6 Haziran 2021 Pazar

ZERO LİMİT

 


ZERO LİMİT

(Zero Limits)

Joe Vitale - Ihaleakala Hew Len

2007

İngilizceden Çeviren: Zeynep Esin

Pegasus Yayınları

1.Baskı - Mayıs 2008

271 Sayfa


Hayatındaki her şeyden ama her şeyden bizzat senin sorumlu olduğunu anlatıyor kitap. 

Hawaiili bir terapist olan İhaleakala Hew Len bu yöntemi bulmuş. Ya da geliştirmiş, her neyse. Bu terapist kendisine gelen hastalarla ilgili sorunlarda, bu sorunu kendi sorunu addedermiş. Bu hasta/bu sorun bana geldiyse bu benimle ilgilidir, gibi bir yaklaşımı var. Bu hasta/sorun neden bana geldi?  “O kişinin acısına neden olabilecek içimde ne oluyor?” Bu soruların cevabını ararmış kendi içinde.

İçinde o insanlarla ortak olan parçayı bulup temizlermiş. Bu temizlik, kitaptaki tabirle "arınma" için şu sözleri tekrarlarmış: 

Seni seviyorum

Özür dilerim

Lütfen beni affet

Teşekkür ederim

İşte bunun adına da "Ho’oponopono" deniyormuş. "Ho’o" Hawaii dilinde sebep, "ponopono" da mükemmellik demekmiş. Ho’oponopono "dengesizlik ve hastalığa yol açan acı veren hatıraların ya da hataların enerjisini ortadan kaldırmak" anlamına geliyormuş. 

*

Dr. Hew Len, bir akıl hastanesi dolusu hastayı hastalarla hiç görüşmeden iyileştirmiş. Sadece hastaların dosyalarını incelemiş, o dosyalara yukarıdaki sözleri söylemiş. "Okumuş, üflemiş" gibi bir şey yani. 

Çıkış noktası “Kendi içimde ne bu soruna neden oluyor ve içimdeki bu sorunu nasıl düzeltebilirim?” Yaşamındaki her şeyin sorumlusunun kendin olduğuna inanırsan evet yaşamındaki herkesin söylediklerinden ya da yaptıklarından da sen sorumlu olursun. 

O kadar ki: "Teröristlerin, başkanın, ekonominin, deneyimlediğiniz ve hoşlanmadığınız her şeyin iyileşmesi size bağlıdır. Başka bir deyişle, onlar sadece içinizden dışa vurulmuş izdüşümlerdir.” deniyor kitapta. 

Bunu fiziksel düzlemde düşünmemek lazım. Elbette terörist, suçlu... vb hukuk önünde cezasını çekmeli. Başkasının fiiline benim bir dahlim olmamışsa, yasalar nezdinde ben sorumlu olamam. Kitapta anlatılan daha içsel bir şey. Zaten bu tarz kitaplarda anlatılanlar hep içsel şeyler. Tamamen inanç meselesi. Kimisini iyi hissettiriyor böyle şeylere inanmak, o zaman ne güzel. 

*

"İçimde ne oluyor ki bu ortaya çıkıyor? Nasıl yüzde yüz sorumlu olabilirim?" diyor kitapta.

Hayatının sorumluluğunu üstlenme meselesine katılıyorum. Hayatım seçimlerimden, eylemlerimden ya da eylemsizliğimden oluşur. Burada Tanrı'ya bir parantez açmak lazım. Çünkü bu ikisi aynı anda yürümez. Bir yandan "Hayatımın sorumluluğu bende" diyip öbür yandan da Tanrıya inanmak?.. Tanrı, hayatının sorumluluğunu üstlenemeyen, yaşadıklarının kendi kararlarının sonucu olduğunu kabul etmek istemeyenlerin sığınağı. Ki insanların bu sığınaklarında bile huzur bulamadıklarını gözlemliyorum. Eğer hayatının idamesi Tanrı'nın kontrolündeyse, tabii yalnızca senin değil tüm evrenin kontrolü Tanrı'daysa o zaman yeryüzündeki hiçbir şeye ve hiç kimseye kızamazsın. Tanrı yaptırıyor çünkü neticede, değil mi? 

Bu konu açıldığında hemen cüzi irade/külli irade/Allah akıl vermiş... denmeye başlıyor. Ama bunun sınırı asla açıklanamıyor. Bu iradenin sınırını kim çiziyor? Başıma x olayı geldiğinde bu benim iradem mi, Tanrı'nın iradesi mi? Bunu kim belirliyor? Bunun cevabını kim veriyor. Kişinin kendisi. Kendisini hangi cevap daha iyi hissettirecekse o. 

Yukarıda dediğim şeyi tekrarlıyorum. İyi hissettiriyorsa ne güzel. Eğer bir yaratıcının varlığı sana seni iyi hissettiriyorsa ne güzel. Ama sende korku, huzursuzluk, şüphe yaratıyorsa o kadar da güzel değil. 

*

"Fizik evren düşüncelerimin bir ürünüdür. Her şey aklımdaki düşünceler ne ise öyle var oluyor." diyor kitapta. Bunu diyen bir kitap daha biliyorum:

Bkz: İçten Dışa/ Dadi Janki

*

Bir kişi ile sorunun varsa bu o kişi ile ilgili değil diyor kitap “Sorun, yüzeye çıkan ve sizin tepki gösterdiğimiz hatıradır.”

Bu hatıralardan arınmak için de yukarıda sözcükler, seni seviyorumlar, teşekkür ederimler...

Kitapta bu şekilde kendisinin daha iyi hissettiğini, hayatının değiştiğini söyleyen insanların mektuplarına yer verilmiş. İyi hissetmişlerse ne güzel. 

Kitabın Amerikalı yazarı da Hawaaili meslektaşının bu yöntemini, bu yöntemle nasıl tanıştığını, bu yöntemi anlama sürecini, insanlara anlatma sürecini, daha önce yazdığı kitaplardaki başarılarını, tv programlarına çıkışını, kilo verişini, son model araba alışını... anlatmış da anlatmış. O yüzden kitabı açıkçası sonuna kadar okuyamadım. Bir zamanlar ilgimi çekiyordu bu tarz şeyler ama artık yalnızca nostaljik bir tat alıyorum. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder