KÖR BAYKUŞ
(Buf-i Kur)
Sadık Hidayet
1936
Farsça aslından çeviren: Behçet Necatigil
YKY Yapı Kredi Yayınları - 12.Baskı
95 sayfa
Bu kitabı yıllar önce okumuştum. Bkz: Kör Baykuş
Unutmuşum ne anlattığını. Kardeşimin kitaplığında görünce bir daha okumak istedim.
İlk okuduğumda beğenmişim, ancak bu defa ı-ıh. Daralganlık yarattı. Ölüm, karanlık, gam, keder... Hiç sevmiyorum. O zamanlar seviyor muydum acaba?
*
Hep aynı resmi yaptığını fark eden bir adamla başlıyor hikaye. Resimde ihtiyar bir adam servi ağacının altında oturuyor, bir kadın ona çiçek uzatıyor.
Bir gün bu adamın amcası geliyor. Amcasına şarap ikram edecekken şarabı aldığı duvarın ardında resimlerinde çizdiği manzarayı görüyor. Döndüğünde amcası gitmiş.
Adam, evin etrafına bakınıyor, o manzarayı bir daha göremiyor.
Bir gün resimdeki kadın evine geliyor. Ölmüş ama kadın. Adam, kadına bakarak kadının resmini yapıyor. Sonra da ölü kadını parçalara ayırıp bavula koyuyor.
Bavul ağır olduğu için dışarıda servi ağacının altında oturan bir ihtiyardan yardım istiyor. İhtiyar onu mezarlığa götürüyor. Mezarlıktan bir de tarihi testi buluyor.
Dönüş yolunda da ihtiyara denk geliyor. İhtiyar, testiyi adama veriyor.
Testinin üstünde adamın, başta anlattığım, hep yaptığı resim var.
Geçmişini anlatıyor sonra adam. Annesi Hintli bir dansçıymış. Babası ona aşık olmuş. Babasının ikizi varmış. İkiz de bu kadına aşık olmuş. Kadını kandırmış, kadın aşık olduğu adam zannederek ikizi ile birlikte olmuş. Gerçeği öğrenen kadın, ikizleri bir odaya koymuş, odaya kobra yılanı salmış. Kobra yılanı ikizlerden birini öldürecek, sağ kalanla kadın evlenecek. Sağ kalanla kadın evlenmiş ama sağ çıkan kardeş, yaşadığı bu deneyimden çok etkilenmiş ve hafızasını yitirmiş. Çocuğu olduğunu bile hatırlamamış. O yüzden adamımız, sağ kalanın babası mı amcası mı olduğunu hiç bilememiş.
Adamı halası büyütmüş. Halası ölünce halasının kızı zorla adamla birlikte olmuş. Adam, halasının cenazesinin önünde kendi halinde dururken halasının kızı gelip adama cinsel saldırı.
Böylece adam kızla evlenmek zorunda kalmış. Aslında kız başkalarıyla birlikteymiş. Bunu örtbas etmek için kuzeniyle evlenmiş. Bir daha da hiç adamla birlikte olmamış. Bu yüzden "kahpe" diye bahsediyor adam bu kadından hep.
Kadın hamile. Başkasından. Çocuk düşüyor ama sonra.
Adam hasta oluyor, ihtiyarlıyor, deliriyor. Sebep? Kadın onunla birlikte olmuyor diye.
Aklıma "Öyle Bir Geçer Zaman ki" dizisinden şu sahne geliyor: "Aylin Uzak Durunca, Murat Kriz Geçirdi - Öyle Bir Geçer Zaman Ki 29. Bölüm"
Kendisini baykuşa benzetiyor adam. “Şayet baykuş da hasta olsa benim düşündüğüm şeyleri düşünür.” Sf.82 Evet, baykuş, gamlı baykuş.
Kendisini öldürmeyi düşünüyor adam. Karısını da kendisiyle beraber.
Karısı yataktayken onun yanına yatıyor. Kadın muhtemelen onu başkası sanıyor. Adam bıçaklıyor kadını.
Sonra aynaya bakıyor, adam o resimlerdeki ihtiyara dönüşmüş.
*
Sevmedim. Şiirsel diline, edebi gücüne saygı duymakla beraber ruhumu daraltan hikayeler sevmiyorum.
*
Kitapta rüya ve gerçek iç içe geçmiş, karakterler birbirine karışmış veya dönüşmüş. Belki de tek bir kişi var, diğer karakterler o kişinin iç dünyasındaki değişik benlikler.
*
Yazar 1951'de Paris’te kaldığı evde tüm delikleri kapatarak gaz musluğunu açıp intihar etmiş.
Zengin ve nüfuzlu bir aileden geliyormuş. İyi eğitim almış. Tek derdi, ülkesi İran'da yaşanan sorunlar. Ülkesindeki durumun olumlu olmayacağına inanıyormuş. Kitap da böyle bir dönemde yazılmış. Acısını, ümitsizliğini, karamsarlığını, ölümü ve acıyı bu şekilde dile getirmiş. Gerçek düşüncelerini anlatsa rejim kurbanı olabilirdi çünkü. Gerçi böyle de bir şekilde olmadı mı?..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder