17 Ekim 2018 Çarşamba

TOZA SOR



TOZA SOR

(Ask the Dust)

John Fante

1939

Çevirmen: Avi Padro

Parantez Yayınevi

Basım Yılı: 2003

155 sayfa


Arturo Bandini. Yazarlıkla geçinmeye çalışıyor. Öyküleri dergilerde çıktıkça seviniyor ve eline biraz para geçmiş oluyor. Tek gelir kaynağı bu. Sıkışınca annesinde para istiyor üzüle sıkıla.

Bir gün bir barda Camilla Lopez ile tanışıyor. Bardaki garson kız. Kızın Meksikalı oluşunu, ayağındaki çarıkları, zekasını… vb aşağılıyor.

Kız da bazen onu aşağılayarak cevap veriyor ama genel olarak üzülüyor.

Camilla, Arturo’ya yürüyor ama Arturo bu acele karşısında korkuyor, çekiniyor. Kız da o yüzden Arturo’nun erkekliğinden şüphe ediyor.

Aslında Camilla başkasına aşık, Sammy adındaki barmene. Ama Sammy, Camilla’dan nefret ediyor ve Camilla’ya çok kötü davranıyor. Hatta dövdüğü bile oluyor. Ama Camilla yine de Sammy’den vazgeçemiyor.

Sammy de yazar olmak istiyor. Bu yüzden Camilla, Sammy ile Arturo’yu tanıştırıyor. Arturo, Sammy’nin öykülerini okuyor, beğenmiyor ama uygun bir dille yapıcı eleştirilerde bulunuyor.

*

Arturo, Camilla’ya aşık, Camilla Sammy’e.

Camilla, Sammy’e olan aşkını Arturo’ya söylemekten çekinmiyor. Arturo bu yüzden kendi kendine Camilla’dan nefret ettiğini, bir daha onu görmeyeceğini söylese de her seferinde dayanamayıp yine Camilla’nın yanına gidiyor.

Bir gün, üç haftalık bir aranın ardından yine Camilla’yı görmek üzere bara gidiyor. Ama öğreniyor ki Camilla gitmiş. Evde de değil. Ev sahibinden öğreniyor ki Camilla akıl hastanesine kaldırılmış.

Hastaneye gidiyor ama görmesine izin vermiyorlar.

Sonra da hastaneden kaçmış olduğunu okuyor gazetede.

Gitse gitse Sammy’nin yanına gider diye düşünüyor ve Sammy’nin çöldeki barakasına gidiyor.

Evet oradaymış ama Sammy onu kovmuş. Nereye gittiğini bilmiyormuş.

*

Arturo bulamıyor Camilla’yı.

Bir daha haber alamıyor ondan.

Yeni çıkan kitabını da “Camilla’ya sevgi ile, Arturo” diye imzalayıp çöle fırlatıyor.

-SON-

*

Kitabın önsözünü Charles Bukowski yazmış. Bu kitabı okuyup çok etkilendiğini yazıyor ve John Fante için “Benim Tanrım” diyor.

Gerçi ben Charles Bukowski’yi sevmiyorum. O mutsuz, umutsuz, biçare, üzgün, bitmiş, tükenmiş, yılmış haller canımı sıkıyor.

John Fante’nin kitapları ve Toza Sor, o kadar da mutsuz, umutsuz gelmedi ama bana.

Yine can sıkıcı noktalar buldum, örneğin Arturo’nun sefilliği canımı sıktı, sefalet, para sıkıntısı, geçim derdi…bunlar beni üzer çünkü.

Bir erkeğin Arturo gibi hayalperest olması da canımı sıkar, ciddiye alamam. Gerçi kitaptaki Arturo 20 yaşında ve o yaşta zaten erkek sayılmaz, çocuk daha.

*

Aşk hikayesi olarak Hemingway’in “Silahlara Veda”sını seviyorum ben. Kararlı, sevdiğini söylemekten çekinmeyen, yetişkin insanların hikayesi.

*

Toza Sor'un filmi de var, ama izlemedim.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder