8 Şubat 2021 Pazartesi

ALTIN BÖCEK

 

ALTIN BÖCEK

(The Gold Bug)

Edgar Allan Poe

1843

Çeviren: Derya Öztürk

Olympia Yayınları

119 sayfa

 

Kitapta iki uzun öykü var.

1. Altın Böcek

2. Julius Rodman’ın Günlüğü

 

ALTIN BÖCEK

Bir doğa araştırmacısı olan William Legrand bir böcek bulmuş. Yeni bir tür olduğunu düşündüğü bu böceği niyeyse birine vermiş, ama sonra pişman olmuş, geri almış.

Geri almadan önce bu işlerden anlayan bir arkadaşına bulduğu böceğin resmini çizmiş.  Arkadaşı ise resimde bir böcek değil, bir kurukafa resminden başka bir şey görmüyormuş.

Legrand, arkadaşı gittikten sonra derin düşüncelere dalmış. İşte burada beklenmedik bir dedektiflik hikayesi çıkıyor.

*

Legrand, bir ay sonra arkadaşıyla tekrar görüşüyor. Yanına yardımcısını da alarak ormanda bir yere gidiyorlar. Legrand, yardımcısının bir ağaca tırmanmasını istiyor. Ağacın en üstündeki dalının en ucunda ne gördüğünü soruyor. Bir kuru kafa varmış. O kuru kafanın hizasındaki toprağı kazmalarını istiyor Legrand. Kazıyorlar ve bir hazineye ulaşıyorlar.

İşte bu hazineye ulaşma hikayesi:

Legrand’ın böcek çizmek için kullandığı kağıt meğer bir define haritasıymış. Böceği ilk bulduğunda onu sarmak için kağıt ararken yerde bir parşömen bulmuş. Sonra o parşömenle işi bitince cebine atmış. Arkadaşına böcek resmi çizmek için cebinden o parşömeni çıkarmış. Resmi çizerken bir şey fark etmemiş. Ama arkadaşı sadece kuru kafa şekli gördüğünü söyleyince parşömeni yakından incelemiş. Sadece ışıkta gözüken gizli bir şekil ve şifre varmış meğer üzerinde. Söylentilere konu olan korsanların kaybettiği define haritasıymış yani.

Hikayede bu kısım büyük bir iştahla anlatılıyor. Böcek - parşömen- resim- çizim- haberler- söylentiler- ne nereden nereye nasıl ulaştı... Tüm bunların tesadüf olamayacağı kanaatini ve bu kanaat doğrultusunda yaptığı çıkarımları şevkle anlatıyor Legrand. Sana helal olsun! Güle güle tadını çıkarın definenin.

*

Hikayenin başında yeni bir tür böcek bulup onu başkasına verme kısmı başka bir hikayeyi anımsattı bana. Hatırlamıyorum ama nerede okuduğumu:( Adam yeni bir böcek buluyor, bu bulduğu türe kendi adı verilecek diye heyecanlanıyor. Fakat bulduğu böceğin önemsiz olduğunu söylüyorlar. Adam da başkasına veriyor önemsiz olduğunu sanıp. Halbuki önemsiz değilmiş, gerçekten yeni bir türmüş. Başkasının adı veriliyor böceğe. Nerede okumuştum acaba?

 

JULİUS RODMAN’IN GÜNLÜĞÜ

“Kuzey Amerika’daki Rocky Dağlarını İlk Geçen Medeni Bir Adamın Anlatısı” diye başlıyor hikaye.

Rodman ve ekibi kürk hayvanı avcılığı için yola çıkıyorlar. Bu yolculuk esnasında Kızılderililer, ayılar, ve hastalıklarla karşılaşıyorlar. Bunların kaydını tutmuş Rodman ve bir dergide yayınlanmış. 

Genel olarak başarılı bir yolculuk olmuş. Ancak kızılderili kısımlar üzücü bence. Eskiden – kitabın yazıldığı dönemlerde- Amerika’da henüz keşfedilmemiş (daha doğrusu beyaz insan tarafından keşfedilmemiş- yerler varmış. Bunları keşif için yola çıkanlar Kızılderililerle karşılaşabilirmiş. Bu karşılaşmanın sonucunun ne olacağı pek kestirilemiyor. Kimisi Kızılderililerin vahşi olduğunu düşünüyor, öldürüyor onları. Kimisi dost canlısı buluyor, dokunmadan yoluna devam ediyor. Neticede insanlar yurtlarından ediliyor ve hatta yok ediliyor. 

Neyse, hikayenin konusu bu değil. Vahşet yok, en azından dönemin koşullarında vahşet sayılmaz. Olağan öldürmeler canım. Kızılderililer, kunduzlar, geyikler, ayılar... Medeni adamın olağan katliamı. 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder