PUSU
Devletin yeni sahipleri
Yazarı: Ahmet Şık
Yayınevi: Postacı
Yayınevi
Basım Yılı: 1. Basım
Temmuz 2012
Sayfa Sayısı: 358
Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan Ahmet Şık, tutuklanma
gerekçelerini, tutuklukta geçirdiği süreci anlatıyor. Ve bunların saçmalığını.
Ahmet Şık bu durumu şu satırlarla anlatıyor:
“İlk zamanlar polis ve savcılık kaynaklı sızdırma belgelerin yer
bulduğu medya aracılığıyla estirilen havanın etkisiyle, ben de dahil olmak
üzere azımsanmayacak bir kitle bir kez daha Türkiye’nin derin devletiyle
hesaplaşma için yeni bir fırsat yakaladığını düşünmüştü. Önceki fırsat herkesin
bildiği gibi Susurluk soruşturmalarıydı. Ancak kısa zamanda üzeri
örtülüvermişti. Daha sonra Şemdinli bombaları sırasında ele geçirilen fırsatın
heba edilmesi ise Susurluk’tan daha hızlı olmuştu. İnandırılmak istendiğimiz
Ergenekon’un bir derin devlet soruşturması olduğu yalanı ise zaman içerisinde soruşturmanın
gelip dayandığı yerde anlaşıldı. Soruşturma malum cemaatin muhaliflerine
yönelik bir sindirme, öç alma harekatına dönüştü ve derin devletle hesaplaşma
amacının olmadığı ortaya çıktı. Zaten tam da bu nedenlerle Ergenekon
soruşturmaları Susurluk sürecinde olduğu gibi bir toplumsal destekten yoksun
kaldı.” Sf 220
“Ergenekon operasyonunun ilk
başladığı zamanlarda yıllarca dokunulamayan ve dokunulmaz zannedilen kişi ve
kurumlara yönelik cesaretle yürütülen operasyonlarda, vicdanlarda mahkum edilmiş
isimler gözaltına alınıp tutuklandı. Hal böyle olunca askerin siyasette
gölgesinin olmasını istemeyen, bu satırların yazarının da aralarında bulunduğu
devrimci, demokrat kamuoyu Ergenekon soruşturma sürecine destek çıkmıştı.”sf
220
“Türkiye’de derin devlet
dendiğinde akla gelebilecek olanları bir çırpıda sayarsak şunlarla
karşılaşıyoruz:
-1950’lerden başlayarak 6-7 Eylül
olayları da dahil olmak üzere Türkiye’de yaşanan dini ve etnik azınlık
mensuplarına yönelik saldırı ve provokasyonlar.
-Özellikle 12 Eylül 1980
darbesinin yapı taşlarını oluşturan kitle katliamları faillerinin devletin
aktörleri olduğuna hemen herkesin inandığı suikastlar.
-Tek taraflı ateşkeslerle kesintiye uğramış olsa
da Kürt sorunundan kaynaklı olarak 1980’lerin ortalarından bu yana PKK ile
süren savaş.
-Bu savaşın kirindeki en önemli
paya sahip olan JİTEM’in illegal faaliyetleri
-Yine JİTEM’e bağlı olarak Kürt
illerinde çeşitli kıyımlara imza attığı Ergenekon soruşturmaları vesilesiyle
kanıtlanan ancak faaliyetleri bu soruşturmanın kapsamına alınmayan Türkiyeli
Kürtler arasından Hizbulkontra olarak bilinen Hizbullah örgütünün faaliyetleri
-Köy yakma, boşaltma ve zorunlu
göç uygulamaları.
-Bombalı saldırılar
-1990’larda Türkiye devletinin
sistematik bir mücadele yöntemi olarak kullandığı ve insan hakları örgütlerinin
raporlarına göre kurbanlarının sayısı 2 binin üzerinde olan gözaltında
kayıplar.
-Hemen her biri cezasız bırakılan
işkence vakaları ve yargısız infazlar.
Ergenekon yargılamalarında bu
anılan karanlık süreç soruşturma konusu edildi ya da ediliyor mu sorusuna
vereceğimiz yanıt ise tek kelimeyle hayır.” Sf 229
“İstanbul 13. Ağır Ceza
Mahkemesi, 27 Nisan 2012’de yapılan birinci Ergenekon davasının 225’inci
duruşmasında :
Danıştay saldırısı ve Cumhuriyet
gazetesine el bombası ile molotofkokteyli atılması,
Danıştay saldırısında kullanılan
glock marka silahın Alparslan Arslan’a satılması,
Savcı Zekeriya Öz’ün tehdit
edilmesi,
İrtice ile Mücadele Eylem Planı,
İlker Başbuğ’un da sanığı olduğu
İnternet Andıcı davası,
Kendi aralarında birleştirilen
Poyarzköy ve Kafes davaları,
Amirallere suikast,
ÇYDD ve ÇEV’e açılan dava,
İlhan Cihaner’in de sanığı olduğu
Erzincan davası…gibi 16 Ergenekon davasının tek bir davada birleştirilmesine
karar verdi. Böylece zaten sorunlu olan süreç tam bir kaos ve çözümsüzlük içine
hapsedilmiş oldu. ”sf 217
“AKP’nin demokratik yöntemlerle
veya seçimlerle at edilemeyeceğini düşünen malum çevrelerin hatırı sayılır bir
destekçi kitlesinin gücünü de arkasına alarak, şimdilerde ortaya saçılan darbe
planlarıyla AKP’yi devirmek istediği de olgusal bir gerçek. Ergenekon
soruşturmalar zinciri, işte tam da bu nedenle başladı. Elbette ki darbe
girişimleri soruşturulacaktı. Ancak gelinen noktaya bakıldığında bu soruşturma
sürecinin seyri ve hedefinin çok değiştiği söylenebilir. Ergenekon
soruşturmaları süreci AKP’ye ve polis ile yargıda örgütlenmiş gizli ortağı
konumundaki malum cemaate muhalif olan herkesi sindirmeye, korkutmaya, bu
yetmediğinde ise Ergenekoncu, KCK’ci vs…gibi yaftalarla cezaevine göndermenin
bir aracı haline dönüşmüştür. “sf 265
“Yani kimse derin devletten
vazgeçmemişti. Sadece sahipleri el değiştiriyordu böylece. Başka bir deyişle
adına derin devlet dediğimiz güce kimin sahip olacağı kavgasıydı yaşananlar.”
Sf 220
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder