SAVUNMANIN TARİHİ VE İSTANBUL
BAROSU
Av. Atilla Özen
2022
İnkılap Kitabevi
279 Sayfa
Ne çektin be İstanbul Barosu!
İstanbul Barosu dünyanın en kalabalık barolarından
biri. Hatta birincisi diyorlar. Bu nedenle çok büyük bir güç. (Ama bu güç ne
kadar efektif kullanılıyor, tartışılır. Avukat olarak bize sorsalar bir dokunup
bin ah işitirler.) Siyaseten de iktidarların hedefinde baro. Çünkü iktidar
karşıtı bir duruşu var ve hukuksuz uygulamalara karşı çıkıyor. Elinden
geldiğince. Kitapta bu kısımlarda genel bir ülke tarihi de okumuş oluyor,
hatırlıyoruz. Susurluk, Şemdinli, Ergenekon, Balyoz, Gezi, Soma, 2016 Darbe
Teşebbüsü… gibi.
Kapsamlı bir tarih okuması olmuyor ama hiç yoktan iyidir. Ve gerçekten hiç yokmuş. Salt yıllık bütçeler ya da değişen baro başkanlarının uygulamalarının anlatıldığı teknik eserler var baronun çıkardığı. Bu minvalde başka bir tarih anlatısı olmaması yazık. Bu açıdan bu kitabı kıymetli buluyorum.
*
Cumhuriyet rejiminin ilk milli Barosu olarak İstanbul
Barosu genel kurulu, 28 Ağustos 1924’te 431 kayıtlı avukatla toplanmış.
1938’de Avukatlık Kanunu, 1939’da Asgari Ücret
Tarifesi hazırlanmış. (Günümüzdeki 1136 sayılı Avukatlık Kanunu 1969’da kabul
edildi.)
*
İlginç bilgiler öğrendim kitaptan. Örneğin baro
pulunun hikayesi. Avukatlar vekaletnamelere baro pulu yapıştırır. Bildiğiniz
pulu bildiğimiz dille yalayıp yapıştırmak suretiyle kullanırız bu vekaletnameleri.
Ama artık vekaletnameler sistem üzerinden gönderildiğinden yalayıp yapıştırmıyoruz,
pul parasını sistemden yatırıyoruz, yatırıldığına dair makbuz yeterli oluyor. İşte
bu baro pulu şöyle doğmuş: Bir kısım avukat Romanya’ya gitmiş ve orada
bastırılan ve mahkemelerde kullanılan pullarla avukatların sosyal yardım
meselelerinin hallolduğunu görmüş. Bu model daha sonra ülkemizde de uygulanmaya
başlamış.
1963 yılında yapılan genel kurulda avukata ücretini
ödemeyen müvekkillerin kara listeye yazılması ve İstanbul Barosu avukatlarının
bu listedeki kişilere hizmet vermemesi gündeme gelmiş.
Aynı yıl aidatını ödemeyen 233 avukat baro levhasından
silinmiş.
Özel hukuk fakülteleri kurulmasına karşı çıkılmış.
Ankara ve İstanbul Hukuk Fakülteleri özel hukuk fakültelerine öğretim görevlisi
vermeyeceklerini, baro da bu okullardan mezun olanlara avukatlık stajı
yaptırmayacağını açıklamış.
*
Yıllardır düzeltemediğimiz kronik sorunları da okumuş
oldum. 1940’larda da avukatlar aynı dertlerden yakınıyormuş: Duruşma saatlerinin
düzensizliği, adliye çalışanlarının vaktinde mesaiye başlamaması, adliyede
vestiyer ve asansör meseleleri, zabıt kağıtları suretlerinin avukatlara
verilmemesi, adliye çevresindeki arzuhalcilerle mücadele…
*
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder