5 Temmuz 2023 Çarşamba

ZANİYELER

 


ZANİYELER

Selahattin Enis

1922

Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

2.Basım - Haziran 2022

207 sayfa


Öncelikle “Zaniye” ne demek, onu söylemek gerek. Zina eden kadın demekmiş.

Kitapta da bu kadınlardan var bolca. Bu kadınlardan varsa bu erkeklerden de vardır. Yani ortada bir zina varsa bunu yapan bir kadın ve bir erkek de vardır, öyle değil mi? Neyse ki kitapta bu konuda kadınlar kadar erkeklere de yer veriliyor ve biri ahlaksız diğeri ahlaklı gösterilmiyor. Hepsi ahlaksız olarak değerlendiriliyor.

Aslında işi ahlaksız kılan söylemlerinin ve yaşam tarzlarının zıt olması. Örneğin gazetede dini söylemlerle yazılar yazan ve o cenahtan insanların saygı duyduğu bir gazetecinin beri yanda bu söylemlerine ters bir hayat yaşaması.

Ya da milliyetçi söylemlerde bulunan ve mecliste bu konuda hararetli konuşmalar yapan bir milletvekilinin beri yanda Türkleri aşağılayıp Almanlarla son derece içli dışlı olması.

gibi. 

Bence asıl ahlaksızlık burada. Bir haltlar yiyip de o haltları hiç yememiş gibi ve tam tersi o haltları yiyenleri yeren konuşmalar yapmak... Ortamda biri çok affedersiniz osurduğunda osuran kişinin “Üfff bu koku ne, aman bee, kim yaptı!” diye şikayet etmesi gibi. Sussa daha onurlu olacak.

İşte yazar da biraz kör göze parmak şeklinde de olsa, bu hayatlara yer veriyor.

*

Kitabın ana karakteri olan Fitnat’ın gözünden anlatıyor çoğunlukla. Fitnat, orta halli bir İstanbul kızı iken zengin bir Konyalı tüccar ile evlendiriliyor. Evlenmeye karşı çıkmıyor Fitnat, bu kısımda onun duygularıyla ilgili bir bilgi edinemiyoruz. Tevekkülle karşılıyor gibi bu evliliği.

Konya’da güzelliği ve İstanbulluluğu ile ilgi odağı oluyor. Seveni olduğu kadar sevmeyeni de oluyor.

Genç bir delikanlı intihar ediyor. Geride Fitnat’a aşkından intihar ettiğini yazan bir not bırakarak. Halbuki Fitnat tanımıyor bile.

Bir karı koca boşanıyor. Kadın, kocasının izni olmaksızın Fitnat’la eğlencelere gidiyor diye. Bunun sorumlusunun da Fitnat olduğunu düşünüyorlar.

Eğlence dediği de Meram Bağlarında çeşitli davetler, misafirlikler.

Kocası, Fitnat’ın rakı içmesine müsaade ediyor diye de laf ediliyor. Diğer kadınlara kötü örnek oluyormuş.

Fitnat rahat ve ahlak bozan kadın olarak mimleniyor. Halbuki gayet de kendi halinde, kimse umurunda olmadan yaşayan biri. Kadınların normal hallerinin “rahat” diyerek ayıplanması ne zaman bitecek acaba?

Bu konu ile ilgili bir başka kitap için

Bkz: Daisy Miller

*

Fitnat bir gün ateşleniyor, hava değişimi öneriyor doktorlar. Fitnat da memleketi İstanbul’a gidiyor. Konya’da güzelliği ile herkesin dikkatini çeken bir kadınken İstanbul’da dikkat çekmiyor.

Teyzesi Münevver eğlenceye düşkün bir kadın. Çevresindeki insanlar da öyle. Eğlencede sıkıntı yok, ama buradaki eğlence anlayışı biraz mide bulandırabiliyor.

Mevki sahibi olabilmek için kızının güzelliğini kullananlar, bizzat kendini kullananlar, evli olup da başkalarıyla birlikte olanlar, kendi yatak odasından başkasıyla çıkan karısına, kocasına anlayış göstermeler... Ay çirkin, bana ters.

Fitnat bu hayatlara yabancı iken Münevver teyzesinin çevresine girdikçe bu hayatlarla yakınlaşıyor. Zamanla o da onlardan birine dönüşüyor. Bu dönüşümde tek dostu İclal.

İclal, zengin ve saf erkeklerin bu zenginliklerini heba etmeyi kendisine misyon edinmiş. Hak etmeden zengin olanların bu zenginliğini har vurup harman savurarak fakirleşmelerini sağlıyor, böylece onlardan halk adına intikam aldığını düşünüyor. Bu fikir, bir zaman sonra Fitnat’ın da aklına yatıyor.

*

Bu çevreden doktor Mükerrem, Fitnat’a aşkını itiraf ediyor. Birlikte yaşamaya başlıyorlar. Bu nednele anne ve babası Fitnat’ı dışlıyor. Mükerrem bir gün tutuklanıyor. Sağlam bir askere para karşılığı çürük raporu verdiği için. İfadesinde Fitnat’tan ötürü, onun sefahati, para isteği için bu işe kalkıştım diyor.

*

Daha sonra Muhlis diye genç bir adam, Fitnat’a aşkını itiraf ediyor. Aileden zengin bu gençle beraber yaşamaya başlıyor Fitnat, onun metresi oluyor bu defa. Onun servetini har vurup harman savurmaktan keyif alıyor. İclal ‘in tavsiyesiydi, bu insanların başkalarının sırtından zenginleşmesi karşısında adaleti sağlamak adına bu adamların servetini tüketmek.

Muhlis de kumar ve borsada çok para kaybediyor. Alacaklılar kapıya dayanıyor ve Muhlis ortadan kayboluyor. Onun böyle olacağını biliyordu Fitnat. Zaten kazandığı para dürüstçe kazanılmadığından müstahak görüyor Muhlis’in başına geleni.

*

Bu çevreden başka bir metres olan Canan, Fitnat’ın eski kocasıyla evleniyor. Fitnat da gidiyor düğüne. Yersiz bir davranış ama bir şey hissetmiyor Fitnat.

*

Bir gün Münevver teyzesi zatürre oluyor. Kimse yanında değil. Hizmetçisi hastaneye götürüyor. Kimse yanına gelmiyor. Halbuki yanından hiç insan eksik olmazdı. Sadece Fitnat ve İclal gidiyor hastaneye. Tek başına sefilce ölüyor Münevver teyze.

*

Fitnat’ın bu yaşamı seçmesi nedeniyle babası tımarhaneye yatıyor ve ölüyor. Annesi de tek başına sefil bir hayat yaşıyor. Fitnat’ın yardımlarını kabul etmiyor.

Fitnat artık hayatını çirkin bulmaya başlıyor. Annesinin yanına gidip onunla barışarak sessiz bir hayat yaşıyor.

*

Hikaye, Birinci Dünya Savaşı zamanında geçiyor. Her evden asker çıkar ve ölüm haberleri gelirken bu sefahati eleştiriyor yazar.

Sunuş kısmında belirtilene göre: “Eserleri dönemin edebiyat çevreleri ve iktidarı tarafından ahlaki açıdan aşırı, saplantılı, müstehcen ve rahatsız edici görülür.” yazıyor.

İlk olarak 1922’de “Fitnat’ın Sergüzeşti” adıyla gazetede tefrika edilmeye başlayan eser, 1923’de Zaniyeler adıyla kitap olarak basılıyor.

*

Ben kitaptaki insan çeşitliliğini sevdim. Bu insanların karakterlerinin yansıtılış şeklini de sevdim. Yazar sanki, bakın bu insanlar ne kötü insanlar, diye canımızı sıkmak istemiş ama benim canım o kadar sıkılmadı. Yıllar içinde kitapta anlatılan insanlardan çok daha korkunçlarına maruz kaldığımız için olsa gerek bu kitaptakiler bana sadece “yeni başlayanlar için tu kaka insanlar”


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder