YÜRÜMENİN FELSEFESİ
(Marcher, une philosophie)
Frederic Gros
2009
Türkçesi: Albina Ulutaşlı
Kolektif Kitap
7. Baskı – Ocak 2018
191 sayfa
Çok da sevdalısı değilim ama yürümeyi severim.
Esasen trafiği sevmediğim için yürümeyi tercih ederim
mümkünse.
Kitapta örnekleri verildiği gibi 1700-1800’lü yılların
kırlarında olsam belki mecburiyetten değil, içimden gelerek severdim.
*
“Yürümek spor değildir.” diyerek başlıyor kitap. Bir ayağı
diğerinin önüne atmak, hepsi bu.
Yürümenin faydalarından bahsediyor.
“Erteleme özgürlüğü sunar. Şöyle bir dolaşmaya çıkmak bile
endişelerin ağırlığını hafifletmeyi, işleri bir süreliğine unutmayı sağlar.” Sf.11
Yalnız mı yürümek lazım, birlikte mi? İkisinin de yeri ayrı diyor.
Yürümek her zaman amaçsızca takılmak anlamına gelmez. Bir
amacı ve belirli kuralları olan Hac yolculuğu örneğin.
Tarihi yürüyüşler ya da, örneğin Gandi’nin 1930 tuz
yürüyüşü.
Kırda yürümek başka, kentte başka. “Kentte yürümek,
kesintili ve düzensiz bir ritim gerektirdiğinden, doğada uzun yürüyüşler
yapmaya aşık olanlar için işkencedir.” Sf.153
Nietzche, Rimbaud, Rousseau, Henry David Thoreau, Kant...gibi yürüyüş yaparak çalışan ve yaşayan isimlerin hayatından ve yürüyüşün hayatlarında kapladığı yerden bahsediyor.
“Yürümek kafayı boşaltır.” deniyor. “Akşam olduğunda
düşünmeye hemen hiç ihtiyaç duymazsınız.” Sf.91
Yoooo.
Benim yürüyüş yaparken kafam boşalmadığı gibi dünya kadar
dertle tasayla doluyor. Akşam da düşünmeye devam ediyorum. Ben de mi bir bozukluk
var acaba?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder