HAVVA
(Eve)
Cat Bohannan
2023
Çeviren: Elif Günay
Hep Kitap
1.Baskı – Mayıs 2024
487 sayfa
Çok beğendim bu kitabı. Bütün kadınlara tavsiye ederim.
Erkekler okumasın. (Şaka)
*
“Kadın Vücudu, İnsanın 200 Milyon Yıllık Evrimine Nasıl
Liderlik Etti?” alt başlığıyla yayımlanan kitapta kadın bedeninde süt nasıl var
oldu, rahim nasıl gelişti, menopoz niye var… gibi sorulara cevaplar yer alıyor.
Kitaba adını veren Havva ilk kadın anlamında değil, dişi
bedenindeki yeniliklerin ilk çıktığı canlı anlamında kullanılıyor. Örneğin sütün
Havva’sı, rahmin Havva’sı gibi. Bu Havvalar ilkin bir insan değil, hatta insana
benzeyen canlılar bile değil.
*
Bulunan fosillerden anlaşılıyor ki 205 milyon yıl önce sansarla
fare melezine benzeyen hayvan (Morganucodan) memelilerin sütünün ilk Havva’sı. Aslında
yenidoğan memeli canlı öncelikle suya ihtiyaç duyuyor. Anne sütünün de %90’ı su.
Böylece yenidoğan hareket etmesi gerekmeden güvenli yuvasında su ayağına
geliyor.
“Bilim insanları sütün hem susuz kalma sorununu hem de bağışıklık
sorunlarını tek kalemde çözmek üzere evrimleştiğini düşünüyor.” Sf.31
Bu canlı türünün dişisinde henüz meme ucu yok ama süt
veriyor. Yavrular sütü annelerinin bedeninden yalıyor. Zamanla yavrunun
kullanımı için daha efektif olacak diye meme ucu çıkıyor.
“Süt bezlerine özel bir erişim portu oluşması evrimin basit
bir eseriydi.” Sf.38
Sütü çıkaran şey annenin bunu üretmesinin yanı sıra aslında
bebeğin bunu emmesi.
“Sütü annenin vücudu üretiyor olsa da o üretimi tetikleyen
şey, bebeğin ağzıdır.” Sf.38
Yani süt, annenin memesinde birikmiş beklemiyor.
Anne bedeninde depolanmış süt yok. Bebek, meme ucunu emince süt ortaya çıkıyor.
Süt ve bebeğin salyası arasında bir
iletişim varmış. Kitapta bu gayet teknik anlatılıyor, ben kendi anladığım kadar
anlatacağım. Bebek, memeyi emerken salyalarını saçıyor ya. Bu salyalara göre bebeğin
sağlığıyla ilgili neye ihtiyacı varsa ona göre süt oluşuyormuş.
Olağanüstü bir şey. Kitapta bu oluşum bilim bilim
anlatılıyor.
*
Rahmin var oluşu da evrim sürecinde şöyle gelişmiş:
“Bazı eski canlılar, yumurta bırakmak yerine o yumurtaları
vücutlarının içinde kuluçkaya yatırmış. (…) Bizler yumurtaları vücudun içinde
sıcak tutmakla kalmamışız, kadın vücudunu bütünüyle bir gebelik makinesi haline
getirmişiz.” Sf.60
Bu da başka bir olağanüstü oluşum. Kadın bedeninin bebek
dünyaya getirmek için içinde yarattığı evren akıl almaz bir şey.
*
Kitapta kadın bedeninin olağanüstü tasarımına hayran kaldım.
Muhteşem bir donanım bu. Gelgelelim nasıl yok sayılıyor, o da anlatılıyor
kitapta.
Tıpta erkek bedeninin norm kabul edildiği ile başlıyor kitap.
“Erkek normu” diyor buna yazar. Antidepresan, ağrı kesici vb ilaçlar kadınlarda
daha az etkili ama bu önemsenmeden iki cinsiyete de aynısı veriliyormuş.
Varsayımsal olarak erkek denekler kullanılıyormuş. Sebep olarak kadınlardaki
hormonal değişimler gösteriliyor. Yani özel olarak kadınlarla ilgili bir
araştırma yapılmıyorsa kadınlar araştırmanın dışında kalıyor.
“Bu şekilde deneyler daha hızlı ilerliyor, makaleler daha
çabuk yazılıyor ve araştırmacının fon ve kadro bulma ihtimali artıyor.” Sf.11
Sonsuza kadar böyle sürecek değildi tabii.
“Artık memelerden bahsetmenin vakti geldi. Memelerden, kandan, yağdan,
vajinalardan, rahimlerden, hepsinden.” Sf.19
*
Kadınların ergenlik sürecine de değiniyor yazar. "Kızlık
dönemi" olarak ifade ediyor bunu ve daha iyi bir kelime bulamadığını da belirtmeden geçmiyor. Bu dönemle ilgili çok doğru bir tanım yapıyor yazar:
“Her genç kızın hayatında, izlendiğini fark ettiği bir an vardır. Vücudunun
görünür bir şeye dönüştüğünü, bu görme işini de erkeklerin yaptığını fark
ettiği bir an.” Sf.217
Aynen! Bu cümleyi okuyan her kadının da “Aynen” diyeceğine
eminim. Her
kadının ergenlik dönemine girerken yakaladığı o rahatsız edici erkek bakışı.
“Erkek bakışı terimi burada kullanamayacağım kadar çok şey ifade ediyor. Ama bu
temel deneyim; yani bir kız çocuğunun sekiz ila on dört yaşları arasında
görünür bir şekilde kadın olmanın başka türlü görülmek anlamına geldiğini
öğrendiği o anlar dizisi; bana tanıdık geliyor.” Sf.217
Hepimize tanıdık geliyor bacım.
Burada aklıma John Berger’in “Görme Biçimleri” kitabı geldi.
Nü resimlerde resimlerdeki kadınların resme bakan erkeğe dönük ve onun
hakimiyetinde gibi resmedildiğini yazıyordu. Resmi çizen de resme bakan da
erkek, kullanılan figür ise kadın. Kadın sadece kendisine bakan erkeğe dönük.
Bu resmedilişte amaç kadını resme bakan erkeğe sergilemek, o erkeğin
cinselliğini uyandırmak, diye anlatıyordu.
*
Kitapta büyükanneler için de özel bir bahis var. Menopozun evrim
sürecinde neden var olduğu ile ilgili bölümde bahsediliyor. Çeşitli çıkarımlar var menopozla ilgili. Aklımda yer
edenlerden biri kadınların yaşlanınca da çocuk doğurup kendi çocuklarına
bakmalarındansa tecrübeleri ile artık başka çocuklarla (torunlarıyla)
ilgilenebilmesi, yaşam bilgisini onlara aktarabilmesi içinmiş. Bu bir görüş. Çeşitli
kabilelerden örneklerle bunu detaylandırıyor yazar. Örneğin yaşlı kadın, genç kadının
doğumuna ebelik yapıyor, tecrübesiz annelere destek oluyor. Bu arada birkaç bin
yıl önce yaşlı kadın, genel olarak yaşlı insan, zaten olağanüstü bir durummuş.
Kimse uzun yaşayamadığı için. Yaşlılara saygı mottosu da muhtemelen o
dönemlerden kalma. İnsanın o yaşa kadar yaşayabilmesi, hayatta kalabilmiş olması bir muazzam bir
başarı diye görülüyor ve tabii ki saygı duyuluyor, tecrübesinden ve bilgisinden
yararlanılmak isteniyor. Ama bugün zaten dünyanın çoğu yaşlı. Sanırım o yüzden
arzu ettikleri saygı azaldı.
Büyükannelerin önemine “Alttakiler” adlı kitapta da
değiniliyor. Orada bugünkü durumdan bahsediliyor. Büyükanneler torunlarına
bakınca anneler, çocuğa bakan güvenilir biri var diye işe daha rahat devam
edebiliyormuş. Ve hatta bu büyükanneler, insan nüfusunun da artışını
sağlıyormuş. Çünkü büyükanne çocuğa bakınca, anne baba yeniden çocuk yapma
konusunda daha rahat oluyormuş.
*
Biricik dünyamızda önce mikroorganizmalar vardı. Yaklaşık 3
milyar yıl önce. Bir milyar yıl kadar sonra amipler gibi tek hücreli
organizmalar var oluyor. Sonra omurgalılar. İlk omurgalı hayvanlara ait
fosiller 500 milyon yıl öncesine dayanıyor. İnsan vücuda da bundan kaç milyon
yıl sonra oluştuysa artık! Zaten bir milyon yıl ile bir milyar yıl arasında ben
açıkçası fark göremiyorum. Bir noktadan sonra bana çok önemli gelmiyor. Zihnimde
canlandıramıyorum, bir karşılık bulamıyorum bu kadar eski zamana. Ama dünya
tarihini milyon milyar yıl diye düşündüğümüzde insan vücuduna yeni diyebiliriz.
“Ayak parmaklarımızın yerinde el parmaklarının olduğu
dönemler çok da eski değil.” Sf.20
Kadınları var saymamız ise bu milyar yıllık insanlık tarihi
için daha iki saat gibi bir şey.