EYLÜL ÜNİVERSİTESİ
Yazarı: Prof.Dr.M.Tahir Hatiboğlu
Yayınevi: Selvi Yayınları
Basım Yılı:1.Bası-Şubat 1990
Sayfa Sayısı:367
Prof. Dr Tahir Hatiboğlu'nun Cumhuriyet gazetesindeki yazılarından derlediği, tee 1990 basımı kitap.
Önsözde ''Eylül üniversitesi'', Yök üniversitesi ya da 12 eylül dönemiyle yeniden biçimlendirilen üniversitenin adıdır deniyor.
İhsan Doğramacı'yı yerden yere vuruyor.
Üniversitelerdeki eğitimi haklı olarak yetersiz buluyor ve eleştiriyor.Mesela diyor ki:''...Üniversiteler ya tek tip insan ya da üretken, yaratıcı , düşünen, özgür insan yetiştirecektir. İkincisi yeğlenecek ise Yök'e hayır...''
''Yök'e Hayır''...20 yıllık bir isyan. Bugün de hala ''Yök'e hayır'' diyoruz, ama kimse duymuyor. Mevcut iktidar da (AKP) bir zamanlar bu sese destek çıkardı ama nasıl olsa artık orada da kendi varlıklarını hakim kılınca bu sesi onlardan duyamaz olduk.
''...Öğrenci, gençlik dönemini yaşayamaz duruma getirilmiştir.Ayrıca güncel, toplumsal, siyasal ve bilimsel olayları izleyememektedir. Kişilik geliştirici, bilgisini tamamlayıcı ve sosyal etkinliklerden uzak tutulmaktadır. Bununla yeni bir öğrenci tipi yaratılmak istenmektedir. Bu tip boğuk, stresli, ezik, heyecansız, cansız ve cesaretsiz bir insan tipidir...''
''...Yök sayesinde sınav, uyutma ve uyuşturmada kullanılan ilaç olmuştur...'' Gel de bu söze 20 yıl öncesinin lafı de.
Bugün hala konuştuğumuz kimi konular, o yıllarda da aynıymış: ''...Cumhurbaşkanına ve başbakana kalırsa her ilde bir üniversite açılmalıdır. (hatırlatırım, yıl: 1989)...Çok kentte üniversite değil, az kentte üniversite olmalıdır. Güçleri dağıtmadan belli merkezlerde toplamalıdır. Belli kentler üniversite kenti olarak seçilmelidir. Dışta olan fakültelerde eğitimin yürümediği görüldü. Bırakın öğretim üyesini, dekanı bile gitmiyor, gitmiş görünüyor sadece....''
''...Üniversite aslında bir ya da birkaç bina ile geçici öğretim üyesi ile kurulamaz. Önce kadrosu hazırlanır. Labaratuvarı, kütüphanesi ve başka türlü olanakları oluşturulur. Bir de hakiki bir toplumsal düzey ve ortam ister. Her yerde üniversite kurulamaz. Bizim şimdi üniversitelerimizin bir bölümü kurulmuş oldukları yerlerde, kurulmuş oldukları çevreyle tamamen yabancılaşmış durumdadır. ( hatırlatayım, yıl: 1982)''
Ve tam da bugün olduğu gibi 1984'de de:''...Bu koşulların öğrencisi not tutmaya alışıktır. O nedenle meslek kitaplarını bile almaz. Kendinin veya arkadaşının tuttuğu 5-10 sayfalık not, yaşam için yeterlidir. Not tutmadığında imdadına fotokopici yetişiyor. Köşe başındaki fotokopiciye sayfasına beş lira verdi mi, işler tamamdır. Bu şekilde oluşan fotokopici gençlik kitaba karşı soğuktur, ilgisizdir. Anlama, yorma, araştırma, arama diye bir iş bilmez. Kopyasını aldığı 10 sayfalık notu ezberlemesi yeterli.
...Oysa üniversitenin ereği bu değildir. Üniversite ezberliği seçen bir kurum olamaz. Üniversite, aramayı, bulmayı, taramayı öğretir, kitap ve dergi sevgisi aşılar, yorum yaptırır, düşündürür, yaratıcı insan yetiştirir.
...Meslek kitabını almayan bir öğrenci diğer kitaplara daha az ilgi duyar.
...Öğrenci sayısı iki katına çıktığı halde kitap satışı eskisinin yarısına düşmüştür. Bunun pahalılık sonucu olduğunu düşünenler olabilir ; ancak bilim ve ders kitaplarında bu etkinin gücü her zaman zayıftır...''
Ne güzel, ne doğru söylemiş. Hem de 30 yıl önce söylemiş. 30 yıl. yazıyla ottuz yıl.evet çift ''t''ile. Ottuz yıl.
''...Ösym sınavının en önemli özelliği öteden beri ayrı yerlerde yarışanların, aynı yerde yarışa girmeleridir. Normal liseler, meslek liseleri, anadolu liseleri, özel liseler ve fen liseleri çıkışlılar ortak bir yarışlıkta yarışırlar...'' (1983)
Bir de yine o yıllarda da bir ''irtica geliyor'' sanrısı ''...Ülkede bir türban olayı çıktı. Laiklik yok edilmek üzere. Nerede ise kadınlarımız, kızlarımız peçe takacak. (1989)
Kadınlarımız bir peçe takamadı gitti. Taksalar da şu sanal irtica korkusundaki insanlarımız bir sussa, rahatlasa artık. Tövbe tövbe.
Bunun dışında kitap Yök, sınavlar, eğitim gibi konularda çok doğru tespitler içeriyor. Gerçi kitap eski ama muhabbetler aynı.Yahu bir ülkede 30 yıldır mı aynı muhabbet döner?
Dilerim 30 yıl sonra da hala bunları konuşuyor olmayız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder