FELICE'YE MEKTUPLAR
(Briefe an Felice)
Franz Kafka
Çevirenler: Çağlar Tanyeri, Murat Sözen, Turgay Kurultay
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
1. Basım - Nisan 2016
706 sayfa
Kafka ve Felice Bauer arasındaki mektuplaşmalar 1912'de başlayıp 1917'ye kadar sürüyor.
İki kez nişanlanıyorlar. Sonra kesin ayrılık. Felice başkasıyla evleniyor.
Felice'nin Kafka'ya yazdığı mektuplar yok. Muhtemelen Kafka onları imha etmiş.
Aslında mektupları okumak biraz mahrem. Ayıp oluyor Kafka'ya karşı. Mektuplarını okumamızı istemezdi.
*
1912-1917 arası dedim ya mektuplaşmalar. 5 yıl. Mektup ilişkisi gibi bir şey. Kafka sürekli yazıyor ve zaman zaman Felice'nin kendisi gibi uzun ve detaylı yazmamasına bozuluyor.
Bazen de kızın yazdığı mektupları beğenmiyor.
"Öyle bir havada yazmışsın ki, halin bu idiyse sadece kart yazsaydın keşke bana." sf.450
Kızın mektuplarını beğenmediği gibi okumasını da beğenmiyor:
"Mektuplarımı sadece üstünkörü okuduğun sonucuna varıyorum."sf.455
Bence tahammül edilebilir gibi değil. Zannediyorum Felice de sonunda tahammül edemedi. Sürekli mektuplaşıp herhangi bir adım atamamak...
Çevirmenlerin girişteki yazısında belirttiği gibi "Felice Bauer'in bu ilişkide ne kadar yıpranmış olabileceğini düşünmeden, yer yer Kafka'ya kızmadan edemedik."
Kafka: "Canım, söylesene neden böyle mutsuz, hiç şüphesiz uzun vadede mutsuzluğu bulaşıcı olan bir oğlanı seviyorsun ki?" diye soruyor. sf.283.
Gerçekten Felice, neden?
"Bu mektuplar benle ilgili hayallerinin dağılmasına neden olmuyor mu ister istemez?" sf.302
Olmalı. Olmuş da nihayetinde. İyi bile dayanmış Felice.
Yazmayı hayattaki her şeyden daha çok seviyormuş Kafka.
"Benim hayat tarzım sadece yazmaya ayarlı." diyor zaten. sf.27
Bir gün Felice sürpriz yapıp gelecek diye aklı çıkmış Kafka'nın:
"Bir anlığına telgrafta şöyle yazdığını düşündüm: 'İstasyona koş. On beş dakika içinde orada olacağım.' İtiraf ediyorum, böyle bir telgraf feci korkuturdu beni." sf.310
Ne güzel işte o kadar sevdiğin kız geliyor. Ama beyimiz feci korkuyor onun çıkagelmesinden. Çünkü anca yazmak.
Sevgili olmalık bir adam değil. Mektupları okurken de sürekli Felice Allah aşkına bırak şunu, dedim. Çekilecek çile değil.
"En azından sezinliyor olmalısın, benim kesintisiz bir mektuplaşma talebimin esas nedeninin aşktan gelmediğini, tersine benim mutsuz ruh halimden geldiğini." sf.360
Şiştim, yemin ediyorum şiştim okurken.
Neyse ki akıllı kız Felice. Demiş ki (Ortak arkadaşları Max'e demiş. Max de Kafka'ya yetiştirmiş.)
"Bu nasıl oluyor bilmiyorum, bana çok fazla yazıyor, ama mektuplar anlamlı bir noktaya götürmüyor, konunun ne olduğunu anlamıyorum, biz birbirimize yakınlaşmış değiliz ve bunun olacağının da işareti yok, şimdilik." sf.383
Kız haklı.
*
"Doğa kendi yolunda ilerliyor, yapacak bir şey yok, ben seni daha yakından tanıdıkça seni daha fazla sevdim, sen beni daha yakından tanıdıkça sen bana karşı daha az tahammüllü oldun." sf.392 diyor Kafka.
Ya ne olacağıdı? Biraz da iğneyi kendisine batırsın, diyeceğim ama zaten yapıyor bunu. Gayet iyi tanıyor kendisini.
"Bana baktığında miden kalkmıyor mu hala?" sf.432
Ya off!
Evlenme teklif ediyor Felice'ye, sonra kabul etmesinden korkuyormuş gibi davranıyor:
"Evlenmekle, birisine bağlanmakla beni ben yapan o hiçliğin ortadan kalkmasıyla mahvolacağıma, hem de tek başıma değil karımla beraber mahvolacağıma, ve bunun da ne kadar çok seversem o kadar çabuk ve korkunç olacağına dair kesin kanaatim var." sf.434
Felice Allah'ının aşkına bırak bu adamı, hiçliğinde boğulsun, lütfen.
"Sahip olduğum en sevdiğim insanı kendime reva görmüyorum, bırakıyorum, varoluşumdan gelen genel bir insani isteksizlikle ona elimi uzatmakta tereddüt ediyorum." sf.436
Ağır konuşacağım ama.
Kafka bugün yaşasaydı kesinlikle sanal aşklara tutulur, bir adım atamazdı.
*
Mektuplaşmak da aslında şimdiki mesajlaşmanın daha yavaş şekli.
"Sizden bir mektup gelip gelmeyeceği ve ne zaman geleceği muamması..." derken mesaj beklemekle aynı his.
Sık sık posta kutusunu kontrol ediyor.
Bazen mektuplar yanlış adreslere gidiyor.
En kötüsü mektupları annelerinin okuması. Bu gençlerin bir özeli olmasın mı?
Mektuplaşmalar ve ilişki ilerledikçe aileler de dahil oluyor ve anneler de birbirlerine ve gençlere mektup yazıyorlar.
Annen bana şunu dedi, annene şunu dedim, babana da yazayım mı... diyorlar birbirlerine.
*
Kafka seviyor Felice'yi.
"Ağzım tamamen sana ait, başka hiç kimseyi öpmüyorum, ne annemi babamı, ne de kardeşlerimi." sf.186
"Eğer fotoğrafçının oralardan geçersen çektiği resimlerden hiçbirinin bunun kadar çok öpülmediğini söyle ona." sf.189
"Eğer birisi bir başkasını düşündüğünde ötekinin rahatını kaçırabilseydi, gecenin bir yarısında sıçrayarak uyanabilirdiniz." sf.32.
Kötü alışkanlığı da yok:
"Sigara içmiyorum, alkol kullanmıyorum, kahve yok, çay yok, çikolata yemediğimi de söylemeliyim." sf.43
Ama işte kendine güveni yok, üzgünüm ama ezik, Üstelik cinsel anlamda çekici de değil. (30 yaşında ama söylediğine göre 20'li yaşlarda gözüküyormuş ve 55 kiloymuş.)
Babası uzun boylu, güçlü kuvvetli bir adam. "Ailenin ahengi bir tek benim sayemde bozuluyor." diyor Kafka. sf.199
Arada birbirlerine fotoğraf gönderiyorlar. Bazı fotoğrafların geri gönderilmesini istiyorlar, ödünç alınmış olduğu ya da başka bir örneği olmadığı için. (Bu tıpkı sevgilisine müstehcen bir fotoğraf gönderip "baktıktan sonra sil aşkım" demek gibi değil mi?)
Kafka bu fotoğrafları çılgınlar gibi inceliyor. Toplu bir fotoğrafsa fotoğraftaki diğer herkese de dikkatle bakıyor.
Şunun üzerindeki kıyafet yakışmış, ona yakışmamış, yüzü biraz durgun, gözleri şöyle, burnu böyle...
"Birkaç kız bir araya geldi mi hemen grup resimleri çekilir ya, olmazsa olmaz bir şeydir bu." sf.114
Bu konuda bugün de değişen bir şey yok.
Bugünlerde yaşıyor olsaydı Instagram'da çılgına dönerdi herhalde Kafka. Benim takipçim olsa engellerdim. Böyle incelenmek çok rahatsız edici.
*
Mutsuzluk, huzursuzluk hayat biçimi olmuş onun, nefes alma kaynağı adeta.
"Söz konusu ben olduğumda nereye gittiğim hiç fark etmiyor, nerede olursa olsun kendimi rahat hissetmeyeceğim nasıl olsa." sf.299
"Benim esas korkum o ki -bundan daha kötüsü söylenemez ve işitilemez- sen hiçbir zaman benim olamayacaksın." sf.349
Bu korkusunda haklı çıkıyor. Baba olamama, evlenememe gibi korkularında da.
*
Kafka vejetaryen. Et yememeye dair kararı hayvan sevgisi ya da canlıların yaşam hakkı gibi bir şeyden kaynaklanmıyor. Yemek yemekle pek arası yok, ondan. Bundan Felice'ye bahsediyor. Ama Felice'den umduğu gibi bir tepki alamıyor:
"Gelecekteki vejetaryen mutfağımız hakkında bir şey söylemiyorsun. Bense sevinç çığlıkları atarsın demiştim." sf.448
İroni olarak mı söylüyor acaba "sevinç çığlıkları" derken? Yani bunun nesi öyle coşkuyla karşılanabilecek bir şey ki?
*
Buraya kadar son derece sıkıcı ilerleyen mektup okumaları şu dipnotla hareketleniyor.
Bizim mektup yazmaktan başka yakınlaşma şekli bilmeyen Kafka'nın evlilik dışı bir çocuğu varmış desem:
Peki başkasına aşık olmuş desem:
"Sanatoryumda bir kıza aşık oldum, bir çocuk, 18 yaşlarında, İsviçreli fakat İtalya'da, Cenova yakınlarında yaşıyor, yani soy olarak olabildiğince yabancı, tamamıyla toy, fakat halleri bir hoş, hastalıklı haline rağmen çok kıymetli ve deyim yerindeyse derin mi derin." sf.493
Bunu da anlatıyor Felice'ye.
Felice son derece akıllı davranarak ayrılmış Kafka'dan.
Her ne kadar geride bu mektupları bırakarak Kafka'yı daha yakından tanımamızı sağlamış olsa da açıkçası Felice'nin 5 yılının ziyan olduğunu düşünüyorum.
yazıyı okurken bile üzerime depresif bir hava çöktü. kitabı okusam hele ki bu yağmurlu havada okusam ne hissederdim kestiremiyorum. Ayrıntılı paylaşıma teşekkürler.. :)
YanıtlaSilDepresiflikle birlikte insanın Kafka'yı sırtından itekleyip "adım at artık, bir şey yap" diyesi geliyor.
SilKitap yorumların öylesine içten, samimi ki sanki karşılıklı konuşur gibi.. Emeğine sağlık.
YanıtlaSilKafka'nın hemen hemen tüm eserlerini okudum. Sıkıcı, içe kapanık, kendi dünyasında biri. Belki de bu yüzden böyle büyük yapıtlar verebilmiş bir yazar, kim bilir.
Blog yazılarını merakla bekliyorum. ..
Çok teşekkür ederim, ne güzel sözler.
Sil*
Ben de Kafka'nın tüm eserlerini okumak üzere yola çıktım. Ama yalnızca Dönüşüm, Dava ve mektupları okunabilir buldum. Diğerlerini anlamadım, ve anlamadığım için de sıkıldım.