24 Mayıs 2015 Pazar

TEHLİKELİ OYUNLAR




TEHLİKELİ OYUNLAR

Oğuz Atay

1973

İletişim Yayınları - 30. Baskı - 2014

479 sayfa


Hikmet Benol.

Bu romanın Selim Işık'ı / tutunamayanı.

Evlenmiş, ayrılmış. Tuhaf bir evlilik olmuş. Adeta daha başlarken, biteceğini hissetmiş gibi.

*

Hikmet, bir gecekonduda yalnız yaşıyor.

O gecekondu diye adlandırsa da sevgili komşusu emekli  albay Hüsamettin Tambay, buranın bir gecekondu değil, üç katlı ahşap bir ev olduğunu söylüyor.

Fakat Hikmet için burası bir gecekondu ve sık sık bir gecekondu edebiyatı yapacak bunun üzerine.

Albay, yeryüzünde doğru düzgün iletişim kurduğu tek insan. Hatta o yüzden bazen onun gerçekliğinden şüphe ediyor. Kendisini böyle dinleyen, anlayan bir insanın olabileceğine ihtimal veremiyor çünkü.

Aslında Albay da  Hikmet'i tam çözemiyor. Bazen delirdiğini düşünecek gibi oluyor. 

"Ne karanlık ruhun var yahu Hikmet! Biraz pencereni aç da içeri temiz hava girsin."

Albay ile çeşitli oyunlar yazıyorlar ve oynuyorlar. Daha ziyade Hikmet oynuyor.

"Ben ölmek istiyorum sayın albayım, ölmek. Bir yandan da göz ucuyla ölümümün nasıl karşılanacağını seyretmek istiyorum. Tehlikeli oyunlar oynamak istiyor insan; bir yandan da kılına zarar gelsin istemiyor." sf. 259

"Oyunlar, gerçeğin en güzel yorumlarıdır. Bizim gerçek dediğimiz şey de, bazı güçlükler yüzünden iyi oynanamayan oyunlardır." sf. 408

*

Bir diğer komşusu da "Dul Kadın" Nurhayat.

Nurhayat, askerdeki oğlu Hidayet'e mektup yazdırmak için geliyor Hikmet'e. Hikmet hesapta Nurhayat'ın ağzından yazıyor mektubu ama esasen kendi içini de döküyor. 

Hidayet, bir piyes yazmalıymış. Ona yardımcı oluyor. Ne de olsa oyun yazmak en iyi becerdiği şey.

*

Ülkemiz hakkında da söyleyecekleri var elbet.

Kendisinden ödevi için yardım isteyen komşu çocuğuna ülkemizi anlatıyor: 

"Ülkemizde en çok yetişen, köylüdür. Köylü, bütün iklimlerde yetişir. Köylünün yetişmesi için, çok emek vermeğe ihtiyaç yoktur. Köylü bozkırda yetişir, yaylada yetişir, ormanda yetişir, dağda yetişir, kurak iklimde yetişir, ovada yetişir, dağda yetişir, sulak iklimde yetişir. Çabuk büyür, erken meyva verir. Kendi kendine yetişir, kendi kendine meyva verir. Biz köylüleri çok severiz. Şehre gelirlerse onlardan kapıcı ve amele yaparız." sf. 111

*

Kendisini ve bütün hayatını gözden geçiren Hikmet, elbette sık sık da eski karısı Sevgi'den bahseder. 

Onun için şu cümleleri kurar. (Şiir gibi yazacağım ben)

Bir zamanlar seni sevmiştim.

Ve sevgiyi senin suretinde yaratmıştım.

Bu kalbin,

birini sevmeğe ihtiyacı vardı.

Ve sen bunu anlamadın.

Ve bana eziyet ettin.

Ve eziyet ettiğini bilmedin.

Göz yaşımı silmedin.

Ve ben, 

senin bilgisizliğinin artmasına izin verdim.

Fakat hiçbir şeyi unutmadım.

Ve hepsini aklıma yazdım.

Ve sana izin verdim ki,

bilmeden yaptığın eziyet artsın.

Ve sonunda

artık dayanamıyorum diyebilmek için

ben de bilmeden

bu oyunu oynadım sana." sf. 90-91

Eski karısının her şeye müdahale etmesinden, kontrolü hep elinde tutmasından, soğuk duruşundan yakınıyor. 

*

Buraya kadar Sevgi'yi hep Hikmet'ten dinledik.  Biraz flu, belirsiz biri gibi iken, Sevgi'ye ayrılmış bölümle beraber Sevgi de bir karaktere bürünüyor. 

Zıt karakterlere sahip bir anne ve babası var Sevgi'nin. "Sevgi babasından ciddiyeti, annesinden de üşümesini aldı." sf. 170

Babası Süleyman Turgut, başka kadınlarla annesini aldatınca anne ve babası ayrılıyor.

(Süleyman Kargı ve Turgut Özben: "Tutunamayanlar"da geçen isimler.)

Babası evi terkediyor.

Bir aile dostları  var. Selim Bey.Selim Bey, bir çeşit baba oluyor Sevgi için.

(Selim Işık. Bir "Tutunamayanlar"da geçen isim daha. Belki alalade isimler ama algıda seçicilik olmuş bende.)

Sevgi, annesi ve ardından babası ölünce iyice yalnızlaşıyor.

"Zamanından önce öksüz kalmanın da, boşanmak ve evini terk etmek ve başka birine aşık olmak gibi yersiz bir durum olduğu belliydi. Toplum içinde bir yer alabilmek için, her zaman tam bir kadro ile bulunmak gerekiyordu: Anne, baba, hatta kardeşler ve hatta minimum sayıda akrabalar (teyze, dayı, hala, amca yeğenler vb.) Sadece sahte bir amcayla (Selim Amca) ve yasa dışı bir babayla kalmıştı. Oysa insanın dedelerinin, büyükbabalarının, babaannelerinin ve büyükannelerinin bile sağ olması gereken bir yaştaydı: On sekiz yaşındaydı." sf. 204


*
Selim Bey'in bir yeğeni var. Ergun.

Ergun, Sevgi'den pek hoşlanmıyor. Selim Bey'in mirasından Sevgi'ye de pay vereceğini düşünüyor çünkü. 

Sevgi'ninse umrunda değil Ergun.

*

Sevgi, kilisede ölüleri için dilekte bulunurken Nursel Hanım ile tanışıyor.

Bir süre anne gibi oluyor Sevgi için bu değişik kadın.

*

Görüldüğü üzere Sevgi için hayat kolay değil.

"Bir genç kızın yaşamak isteyeceği rüyaların kötü sonlarını gördükçe ümitsizliğe düşüyordu Sevgi: Babası, masum da olsa, düzensiz yaşayışı yüzünden eriyip gitmişti; annesi, rahat bir ömür sürmek gibi zararsız bir hayal uğruna, sevmediği bir insana yıllarca katlanmıştı; Nursel Hanım bütün insanlığı kucaklamak isterken, neredeyse bu dünyanın altında eziliyordu. Sevgi'nin beklediği uzun boylu prensin işi oldukça zordu; ona bütün dünyanın nimetlerini, bütün insanlardan kaçırarak vermek zorundaydı." sf. 231

Sevgi adına teşekkür etmeli Oğuz Atay'a, onu bize tanıttığı için. Yoksa Sevgi'yi hep Hikmet'in anlattığı gibi soğuk, kontrollü, sevimsiz bir kadın olarak bilecektik.

Hikmet, o kadar söylense de Sevgi'yi özlüyor sonunda. Onu sevdiğini anlıyor.

*

Karısı dışında sevdiği bir kadın daha var: Bilge.

Aslında arkadaşlar. 

Ama Hikmet, arkadaşlıktan öte duygular besliyor Bilge'ye karşı.

"Sizin için kötü niyetler besleyebilir miyim Bilge? O güzel dudakları..." sf. 140

*

Hikmet, tüm bu oyunların, düşünüşlerin, deli gibi konuşmaların sonunda balkondan düşerek ölüyor. Elim ve tuhaf bir kaza.

***

Kitabın efsane cümlesi şu:"Kelimeler albayım, bazı anlamlara gelmiyor." sf. 101

Ve diğerleri:

"Aklımın içini örümcek ağları sardı; kafamın sandalyelerinde elbiseler, gömlekler, çoraplar birikmeğe başladı; kurduğum hayaller, bir bekar odasının dağınıklığına boğuldu." sf. 24

"Karınca gibi, insan da öteberi taşımasını seviyor yuvasına." sf. 30

"Ülkemizde herkes aklını oynatmış; memleketin, İsviçre'ye tedavi için gönderilmesi icap ediyormuş. Ancak oradaki doktorlar anlar." sf. 73

"İnsanlara öyle bir bakarlar ki, yaptığın hiçbir işi ciddiye alamazsın." sf. 74

"Huzurumuz var da denemez. Vaktimiz bol olduğu için, bütün günümüzü huzursuzlukla dolduramıyoruz sadece." sf. 74

"Gözleriniz çok ses çıkarıyor." sf. 74

"İnsan bazı güçlüklerden, ancak onları unutmak suretiyle kurtulabiliyor." sf. 89

"Yolda durmak mümkün olmuyordu; böyle bir hürriyet yoktu. Sadece sürüklenme, kalabalığın akışına kapılma hürriyeti vardı." sf. 122

"Çiçeklerin de isimlerini bilmem ki; parmağımla gösteririm çiçekçiye; Şu kaça? şundan da koy, şunu da demetle mi satıyorsun? Hiçbir kadın, çiçeğe dayanamaz. İlk gidişimde baklava götüremezdim ya." sf. 136

"Herkesin bir fincan kahvesini içeceği bir yakını vardır. Herkes, içini, yalnız içine dökmez." sf. 144

"Zenginler, hiçbir şeye aldırmama, hiçbir şeyden heyecanlanmama lüksüne sahiptirler; bu nedenle çok yaşarlar." sf. 154

"Bizim gibilerin hayatında güzellikler, kısa süren aydınlıklardır. Bizim gibiler, başkalarının yaşantılarına kısa bir süre için girerler. Uşak rolünde girerler." sf. 158

"Sıkıntım da benimle birlikte ihtiyarlıyor. Eskiden oldukça canlı ve neşeli bir sıkıntıydı; şimdi benim gibi aksi, çekilmez ve gittikçe hiçbir şeyi beğenmez oldu." sf. 186

"Bazı insanların, bazı şeylere hiç hakkı yoktu: ne var ki, insanlar da en çok, bu hiç hakları olmayan şeyleri yapıyorlardı." sf. 189

"Her işin bir sonrası olmasaydı ne iyi olurdu." sf. 192

"Dünyada 'sizi anlıyorum' gözlerinin sahteleri türemişti; gerçeği sahteden ayırmak çok zordu. 'Siz-anlıyorum konuşmanıza-ihtiyaç yok' ya da 'siz-onlara-bakmayın-yalnız-gözlerime-inanın' bakışlarının çoğu aslında 'bugünü-geçirmek-için-birine-ihtiyacım-var' kalıbından ibaretti." sf. 214

Her evin bir krallık olduğunu düşünen yazar diyor ki:

"Ancak kendi dünyasını kuramayanlar, başkalarının evlerine koşarlardı. Milyonlarca krallık kurulmalıydı. Aralarında yalnız diplomatik ilişkiler bulunan milyonlarca bağımsız ülke." sf. 232

"Başka insanlara duydukları tepkiden yararlanarak başarıya ulaşmayı yalnız sanatçılar becerebilmiştir." sf. 273

"Her geçen gün yeni suçlar öğreniyor insan. Okudukça, düşündükçe, yeni insanlar tanıdıkça sadece günahlarının arttığını hissediyor." sf. 284

"Kafam cam kırıklarıyla dolu doktor. Bu nedenle beynimin her hareketinde düşüncelerim acıyor." sf.333

"Sinirimden gülüyorum albayım. Çünkü sinirlerim artık gülmek için kafamın neşelenmesini beklemiyor." sf. 335

"İyi romanların okuyucusu olmaktansa, kötü romanların kahramanı olmak istiyordu." sf. 376

"Yaşamak, yaşlanmak demektir, ölmek demektir." sf. 379

4 yorum:

  1. Merak ettiğim bir kitaptı, paylaşımınız için teşekkür ederim:) Peki sizce bu kitap mı Tutunamayanlar mı daha kolay okunabilir?

    YanıtlaSil
  2. Merhaba,
    Bunu okumak Tutunamayanlar'dan daha kolay.

    YanıtlaSil
  3. Önce bununla başlayayım o zaman, cevabınız için teşekkür ederim:)

    YanıtlaSil
  4. Ne demek:)
    Umarım beğenirsiniz.
    Sevgiler.

    YanıtlaSil