17 Eylül 2024 Salı

DAYISIZLIĞA ÖVGÜ

 


DAYISIZLIĞA ÖVGÜ

Özgür Eren Koç

2022

A7 Kitap Yayıncılık

1.Baskı - Şubat 2022

128 sayfa



Tam bugünün hikayesi. Edebiyat yok, sanat yok, estetik yok, güzellik yok, dümdüz olay. Dümdüz.

Yazar dertli, belli. Canım ülkemizin içinde bulunduğu zorlu şartlardan her normal, aklı başında insanın canı yanıyor. Yazarın da canı yanıyor. Bunu dile getirmek istemiş. Bunun için bir polisiye eser kaleme almış.

Eserinde Mahsun Kırmızıgül’ün filmlerinde yaptığı gibi yapmış, değinilmedik konu kalmayıncaya kadar zorlamış. Değindiği konulardan liste yaptım, yazımın sonunda olacak.

*

Özetle konu şu: Malumunuz ülkemizde liyakat hak getire. Bir sürü insan hiç hak etmediği yerlere torpille geliyor. Diğer insanlar da yok sınav, yok mülakat diye beyhude yere hazırlanıyor. Biri çıkıp bu torpillilerden ulaşabildiğine ulaşıp öldürerek intikam alıyor. Polisler de bu katili arıyor.

*

Daha hikayenin başında dan diye karşılaşıveriyoruz ilk cinayetle.

Bir kızla sevişecek diye whatsapp erkek grubunda övülen Mustafa. Yazar bize bu arada Mustafa’nın ne kadar leş bir tip olduğunu şöyle resmediyor: 

Gelecek olan kız illa bira ister diye onun hakkında şöyle düşünüyor Mustafa:
“Bu kız bira ya da başka bir alkollü içecek tüketmeyi mutlaka isterdi. Ne de olsa koskoca hilafet yıkıldıktan sonra kurulan Batıcı cumhuriyetin Batılı gibi yetişmiş, özenti ve günahkar bir bireyiydi.” Sf.9

Mustafa’nın diğer leş düşünceleri:
“O zamanlar bu diyarlar Dar’ül Harp değil Dar’ül İslam olduğundan…” Sf.9
“Adına Türkiye Cumhuriyeti dedikleri İngiliz projesi… Sf.9

Nihayet beklediği kız geliyor Mustafa’nın. Ama o da ne? Gelen, kadın kılığında bir adam ve Mustafa’yı öldürüp evi ateşe veriyor.

Katilin adı Hakan. İlerleyen sayfalarda başka cinayetleri de oluyor ve anlıyoruz ki bir seri katil.

*

Öldürülen Mustafa, emniyet müdürünün yeğeniymiş. Müdür, bu cinayetin soruşturulması için bir başkomiser görevlendirmiş ama sonra bu komiser KHK ile ihraç edilmiş. Şimdi bu soruşturmada Başkomiser İlker ve Komiser Doğukan görevlendiriliyor. Yanlarında eski ekipten bir tek Mami dedikleri Muharrem var.

Araştırmalarıyla öğreniyorlar ki katil hep torpille bir yerlere gelmiş insanları öldürüyor.

Bir spor dalının federasyonuna ailece çöküp Bakanlıktan para alanlar, ajans sahibi sevgilisi sayesinde çok ünlenen bir youtuber, kişiye özel ilanlarla akademik kadroya alınanlar, omurgasız bir televizyoncu…

Bizim polisler de sahte bir Instagram hesabı açıp torpille TRT’ye atanmış birini kurguluyorlar.  Bu işle Doğukan ilgileniyor ve katil Doğukan’ı da öldürüyor. Bir komiserin öldürülmesi çok yankı buluyor tabii ve cenaze törenine devlet erkanı da katılacak.

*

Hikaye korona zamanında geçiyor. Sokağa çıkma yasakları varken katilin kısa sürede çeşitli şehirlere hatta ülkelere gidebilmesi üzerine düşünen Başkomiser İlker adamın pilot olduğu sonucuna varıyor. Pilot listelerinden sonuca ulaşmaya çalışıyor.

O sırada Hakan gerçekten de bir uçuşta görevli. Ankara-İstanbul uçağı. Ama pilot değil, hostes.

Ankara’dan kalkan uçakta komiser Doğukan’ın cenaze törenine katılacak devlet erkanı var.

Hakan uçak havalandıktan sonra kokpitte pilotları öldürüyor. Kuleye ve uçaktakilere kısa bir nutuk çekiyor yaptığınız torpiller, öldürttüğünüz masumlar yüzünden… diyerek. Ve uçağı denize çakıyor.

İlker Komiser de o sıralarda buluyor Hakan’ın izini kule konuşmalarından. Durdurabileceği bir durum olmadığından izlemeye gidiyor. Bakırköy’de uçağın denize çakılmasını izliyor.

Kitabın sonunda İlker Komiser, bize polislik yaptırmazlar artık, diyor.
-Ne yapalım hostes olalım mı?
-Nasıl olacağız başkomiserim, bizi yaparlar mı?
-Dayın var mı Mami? Dayın var mı?

*
Kitapta değinilmeyen konu kalmış mı, bakalım:

- KHK ile ihraç edilenler

- Kovid dönemi karantina yasakları, maske takma zorunluluğu

- Sokakta yaşayan, parası ve yeşil kartı olmayan evsiz bir Türk vatandaşının hastanede Suriyeli göçmen ismi uydurulup bedava muayene edilmesi.

- Bu kişinin genel sağlık sigortası borcuna mahkum oluşu

- Bir dönem iktidar partisinin seçimi kaybetmesi ve ülkenin kan gölüne dönmesi, bombalama olayları yaşanması, seçimler yenilenip iktidar partisi yeniden seçilince bombalamaların durması

- Uzun konvoylarla gidip gelen devlet başkanı

- Bakana Twitter’dan hakaret eden birinin özel harekatla evinin basılması

- Sulh Ceza Hakimliklerinin olur olmaz tutuklamaları (“Sulh ceza mahkemesine düşenin de Allah yardımcısı olsundu.” Sf.44) Yalnız Sulh Ceza mahkeme değil hakimliktir, neyse!

- Halı sahada oynayan savcının halı sahada oynama süresiyle ilgili sorun çıkınca halı sahadakilere işlem yapması

- Torpilli savcılar (“Hangi hukuk fakültesinden mezun olup hangi partinin gençlik kollarından alınıp savcı yapılmıştı belli değildi.” Sf.46 )

- Pandemi zamanı yasak olmasına rağmen yapılan toplu etkinlikler (“1.509 davetlili milletvekili düğünlerini, camii açılışlarını ya da parti kongrelerini örnek olarak bile vermek istemedi.” Sf.47)

-Kadın cinayetlerinin sıradanlığı (“Hani katledilen bir kadın olsa tantanası en fazla iki gün sürerdi.” Sf.48)


-Öğrenci direnişleri ve polislerin öğrencileri dövmesi (“Neymiş okullarına rektör atamış cumhurbaşkanı” Sf.52)

- Hizbullah (“Zamanında Hizbullah’a ait bir villaya yapılan baskından sonra en medyatik baskın bu olacaktı.” Sf.56)

-Çok takipçili çok para kazanan youtuber’lık. (Kitaptaki youtuber'ın adı Fatma Bilik. Danla Biliç'i andırıyor bu isim soyisim) 

-Youtuber’ların kışkırtma videoları, tık almak için yaptıkları (“Tık almak için öz amcasını dövenler de vardı, kız arkadaşına küfreden de, balkondan insanların üstüne tüküren de, ters istikamete araç sokup trafiği kilitleyen de. İşte tüm bunların adına kışkırtma videosu diyorlardı.” Sf.61) Öz amcasını dövdü diye Enes Batur'un videosu vardı. Sanırım ona gönderme. 

-Tartışma programlarına alakasız insanların katılması (Kitapta bir cinayet tartışmasına jeodezi ve fotogrametri profesörü katılmıştı.)

- Önemli olaylarda gündem değiştirilmesi (“Neyse en azından şu rektör mektör gündemi değiştirdi.” Sf.60)


- Dayak yiyen tartışma programı moderatörü ("Kısa bir süre de olsa rüzgarın değiştiğini düşünüp ucundan kıyısından muhalefet yapmayı deneyince kimliği belirsiz kişilerin saldırısına uğramıştı." Sf.75 Kitapta adı Altan Alakan diye geçen bu kişi Ahmet Hakan'ı akla getiriyor.)

-Devlet kadrosunun Alman arabalara hayranlığı (“Devlet başkanından ırkçı partilerin liderlerine kadar yayılmış bir epidemiydi bu. Diyanet işleri başkanı başimam efendinin fetvası bu lüks araba sevdasına çoktan cevaz vermişti. Yüreklerinde son bir vicdan zerresi, Allah’a karşı duyulan son bir korku kırıntısı kalmasa böyle gezmeye sünnet bile derlerdi ama zaten soran eden de yoktu.” Sf.87)

-Boğaz köprüsünde intihara kalkışanları vazgeçiren bakanlar ("İstisnasız her seçim döneminde eski ismiyle Boğaziçi Köprüsü’nden geçerken intihar girişimine denk gelen siyasetçilerden neyi eksikti?” Sf.88)

-Her yere açılan gereksiz üniversiteler (“Anadolu’daki bir tabela üniversitesi…” Sf.96)

*

Bahsetmediği konu kalmış mı?

Hakan Günday'ı andırıyor bana bu tarz. Ondan da bahsetmeliyim, bundan da bahsetmeliyim, şu da şu da şu da, her şeyden konuşmalıyım, her şeyden.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder