31 Mayıs 2022 Salı

BONOBO VE ATEİST


 

BONOBO VE ATEİST

Primatlar Arasında İnsanı Aramak

(The Bonobo and the Atheist)

Frans de Waal

2013

Çeviren: Aslı Biçen

Metis Bilim

3.Basım -  Mart 2018

259 sayfa

 

Yazar bir primatolog. Yani primatların davranışlarını inceliyor. Primat derken maymun, şempanze, bonobo, kapuçin…vb Ben aralarında fark görmüyorum, benim için hepsi maymun, ama hepsinin farklı farklı huyu varmış. Yazar da bu huylarla insan davranışlarını karşılaştırıyor, çeşitli değerlendirmeler yapıyor.

*

Aslında yazarın esas dikkat çektiği konu; ahlak.

Ahlaklı olmak için din şart mıdır?

Bence değildir. Bu kitabı okumadan önce de şunu düşünürdüm zaten; ahlaklı olmak için din lazım ise din yokken insanlar ahlaksız mıydı? Yazar da buna değinmiş:

“Atalarımızın henüz din sahibi olmadıkları zamanlarda sosyal normlarını olmadığına hakikaten inanan var mı? Yardıma ihtiyacı olan birine yardım etmez, haksızlıkla karşılaşılınca şikayet etmezler miydi?” sd.10

Hiç!

“Dinden önceki insan hayatı ille de herkesin birbirinin gözünü oyduğu bir hayat tarzı değildir. Din, bize normalde yapmayacağımız şeyleri yaptırmaktan ziyade, doğal eğilimlerimizi destekleme ve güçlendirme gibi bir katkıda bulunuyor olabilir.” Sf.99

Hiç 2!

Bugünkü dinlerin geçmişi bir- iki bin yıl. Öncesinde insanlar, bugün bildiğimiz anlamda din olmadan milyonlarca yıl yaşamış. Demek ki yaşanabiliyor. Bu süreçte de yaşayabilmenin ve özellikle de toplu olarak yaşayabilmenin bazı kurallarını oluşturmuşlar belli ki. Bunların illa yazılı kurallar olması şart değil. Bir şekilde doğruyu bulmuş veya hissetmiş olmalılar. Bu yüzden yazara göre ahlak yukarıdan, bir otoriteden gelmez, akıl yürütme sonucu varılmış ilkelerden ortaya çıkar. Ezelden beri vardır. Ait olma, iyi geçinme, sevme sevilme arzusu ile elimizden geleni yaparız, bunlar da bugün ahlak diye adlandırdığımız sistemi oluşturmuş olmalı.

Din yokken de ahlak vardı yani.

“Ahlak önce ortaya çıktı, modern din daha sonra bunun üzerine tutundu. Büyük dinler bize ahlakı hediye etmediler, aksine onu desteklemek üzere icat edildiler.” Sf.235

 

*

Ahlakı şöyle tanımlamış yazar: Ahlak, insanın kendi davranışının başkalarını nasıl etkilediğine dair farkındalığıdır.

Ahlak sadece insanlarda var diye düşünmemek lazım. Hayvanlarda da var. Kitabın konusu da bu.

Mesela yaşlı şempanzenin çeşmeye zar zor yürüdüğünü gören genç şempanze, hızlıca çeşmeye koşup su alıyor ve yaşlı şempanzeye veriyormuş.

Yaşlı şempanzeye yürüyüş yapması için genç şempanzeler destek oluyormuş.

Üzgün arkadaşlarını sarılıp öperek teselli eden şempanzeler varmış.

Dişi şempanzeler, birbiriyle kavga eden erkekleri ayırır, onların elindeki silahları alırlarmış.  

Yüksek mevkideki erkek şempanzeler, anlaşmazlıkları çözmek için arabulucu oluyormuş.

Hasta şempanzeye bir arkadaşı talaş verirmiş. Çünkü talaş, üzerine uzanıldığında rahat hissettirirmiş, bizim bir hastaya yastık vermemiz gibi.

Kuşlarda da benzer özellikler tespit edilmiş.

Orman horozları çiftleştikten sonra bir çubuğa çentik atıyorlarmış. On iki çentik olduktan sonra gelen dişiye “Benden bu kadar” diyorlarmış, başkasına gitsin diye.

Gel şimdi bunlara ahlaksız de. Demek ki ahlaklı olmak için dine, Tanrıya ve hatta insan olmaya bile gerek yok.

Bu ve bunun gibi pek çok örneği yazar şu şekilde yorumluyor:

“…Ahlakın yapıtaşlarının insanlıktan daha eski olduğu ve şu anda bulunduğumuz yere nasıl geldiğimizi açıklamak için Tanrı fikrine ihtiyaç duymadığımız şeklinde yorumluyorum.” Sf.28

 *

Empati üzerine de açıklamada bulunuyor yazar.

Empati için bakım gerekiyor, diyor. Yavrusuna bakan memelilerde bakım davranışının en önemli işareti yavruların kaybolduklarını hissettikleri zaman “kayboldum” çağrısında bulunmalarıymış. Kendi sesine göre çığlık atan yavruyu anne buluyormuş. Kertenkele, kaplumbağa gibi sürüngenlerde “kayboldum” seslenmesi yokmuş.

Bağ kurabilen hayvanlarda empati varmış. Az sayıda sürüngen bu özelliğe sahipmiş, örneğin timsah. Timsahlarda da yavrusuyla ilgilenme ve empati kabiliyeti varmış.

Din olmasaydı insanlar down sendromlu, engelli çocuklarına bakmaz, atardı diyen bir din adamı çıkmış bir gün yazarın karşısına. Ona şu şekilde cevap vermiş yazar: “Soyumuzda öyle güçlü bir bakma büyütme içgüdüsü var ki, durumları ne olursa olsun çocuklar kolay kolay ihmal ya da terk edilmiyor. (…) mevcut dinlerin hepsinden çok önce, Neanderthaller ve ilk insanlar engelli bireylere bakıyorlardı. Bu durum primat akrabalarımız için de geçerlidir.”sf.98

Gerçekten de doğada annesi ölen yavruları evlat edinen, o yavrunun bakımını üstlenen örnekler veriyor yazar.

Maymunların empati sahibi olduklarına dair de pek çok örnek yer alıyor kitapta. Birbirlerine yardım ediyorlar. Bir bonobo, cama çarpıp sersemlemiş bir kuşu kurtarmış, bir şempanze doğal yaşama yeni salınan bir şempanzeyi zehirli yılandan uzaklaştırmış.

Maymunların “Zannedildiği gibi bencil olmadıkları açık ve insanlık söz konusu olduğunda, ortalama bir Hıristiyan ya da Yahudi din adamını yenmeleri de muhtemel.” Sf.149

*

Maymunların hakkaniyete de önem verdiği gözlemlenmiş. Bir maymuna ödül olarak salatalık verilirken ödül hak eden diğer maymuna üzüm verilmiş. Salatalık alan maymun bu duruma tepki göstermiş ve salatalığı reddetmiş.

Başka bir deneyde kendisine üzüm verilerek ayrıcalıklı davranılan maymun diğer aç arkadaşlarına üzüm verilmesini işaret etmiş.

*

Bonoboları ayrı değerlendiriyor yazar. Bonobo ve şempanze arasında fark göremiyorum ben ama varmış. Bonobolar şempanzelerden daha yumuşak, daha empatik, barışçıl, cinselliği seven, hayatın tadını çıkaran… canlılarmış.

Örneğin şempanzelerde erkek egemenken bonobolarda dişi egemenmiş.

Bonobolarda erkek yavrular anneleriyle kalırken, kızlar başka yerlere göç ediyormuş. Hayvanat bahçeleri eskiden erkekleri başka yerlere gönderirmiş. Bu erkekler annelerinin yokluğunda tacize uğrar, hayvanat bahçelerinin misafirlere açık olmayan yerlerinde yapayalnız yaşarlarmış. Kıyamam ve HAYVANAT BAHÇELERİ KAPATILSIN! Bu deney ve gözlemleri de hayvanların doğal ortamında onlara zarar vermeden yapın a-aaa! Aslında yazar da bunu söylüyor. Maymunların en doğal ortamı Kongo'daymış ama politik sebeplerden gitmek, kalmak, çalışmak zormuş. 

*

Maymundan geldiysek şimdiki maymunlar neden insan olmuyor, sorusu vardır, klasik. Yazar bu konuya da değinmiş. O maymun bu gördüğümüz maymun değil, diyor. “Yaşayan bir maymunu başlangıç noktası olarak almanın ne alemi var? (…) Son ortak atamızın nasıl göründüğünü bilmiyoruz.” Sf.66

*

Yazar ateist olduğunu söylüyor. Bu konuyla ilgili bir tartışmaya girmeyi anlamsız buluyor. Ateistlerin dindarlarla din konusunda neden tartışmaya girdiğini de anlamıyor. “İtfaiyecilerin zaman zaman gizli kundakçı olması, homofobiklerin gizli eşcinsel olması gibi, acaba bazı ateistler gizliden gizliye dinin mutlaklığını mı özlüyor?” sf.93

Ben de bu konuda tartışmayı yersiz buluyorum.

“İnsanlar sadece inanmak istedikleri için inanırlar.” Sf.101

Doğru. İnançta bir mantıksal temel olmadığı ve olması da şart olmadığı için tartışmak boşuna. 

*

Din-ahlak ekseninde dinin ahlak üzerindeki rolünü yadsımıyor yazar. Kimi insan, ahlaklı olmak için bir gözlemciye  ihtiyaç olduğunu söyler.

“İnsanlar elalemin ne düşündüğüne o kadar önem verir ki davranışlarımızı düzeltmemiz için bir duvara yapıştırılmış bir çift göz resmi yeter. Din bunu çok uzun zaman önce anlamıştır ve kadiri mutlak Tanrı’yı sembolize etmek için her şeyi gören göz imgesini kullanır.”  Sf.25

Kimi insan da ahlaklı olmak için bir cezalandırıcıya ihtiyaç duyar.

“Belki sadece ben böyle düşünüyorumdur ama menfur bir davranışta bulunmasını engelleyen tek şey inanç sistemi olan insandan korkarım.” Sf.10 diyor yazar. Ben de.

*

Dini, toplumdan çıkarsak ne olur, diye soruyor yazar.

“...dini toplumdan çıkartsak neler olurdu? Bilimin ve doğalcı dünya görüşünün geriye kalacak olan boşluğu nasıl dolduracağını ve insanlara iyi olmaları için nasıl ilham vereceğini ben pek gözümde canlandıramıyorum.” Sf.28

İnsandan dini alınca neden geride bir boşluk kalacağı düşünülüyor. Belki din fazlalıktır, çıkartılınca boşluk olmaz. Bu da bir görüş olamaz mı?

*

Dinin faydaları vardır; birlikte eylemde bulunmanın gücü, insani temasın sıcaklığı, inanmanın getirdiği rahatlık… vb

Bu konular için bkz: Ateistler İçin Din

*

Yazar, insanların iyiliği-kötülüğü ile ilgili şu kanaatte:

 “İnsanları, esasen iyi ama kötülüğe muktedir görmek de, esasen kötü ama iyiliğe muktedir görmek de mümkün. Ben birinci gruptanım.” Sf.45

İyilik, kötülük tartışmaları ile ilgili bkz: Sineklerin Tanrısı

*

Maymunlar çok ilginizi çektiyse bkz: Maymunlar Gezegeni


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder