şey kanser hakkında hiçbir şey bilmediğinizdir.

Herhangi bir tıbbi vakada kişi birbirinden çok farklı iki şeyle karşı karşıyadır. Birincisi bu kişi bu tıbbi vakanın kendisiyle karşı karşıyadır- kırık bir kol, gribal enfeksiyon, kalp krizi, kanserli bir tümör gibi.Biz buna ‘hastalık’ diyoruz. Örneğin kanser tıbbi,bilimsel bir hastalıktır. Değer yargıları içermez, iyi ya da kötü değildir. Sadece kanserdir. Aynen bir dağ gibi. Dağ iyi ya da kötü değildir, sadece bir dağdır.

Ama ikincisinde kişi sadece hastalıkla değil, aynı zamanda içinde bulunduğu toplum ya da kültürün hastalığa bakışıyla- toplumun hastalıkla ilişkilendirdiği bütün değer yargıları, korkular, beklentiler, mitler, öyküleri erdemler ve anlamlandırma biçimleriyle karşı karşıyadır. Tabi vakalara bu çeşit bir yaklaşma biçimine ise ‘rahatsızlık’ diyoruz.

…. Örneğin bel soğukluğunu düşünün. Gayet belirgin bir hastalık; tenasül ve idrar yollarına ait bölgenin mukosal astarında görülen bir enfeksiyon, taşıyıcı kişilerin diğerleriyle cinsel temasa girmesiyle yayılıyor ve antibiyotik ve de özellikle penisilin tedavisi olumlu sonuçlar doğurabiliyor.

Belsoğukluğu bir hastalık olarak tıbbi bir durum. Ama içinde yaşadığımız toplum hastalığa sayısız anlam ve değer yargısı yüklüyor-toplumun hastalık ve hastalığa yakalanan kişiler hakkında söyleyecek bir sürü şeyi vardır ama bir çoğu yanlış ve acımasız şeylerdir. Belsoğukluğuna yakalanan kişiler pis ya da sapkın veyahut ahlaki dejenerasyona uğramış kişilerdir; belsoğukluğu ahlaki bir vakadır, bu bir cezadır, belsoğukluğuna yakalananlar ahlaksız kişiler oldukları için bunu hak etmişlerdir- ve benzeri” sf.52-53

Kanseri de bu çerçevede tartışıyorlar. Toplumun algısı nedir diye. Bunun dışında tedavi yöntemleri nelerdir, işe yarar mıdır… bir dünya mevzu.

Meditasyon, psikoloji, din,inanç, felsefe konularıyla da hastalığı harmanlıyorlar ki bu noktada kitabı daha fazla okuyamadım. Tıbbi ve teknik konular çok ilgimi çekmeyince daha fazla devam etmedim.

Bir de sonunu söylemek gibi olmasın, kitabın sonunda kadının öldüğünü öğrenince ( daha kitabın kapağında yazıyor zaten “Bir Psikoloğun Eşinin Hastalığına Ve Ölümüne Tanıklığı” diye) sonuna kadar okumadım.

Tüm kanser hastalarına acil şifalar bu arada. Burada kadın ölmüş olabilir ama bu hastalığı yenen bir çok insan olduğunu da biliyoruz. 

2 yorum:

  1. Sayın Hülya Hanım, Öncelikle çok teşekkür ederim.. Yorumlar benim için çok önemli.. Elbette ki gerçek bir öyküdür ve hayatımızda artık kanser çok çok yaygın ne yazık ki. Ama ben hele ki kitabın konusu kanser gibi hastalıklar ise ve kötü sonla bitiyorsa okumamayı tercih ediyorum. İnanın ailemde çok kanser hastası oldu ve kaybettik. Doğrusu ben okuyamıyorum.. Bence sizin de kitabı yarım bırakmış olmanız gayet iyi. Hayatta iyi düşünelim ki iyi olsun herşey..:))
    Çok selam ve sevgilerimle...

    YanıtlaSil
  2. Doğru diyorsun. İyi düşünelim, iyi olsun herşey :)
    Sevgiler benden.

    YanıtlaSil