22 Mart 2022 Salı

ÖLMÜŞ BİR KADININ EVRAK-I METRUKESİ


 

ÖLMÜŞ BİR KADININ EVRAK-I METRUKESİ

Ölmüş Bir Kadının Günlüğü

Güzide Sabri

1942

Türkiye İş Bankası Yayınları

1.Basım-Eylül 2021

123 sayfa

 

Bir yasak aşk hikayesi.

Aslında bence yasak değil de insan üzülmeye yer arayınca dram üstüne dram yaratıyor.

*

Kitabın adında yer alan ölmüş bir kadın; Fikret.

Fikret, ölmeden önce günlüğünü teyzesinin kızı Suat’a vermiş. Geride bıraktığı küçük kızı Nedret’e versin, Nedret büyüyünce okusun diye.

Nedret büyüyene kadar biz okuyalım bakalım günlüğü.

*

Fikret küçükken annesi ölmüş. Babası sevecen ve ilgiliymiş. Ama babası yeniden evlenmek isteyince Fikret hastalanmış. Kendisini muayene için gelen doktora aşık olmuş.

Eski zamanda genç kızların gördükleri ilk erkeğe aşık olmalarını anlıyorum. Başka erkek mi görüyorlar?

Bir de aşk acısı çekiyorlar. Çünkü başka meşgale yok. Bir de genç daha. Gençken aşk acısı çekilebilir.

*

Sorun şu ki; Doktor Nejat evli ve çocukluymuş.

Amaaaaaan. Boşanır, olur biter.

Ama yoooook, olur mu? Aman sakın hayatı kolaylaştırmayalım. Hayatı nasıl daha zor, daha üzücü hale getiririz, bunları düşünelim.

*

Nejat, Fikret’e evlenme teklif ediyor. Fikret kabul etmiyor. Çünkü o zaman Nejat’ın karısı ve çocukları çok üzülürmüş. 

Al, böyle çok mutlu oldular sanki.

Nejat hıyarı da, Fikret evlenme teklifini kabul etmeyince mevcut evlilik yaşamına geri dönüyor. Ulan! Sen o evliliği niye sürdürüyorsun Nejat, bana bir açıklasana! Karısını sevmiyor, karısını kendisine layık da bulmuyor. Nejat kültürlü, ince zevkleri olan bir adam. Karısı bu açıdan ona hitap etmiyor. Fikret ona evet deseydi evliliğini bitirecekti muhtemelen. Ama evet demediği için evliliğini sürdürüyor. Çünkü boşu boşuna niye bitirsin? Böyle salak bir düşünce içinde. Eğer Fikret evlenme teklifini kabul etseydi karısından boşanırdı. Herhalde boşanırdı, ondan da çok emin değilim aslında. Eser miktarda hıyar elektriği aldım çünkü kendisinden. Arkadaşlar! Dostlar! Romalılar! Evliliğiniz başkalarının kararlarına bağlıysa o evlilik sizce de sorunlu değil midir?

*

Fikret, kendi mutluluğunu başkalarının mutluluğunun gerisinde tutan, böylece kendince yüce gönüllülük yaptığını sanan ama aslında ne kendisini ne de başkalarını mutlu edebilen bir genç kız. Nejat’ın karısı ile çocuklarını düşünüp hayır yanıtı verdi. Tamam. Bir karardır, saygı duyarım. Ama bu kararı ile baş edemedi. Aklında ve gönlünde Nejat varken gitti başkasıyla evlendi.

Babası ve üvey annesi Fikret’i evlendirmeye karar verince Fikret karşı koymuyor. Yaşlı ve zengin bir adamla evleniyor. Bir köye yerleşiyorlar, çiftlik evinde yaşamaya başlıyor Fikret. Nejat’tan uzaklaşmanın iyi geleceğini düşünüyor. Ama iyi gelmiyor. Histerik bir şeye dönüşüyor. Hep üzgün, hep hasta. Kocası Sait anlayışlı, sevecen bir adam.

Sait, Fikret’i üzgün gördükçe “Rahatsız mısınız meleğim?” diye soruyor. Fikret de “Yorgunluk efendim” diye cevap veriyor. Ve bu konuşmadan çok rahatsız oluyor.

“Aramızda şu konuşma cereyan ettiği müddetçe o kadar sıkıldım ki tarif edemem. Demek her gün kendisine teminat vereceğim, bütün elemlerimi riyakar bir tebessümle gizleyeceğim. Yarabbi, bu ne müşkül bir vazifeydi!” Sf.25

Bu kısmı anlıyorum. Ben de hesap vermeyi, açıklama yapmayı sevmiyorum. Sevgililikte en sevmediğim şey bu hesap verme olayı.

Sait, elli beş yaşında. Yirmi yaşındaki bir kızla evlenmiş. Karısının gençliğinin, güzelliğinin farkında. Onu bir nimet olarak görüyor. Fikret de kocasına hürmet gösteriyor ama yani, bokum gibi evlilik. Bu bokum evlilikten bir de çocuk yapıyorlar. Aman sakın çocuk yapmayı da ihmal etmeyin. Kendi mutsuz, sefil yaşamlarınıza bir de çocuk getirip onu da mutsuz ve sefil yaşamınıza ortak edin.

*

Bir gün Sait’in yeğeni Mediha’dan bir mektup geliyor. Mediha, dayısının evliliğini tebrik ediyor ve kendi ailesinden malumat veriyor. Kocası Nejat hastaymış. Birkaç ay İsviçre’de kalacakmış. Çocukları Nihat ile Nihal ellerinden öpermiş.

Neeee?! Bu Nejat, o Nejat mı? Zuahhahaa

Fikret şok! Bunu bilmiyordu. 

Bir mektup daha geliyor. Nejat bir görev için oraya geliyormuş. Civarda bir maden suyu çıkmış, onu tahlil edecekmiş.

*

Fikret Nejat’tan uzak durmaya çalışıyor. Onunla daha önce tanışmış olduğunu da gizliyor.

Nejat ise Fikret’e yakınlaşmaya çalışıyor. Fikret’ten yüz bulamadığı için de mevcut evliliğine devam ediyor. Ama karısına uzak davranıyor. Aferin! Çözüm bu çünkü değil mi? Offff kafasızlar yaa!

Nejat da aşkından hasta oluyor. Ateşler içinde sayıklıyor. Sık sık Fikret’in adını sayıklayınca karısı anlıyor. Gidip dayısına yani Fikret’in kocasına söylüyor. Böylece Fikret ile kocasının arası açılıyor.

Fikret kendisini savunmuyor. Hem takati yok, hem de utanıyor.

Kocası bir gün attan düşüp ölüyor. 

Fikret de uzun yaşamıyor. Öleceğini biliyor.

Kuzeni Suat’ın yanına gidiyor, kızını ona emanet ediyor.

Ölüm döşeğindeyken Suat ona Nejat’ı getiriyor. Fikret, Nejat’ın yanında ölüyor.

*

Suat uzaklaşmak için yanında Fikret'in kızı Nedret ile Mısır’a gidiyor. Gemide hasta bir adam dikkatini çekiyor. Yanındaki oğlan çocuğuna soruyor, babanız hasta mı diye. O adam kimmiş? Nejat! Konuşmuyormuş, kimseyi tanımıyormuş, aklı gitmiş.

*

Ne drama!

“Meğer hayatın ölüm kadar acı anları oluyormuş da insan yine tahammül ediyormuş.” Sf.12

“Her tarafım siyah bir duman, kesif bir karanlık içinde kalmıştı.” Sf.17

Aman ya Rabbi!

Ama bu tür dramalar beni üzmekten çok sinirden yoruyor. Çünkü bu kadar zorlaştırmaya, üzülmeye gerek yok.

Evlilik yürümüyorsa boşanırsın, bitti gitti! Boşanmayı çok gözünde büyütüyor insanlar. Evlenmeyi de gözlerinde çok büyüttükleri için herhalde.

*

Bu hikayede kimseye üzülmedim. Herkes salaklığının bedelini ödedi. Sözde iyi yüreklilik, düşüncelilik adına hıyarlık ettiler. Önce kendi mutluluğun, kendi duygularındır önemli olan. Sen mutluysan başkalarını mutlu edebilirsin.

Kimseye üzülmedim dedim ama, bir parantez, Nedret’e üzüldüm. Hem annesiz hem babasız kaldı yavrucak. Sadece çocuklara üzülürüm. Salt dünyaya getirildikleri için bile üzülüyorum onlar adına.

Bu hikayenin devam kitabı varmış: “Nedret”

Muhtemelen Nedret, annesi Fikret’in günlüğünü okuyacak. Annesi hakkında ne düşünecek acaba?

*

Son bir şey; kitapta şu tabirler vardı, çok tatlı geldi bana: Beydayı, beybaba, hanımyenge. 

 

 

4 yorum:

  1. Tam yeşilçam filmi gibi. Hatta gören tvde denk geldim bir filme, bunu benziyordu konusu. :) Tam sinir ettirmelik, mesela ben de Vadideki Zambak'ı okurken hiç kimseye üzülememiştim. Yazıyı ilgiyle okudum ama. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gören değil geçen olacaktı. :)

      Sil
    2. Evet, eski Türk filmleri gibi gerçekten :) Teşekkürler.

      Sil
    3. Sonradan baktım, gerçekten filmi varmış. Ölmüş Bir Kadının Mektupları adı, Hülya Koçyiğit oynuyor. :)

      Sil