19 Mayıs 2013 Pazar

YALNIZLIK KEDERİ




YALNIZLIK KEDERİ

bir müzisyenin notları

Yazarı: Fazıl Say

Yayınevi: Doğan Kitap

Basım Yılı: 1. Baskı-Temmuz 2009, 8.Baskı-Ocak 2013

Sayfa Sayısı: 188


Fazıl Say'ın en büyük şanssızlığı Türkiye'de doğmak. Sanata, sanatçıya yeterince değer verilmeyen, başarılı insanların sevilmediği, konuşanlara tahammül edilemeyen bir ülkede doğmuş olmak. 

Bazı insanlar Türkiye için bir numara büyük. Fazıl Say da onlardan. Fazla bize. Bu fazlalığını da buram buram hissettiriyoruz kendisine. 

Adam bir kere Türkiye'de bilinmeyen bir alanda uzman. Klasik müzik ve piyano.

Kendisi de bunun bilincinde. İnsanların klasik müziğe olan yabancılığını ortadan kaldırmak için elinden geleni yapmış. Günde 3-4 konser vermiş ve herhangi bir maddi çıkar düşünmemiş. Bedavadan yapmış bunları. İl İl, okul okul dolaşmış. İnsanlara anlatmış. Bu yabancılığı kırmak istemiş. Müziğinin anlaşılması, bundan zevk alınması için yırtınmış adeta. 

İnsnaların bu müziğe yabancı ve soğuk olmasının sebebini de sorgulamış. Körü körüne "Bu halk cahil, beni anlamıyorlar" dememiş. Düşünmüş neden böyle diye;

"Ülkemizde gecekonduda yaşayan insanları düşünüyorum. İzlediği televizyonda sanatla ilgili hemen hemen hiçbir şey yok. Müzik marketine gittiğinde de klasik müziğe öyle hemen ulaşılamıyor. Sadece birkaç mağazada klasik müzik kaydı satılıyor. Ayağına gelen birşey değil yani. Okullarda, üniversitede yok! E, böyle olunca, bu insanın tanışma şansı da olmuyor bu müzkle. Öğrenmemişliğinin sebebi ona gösterilmemiş ki... Bilmiyor.

" Ben hiçbir zaman aşağılayıcı olmadım. Aksine götürücü, tanıştırıcı olmaya çalıştım. Zaman zaman tanıştırıcı olmak bile yaralayabiliyor insanı. Bu sefer de, 'Sen bize öğretiyor musun?'a dönüşebiliyor iş. Cevabı aslında şu: 'Evet, öğretiyorum. Tanıştırmak, öğretmek zorundayım çünkü." ( sf 47 )


Görüldüğü gibi sadece "sanatımı yaparım, işime bakarım" diyen bir insan değil. İstese yeteneğinin, sanatının daha iyi anlaşılacağı bir ülkeye de gidebilir. Ama o burada kalmayı, burada bir yaraya parmak basmayı, burada bir derde derman olmayı arzuluyor. Bunun için çabalıyor. Zor olanı seçiyor. Kendisini sorumlu hissediyor. Sadece kendisini kurtarmanın peşinde değil. Bir sanatçı olarak yaşadığı topluma karşı duyarlılık gösteriyor, kendisini bu topluma karşı sorumlu hissediyor, birşeyler yapmaya çabalıyor, bir kişi bile sanatını, müziğini anlasa kar sayıyor, uğraşıyor, düşünüyor, daha fazla ne yapabilirim diye kafa patlatıyor....Karşılığı?

Üzülüyorum ya, yemin ediyorum üzülüyorum bu memleketteki yetenekleri har vurup harman savurmamıza. Bu kadar kolay insan harcama lüksünü ne ara edindik?

1 yorum: