16 Şubat 2025 Pazar

FACTOTUM

 


FACTOTUM

Charles Bukowski

1975

Çeviren: Avi Pardo

Metis Yayınları

11.Basım – Nisan 2020

157 Sayfa

 

Charles Bukowski’nin kendi hayatından izler taşıyan bir hikaye.

Henry Chinaski baş karakter. İşsiz. İş arıyor. Bir dergi dağıtım işi buluyor. İş yerinde iki yıldır çalışana iki dolar zam yapılıyor. Bu da daha beş günlük eleman olmasına rağmen zam istiyor. Vermiyorlar tabii ki. Bu da işten çıkıyor.

Aile evine geri dönüyor. Babası burada kalacaksan oda, yemek, çamaşır için para ödemen gerek, diyor.

Amerika’da gerçekten böyle mi? On sekiz yaşından sonra çocuklarından kira mı alıyorlar? Doğurmasaydınız o zaman kardeşim. Bakamayacaksanız yapmayın.

İş bulamıyor Chinaski. Babası kızıyor. O da babasına kızıyor ve babasına yumruk atıyor. Böylece kendime bir iş bulsam iyi olacak diye düşünüyor. Bir zahmet!

Çeşitli işlere girip çıkıyor.

Yedek parçacıda iş bulup babasına borcunu ödüyor. Kendisine bir pansiyonda oda tutuyor. Odasına başka odadan bir kadın geliyor. Kadın bunun pipisini emikliyor zorla. Istıra ıstıra kanata kanata. Sonunda kadına biraz para verip gönderiyor.

Girdiği işlerdeki kadınlarla, kaldığı pansiyonların başka odalarında kalan kadınlarla illa bir şeyler yaşıyor. İlla. Yaşamasa bile hayalini kuruyor. Gördüğü her kadının kıçını yorumluyor.

Leş bir adam.

Pek çok işe girip çıkıyor. İşe geç gitmeleri, disiplinsizlikleri, iş yerindekilerle kavga etmesi ya da sevişmesi ve benzeri sebeplerle işten çıkarılıyor.

Hapse de giriyor. Trafik güvenliğini tehlikeye sokmak, uyuşturucu, sarhoşken yaptığı taşkınlıklar vb sebeplerle.

Bir kız arkadaşı oluyor. Böyle leş bir adamın normal bir kız arkadaşı olamaz tabii. Alkolik bir kadın buna kucak açıyor. Birlikte içki içip sarhoş olup sevişip kavga edip yaşıyorlar. Kadın başka adamlarla da birlikte oluyor. İlişkilerinde bu bir sorun değil. Zaten bir zaman sonra ilişkileri bitiyor. Kadın başka bir adamın yanına yerleşiyor. Chinaski de başka bir şehre gidiyor ve iş aramaya devam ediyor.

En son bir striptiz kulübüne gidiyor. Striptizci kız performansını sergiliyor, “Ve kaldıramadım” cümlesiyle kitap bitiyor.

*

Bukowski erkeklerin bayıla bayıla okuduğu bir yazar. Neden bayıldıklarını anlamak zor değil. Çünkü hikayesinde sayısız kadınla kolaylıkla sevişiyor. Hatta çoğunda kadınlar bununla sevişmek istiyor. Kimisinde bu istemiyor ama kadınlar yalvarıyor. Üstelik hiçbirine karşı bir sorumluluğu yok. Fakir, aylak, sarhoş ve kadınlar buna hasta. Tam bir erkek kafası kurgusu.

Kadın okur için ise sevimsiz, leş bir tip.

“Bir parça erkeklik varsa içinde tecavüz edersin ona dedi içimden bir ses, kendinden geçirtir, dünyanın neresine gidersen git peşinden koşturursun, ince kırmızı mektup kağıtlarına yazdığın mektuplarla ağlatırsın.” Sf.96

Tecavüz ettiği kadının bu tecavüz neticesi zevkten dört köşe olacağını ve tecavüzcüsüne hayran kalacağını sanan tecavüz fantezili erkekler.

Başka bir yazar daha geliyor aklıma böyle. Yine çok sevilen sayılan bir yazar olan Gabriel Garcia Marquez’in “KoleraGünlerinde Aşk” kitabında da Florentino karakteri tecavüzcü olduğu gibi tecavüze uğrayan bir kadının tecavüzcüsünü nasıl aşkla aradığını şöyle anlatıyordu:

“Çok gençken, yüzünü hiç görmediği güçlü, kuvvetli, becerikli bir adam, onu ansızın dalgakıranın üstüne yıkmış, paralarcasına soymuş, bir an çılgınca sevişmişti onunla. Taşların üstüne uzanmış, her yanı yara bere içinde, o adamın hep orada kalmasını, onun kolları arasında aşktan ölmeyi istemişti. Yüzünü görmemişti, sesini işitmemişti, ama binlerce erkek arasında, biçiminden, yapısından, sevişme tarzından onu tanıyacağından emindi. O zamandan beri, kendisini dinleyecek kimi bulursa, şöyle diyordu: ’Bir on beş ekim gecesi saat on birlerde, Escollera de los Agogados’ta oturan zavallı bir zenci sokak kızının ırzına geçen iriyarı bir adam hakkında bir şey biliyorsanız, söyleyin ona, gelip beni bulsun.”

İğrenç erkek fantezilerinin saygıdeğer eserler olarak görülmesi tadımı kaçırıyor.

*

Bukowski’nin Türkiye temsilcisi Hakan Günday diyebiliriz. Onun özellikle "Piç" kitabı bu gibi tiplemeleri içerir. "Kinyas ve Kayra"da da Bukowski leşliğinin etkisi hissedilir.

*

Sosyal medyada bir ara çok gördüğüm bir alıntı vardı:

“Sabahın altı buçuğunda bir çalar saatin sesine uyanıp yataktan fırla, giyin, zorla bir şeyler atıştır, sıç, işe, diş fırçala, saç tara, başka birine büyük paralar kazandırmak ve sana tanınan fırsat için müteşekkir olmak için berbat bir trafiğin içine dal. Nasıl razı olunur böyle bir yaşama?” sf.98

Bu kitaptanmış bu alıntı.

Evet, böyle bir yaşama razı olmak kolay değil, pek iyi de değil. Peki senin yaşamın daha mı iyi sayın Chinaski?  

*

Bu arada kitabın adı olan factotum, Latince kökenli bir kelime imiş. Bir işte yapılması gereken tüm niteliksiz işleri yapan kişi, kahya, ayakçı anlamı varmış.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder