3 Mayıs 2025 Cumartesi

OKUMAK

 


OKUMAK

(Reading: A Very Short Introduction, First Edition)

Belinda Jack

2019

Çeviren: Azade Aslan

Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

1.Basım - Temmuz 2024

148 sayfa



Okumak üzerine okumak... Çok keyifli geldi bana. Okumak üzerine bu kadar düşünmediğim gibi bu kadar düşünülebileceğini de düşünmemiştim. 

*

Okuyan insana okumanın ne kadar normal ve olağan geldiğini anlatarak başlıyor kitap. Ama iş birine okumayı öğretmeye çalışmak oldu mu, işin rengi değişiyor. Gerçekten aslında o kadar da normal ve olağan gözükmüyor bu durumda. Okumayı öğreten öğretmenlerimize saygılar.

*

Okuma sürecini anlatıyor kitap bir yerde. Okumak için hem fiziksel hem zihinsel bir çaba gösteriyoruz. Gözümüz sözcükleri görüyor, tanımlıyor, beynimiz bu veriyi yorumluyor. Üstelik beynimizin dil bölgesinin yanı sıra başka bölgeleri de harekete geçiyor:

“Lavanta, tarçın ve sabun gibi sözcükler beynin hem dil işleme alanlarını hem de kokulara tepki veren alanlarını hareketlendirir.” Sf.7

Özellikle macera, gerilim, polisiye gibi romanları okurken de salt okumadığınızı hissedersiniz. İçindeymiş gibi olursunuz bazen. Buradan da anlaşılabilir aslında okurken sadece gözümüzde değil beynimizde de bir şeyler oluyor. 

“Okumak benliğin aşılmasına, zamanda ve mekanda yeni bir aidiyet duygusuna ve en önemlisi de bireyin ait olduğu topluma eleştirel bir bakış açısıyla yaklaşmasına olanak tanır.” Sf.20

*

Bu kitapta öğrendim ve şaşırdım, sessiz okuma aslında yeni bir şey sayılırmış. Okumak eskiden -Antik Yunan ve Roma döneminde- topluluk içinde yüksek sesle okumak olarak uygulanıyormuş. Bugün anladığımız şekilde sessizce ve yalnız yapılan bir eylem değilmiş. İlk defa sessizce kitap okuyan birini görenler şaşırıyormuş yani, ne yaptığını anlamıyorlarmış. 

Antik demişken Antik Yunan’da ünlü bir kadın yazar varmış: Sappho (MÖ 630-570) Çağdaşları onu çok övmüş. Şiirleri ve başka yazıları da varmış. Ama ondan pek az şey günümüze ulaşmış. Ününü anlamamız için şöyle bir örnek veriliyor kitapta:

“Okurlardan tarihteki en önemli 12 kadını saymalarını isteyen bir ankette Viktorya dönemi kadınlarının en çok Sappho’nun adını verdiklerini görürüz.” Sf.31

Tabii ki erkekler tarafından çokça eleştirilmiş ve zamanla unutturulmuş. Erkeklerle ilgili çok güzel bir tabir var kitapta:

“...erkeklerin röntgenci bakışlarına maruz kalmış başka pek çok başarılı kadın gibi” Sf.33

Eskinin bir başka ses getiren kadın yazarı var: Christine de Pizan. (1364-1430) 1405’de yazdığı Le Livre de la cite des dames (Kadınlar Şehri Kitabı) erkeklerin kadınlara karşı tutumuna yönelik bir kitapmış. O kitaptan bir alıntı:

“Aklıma, merakımı celp eden tuhaf bir düşünce gelip yerleşti; nasıl oluyor da bu kadar çok erkek… kadınlar ve onların davranışları hakkında bu denli korkunç şeyler söyleyip yazmış ve bunu yapmaya devam ediyor. Bunu nasıl açıklamalı bilmiyorum. Bunu yapanlar yalnızca bir avuç yazar da değil… Saymakla bitmeyecek kadar çok filozof, hatip ve şair aynı şeyi söylüyor gibi görünüyor ve kadın doğasının bütünüyle ahlaksızlığa teslim olduğu görüşünde birleşiyorlar.” Sf.43

Sorma bacım. 1405’te sana bunu söyletmişler. 600 yıl geçmiş, hâlâ aynı.

Bu yazarı ve kitabını ilk defa "Meraklısına Feminizm" kitabında öğrenmiştim. Kadın düşmanı fikirlere karşı bir cevap niteliğinde yazıları olduğundan bahsediliyordu. 

Kadın düşmanlığına karşı demesek de kadınların manifestosu diyebileceğimiz bir anlatı içeren bir kitabımız var bizim de şimdi aklıma gelen.


Orada da okur bir genç kadın, fikirlerini beğendiği bir erkek yazarla bilgi alışverişinde bulunmak istiyor. Ama erkek yazar kadına hemen duygusal yaklaşıyor. Kadın da aradığının gönül ilişkisi olmadığını, kadın olduğu için kendisine hemen böyle yaklaşılmasını yanlış bulduğunu ifade ediyor güzelce. 

*

Dünyada okuma yazmayı teşvik eden Roma İmparatorluğu olmuş. Çünkü dünyanın çok büyük bir bölümüne egemen olan Roma İmparatorluğu bu geniş toprakları yönetmek için kullandığı askeri ve hukuki sistemler için doğru bir yazılı iletişime ihtiyacı vardı.

Matbaanın icadı tabii okuma yazma konusunda bir çığır açıyor.

Zorunlu eğitime geçilmesiyle okuma yazma oranı iyice artıyor. (Ücretsiz zorunlu eğitim modeli Prusya’da ortaya çıkmış. 1717’de I.Frederick William tarafından.)

Yalnız eğitimle ilgili şöyle bir şerh düşülebilir:


Eğitim hakkında doğru bilinen yanlışlara dair ufuk açıcı bir kitap.

*

Okumak dendiğinde eskiden en çok roman okunuyormuş. "Genç Werther’in Acıları" döneminin en popüler romanı. Napolyon’un kitabı yedi kez okuduğu söyleniyor. Okuyanları intihara sürüklediği söylenegelen bir roman. Bu gerçek mi bilinmez ama "Werther etkisi" denebilecek bir taklitçi intihar çeşidi olduğunu biliyoruz. İntiharın özendiriciliği ile ilgili bir kavram. 

“Psikiyatri alanındaki son bulgular da romanın korkunç etkisinin anlatım tekniğinden kaynaklanmış olabileceğini düşündürür.” Sf.72

*

Kitapta bir hata var. Kitap yakmalardan bahsedilen bölümde Malala Yusufzay’ın öldürüldüğünü söylüyor:

“Yakın geçmişte de Pakistan’ın Taliban kontrolündeki bir bölgesinde, Malala Yusufzay adlı genç bir kız öğrenci, kitap okuduğu ve bir blogda kız çocuklarının okuryazarlığını savunduğu için başından vurularak öldürülmüştür.” Sf.85

Yuoo ölmedi ki. Kız yaşıyor -Allah uzun ömür versin- bir Google araması ile bulunabilecek bir gerçek, niye öldü yazmış ki?

Bu arada Malala demişken kitabı için bkz: Ben, Malala

*

Her masada varız. Sansürden bahsedilen bölümde:

“Uluslararası toplumdan gelen sayısız çağrıya rağmen Türkiye de 1991 tarihli Terörle Mücadele Yasası ile ‘içerideki düşmanlara’ karşı ulusal güvenliği sağlama bahanesiyle katı sansürü sürdürmektedir.” Sf.99

Kitapta anlatılmıyor ama sansürden daha fenası otosansür. Yazarın ceza alacağı veya başka bir yaptırıma maruz kalacağı korkusuyla kendi kendisine uyguladığı baskı. Onu da biliriz. 

*

Bunların dışında kitap yakma, yasaklı kitaplar, çeviri, yeniden okumak... gibi okumakla ilgili başka çeşitli hususlara da yer verilmiş kitapta. Sevdim. 

*

Okumakla ilgili başka okumaklar için


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder