2 Aralık 2019 Pazartesi

MAYMUNLAR GEZEGENİ



MAYMUNLAR GEZEGENİ

(La Planete des Singes)

Pierre Boulle

1963

Fransızcadan çeviren: S. İpek Ortaer Montanari

İthaki Yayınları

5. Baskı – Aralık 2018

203 sayfa


Muh-te-şem.

Ben bu kitaba bir pazar sabahı başladım, akşamına bitirdim. Öyle sürükledi beni. Ve çok da etkiledi. Ters köşe yaptı hatta. Beklemediğim gelişmeler ve beklemediğim bir final oldu.

Maymunlar Cehennemi” filmi bu kitaptan yola çıkılarak yapılmış. Ben bir Maymunlar Cehennemi filmi izledim ama serinin üçüncü filmiydi ama bu kitaptaki hikaye ile tam örtüşmüyor.

Bu bambaşka. Çok başka.

Doğru sandığınız ya da inandığınız bilgileri, değerleri sorgulatan, bakış açınızı komple değiştiren bir etkisi var kitabın. Yani bende öyle oldu en azından.

Kitabı okumaya gönlünüz varsa hiç yazacaklarımın devamını okumayın, tadınız kaçmasın. Ben ileride unutmayayım diye sürprizli kısımları da yazacağım çünkü.

*

Hikaye şöyle:

Jinn ve Phyllis gezegenler arası yolculuk yapan bir çift. Uzay gemileri ile o gezegen senin bu gezegen benim dolaşıyorlar. Bu tarz seyahatlerin çok yaygın olduğu bir dönemdeler.

Bir gün uzay boşluğunda bir şişe görüyorlar. İçinde de mektup.

Mektup şöyle başlıyor:

“Bu yazıyı uzaya emanet ediyorum, kendimi kurtarmak için değil ama yardım etmek için, belki insan ırkını tehdit eden korkunç felaketi haber etmek için. Tanrı yardımcımız olsun.” Sf.23

Mektubu Ulysse Merou adlı biri yazmış. Ailesiyle uzayda yola çıkmış, konuksever bir gezegen arıyorlarmış.

Bu bilgiyi verdikten sonra Ulysse Merou başından geçen macerayı anlatıyor mektupta.

*

Anlattığına göre Ulysse Merou bir gazeteciymiş. Başarılı ve ünlü bilim adamı Profesör Antelle ve fizikçi Arthur Levain ile birlikte 2500 yılında Betelgeuse adlı gök cismine (yıldız) gideceklermiş. Gemide sadece bu üç kişi olacakmış. Bir de çeşitli hayvanlar, bitkiler. Hayvanlardan biri de Hektor adlı bir maymun.

Yolculuklarının sonunda Soror adlı gezegene ulaşıyorlar. Bu gezegeni Dünya’ya benzetiyorlar. İniş yaparken şehirler, yapılaşmalar olduğunu görüyorlar.

Bir ormanda kapsülden inip etrafa keşfe çıkıyorlar. Göl kenarında bir ayak izi görüyorlar. İnsan ayak izi. Az sonra da bir kadın görüyorlar. Çıplak.

İnsan görünümünde bu kadın ama bir değişiklik var. Konuşmuyor, gülmüyor, bakışları da zeka belirtisinden yoksun.

Bu kadın, maymun Hektor’u görünce öfkeyle Hektor’a saldırıyor ve onu oracıkta öldürüyor.

Başka insanlar da görüyorlar ama sadece görünümleri insan. Davranışları hayvan gibi. Tutumları da pek dostane değil. Ulysse ve diğerlerinin kıyafetlerini, eşyalarını, silahlarını alıyor bu yaratıklar. Alıp yok ediyorlar. Nesnelere düşmanlar.

“Nesneler bu yaratıkları kızdırıyordu. İmal ediliş her şey öfkelerini ve korkularını harekete geçiriyordu.” Sf.48

Bu satırlar bana AROG filmini hatırlattı. Orada da böyle icatlara düşman bir kavim vardı hatırlarsınız.

*

Bizimkiler (Bizimkiler diyeyim artık Ulysse ve diğer ikisine) anlayamıyorlar neler olduğunu.

Sonra silah sesi duyuyorlar. Tüm insanlar kaçışıyor. Ulysse, arkadaşlarını kaybediyor. Silahlardan kaçıyor ama bir ağa takılıyor ve ağa takılan diğer insanlarla birlikte bir merkeze götürülüyor.

Bu esnada Ulysse çok şaşırtıcı şeyler görüyor. Silahları kullanan ve insanları yakalayanlar maymunlar. Fakat giyinen, yürüyen, konuşan, insan gibi maymunlar.

Kitapta bu insan ve maymun kavramları çok karışıyor. Bunların tam tersi olduğu bir gezegen kitaptaki. Dükkanını açan esnaf maymunlar, bilim adamı olup araştırmalar yapan maymunlar, araba kullanan, ev hanımı olan, buna uygun giyimleri olan, konuşan maymunlar.

İnsanlar ise çıplak, konuşmayı bilmeyen, alet kullanamayan, vahşi ve ilkel formlar.

*

Ulysse diğer insanlarla kapatıldığı kafeste, diğerlerinden farklı olduğunu kanıtlamaya çalışıyor.

İnsanlar üzerinde deneyler yapılıyor. Pavlov’un köpeği, çan sesi ardından elektrik akımı verme gibi şartlı refleks gösteren bilindik deneyler. Ulysse bu deneyleri zaten bildiğini anlatmaya çalışıyor. Kendi dilinde (Fransızca) konuşuyor. Konuşması hayretle karşılanıyor ama enstitünün başkanı olan Zaius adlı orangutan onu ciddiye almıyor. Onun sadece içgüdüleri biraz daha güçlü bir hayvan olduğunu düşünüyor.

Fakat Ulysse’nin farklı olduğunu Zira adlı şempanze bilim kadını hissediyor. Sonunda Ulysse’nin aklına kağıt kalem kullanmak geliyor. Deftere bazı geometri formülleri yazıyor. Bunu gören Zira artık onun farklılığından şüphe etmiyor. Ulysse deftere çizerek farklı bir gezegenden geldiğini de anlatıyor. Zamanla Zira ve Ulysse birbirlerinin dilini de öğreniyorlar.

Zira kendisi gibi bilimle uğraşan nişanlısı Cornelius’a Ulysse’den bahsediyor.

Ulysse’nin bu durumunu Zaius’a anlatamıyorlar. Zaius biraz geri kafalı çünkü.

Maymunlar gezegeninde goriller, orangutanlar ve şempanzeler olmak üzere üç sınıf var. Görünürde sınıflar arasında fark yok, hukuk önünde eşitler ancak yine de bazı makamlar ve işler bazı sınıfların tekelinde. O makamı çok hak etmeyen de oraya gelebiliyor.

Zira ve nişanlısı, yakında yapılacak bilim kongresinde Ulysse’nin çıkıp kendini anlatmasını planlıyorlar. Böylece onun farklılığını kimse hasır altı edemez.

Bu plan işliyor ve Ulysse kongrede canlı canlı kendisini anlatıyor. Maymun dilinde konuşuyor. Başka bir gezegenden geldiğini, maymunlara saygılı olduğunu ama geldiği gezegende durumun tam tersi olduğunu anlatıyor.

Bunun ardından Ulysse artık özgür kalıyor. Bilim çalışmalarına katılıyor, toplumda saygı görüyor.

*

Ulysse insanların neden bu durumda olduğunu anlamaya çalışıyor.

Bu esnada Cornelius da bu konuda çalışmalar yapıyor. Bir arkeolojik kazıda on bin yıl öncesine ait şehirleşme ortaya çıkıyor. Bu kazılarda oyuncak bebek bulunuyor. İnsan formunda, giyimli ve mekanizması çalışan, basınca ba-ba diyen bir oyuncak.

Ulysse ve Cornelius anlıyor ki gezegende daha önce insanlar şimdiki gibi değilmiş.

Peki ne olmuş?

Cornelius ve ekibi insanlar üzerinde deneyler yapıyor. Bir deneyde bir insanı konuşturmayı başarıyorlar. Geçmişten bahseden bu insan maymunlar üzerinde deney yaptıklarını, ama artık maymunların insanları dinlemediklerini, insanları taklit ettiklerini, kafeslerden kaçtıklarını, örgütlendiklerini anlatıyor. Gezegendeki insanlar maymunlardan kaçarak küçük bir alana sığınmışlar.
Yani maymunlar aslında insanları taklit ederek bugünkü medeniyetlerini kurmuşlar.

Bunu kabul etmek Cornelius için çok tehlikeli. Toplumda da bu görüş şiddetle karşılanabilir. Çünkü maymunlar en üstün ırk olduklarını, insanların kendilerine benzese de onların bilinçleri olmadığını düşünüyor. Kimisi maymunların insanlardan geldiğini, insanların gelişmiş formu olduğuna inanıyor. Şimdi bunun tam tersi olduğunu kabul etmek ve söylemek mümkün gözükmüyor.

*

Ulysse ise gezegendeki insanları kurtarmak için buraya gönderildiğine inanmaya başlıyor.

Profesörü de bir hayvanat bahçesinde görüyor. Hayvanat bahçesinin insanlar kafesinde görüyor onu. Ama profesör halinden eser yok. Diğer insanlar gibi kafeste kendisine atılacak meyve için dövüşüyor.

Ulysse onun hayvanat bahçesinden çıkartılmasını sağlıyor ama profesör artık umutsuz vaka. Konuşamıyor, anlamaz gözlerle bakıyor.

Bu arada Ulysse’nin gezegende ilk gördüğü kadın olan Nova’dan (ona bu ismi veriyor) çocuğu oluyor.

Ancak Zaius ve ekibi bu doğuma çok sıcak bakmıyor. Çünkü Ulysse’nin bebeği tipik bir insan gibi değil, maymun gibi. (Yani aslında insan gibi.) (Anlayın işte, kavramlar biraz şey oluyor bu kitapta.) 

Ulysse ve ailesini yok etme planları yapılıyor.

Zira ve Cornelius ise gizlice Ulysse ve ailesinin kaçmasını sağlıyor.

Her ne kadar insanları kurtarmayı düşlese de kendi ailesini daha önemli buluyor Ulysse.

Cornelius, Ulysse’nin gezegene geldiği kapsülü tamir etmiş, uzay gemisi de sağlammış.

Ulysse, Nova ve bebek gemiye binip Dünya’ya doğru yola çıkıyorlar.

Nova en başından beri hayvansı özellikler sergiliyor ama çocuğu doğduktan sonra Ulysse’nin öğrettiklerini daha iyi anlar hale geliyor.

*

Nihayet Dünya’ya varıyorlar. Fransa’da havaalanına iniyorlar.

Ulysse mutlu, ailesini güvenli bir yere getirdiği için.

Havaalanında onları bir subay karşılıyor. Subay yaklaşıyor ve Nova subayı görür görmez çocuğunu alıp korkuyla gemiye dönüyor.

Çünkü subay bir maymun.

*

Vaaavvv.

Ama daha bitmedi. Bir vaaaav da şimdi geliyor.

Mektubu okumayı bitiren Jinn ve Phyllis birbirlerine bakıp “Serin hikaye” olduğunu düşünüp

“…Mantık kullanabilen insanlar mı? Zeki insanlar mı? Aklını kullanabilen insanlar mı? Hayır, bu mümkün değil; bu noktada yazar ne yazık ki maksadını aşıyor!” 

diyorlar.

Sonra:

“Phyllis kıllı kulaklarını hızlıca silkeleyerek son şüphe kırıntılarını da aklından kovdu, pudra kutusunu çıkararak, limana geri dönerlerken o sevilesi şempanze yanaklarını hafif bir pembelikle canlandırdı.” Sf.203

Evet, Jinn ve Phyllis de maymunmuş meğer.

*

Çok sarsıcı geldi bu kitap bana.

Neden olmasın?

Kendimizi hayvanlardan üstün görüyoruz da başka bir gezegende durum tam tersi olamaz mı? O gezegenden bir maymun çıkıp gelse mesela, konuşsa bizim gibi, ne yaparız?..


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder