TURFANDA MI YOKSA TURFA MI?
Mizancı Murat
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
4.Basım – Ekim 2023
273 sayfa
Yazar Mehmet Murat Bey, 1886’da çıkarmaya başladığı Mizan
adlı gazete nedeniyle Mizancı Murat adıyla anılıyor.
Kendi yazdığı önsözde belirttiğine göre basit aşk
romanları roman değildir diye eleştiride bulunmuş. İnsanlar da çok biliyorsan sen yaz demişler. O
da yazmış.
Romanın adına gelince. Onu da yazardan öğrenelim: “Hikayenin içinde tasvir olunan şahıslardan
Mansur, Zehra, Fatma, Mehmet, Ahmet Şunudi zamanın yeni mahsulleridir. İlerde
çoğalacak benzerlerinin ilk önceleri, yani turfandaları mıdır yoksa kimsenin
beğenmeyeceği cemiyet düşkünleri ya da turfaları mıdır?’ diyerek okuyuculara
sual soruyoruz.”
*
Mansur. Cezayir’de doğmuş. Babası ölmüş. Kendisine ve
annesine Fransız işbirlikçisi amcası bakmış. Sonra annesi de ölmüş.
Mansur, Fransa’da tıp tahsili almaya gidiyor. Sonra
İstanbul’a geliyor. Milli ve dini hasletlerle İstanbul’a geliyor ama beklediğini
bulamıyor. Tanzimat dönemi Osmanlı’sı. Batı etkisi yoğun. Mansur bunu
beklemiyordu.
İstanbul’da amcası Şeyh Salih Efendi’ye gidiyor. Salih Efendi’nin bir oğlu ve
bir kızı var.
Oğlu, İsmail
Rüştü Bey (25) evli.
Kızı, Sabiha (19) bekar.
Bir de diğer amcasının öksüz ve yetim kızı Zehra var. Hepsi
başta Cezayir’deyken sonra yolları ayrılıyor. Zehra Cezayir’deyken bir Fransız
subay Zehra’ya aşık oluyor. Zehra ve annesi İstanbul’a kaçıyor. Annesi burada
vefat ediyor.
*
Mansur İstanbul’da doktorluğa başlıyor. Başka bir doktor olan Mehmet Efendi ile
birlikte çalışıyorlar. Mehmet’in eğitimli akıllı kız kardeşi Fatma da onlara
katılıyor bazen. İyi para kazanıyorlar. Mansur beri yandan da memurluk yapıyor.
Ama oradaki memurların boş oturduğunu görerek şaşırıyor. Haksızlıklara karşı
geliyor. Nihayet işi bırakıyor.
*
Dönemim modası Kağıthane’de gezmek. Ama bu gezmelerdeki flörtöz tavırlar Mansur’u
ve Zehra’yı rahatsız ediyor.
*
Zehra ve Mansur esasen birbirlerini seviyor. Ama ikisi
de aşırı gururlu ve iletişimleri de zayıf olduğu için birbirlerine
açılamıyorlar.
Sabiha da Mansur'dan hoşlanıyor. Ama onunki biraz ayrangönüllülük.
*
Salih Efendi’nin ikinci karısından bir çocuğu oluyor. Kadının adı Müzeyyen.
Ağabeyi Raşit Efendi aslında bu evliliği hazırlıyor ama Salih Efendi de yaşına
ve şeyhliğine baksaymış da bu tufaya gelmeseymiş.
*
Raşit Efendi kötü, zalim, pisliğin teki biri. Kız
kardeşinin çocuğu, Şeyh Salih’in tek mirasçısı olarak kalsın diye bir plan
yapıyor.
Sabiha ile ona aşık Kazım Bey’i bir araya getiriyor. Bu
ikisi sevişiyorlar. Bu sevişmeden Sabiha hamile kalıyor. Raşit, etraftakilere Mansur’un
verdiğine inandırarak Sabiha’ya zehirli bir hap veriyor. Fenalaşan Sabiha son
anda Mansur sayesinde kurtuluyor.
Raşit, Salih Efendi’lerin evine soktuğu İbrahim adlı
seyisle anlaşıp İsmail’in bindiği atlı arabayı denize yuvarlıyor. İsmail
ölüyor.
Zehra’yı da İbrahim bıçakla gece vakti uyurken
öldürecekken Mansur görüyor. Mansur sesleri duyup İbrahim ile Raşit’i takip
edince anlıyor olanları ve Zehra’yı kurtarıyor.
Bu arada Raşit ve İbrahim köşkü yakıyorlar. İbrahim
kaçarken camdan atlayıp ölüyor. Sonra da yangında cesedi küle dönüyor.
Günler sonra;
Müzeyyen ve çocuğu ölüyor.
Sabiha “mahvoldu” diye geçiyor kitapta.
Salih Efendi’nin ilk karısı da ölüyor.
Şeyh Salih felç kalıyor.
Mansur, günler sonra evine dönen Raşit Efendi’yi alıp denize atıyor.
Mansur, Raşit’in ilaç aldığı eczacıyı da polise teslim ediyor.
Şeyh Salih bütün mirasını Mansur’a bırakıyor ve Zehra ile evlenmesini vasiyet
ederek ölüyor.
Mehmet’e Anadolu’dan bir kız bulup evlendiriyorlar.
Fatma da Mehmet ile Mansur’un arkadaşı Nuri ile evleniyor.
Şeyh Salih ölünce Mansur Manisa’da bir çiftliğe yerleşiyor. Orada okul açıyor,
doktorluğa da devam ediyor. Fatmalar bir gün onu ziyarete gidiyor. Zehra da.
Orada artık birbirlerine aşklarını itiraf ediyorlar. Oğulları oluyor, Mahmut.
Mansur vatan işleriyle meşgul olup diyar diyar geziyor. Sonra ölüm haberi
geliyor. Son mektubunda “Şevketli Sultan İkinci Abdülhamid Han Efendimiz
Hazretleri yaşasın!” diyor.
*
Mansur iyi eğitimli, düzgün, temiz, pak, ahlaklı bir
genç. Ancak çok dediğim dedik, uzlaşmaz, dik kafalı.
Osmanlı’ya hizmet etmek, vatana faydalı olmak için
uğraşıyor ama çok padişahçı ve korkarım iktidara aşkla bağlı olduğu için
yanlışlarının göremez durumda.
*
Bu roman edebiyattan çok bir fikir sunuyor aslında. Mansur
karakteri ile yazar bize fikirlerini sunuyor. İdeolojisini, örnek insanın ve
aile yapısının nasıl olması gerektiğini anlatıyor. Bu konuda milli ve dini bir
motif çiziyor. Ben katı buldum bu tabloyu. Ama o dönem de biraz manyak bir
dönemdi sanırım. İnsanların kafalarının allak bullak olduğu izlenimi alıyorum
Tanzimat dönemi eserlerinden. Ne öylelik ne böylelik, oradan oraya savrulmuşluk. Dönemin aydınları bu durumda bu gidişat iyi değil, şu gidişat iyi diyerek yol gösterme ihtiyacı duymuş olabilirler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder