OYUNLARLA YAŞAYANLAR
Oğuz Atay
1973
İletişim Yayınları - 22. Baskı - 2014
109 sayfa
Tutunamayanlar ve Tehlikeli Oyunlar'ın konsantre hali diyeceğim bu kitap için.
Oğuz Atay, ilkin Tutunamayanlar'da aslında roman görünümünde dev bir oyun yazmış, Tehlikeli Oyunlar romanında oyunlara daha da görünürlük kazandırmış ve sonunda baştan sona bir oyun yazmış.
*
Coşkun Ermiş, emekli tarih öğretmeni.
Oyun yazmak ve hatta oynamaktır emeli.
Denebilir ki sırf bu amaç için emekli olmuş. Oyunlarını doyasıya yazabilmek için.
Karısı, bu konuda ona pek destek olmuyor. Hatta ciddiye de almıyor onun bu uğraşını. Coşkun'un da zaten karısını ciddiye aldığını sanmıyorum.
*
Oğlu Ümit, oyun mevzusunda babasına çekmiş. Ninesi Saadet'i paşa kılığına girip kandırıyor. O kadar kandırıyor ki, kadıncağız evdeki tatsız havadan bulanıp kaçtığında onu karakoldan paşa kılığına girerek alıyor Ümit. Tabi bunu komisere izah etmek pek kolay olmuyor.
*
Coşkun'u ciddiye alan arkadaşı Saffet, Coşkun'u tiyatro sahibi Servet ile tanıştırıyor. Servet de o sıralarda sahneleyecek yerli bir oyun aradığı için Coşkun'u destekliyor.
Destekleyenlerden biri de tiyatro oyuncusu Emel. Aralarında bir aşk da geçiyor.
*
Oyuna bir müzik hocası (Coşkun, emekliliğin getirdiği boş zamanda keman çalmayı öğrenmek istiyor çünkü) bir garson, bir komiser ve bir icra memuru da giriyor. Yazar, tüm bu karakterleri aynı kişinin canlandırmasını istemiş. Bu kişilerin aynılığını gören Coşkun'un kafası karışıyor tabi:
"COŞKUN: Bu adamı sanki bir yerden tanıyorum. Sanki bu adam daha önce çok başkabir iş yapıyordu. Son günlerde herkesi birbirine karıştırıyorum zaten.
SAFFET: Oyun yazmaktan olmuştur.
COŞKUN: Belki de karıştırmıyorum. Belki de insanlar aynı oyunları oynuyorlar, hayatlarını birbirine benzer oyunlarla geçiriyorlar."
sf. 45-46
*
Bu kitapta da Selim ve Turgut isimleri geçiyor. Bana öyle geliyor olabilir ama Oğuz Atay, Tutunamayanlar'ın biricik karakterleri Selim Işık ve Turgut Özben'den vazgeçememiş. Ardından yazdığı iki kitapta da ("Tehlikeli Oyunlar" - "Oyunlarla Yaşayanlar" )onların isimlerine küçük de olsa yer vermiş.
*
Coşkun da Tutunamayanlar'daki Selim ve Turgut gibi, Tehlikeli Oyunlar'daki Hikmet gibi kendisiyle ve insanlarla meselesi olan, dertli, düşünceli, soran, sorgulayan, tutunamayan bir insan.
Yazdığı oyunlarla millete yol göstermek amacı güdüyor.
sf. 51 |
"Biz büyük bir milletiz derken, aynı zamanda demek istiyorum ki, evet aynı zamanda biz çocuk kalmış bir milletiz Saffet! Çünkü her şeye çocuk gibi sevinir, çocuk gibi üzülürüz her şeye." sf. 48
*
Coşkun, bir yerde "hayatıma kendi ellerimle son vereceğim" diyor. sf. 53
Yoksa onun da sonu Selim gibi (Tutunamayanlar), Turgut gibi (Tutunamayanlar), Hikmet gibi (Tehlikeli Oyunlar) ölmek/intihar etmek/kaybolmak mı olacak?
*
Gerçekten oyunlarla yaşayan Coşkun, "Ne-var-ne-yok-iyilik-sağlık" oynuyor her gün." sf. 53
Bazen de oyunlardan kafası karışıyor:
"Oyun nerede bitiyor, hayat nerede başlıyor, hiç anlamıyorum. Hayat nerede başlıyor, ölüm nerede başlıyor?" sf. 90
En sonunda, kalbi dayanamıyor tüm bu oyunlara/karışıklıklara.
"Büyük kalpler nedense çok zayıf oluyor." sf. 107
"Ben de büyük meseleler yüzünden harcamış olmak isterdim hayatımı. Küçük dertler yüzünden yıpranıp gitmek istemezdim." sf. 107
*
SERVET (Saffet'e kuşkuyla bakar): Gerçekten öldü mü? (Saffet, evet anlamında başını sallar. Servet, dehşet içinde Saffet'ebakar.) Peki, ne yapacağız şimdi?
SAFFET: Oyun bitti, seyirciyi selamlayacağız. (Bir adım öne gelir ve halkı selamlar. Servet de şaşkınlıkla başını önüne eğer. Coşkun'un başı da selam verir gibi önüne düşer.)
PERDE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder