27 Şubat 2022 Pazar

KÜÇÜK PRENS

 


KÜÇÜK PRENS

(Le Petit Prince)

Antoine de Saint-Exupery

1943

Fransızca aslından Türkçeleştiren: Sumru Ağıryürüyen

Mavibulut Yayıncılık

24.Basım- Ekim 2012

95 sayfa


Daha önce de okumuştum. Bkz: Küçük Prens

Kardeşimin kitaplığında gördüm, yine okudum. Çok sevdiğimden değil, unuttuğumdan. Daha önceki okumalarımda etkilendiğimi hatırlamıyorum ama bu kez etkilendim. Aslında bayağı etkileyiciymiş. Verdiği mesaj güzelmiş. Başka bir deyişle, benim anladığım mesajı güzelmiş. Yoksa yazarın ne kastettiğini bilemem elbet.

*

Kaza yapıp çöle düşen bir pilot kendi çocukluğunu ve sonra tanıştığı Küçük Prens'i anlatıyor.

Pilot adam küçükken ressam olmak istermiş, ama çizdiği resimleri kimse anlamazmış. Örneğin, fil yutan boa yılanı çizimini herkes şapka sanmış. Zaten büyükler resim yapmaya önem vermezmiş. Büyükler, resim yerine matematik ile coğrafya ile dilbilgisi ile ilgilen dedikleri için resimden vazgeçmiş. 

Burada ressam olmak isterken vazgeçirilen bir başka isim geliyor aklıma: Hitler. Neyse ki hikayemizdeki adam kötü yola sapmıyor. Pilot oluyor. 

Bir gün çölde kaza yapıyor. Karşısına küçük bir çocuk çıkıyor, Küçük Prens. 

Küçük Prens, adamdan bir koyun resmi çizmesini istiyor. Adam kutu çizip koyun bu kutunun içinde, diyor. Küçük Prens kabul ediyor. Zaten Küçük Prens, fil yutmuş boa yılanı resmini de şapka sanmayıp anladı. 

O zaman Küçük Prens, adamın içindeki çocuk olabilir mi? Onu anlıyor, sevdiği şeyi yapmasına teşvik ediyor...

*

Küçük Prens nereden geldiğini anlatmaya başlıyor. 

Asteroid B612 adlı küçük bir gezegenden gelmiş. Bu gezegeni bir Türk gökbilimci bulmuş. Ama onu giyiminden ötürü kimse ciddiye almamış. “Dediği dedik bir Türk lider, karşı çıkanları ölüm cezasıyla tehdit ederek, halkının Avrupalılar gibi giyinmesini şart koşunca" bu gökbilimciyi dünya artık ciddiye almış. Ohhh! Fena mı olmuş? İyi ki öyle yapmış o Türk lider.

*

Neden koyun istemiş Küçük Prens? Çünkü gezegenini baobap ağaçlarının sarma tehlikesi varmış. Boabaplar hemen sökülmeli, yoksa tüm gezegeni kaplarlarmış. Bir koyunu olursa koyun, baobap ağaçlarını büyümeden yer, gezegen de kurtulurmuş. 

Küçük Prens her sabah gezegenini temizlermiş. Bu temizlik niye? Kendisi için. Bir disiplin meselesi. Düzen tertip önemli.

*

Pilot adam uçağını tamir etmek için uğraşırken Küçük Prens çiçeklerin neden dikenleri var, dikenler ne işe yarar... diye sorup duruyor. Çünkü koyunun biricik çiçeğini yemesinden korkuyor. 

Adam ciddi işlerle uğraşıyorum, diyerek başından savıyor çocuğu. Bir zamanlar kendisi çocukken büyüklerin de ona yaptığı gibi. 

*

Gezegenindeki çiçekten bahsediyor Küçük Prens. Nazenin, özel bir gül. Gülün istekleri bitmiyor, çok konuşuyor, kibirli. Ama Küçük Prens'i seviyor, Küçük Prens de onu. Küçük Prens gezegenini terk ettiğinde gülü de terk ediyor. Tatlı tatlı vedalaşıyorlar. 

Bu gülün sevgiliyi temsil ettiğini düşünüyorum. Kitabın ilerleyen kısımlarında özel olmak ve değer bilmek mesajları verildiğinde bu gül akla geliyor.  

*

Küçük Prens gezegenleri gezmeye başlıyor. 

Gittiği birinci gezegende bir kral görüyor. Gezegende tek başına yaşayan bu kral kime hükmediyor? Kimseye. Ama o yine de hükmetmekten, zaten olacak şeyleri emretmekten vazgeçmiyor. Buna da "mantıklı emir" diyor. Yani düpedüz kendini kandırıyor. 

İkinci gezegende kendini beğenmiş bir adam var. Sürekli alkış, övgü istiyor.

Üçüncü gezegende bir ayyaş görüyor. Utandığını unutmak için içiyormuş. Utandığı şey de içmek.

Dördüncü gezegende bir iş adamı ile tanışıyor. Adam yıldızları sayıyor, onların sahibi olduğunu düşünüyor. Yıldızlara sahip olmak ne işe yarıyor? Küçük Prens anlamıyor.  Küçük Prens gezegeninde çiçeğini suluyor, gezegenini temizliyor, bir işe yarıyor. Ama yıldızlara sahip olmak ne işe yarıyor? Hiçbir işe.

Beşinci gezegende bir fenerci var. Akşam olunca feneri yakıyor, gündüz kapatıyor. Ama gezegen çok hızlı dönüyor ve çok çabuk akşam ve sabah oluyor. Fenerci bundan yakınıyor, fakat işine devam ediyor. Küçük Prens’in faydalı bulduğu tek kişi bu.

Altıncı gezegende bir coğrafyacı var. Küçük Prens onun dağları, tepeleri,okyanusları bildiğini sanıyor ama coğrafyacı bunları sadece kağıt üzerinde biliyor. Kaşifler keşif yapar, coğrafyacı da kaşiflerin anlattıklarını sorgular, kanıt ister ve masasından hiç kalkmadan yazarmış. Dağlar, okyanuslar gibi kalıcı şeyleri kitaba yazarken örneğin çiçekler gibi geçici olan şeyleri kitaba yazmazmış. Küçük Prens böylece çiçeğinin geçici olduğunu, yakında yok olacağını öğreniyor. Üzülüyor. 

Her gezegenden büyüklerin ne kadar tuhaf olduğu sonucuyla ayrılıyor Küçük Prens.

Yedinci gezegen olarak, coğrafyacının önerisiyle, dünyaya gidiyor. 

Dünyada önce bir yılan görüyor. Yılan kendisini kudretli biriymiş gibi tanıtıyor. Bir kraldan daha güçlü olduğunu iddia ediyor. İnsanların nerede olduğunu soruyor Küçük Prens ona. Çöl olduğu için çok insan olmaz, diyor yılan.

Sonra bir çiçek görüyor. Ona soruyor insanlar nerede, diye. Çiçek en son yıllar önce bir kervan geçerken insanları görmüş. İnsanların kökleri olmadığı için üzülüyormuş insanlara.

Dağa çıkıyor sonra Küçük Prens. Kendi gezegeninde sadece üç tane küçük volkan var. Dağda haykırıyor merhaba diye. Aynı şekilde karşılık alıyor. Kimsiniz kimsiniz, hep kendi söylediğinin aynısı. Küçük Prens, bu insanlar da ne söylense tekrar ediyor, diye düşünüyor.

Gül bahçesi görüyor sonra. Kendi gezegenindeki gülden binlercesi bir arada.  Küçük Prens şaşırıyor, çünkü gezegenindeki gülün evrende türünün tek örneği olduğunu sanıyordu. Gül öyle söylemişti ona. Kaldırıldığını hissediyor Küçük Prens.

Tilki görüyor sonra. Tilki, Prens ile dost olmak istiyor. Bunun için de evcilleşmesi gerektiğini söylüyor. “Bir şeyi evcilleştirdin mi, sorumluluğu sana ait olur.” diyor tilki. Küçük Prens eğer tilkiyi evcilleştirirse aralarında bir bağ olacak. Artık o tilki,  Küçük Prens için evrendeki diğer tilkilerden farklı olacak. 

Küçük Prens anlıyor ki gezegenindeki gül de başka pek çok gül olmasına rağmen, diğer güllerden farklı. Çünkü onunla arasında diğer güllerle olmayan bir bağ var. 

Tilki çok hikmet dolu konuşuyor:

“Dil bütün yanlış anlaşılmaların kaynağıdır.” Sf.69

“Gözler asıl görülmesi gerekeni göremez.” Sf.74

Küçük Prens de boş değil. Pilot, uçağını tamir etmekle uğraşıp Küçük Prens'i dinlemezken Küçük Prens ona diyor ki:

“Senin gezegenindeki insanlar tek bir bahçeye beş bin gül dikiyorlar… Ama yine de aradıklarını bulamıyorlar. Halbuki aradıkları tek bir gülde ya da bir yudum suda olabilir. Ama gözler gerçeği göremez ki. Yüreğiyle aramalı insan.”Sf.80

Gezisine devam ediyor Küçük Prens. Bir demiryolu makasçısı görüyor. İnsanların nereden nereye gittiğini soruyor. Bilmiyor kimse. Ne bu acele, o da bilinmiyor.

Susuzluk giderici haplar satan bir satıcı ile karşılaşıyor. Bu haplar sayesinde zamandan kazanıyormuş insanlar. Ama o zamanla ne yapıyorlar? Ne istersen, diye cevaplıyor satıcı. Küçük Prens, böyle bir zamanı olsa “Bir çeşmeye doğru keyifli bir yürüyüş tuttururdum.” Sf.76 diyor. Susuzluk giderici haplar satın alıp kazandığın zamanla susuzluk giderici bir çeşmeye doğru keyifle yürümek. Tatlış.

*

Küçük Prens yılandan kendisini ısırmasını rica ediyor. Çünkü artık gezegenine dönmek istiyor ve bedenini yanında götüremezmiş. 

Pilotla vedalaşıyorlar.

Pilot da uçağını tamir edip oradan ayrılıyor. Artık her gökyüzüne bakıp yıldız gördüğünde Küçük Prens'i hatırlayıp güleceğini söylüyor.

*

Kitabın sonunda yazar, "Yolunuz Afrika’ya çöle düşerse ve altın saçlı bir çocuk size doğru gelirse bana geri döndüğünü yazın" diyor.

Yani bence diyor ki; bir gün kendinizle baş başa kalıp hesaplaşmaya girişirseniz ve içinizdeki çocuğa ulaşırsanız, bana yalnız olmadığımı söyleyin. 

Küçük Prens'e umudu ve saflığı yüklemiş sanırım yazar. Kitabın yazıldığı 1945 yılını da göz önünde bulundurursak, İkinci Dünya Savaşı zamanı, milyonlarca insan savaşta ölüyor, yazar da bir pilot olarak askerlik yapıyor, belki kendisi de öldürüyor... Ölümün böylesine etrafta kol gezdiği bir ortamda tutunacak bir dal gibi olmuş olabilir Küçük Prens. Ondaki masumluğa ve temizliğe sarılmış olabilir. Onun nezdinde dünyada ilgilenecek başka şeyler de olabileceğini hissetmek ve hissettirmek istemiş olabilir. 

*

Bu kitabın neden yerlere göklere sığdırılamadığını anlamazdım. Ama şimdi anlıyor gibiyim. 

Tüm içeriğin metafor dolu olduğunu sanıyorum. Artık her okuyucu kendisine göre yorar. 


2 yorum:

  1. bu kitabın bence de bu tür bir etkisi var, bir öne okumsı ile sonradan okunandan alınan haz farklı, çıkarılan anlam da... sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, birkaç yıl sonra bir daha okuyacağım, bakalım o zaman ne hissedeceğim? :)

      Sil