12 Mayıs 2013 Pazar

PEYGAMBERİN SON BEŞ GÜNÜ



PEYGAMBERİN SON BEŞ GÜNÜ

Yazarı: Tahsin Yücel

Yayınevi: Can Yayınları

Basım Yılı: 1.Basım-1992, 12.Basım-2011

Sayfa Sayısı: 308


 Uçakta yanımda oturan adam, okuduğum kitaba bakıp:

-Pardon, okuduğunuz kitap, Peygamber’in son beş gününü mü anlatıyor?

-Buradaki peygamber, bir şairin lakabı.                                                                                                 

-Haa.


Kitabın adı gerçekten de bunu çağrıştırıyor. Başka neyi çağrıştıracaktı? Peygamber deyince aklımıza doğal olarak Hz. Muhammet geliyor tabi.

Ama buradaki peygamber bir şair. Rahmi Sönmez. Fırlama bir arkadaş bir gün kendisine “peygamber” diyor. Bu da şairimizin lakabı olarak kalıyor. Öyle ki adının bile önüne geçiyor.

Peygamber için sadece şair demek yeterli olmaz. O bir ozan. Kendisi de öyle söylüyor zaten mesleğini soranlara.

Sosyalist bir ozan. Marks’a tapan, onu çok iyi tanıyan ve herkese tanıtmaya çalışan, burjuvaziye ateş püsküren bir ozan.

Kendisi öyle olduğunu düşünmese de bence bir romantik. Hayal ettiği gibi bir dünya yok. Ama beyefendi herhangi bir geçim sıkıntısı çekmediği için bol keseden savurabiliyor düşüncelerini.

Bu anlamda kendisini biraz Pınar Kür’ün Bitmeyen Aşk’ındaki şaire benzetiyorum. O da bunun gibi hayal aleminde yaşıyordu. Tuzu kuru olduğu için gerçek dünyayı bilmiyor, ozanım/şairim diyerek insanların kendisine saygı duymasını bekliyordu.

Kitabın girişinde “Bu kitap aslında biyografi olacağıdı da, sonra olmadıydı da, roman olsun dediydik te, o da tam olmadıydı da…” diye gereksiz bulduğum  bir açıklama var. Ama bu gereksizliği romanın bir parçası olarak eritmek mümkün. Yani açıklamadaki gibi yarı roman değil, düpedüz roman bu. Üstelik güzel de bir roman.

Ozanımızın kendisine sosyalistliği öğreten karısını kaybetmesi, kızının hayırsız evlat olup çıkması, torununun başına kalışı, hayat felsefesini kimselere benimsetemeyişi… sürükleyip götürüyor.

Çelişkilerle dolu bir ozan bu. “Kenter” dediği burjuva sınıfı yerden yere vuruyor, halkın aşağılanmasından yakınıyor. Ondan sonra hayatında ilk defa halk otobüsüne biniyor ve nasıl tiksiniyor, nasıl iğreniyor, bu insanlar hiç mi banyo yapmaz, hiç mi yıkanmaz, bu ne pis koku… diye sövüp sayıyor içten içe. Ne olduuuu?

“Edebiyat yapma” diye kıçıyla gülerler insana burada. 

3 yorum:

  1. ilginçmiş biraz daha yorum okuyup alıp almayacağıma karar vermem gerekecek sanırım siz beğenmişsiniz anladığım kadarıyla ama çok da övmüş gibi bir yazı olmamış :D sevgilerle

    YanıtlaSil
  2. Kitapları çok övmeyi ya da yermeyi sevmiyorum. "Tavsiye eder misin?" dersen, ben hepsini tavsiye ederim. Okumakta fayda var. Hepsi iyi kötü bir ufuk açıyor insanda.

    YanıtlaSil