21 Ekim 2019 Pazartesi

OTOSTOPÇUNUN GALAKSİ REHBERİ




OTOSTOPÇUNUN GALAKSİ REHBERİ

(The Hitchhiker’s Guide To The Galaxy)

Douglas Adams

1979

Çeviren: Nil Alt

Kabalcı Yayınevi

2.Basım – Aralık 2009

139 sayfa


Yıllar önce okumuştum bu kitabı. Şöyle de yazmışım: http://birazkitap.blogspot.com/2011/11/otostopcunun-galaksi-rehberi.html

Güzel özetlemişim.

Fakat yine de hatırlayamadığım için yeniden okumak ve bu defa tüm seriyi okumak istedim.

Daha önce okuduğumda da beğenmişim ama bu defa beğenmek ne kelime. Bayıldım. Güldüm. Kahkahalı güldüm hem de. Muhteşemmiş. Ve bazı öngörüleri de ne kadar mükemmelmiş.

*

Bir ev yıkımı anlatısı ile başlıyor kitap.

Arthur Dent’in evini belediye yıkmaya karar veriyor. Yol geçecekmiş oradan. Ama Arthur’un bundan haberi yok. Sözde ona haber verilmiş. Evin yıkılacağı ilan edilmiş. Ama ilan kuytu bir köşeye asıldığı için kimse onu görmemiş. Arthur direniyor ama nafile.

Bu mikro ev yıkımını makro ev yıkımı takip ediyor sonra.

Dünya yıkılıyor.

Ford Prefect, Arthur’un arkadaşı. Ford, başka bir gezegenden Dünya’ya “Otostopçunun Galaksi Rehberi” adlı kitabı güncellemesi, bu kitabın içereceği maddeler ile ilgili bilgi toplaması için gönderilmiş bir gezgin. On beş yıldır burada. Kitabın yeni baskısı için saha araştırması yapıyor.

Otostopçunun Galaksi Rehberi’ni Ford yanında taşıyor. Çünkü o bir elektronik kitap. Kitabın yazıldığı dönemde e-kitap henüz yokken yazarın bundan bahsetmesi süper.

Kitabın kapağında “PANİĞE KAPILMA” yazıyor. (Alakasız gelecek ama bizim İstiklal Marşı’nın “Korkma!” ile başlaması gibi değil mi?)

Kitabın özelliği şu: “Sana bilmen gereken her şeyi anlatır. İşi budur.” sf.45

“Dünya” maddesi ile ilgili olarak kitabın verdiği bilgi şu: Çoğunlukla zararsız.

(Serinin 5.ve son kitabının adı: Çoğunlukla Zararsız)

*
Ford, Dünya’nın sonu geleceğini haber alıp Arthur’a söylüyor. Başka bir gezegenden geldiğini de itiraf ediyor.

Ama Arthur aldırış etmiyor, inanmıyor.

Fakat Dünya gerçekten yok oluyor.

Vogonlar, gökyüzünde asılı gemilerinden şu mesajı iletiyorlar Dünya’ya: Bir yol inşa etmek için gezegeninizin yıkılması gerekiyor. Haber de vermiştik, ilan asmıştık, görmediniz mi? Tüh!

*

Bom.

Dünya buharlaştı ve uzaya karıştı.

Ford ve Arthur kendisini Vogon gemisinde buluyorlar. Geminin yöneticisi Prostetnik Vogon Jeltz, onları bulur bulmaz gemiden atacağını anons ediyor.

Yakalanıyorlar. Vogon Jeltz, tutsaklarına şiir okuyor. Vogonların şir okuması bir çeşit işkence.

Gemiden atılıyorlar.

*

Uzay boşluğunda yaşama şansları yok. Ama Ford şansını deniyor ve otostop çekiyor.

Sonra kendilerini Altın Kalp adlı gemi alıyor.

Altın Kalp’i, Galaktik İmparatorluk Hükümetinin Başkanı Zaphod Beeblebrox yönetiyor. İşin aslı o bu gemiyi çalmış. Ama niye çaldığını bilmiyor. Zaten hayatta neyi niçin yaptığını pek bilmezmiş Zaphod.

Zaphod, kız arkadaşı Trillian ile birlikte gemide.

Bir de robot Marvin var. Hayattan bezmiş, depresif bir robot.

Bu otostop olayının nasıl olduğunu anlayamıyorlar. Çünkü Zaphod ve Trillian’ın durup yolcu almak gibi bir amacı yoktu. Ford da bir geminin geçeceğini hiç sanmıyordu. Ama oldu.

“Onları bir araya getirenin kendi iradeleri ya da basit bir rastlantı olmadığını, bir arada olmalarının nedeninin fiziğin garip bir sapması olduğunu bilmek dört kişiden oluşan mürettebatı bir hayli huzursuz ediyordu. Sanki kişilerin arasındaki ilişkiler de atom ve moleküller arasındaki ilişkileri belirleyen kurallardan etkileniyordu.” Sf.78

Sanki burada kuantum fiziği anlatılıyormuş gibi geldi bana.

Altın Kalp gemisi “ihtimalsizlik motoruna sahip ilk ve tek gemi.” imiş. Yani benim anladığım son teknoloji. Hatta teknolojiler üstü.  Bu açıdan Jules Verne’nin “Denizler Altında 20 Bin Fersah”ı gibi.

*

Ford, Zaphod’u görünce çok şaşırıyor. Çünkü Zaphod, Ford’un kuzeni imiş.

Arthur da şaşırıyor, çünkü Zaphod’u da Trillian’ı da daha önce Dünya’da görmüş. Trillian ile bir partide tanışmış. Adının Tricia McMillan olduğunu söylemiş. Arthur kıza kur yaparken adının Phil olduğunu söyleyen bir adam kızı almış. İşte o Phil, Zaphod’muş.

*

Altın Kalp gemisi, yeryüzündeki Atlantis’e benzeyen, varlığı yokluğu bir efsane olan Magrathea gezegenine ulaşıyor.

Fakat gezegenin sakinleri pek misafirperver değil. Gemidekileri gitmeleri için uyarıyorlar, uyarılarına aldırış edilmeyince de füze atıyorlar.

Gemiyi füzelerden kurtaran Arthur oluyor. Ve ekip gezegene iniyorlar.

Gezegende bir mağaraya dalıyorlar. Arthur ve robot kapıda gözcülük ediyor.

Arthur yaşlı bir adam görüyor. Adı Slartibarfast. Adam Arthur’a gezegen hakkında bilgi veriyor. Bu gezegenin sakinleri başkalarına gezegenler yaparak geçinirlermiş. Hatta Yerküre’nin Norveç kısmını bu adam tasarlamış, bu tasarımından ötürü de ödül almış. Ama ekonomik kriz olmuş ve tüm gezegen kriz geçene kadar uyumaya karar vermiş. Krizin geçtiğini ve uyanma vakti geldiğini haber vermek üzere bilgisayarları ayarlamışlar.

Evet, Yerküre bir tasarımmış bu kitabın hikayesine göre. Yeryüzünün simülasyon olduğuna dair teoriler var. O teorileri akla getiriyor bu hikaye.


Slartibarfast, Arthur’u havamobiline bindirip gezegen yaptıkları imalathaneye götürüyor. Anlattığına göre Yerküre’yi fareler sipariş etmiş:

“Üzerinde yaşadığınız gezegen fareler tarafından ısmarlanmış, parası fareler tarafından ödenmişti ve fareler tarafından yönetiliyordu. İnşa edilme amacına ulaşmasından beş dakika önce yok edildi ve şimdi yeni bir tane daha inşa etmemiz gerekiyor.” Sf.108

Ve yine anlattığına göre;

Vakti zamanında insanlar hayatın anlamını öğrenmek istemişler.

“İnsanlar neden doğar? Neden ölürler? Neden bu ikisi arasında geçen zamanın büyük bir bölümünü kol saati takarak geçirmek isterler?” sf.110

Hayatın anlamını sormak için Derin Düşünce adlı bir bilgisayar yapmışlar.

Bilgisayar tam cevap vereceği sırada filozoflar sendikası Derin Düşünce’nin kapatılmasını istemiş. Çünkü bu soruya bilgisayar cevap verirse filozoflar ne yapacak? Ama engel olamamışlar. Derin Düşünce bu soruya cevap verebilmek için zamana ihtiyacı olduğunu söylemiş. İhtiyaç duyduğu zaman da yedi buçuk milyon yıl.

İşte o gün geldiğinde Derin Düşünce, Hayat, Evren ve Her Şeye Dair büyük soruya “42” diye cevap vermiş. Herkes şok. 42 ne? Ne biçim cevap. Çünkü ne biçim soru.

(Bu arada serinin 3.kitabının adı: Hayat Evren ve Her Şey)

Derin Düşünce soru açık olmadığı için cevabın da açık olmadığını söylüyor. Ama bu nihai soruya cevap verecek birini gösteriyor. Kendisinden sonra gelecek bilgisayar. Bu bilgisayarın adı Yerküre olacak.

*

Bu arada en son mağarada bıraktığımız Zaphod, Trillian ve Ford’a dönelim.

Zaphod, beynine bir müdahale olduğunu anlatıyor Ford’a. Galaksinin eski başkanı Yooden Vronx, ölmeden önce Zaphod’dan Altın Kalp’i çalmasını istemiş ve başka bazı şeyler daha anlatmış. Zaphod, Yooden’ın anlattıklarını tehlikeli bulduğundan onları unutmak için beyninin içine etmiş.

*

Slartibarfast, Arthur’u Zaphod ve diğerlerinin olduğu yere götürüyor.

On milyon yıldır Nihai Soruyu bulmak için gezegenimizi yöneten fareler “42” cevabına uygun bir soru düşünüyorlar. Belki de soru “İnsan kaç yoldan geçmelidir?” olabilir. Ama bundan tatmin olmuyorlar ve sorunun ancak Arthur’un beyninde olduğunu düşünüyorlar. Bu yüzden Arthur’un beynini incelemek istiyorlar.

Ama Arthur, Ford, Zaphod ve Trillian kaçmayı başarıyorlar. Slartibarfast’ın havamobili ile Altın Kalp’e geri dönüyorlar.

Depresif robot Marvin de orada bekliyordu zaten.

Gemide giderlerken aç karınlarını doyurmak için “Evrenin Sonundaki Restoran”a gitmeye karar veriyorlar.

SON

(Serinin ikinci kitabı: Evrenin Sonundaki Restoran.)

*

Kitapta insanların zannettikleri gibi dünyanın merkezi olmadıkları ince ve komik bir şekilde dile getirilmiş.

İnsanlardan daha akıllı olarak fareler ve yunuslar var deniyor kitapta.

Fareleri biz kullandığımızı sanıyoruz, deneylerde onlardan yola çıkarak bazı çıkarımlar yapıyoruz. Ama meğer fareler, bizim yaptığımız çıkarımları etkileyecek şekilde davranıyorlarmış bilerek.

Yunuslar da yerkürenin vogonlar tarafından yok edileceğini önceden fark edip insanları uyarmaya çalışmış.

“Ama yunusların uyarı işaretleri ne yazık ki gösteri havuzlarında, izleyicileri eğlendirmek için yapılan atlama ve zıplama hareketleriyle karıştırılmış ve kimse durumun ciddiyetini fark edemeden onlara yıllarca gülmüş, başlarını okşamış ve balık atmakla yetinmiştir. Bunun üzerine durumdan umutlarını kesen yunuslar da kendi imkanlarıyla (artık nasılsa) dünyadan ayrılmıştır. Bu ayrılma olayından önce son bir kez insanlara mesaj bırakmışlar ve ne yazık ki bir gösteri havuzundaki yanan çemberlerden atlamaktan ibaret zannedilen hareketleri sırasında söylemeye çalıştıkları şeydir: "Elveda ve bütün o balıklar için teşekkürler"

( Bu da serinin dördüncü kitabının ismi: Elveda ve Bütün Balıklar İçin Teşekkürler.)

*

Altın Kalp gemisindekiler gezegende dev bir balina ölüsü buluyorlar. Bu devlik bana yine Jules Verne’nin “Arzın Merkezine Seyahat” adlı kitabını anımsattı. Orada da dev hayvanlar vardı.

*

Kitapta "e-kitap" gibi yazıldığı dönemde henüz olmayan ama sonra icat edilen bir şey daha var. Hala icat edilmedi gerçi ama eli kulağında diye düşünüyorum: "Babil balığı"

Kulağa sokulan bir balık. Bu balığı kulağınıza soktuğunuzda tüm dilleri, kendi bildiğiniz dil gibi duyuyorsunuz. Kitaptaki gerçek bir balık ama tabii icat edilecek olanın gerçek balık olmasına gerek yok, ihih. Bunun gibi bir elektronik alet mümkün olabilir.

*

Birkaç yıl sonra bir daha okuyabilirim, ve o zaman çok daha başka şeyler gözüme çarpabilir. Süper olur.

İlk fırsatta serinin devamını okumak istiyorum. 


2 yorum:

  1. Harika bir paylaşım olmuş.. teşekkürler..

    YanıtlaSil
  2. İyi çalışmalar, Yaratıcı Düşünce'' ana fikrini anlatan kısa hikayemi okumak ve değerli yorumlarla katkıda bulunmak üzere sizi blogumda görmek isterim. Teşekkürler.

    YanıtlaSil