14 Ekim 2022 Cuma

ÇOCUK YASASI

 

ÇOCUK YASASI

(The Children Act)

Ian McEwan

Çeviren: Roza Hakmen

Yapı Kredi Yayınları

13.Baskı - Şubat 2022

148 sayfa


İngiliz bir Aile Mahkemesi hakiminin ele aldığı davalar,  verdiği kararlar ve bu kararlara giden yoldaki düşünceleri anlatılıyor. Bu esnada kendi özel hayatına dair de kısımlar yer alıyor. 

Dava konuları ilginç. Örneğin;

Yahudi Haredi cemaati üyesi anne ile babanın iki kız çocuğu var. İçinde yer aldıkları cemaate uygun olarak dinin ön planda olduğu bir hayatları var. Eğitime önem verilmiyor. Kız erkek ayrı okullara gidiyor. İnternet, tv, moda kıyafetler yasak. Ama anne cemaatten uzaklaşmış, inançlarına aykırı şekilde üniversite mezunu olup ilkokul öğretmeni olmuş. İki kızlarını da okutup meslek edinmelerini istiyor. Baba karşı çıkıyor. Bu konu mahkemeye taşınmış. “Mahkemeler çocuğun menfaatini göz önüne alarak anne babanın dini ilkelerine aykırı müdahalede bulunmaktan kaçınmalıydı. Bazense buna mecburdular. Ama ne zaman?” Sf.19

“Dini inançlar ya da dinbilimsel görüş ayrılıkları konusunda karar vermek laik mahkemenin işi değildi. Her din yasal ve toplumsal açıdan kabul edilebilir ve ahlaka aykırı ya da toplum açısından rahatsız edici olmadığı sürece saygıyı hak ediyordu.” Sf.19

Burada hakim çocukların eğitim almasından yana karar veriyor. Çocuk Yasasına göre bir mahkeme bir çocuğun yetiştirilmesiyle ilgili herhangi bir hususta karar verirken öncelikle çocuğun refahını dikkate alacaktır. Bu madde bizde de var. "Çocuğun üstün yararı ilkesi" diye geçer.

*

Bir başka ilginç dava olarak; yapışık ikiz bebek davası. 

Yapışık ikiz bebekler Mark ve Matthew. Matthew zor durumda, ölebilir, ölürse diğer bebeğin de ölümüne sebep olur. O yüzden iyi durumdaki bebek Mark'ı yaşatıp diğerini öldürmeyi tavsiye ediyor doktorlar. Aile sofu Katolik ve bu işleme izin vermiyor. Canı Tanrı verir Tanrı alır inançları nedeniyle bunu cinayet olarak görüp onaylamıyor. Olay mahkemeye taşınıyor. Hakim, işleme onay veriyor. 

Mahkeme kararında deniyor ki: “Ameliyatın amacı Matthew’u öldürmek değil, Mark’ı kurtarmaktı. Matthew müthiş çaresizliğiyle Mark’ı öldürmekteydi; doktorların Mark’ın yardımına koşup ölümcül tehdidi ortadan kaldırmalarına izin verilmeliydi. Matthew ayrılığın ardından, kasten öldürüldüğü için değil, kendi başına gelişimini sürdürmesi mümkün olmadığı için ölecekti.” Sf. 27

*

Kitapta hakimi sonucu itibariyle en etkileyen dava şu oluyor;

Yehova şahidi kanserli bir hasta, on yedi yaşında, kan nakli lazım, anne baba izin vermiyor dinlerine aykırı diye. Hastane anne babanın arzusu hilafına hareket etmeyi yasallaştıracak mahkeme kararına ihtiyaç duyuyor. 

Acil duruşma listesine alınıyor bu iş. Tebligat yapılıyor. Hastaneye talimat veriliyor ebeveyni bilgilendirsin diye. Oğlana vasi tayin ediliyor. Hastaneden yazılı ifadelerini vermeleri isteniyor. Görevli onkolog tanık ifadesi ibraz ediyor. Duruşmada çocuğun anne babası dünlerini açıklıyor, ailenin avukatı çocuğun kendisinin de tedaviyi reddettiğini, aklı başında zeki bir çocuk olarak onu nelerin beklediğini bildiğini vb anlatıyor. Doktor tedavi için kan vermenin gerekliliğini anlatıyor. Hakim hepsini dinledikten sonra bir de çocuğu dinlemeye karar veriyor. Hastaneye gidiyor. Çocuk gerçekten de akıllı, zeki, yetenekli bir çocuk. Kan nakli yapılmasını istemiyor. Dinine bağlı. Bunun sonuçlarını da bildiğini söylüyor. Dini uğruna ölümü göze almış. 

Hakim, kararını açıklıyor ve kan nakli yapılmasına karar veriyor. Çocuğu dininden ve hatta kendinden bile korumak gerek, diyor. Çocuk her ne kadar aklı başında olsa da dini hakkındaki görüşleri anne babasının görüşleri, başka fikirleri tanımamış, diyerek kan nakline onay verip çocuğun yaşamasını sağlıyor. 

*

Yani tüm davalarda bir noktada din unsuru var. Din nedeniyle hayatı çekilmez ve hatta yaşanmaz kılma anlayışı hakim. Benim kanaatim; yaşam hakkının en birincil hak olduğu ve hiçbir dini inancın bundan üstün olamayacağı. Yani bir yanda yaşam, diğer yanda din varsa, bence karar tartışmaya kapalı şekilde yaşamdan yana olmalı. Dine saygı adı altında doktorlar iş yapamaz ve mahkemeler de başka işle uğraşamaz hale gelmiş gördüğüm kadarıyla. Bu konuda bir yakınması olan İngiliz hakimin kitabını da okumuştum. 

Bkz: Mahkemelerin Yükselişi

O kitapta hakim, siyasi mekanizmanın yargı kararları nedeniyle işleyemez hale geldiğinden yakınıyordu. 

*

Son vaka ile ilgili olarak; kan nakli sayesinde hayatta kalan çocuk, hakim kadına hayran kalıyor. Onun sayesinde hayatta olduğunu düşünüyor ve dinine sırt çeviriyor. Hakimi takip ediyor ve bir gün karşısına çıkıyor. Hakim mesafesini korumaya çalışıyor ama yanlışlıkla öpüşüyorlar. 

Bir zaman sonra haber geliyor. Çocuk yine hasta olmuş, kan nakli gerekmiş, reddetmiş çocuk. Artık 18’ini geçtiği için de kimse karışamamış. Ölmüş.

*

Buraya kadar davalarda verdiği kararlarda ve gerekçelerinde iyi hoş iken bir laf ediyor hakim, orada tadımı kaçırıyor. Ele aldığı bir davada Faslı bir baba kızını kaçırmış. Hakim, babanın avukatına diyor ki: "Müvekkiliniz adına yüzünüzün kızarmasını beklerdim.” Sf.44 

Ne alaka? 

Bizim hakimler bunu demiyor en azından.

*

Tüm bu süreçte hakimimiz Fiona'nın kocası ile sorunları var. 

Karı koca altmış yaşındalar. Adam karısına başka bir kadınla yatmak istediğini, son bir kez tutku heyecan istediğini ama karısını sevdiğini ve boşanmak istemediğini söylüyor. Kadın kabul etmiyor. Herif de sanki normal bir şey teklif ediyormuş gibi anlayış bekliyor. Kadın da tekmeyi basmıyor. Sadece olmaz diyor. En son ne zaman seviştik, diye soruyor kadına ve kadını suçlayıcı bir tonda konuşuyor. Sen bendan uzaklaştın, senin kusurun... diye kadını eleştiriyor. Kadın da kıçına tekmeyi basmıyor. Kadının düşündüğü onsuz kirayı nasıl öderim, meslektaşlar arkamdan konuşur… Yapma yavrum yaaaa.

Kitabın sonunda ise öğreniyoruz ki kocası ile barışmış. Sessiz bir barışma oluyor. Kocası eve geliyor, pişman olmuşmuş, karısının nasıl değerini bilmezmişmiş...

Fiona kocasını affetmiş bir şekilde evlilikleri kaldığı yerden devam ederken çocuğun ölümü ile kendi sorumluluğunu düşünürken bitiyor roman.

*

Başka ülkelerin hukuk sistemlerini az çok tanımayı sağlayan bu tarz kitapları severim. Bunun gibi bir başkası için bkz: Kraliçenin Avukatı

Kitapta İngiliz bir avukatın anıları yer alıyor. 

*


Filmi de var kitabın. 

İzledim. Beğendim. Kitapla uyumlu gayet. 

Kitabın artısı şu ki; dava süreçleri daha ayrıntılı. Özellikle hakimin verdiği kararların gerekçelerini uzun uzun okumak benim için keyifli oldu. Filmde o kadar ayrıntısı verilmiyor doğal olarak. 

1 yorum:

  1. Dünyanın her yerinde her zaman durum aynı demek ki... Dini inanç maskesiyle herkesin hayatını kabusa çevirme çabası nedendir, anlamak güç

    YanıtlaSil