MAYMUNLAR GEZEGENİ
(La Planete des Singes)
Pierre Boulle
1963
Fransızcadan çeviren: S. İpek Ortaer Montanari
İthaki Yayınları
5. Baskı – Aralık 2018
203 sayfa
Muh-te-şem.
Ben bu kitaba bir pazar sabahı başladım,
akşamına bitirdim. Öyle sürükledi beni. Ve çok da etkiledi. Ters köşe yaptı
hatta. Beklemediğim gelişmeler ve beklemediğim bir final oldu.
“Maymunlar Cehennemi” filmi bu kitaptan
yola çıkılarak yapılmış. Ben bir Maymunlar Cehennemi filmi izledim ama serinin
üçüncü filmiydi ama bu kitaptaki hikaye ile tam örtüşmüyor.
Bu bambaşka. Çok başka.
Doğru sandığınız ya da inandığınız
bilgileri, değerleri sorgulatan, bakış açınızı komple değiştiren bir etkisi var
kitabın. Yani bende öyle oldu en azından.
Kitabı okumaya gönlünüz varsa hiç
yazacaklarımın devamını okumayın, tadınız kaçmasın. Ben ileride unutmayayım
diye sürprizli kısımları da yazacağım çünkü.
*
Hikaye şöyle:
Jinn ve Phyllis gezegenler arası yolculuk
yapan bir çift. Uzay gemileri ile o gezegen senin bu gezegen benim
dolaşıyorlar. Bu tarz seyahatlerin çok yaygın olduğu bir dönemdeler.
Bir gün uzay boşluğunda bir şişe
görüyorlar. İçinde de mektup.
Mektup şöyle başlıyor:
“Bu yazıyı uzaya emanet ediyorum, kendimi
kurtarmak için değil ama yardım etmek için, belki insan ırkını tehdit eden
korkunç felaketi haber etmek için. Tanrı yardımcımız olsun.” Sf.23
Mektubu Ulysse Merou adlı biri yazmış. Ailesiyle uzayda yola çıkmış,
konuksever bir gezegen arıyorlarmış.
Bu bilgiyi verdikten sonra Ulysse Merou
başından geçen macerayı anlatıyor mektupta.
*
Anlattığına göre Ulysse Merou bir
gazeteciymiş. Başarılı ve ünlü bilim adamı Profesör
Antelle ve fizikçi Arthur Levain ile
birlikte 2500 yılında Betelgeuse adlı gök cismine (yıldız) gideceklermiş. Gemide sadece bu üç kişi olacakmış. Bir de çeşitli hayvanlar, bitkiler.
Hayvanlardan biri de Hektor adlı bir maymun.
Yolculuklarının sonunda Soror adlı
gezegene ulaşıyorlar. Bu gezegeni Dünya’ya benzetiyorlar. İniş yaparken
şehirler, yapılaşmalar olduğunu görüyorlar.
Bir ormanda kapsülden inip etrafa keşfe
çıkıyorlar. Göl kenarında bir ayak izi görüyorlar. İnsan ayak izi. Az sonra da
bir kadın görüyorlar. Çıplak.
İnsan görünümünde bu kadın ama bir değişiklik var.
Konuşmuyor, gülmüyor, bakışları da zeka belirtisinden yoksun.
Bu kadın, maymun Hektor’u görünce öfkeyle
Hektor’a saldırıyor ve onu oracıkta öldürüyor.
Başka insanlar da görüyorlar ama sadece
görünümleri insan. Davranışları hayvan gibi. Tutumları da pek dostane değil.
Ulysse ve diğerlerinin kıyafetlerini, eşyalarını, silahlarını alıyor bu
yaratıklar. Alıp yok ediyorlar. Nesnelere düşmanlar.
“Nesneler bu yaratıkları kızdırıyordu.
İmal ediliş her şey öfkelerini ve korkularını harekete geçiriyordu.” Sf.48
Bu satırlar bana AROG filmini hatırlattı.
Orada da böyle icatlara düşman bir kavim vardı hatırlarsınız.
*
Bizimkiler (Bizimkiler diyeyim artık
Ulysse ve diğer ikisine) anlayamıyorlar neler olduğunu.
Sonra silah sesi duyuyorlar. Tüm insanlar
kaçışıyor. Ulysse, arkadaşlarını kaybediyor. Silahlardan kaçıyor ama bir ağa
takılıyor ve ağa takılan diğer insanlarla birlikte bir merkeze götürülüyor.
Bu esnada Ulysse çok şaşırtıcı şeyler
görüyor. Silahları kullanan ve insanları yakalayanlar maymunlar. Fakat giyinen,
yürüyen, konuşan, insan gibi maymunlar.
Kitapta bu insan ve maymun kavramları çok
karışıyor. Bunların tam tersi olduğu bir gezegen kitaptaki. Dükkanını açan
esnaf maymunlar, bilim adamı olup araştırmalar yapan maymunlar, araba kullanan,
ev hanımı olan, buna uygun giyimleri olan, konuşan maymunlar.
İnsanlar ise çıplak, konuşmayı bilmeyen,
alet kullanamayan, vahşi ve ilkel formlar.
*
Ulysse diğer insanlarla kapatıldığı
kafeste, diğerlerinden farklı olduğunu kanıtlamaya çalışıyor.
İnsanlar üzerinde deneyler yapılıyor.
Pavlov’un köpeği, çan sesi ardından elektrik akımı verme gibi şartlı refleks
gösteren bilindik deneyler. Ulysse bu deneyleri zaten bildiğini anlatmaya
çalışıyor. Kendi dilinde (Fransızca) konuşuyor. Konuşması hayretle karşılanıyor
ama enstitünün başkanı olan Zaius adlı orangutan onu ciddiye almıyor. Onun
sadece içgüdüleri biraz daha güçlü bir hayvan olduğunu düşünüyor.
Fakat Ulysse’nin farklı olduğunu Zira adlı
şempanze bilim kadını hissediyor. Sonunda Ulysse’nin aklına kağıt kalem
kullanmak geliyor. Deftere bazı geometri formülleri yazıyor. Bunu gören Zira
artık onun farklılığından şüphe etmiyor. Ulysse deftere çizerek farklı bir
gezegenden geldiğini de anlatıyor. Zamanla Zira ve Ulysse birbirlerinin dilini
de öğreniyorlar.
Zira kendisi gibi bilimle uğraşan
nişanlısı Cornelius’a Ulysse’den bahsediyor.
Ulysse’nin bu durumunu Zaius’a
anlatamıyorlar. Zaius biraz geri kafalı çünkü.
Maymunlar gezegeninde goriller,
orangutanlar ve şempanzeler olmak üzere üç sınıf var. Görünürde sınıflar
arasında fark yok, hukuk önünde eşitler ancak yine de bazı makamlar ve işler
bazı sınıfların tekelinde. O makamı çok hak etmeyen de oraya gelebiliyor.
Zira ve nişanlısı, yakında yapılacak bilim
kongresinde Ulysse’nin çıkıp kendini anlatmasını planlıyorlar. Böylece onun
farklılığını kimse hasır altı edemez.
Bu plan işliyor ve Ulysse kongrede canlı
canlı kendisini anlatıyor. Maymun dilinde konuşuyor. Başka bir gezegenden
geldiğini, maymunlara saygılı olduğunu ama geldiği gezegende durumun tam tersi
olduğunu anlatıyor.
Bunun ardından Ulysse artık özgür kalıyor.
Bilim çalışmalarına katılıyor, toplumda saygı görüyor.
*
Ulysse insanların neden bu durumda
olduğunu anlamaya çalışıyor.
Bu esnada Cornelius da bu konuda
çalışmalar yapıyor. Bir arkeolojik kazıda on bin yıl öncesine ait şehirleşme
ortaya çıkıyor. Bu kazılarda oyuncak bebek bulunuyor. İnsan formunda, giyimli
ve mekanizması çalışan, basınca ba-ba diyen bir oyuncak.
Ulysse ve Cornelius anlıyor ki gezegende
daha önce insanlar şimdiki gibi değilmiş.
Peki ne olmuş?
Cornelius ve ekibi insanlar üzerinde
deneyler yapıyor. Bir deneyde bir insanı konuşturmayı başarıyorlar. Geçmişten
bahseden bu insan maymunlar üzerinde deney yaptıklarını, ama artık maymunların
insanları dinlemediklerini, insanları taklit ettiklerini, kafeslerden
kaçtıklarını, örgütlendiklerini anlatıyor. Gezegendeki insanlar maymunlardan
kaçarak küçük bir alana sığınmışlar.
Yani maymunlar aslında insanları taklit
ederek bugünkü medeniyetlerini kurmuşlar.
Bunu kabul etmek Cornelius için çok
tehlikeli. Toplumda da bu görüş şiddetle karşılanabilir. Çünkü maymunlar en
üstün ırk olduklarını, insanların kendilerine benzese de onların bilinçleri
olmadığını düşünüyor. Kimisi maymunların insanlardan geldiğini, insanların
gelişmiş formu olduğuna inanıyor. Şimdi bunun tam tersi olduğunu kabul etmek ve
söylemek mümkün gözükmüyor.
*
Ulysse ise gezegendeki insanları kurtarmak
için buraya gönderildiğine inanmaya başlıyor.
Profesörü de bir hayvanat bahçesinde
görüyor. Hayvanat bahçesinin insanlar kafesinde görüyor onu. Ama profesör
halinden eser yok. Diğer insanlar gibi kafeste kendisine atılacak meyve için
dövüşüyor.
Ulysse onun hayvanat bahçesinden
çıkartılmasını sağlıyor ama profesör artık umutsuz vaka. Konuşamıyor, anlamaz
gözlerle bakıyor.
Bu arada Ulysse’nin gezegende ilk gördüğü
kadın olan Nova’dan (ona bu ismi veriyor) çocuğu oluyor.
Ancak Zaius ve ekibi bu doğuma çok sıcak
bakmıyor. Çünkü Ulysse’nin bebeği tipik bir insan gibi değil, maymun gibi.
(Yani aslında insan gibi.) (Anlayın işte, kavramlar biraz şey oluyor bu
kitapta.)
Ulysse ve ailesini yok etme planları yapılıyor.
Zira ve Cornelius ise gizlice Ulysse ve
ailesinin kaçmasını sağlıyor.
Her ne kadar insanları kurtarmayı düşlese
de kendi ailesini daha önemli buluyor Ulysse.
Cornelius, Ulysse’nin gezegene geldiği
kapsülü tamir etmiş, uzay gemisi de sağlammış.
Ulysse, Nova ve bebek gemiye binip
Dünya’ya doğru yola çıkıyorlar.
Nova en başından beri hayvansı özellikler
sergiliyor ama çocuğu doğduktan sonra Ulysse’nin öğrettiklerini daha iyi anlar
hale geliyor.
*
Nihayet Dünya’ya varıyorlar. Fransa’da
havaalanına iniyorlar.
Ulysse mutlu, ailesini güvenli bir yere
getirdiği için.
Havaalanında onları bir subay karşılıyor.
Subay yaklaşıyor ve Nova subayı görür görmez çocuğunu alıp korkuyla gemiye dönüyor.
Çünkü subay bir maymun.
*
Vaaavvv.
Ama daha bitmedi. Bir vaaaav da şimdi
geliyor.
Mektubu okumayı bitiren Jinn ve Phyllis
birbirlerine bakıp “Serin hikaye” olduğunu düşünüp
“…Mantık kullanabilen insanlar mı? Zeki
insanlar mı? Aklını kullanabilen insanlar mı? Hayır, bu mümkün değil; bu
noktada yazar ne yazık ki maksadını aşıyor!”
diyorlar.
Sonra:
“Phyllis kıllı kulaklarını hızlıca
silkeleyerek son şüphe kırıntılarını da aklından kovdu, pudra kutusunu
çıkararak, limana geri dönerlerken o sevilesi şempanze yanaklarını hafif bir
pembelikle canlandırdı.” Sf.203
Evet, Jinn ve Phyllis de maymunmuş meğer.
*
Çok sarsıcı geldi bu kitap bana.
Neden olmasın?
Kendimizi hayvanlardan üstün görüyoruz da
başka bir gezegende durum tam tersi olamaz mı? O gezegenden bir maymun çıkıp
gelse mesela, konuşsa bizim gibi, ne yaparız?..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder