FACTOTUM
Charles Bukowski
1975
Çeviren: Avi Pardo
Metis Yayınları
11.Basım – Nisan 2020
157 Sayfa
Charles Bukowski’nin kendi hayatından izler taşıyan bir hikaye.
Henry Chinaski baş karakter. İşsiz. İş arıyor. Bir
dergi dağıtım işi buluyor. İş yerinde iki yıldır çalışana iki dolar zam
yapılıyor. Bu da daha beş günlük eleman olmasına rağmen zam istiyor.
Vermiyorlar tabii ki. Bu da işten çıkıyor.
Aile evine geri dönüyor. Babası burada kalacaksan oda,
yemek, çamaşır için para ödemen gerek, diyor.
Amerika’da gerçekten böyle mi? On sekiz yaşından sonra
çocuklarından kira mı alıyorlar? Doğurmasaydınız o zaman kardeşim.
Bakamayacaksanız yapmayın.
İş bulamıyor Chinaski. Babası kızıyor. O da babasına kızıyor ve babasına yumruk atıyor. Böylece kendime bir iş bulsam iyi olacak diye düşünüyor. Bir zahmet!
Çeşitli işlere girip çıkıyor.
Yedek parçacıda iş bulup babasına borcunu ödüyor.
Kendisine bir pansiyonda oda tutuyor. Odasına başka odadan bir kadın geliyor.
Kadın bunun pipisini emikliyor zorla. Istıra ıstıra kanata kanata. Sonunda
kadına biraz para verip gönderiyor.
Girdiği işlerdeki kadınlarla, kaldığı pansiyonların
başka odalarında kalan kadınlarla illa bir şeyler yaşıyor. İlla. Yaşamasa bile
hayalini kuruyor. Gördüğü her kadının kıçını yorumluyor.
Leş bir adam.
Pek çok işe girip çıkıyor. İşe geç gitmeleri,
disiplinsizlikleri, iş yerindekilerle kavga etmesi ya da sevişmesi ve benzeri
sebeplerle işten çıkarılıyor.
Hapse de giriyor. Trafik güvenliğini tehlikeye sokmak,
uyuşturucu, sarhoşken yaptığı taşkınlıklar vb sebeplerle.
Bir kız arkadaşı oluyor. Böyle leş bir adamın normal
bir kız arkadaşı olamaz tabii. Alkolik bir kadın buna kucak açıyor. Birlikte içki
içip sarhoş olup sevişip kavga edip yaşıyorlar. Kadın başka adamlarla da birlikte
oluyor. İlişkilerinde bu bir sorun değil. Zaten bir zaman sonra ilişkileri
bitiyor. Kadın başka bir adamın yanına yerleşiyor. Chinaski de başka bir şehre
gidiyor ve iş aramaya devam ediyor.
En son bir striptiz kulübüne gidiyor. Striptizci kız
performansını sergiliyor, “Ve kaldıramadım” cümlesiyle kitap bitiyor.
*
Bukowski erkeklerin bayıla bayıla okuduğu bir yazar.
Neden bayıldıklarını anlamak zor değil. Çünkü hikayesinde sayısız kadınla
kolaylıkla sevişiyor. Hatta çoğunda kadınlar bununla sevişmek istiyor.
Kimisinde bu istemiyor ama kadınlar yalvarıyor. Üstelik hiçbirine karşı bir
sorumluluğu yok. Fakir, aylak, sarhoş ve kadınlar buna hasta. Tam bir erkek
kafası kurgusu.
Kadın okur için ise sevimsiz, leş bir tip.
“Bir parça erkeklik varsa içinde tecavüz edersin ona
dedi içimden bir ses, kendinden geçirtir, dünyanın neresine gidersen git
peşinden koşturursun, ince kırmızı mektup kağıtlarına yazdığın mektuplarla
ağlatırsın.” Sf.96
Tecavüz ettiği kadının bu tecavüz neticesi zevkten dört
köşe olacağını ve tecavüzcüsüne hayran kalacağını sanan tecavüz fantezili
erkekler.
Başka bir yazar daha geliyor aklıma böyle. Yine çok sevilen sayılan bir yazar olan Gabriel Garcia Marquez’in “KoleraGünlerinde Aşk” kitabında da Florentino karakteri tecavüzcü olduğu gibi tecavüze
uğrayan bir kadının tecavüzcüsünü nasıl aşkla aradığını şöyle anlatıyordu:
“Çok gençken, yüzünü hiç görmediği güçlü,
kuvvetli, becerikli bir adam, onu ansızın dalgakıranın üstüne yıkmış,
paralarcasına soymuş, bir an çılgınca sevişmişti onunla. Taşların üstüne
uzanmış, her yanı yara bere içinde, o adamın hep orada kalmasını, onun kolları
arasında aşktan ölmeyi istemişti. Yüzünü görmemişti, sesini işitmemişti, ama
binlerce erkek arasında, biçiminden, yapısından, sevişme tarzından onu
tanıyacağından emindi. O zamandan beri, kendisini dinleyecek kimi bulursa,
şöyle diyordu: ’Bir on beş ekim gecesi saat on birlerde, Escollera de los
Agogados’ta oturan zavallı bir zenci sokak kızının ırzına geçen iriyarı bir
adam hakkında bir şey biliyorsanız, söyleyin ona, gelip beni bulsun.”
İğrenç erkek fantezilerinin saygıdeğer eserler olarak
görülmesi tadımı kaçırıyor.
*
Bukowski’nin Türkiye temsilcisi Hakan Günday diyebiliriz. Onun özellikle "Piç" kitabı bu gibi tiplemeleri içerir. "Kinyas ve Kayra"da da Bukowski leşliğinin etkisi hissedilir.
*
Sosyal medyada bir ara çok gördüğüm bir alıntı vardı:
“Sabahın altı buçuğunda bir çalar saatin sesine uyanıp
yataktan fırla, giyin, zorla bir şeyler atıştır, sıç, işe, diş fırçala, saç
tara, başka birine büyük paralar kazandırmak ve sana tanınan fırsat için
müteşekkir olmak için berbat bir trafiğin içine dal. Nasıl razı olunur böyle
bir yaşama?” sf.98
Bu kitaptanmış bu alıntı.
Evet, böyle bir yaşama razı olmak kolay değil, pek iyi
de değil. Peki senin yaşamın daha mı iyi sayın Chinaski?
Bu arada kitabın adı olan factotum, Latince kökenli bir kelime imiş. Bir işte yapılması gereken tüm niteliksiz işleri yapan kişi, kahya, ayakçı anlamı varmış.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder