16 Temmuz 2019 Salı

SHANTARAM



SHANTARAM

Gregory David Roberts

2003

Türkçesi: Banu Taylan Öğüdücü

Artemis Yayınları

884 sayfa


Bir Yeni Zelandalının Hindistan’da geçen yaşamını anlatıyor kitap. Macera, aşk ve dostluk içerikli bir yaşam.

*

Ülkesi Yeni Zelanda’da uyuşturucu bağımlısı ve soyguncu olan adam, hapisten kaçıp Hindistan’a gidiyor.

Te dünyanın bir ucu. Bilmediği bir kültür.

Bu kültürü zamanla öğreniyor ve hatta seviyor. İnsanlar da onu seviyor ve ona “Shantaram” ismini veriyor. “Sakin adam” demekmiş.

*

Hindistan’da önce bir rehber ediniyor. Bu rehber de ona “Lin” ismini veriyor.

Lin, Hindistan’daki yeni yaşamında yazar olarak tanıtıyor kendisini. Başlangıçta turist gibi geziyor. Sonra rehberinin köyüne gidiyor, orada onların konuştukları yerel dili öğreniyor. Zamanla Hindistan yaşamına ve Hintlilere alışıyor.

Bir gün Lin bir soyguna maruz kalıyor ve tüm parasını kaybediyor. Bunun üzerine bir gecekondu mahallesinde yaşamaya başlıyor. Ortam çok pis, çok sefil ama mesele etmiyor bunu. Biraz ilk yardım bilen Lin, birden kendisini mahallenin doktoru olarak buluyor. İnsanlar ona geliyor hastalıkları için.

Lin, aynı zamanda Bombay mafyasına da bulaşıyor.

Yasa dışı işler yapıyor. Baba gibi sevdiği Kadir’in örgütüne dahil olup turistlere uyuşturucu ayarlıyor, sahte pasaport basıyor. Kadir ile derin felsefik sohbetler de ediyorlar. 

Bu arada kendisi gibi yabancı olan ama yine kendisi gibi ülkeye alışmış Karla ile tanışıyor, ona aşık oluyor. Ancak Karla değişik bir kadın. Soğuk görünümlü ve gizemli.

Sonunda Karla ile kavuşamıyorlar, zaten de Lin, Karla’ya o kadar da aşık olmadığını anlıyor. Karla’nın da hayatında başka biri var.

Lin başka ülkelere de gidiyor iş için. İş dediğim yasa dışı işler. Ama nihayetinde Hindistan’da kalıyor.

*

Lin, kitap boyu okuması bana pek keyifli gelen bir yaşam sürüyor.

Okuması keyifli ama yaşaması asla keyifli olmazdı.

Çünkü ortam çok pis. Hem fiziken hem mecazen pis.

Örneğin tuvaleti ortalığa yapıyorlar, okyanusa doğru.

Banyo yaparken kıyafetlerini çıkarmıyorlar.

Eşler bile birbirini çıplak görmezmiş.

Açlık ve hastalık had safhada zaten.

Polis teşkilatında korkunç rüşvetler dönüyor. Hatta rüşvet her yerde dönüyor.

Kadının adı yok tabii.

*

Hindistan hakkında iyi bir izlenimim yok. Gidip gördüğümden değil, orada burada okuyup görüp duyduklarımdan.

Bu roman da bunu pekiştirmiş oldu.

Roman olduğu için gerçek gibi düşünmek yanlış olur ama Hindistan hakkındaki mevcut ön yargılarımı pekiştirdi.

*

Buna benzer şekilde başka ülkeler hakkında bilgi içeren roman olarak Khaled Hosseini’nin romanlarını örnek verebilirim. Onun romanları Afganistan’da geçiyor ve Afganistan hakkındaki –özellikle kadınlar için dehşet bir ülke olduğu- ön yargımı pekiştirdi:

Bkz:




*

Pakistan hakkında da benzer bir önyargım var. O da “Ben Malala” kitabıyla pekişti. Yine zulüm, yine acı, yine korku.


*

Bir de iyi bir örnek vereyim. Finlandiya hakkında hiçbir fikrim yoktu. “Beyaz Zambaklar Ülkesinde”yi okuduktan sonra “Ne kadar güzel bir ülkeymiş” dedim, gözlerimden kalp çıktı. Gerçekten öyle mi bilemiyorum tabi.


*
Shantaram bana aynı zamanda “Bir Çift Yürek”i anımsattı. O kitapta da Avustralya yerlileri olan Aborjinlerden bahsediliyordu.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder