3 Şubat 2025 Pazartesi

SAVUNMANIN TARİHİ VE İSTANBUL BAROSU


 

SAVUNMANIN TARİHİ VE İSTANBUL 

BAROSU

Av. Atilla Özen

2022

İnkılap Kitabevi

279 Sayfa

 

Ne çektin be İstanbul Barosu!

İstanbul Barosu dünyanın en kalabalık barolarından biri. Hatta birincisi diyorlar. Bu nedenle çok büyük bir güç. (Ama bu güç ne kadar efektif kullanılıyor, tartışılır. Avukat olarak bize sorsalar bir dokunup bin ah işitirler.) Siyaseten de iktidarların hedefinde baro. Çünkü iktidar karşıtı bir duruşu var ve hukuksuz uygulamalara karşı çıkıyor. Elinden geldiğince. Kitapta bu kısımlarda genel bir ülke tarihi de okumuş oluyor, hatırlıyoruz. Susurluk, Şemdinli, Ergenekon, Balyoz, Gezi, Soma, 2016 Darbe Teşebbüsü… gibi.

Kapsamlı bir tarih okuması olmuyor ama hiç yoktan iyidir. Ve gerçekten hiç yokmuş. Salt yıllık bütçeler ya da değişen baro başkanlarının uygulamalarının anlatıldığı teknik eserler var baronun çıkardığı. Bu minvalde başka bir tarih anlatısı olmaması yazık. Bu açıdan bu kitabı kıymetli buluyorum.

*

İstanbul Barosu’nun kuruluşundan başlıyor kitap.

Birkaç baro varmış önce.

İstanbul’da çalışan yabancı avukatlar 1870 yılında İstanbul Baro Cemiyeti’ni kurmuş.

1878’de Dersaadet Dava Vekilleri Cemiyeti Nizamnamesi ile baro kurulmuş.

Bugünkü İstanbul Barosu ise 14 Mayıs 1880’de kurulmuş.

105 avukat baro levhasına kayıt yaptırmış. Başkan Rus asıllı Av. Fransuva Rosolato olmuş.

En uzun süre başkanlık yapan 1886-1908 yılları arasında Av. Mehmet Reşit. Aynı zamanda ilk Türk ve Müslüman baro başkanı.

Baro ilk olarak Galata Yıldız Han’da bir odada bulunuyormuş. Genel kurulu Galata’da Artin Ağa Lokantasında yapılıyormuş. 1893’de adliyenin (Sultanahmet Adliyesi olsa gerek) üst katına taşınmış.

Bugün İstanbul Barosunun bulunduğu İstiklal Caddesindeki bina 1961’de 5.700.000 TL’ye satın alınmış. Buna “Birinci Baro Han” adı verilmiş. Daha sonra ikinci ve üçüncü hanlar da olur diye umularak. Adı böyle olmadı ama gerçekten binalar alındı. Av. Yücel Sayman başkanlığı döneminde Galata’da baro için bina, Av. Ümit Kocasakal döneminde Kanlıca’da sosyal tesis alındı.

*

Cumhuriyet rejiminin ilk milli Barosu olarak İstanbul Barosu genel kurulu, 28 Ağustos 1924’te 431 kayıtlı avukatla toplanmış.


(Ağustos aslında adli tatil ama adli tatil yok daha o dönem.) Av. Lütfi Fikri 142 oyla başkan seçilmiş.

1933’de Istanbul Adliyesinde yangın çıkmış. Baro da adliyede bulunduğu için baronun tüm kayıtları yanmış.

1938’de Avukatlık Kanunu, 1939’da Asgari Ücret Tarifesi hazırlanmış. (Günümüzdeki 1136 sayılı Avukatlık Kanunu 1969’da kabul edildi.)

*

İlginç bilgiler öğrendim kitaptan. Örneğin baro pulunun hikayesi. Avukatlar vekaletnamelere baro pulu yapıştırır. Bildiğiniz pulu bildiğimiz dille yalayıp yapıştırmak suretiyle kullanırız bu vekaletnameleri. Ama artık vekaletnameler sistem üzerinden gönderildiğinden yalayıp yapıştırmıyoruz, pul parasını sistemden yatırıyoruz, yatırıldığına dair makbuz yeterli oluyor. İşte bu baro pulu şöyle doğmuş: Bir kısım avukat Romanya’ya gitmiş ve orada bastırılan ve mahkemelerde kullanılan pullarla avukatların sosyal yardım meselelerinin hallolduğunu görmüş. Bu model daha sonra ülkemizde de uygulanmaya başlamış.

1963 yılında yapılan genel kurulda avukata ücretini ödemeyen müvekkillerin kara listeye yazılması ve İstanbul Barosu avukatlarının bu listedeki kişilere hizmet vermemesi gündeme gelmiş.

Aynı yıl aidatını ödemeyen 233 avukat baro levhasından silinmiş.

Özel hukuk fakülteleri kurulmasına karşı çıkılmış. Ankara ve İstanbul Hukuk Fakülteleri özel hukuk fakültelerine öğretim görevlisi vermeyeceklerini, baro da bu okullardan mezun olanlara avukatlık stajı yaptırmayacağını açıklamış.

Adliyede dosya satışı ve matbu formlar oluşturularak bunların satılmasına adliyeye ticaret bulaştırılıyor diye eleştiri getirilmiş, iptali için Danıştay’da dava açılmış.

1972’de avukatın görevini yaparken ve görevi dolayısıyla saldırıya uğraması halinde baroların suçtan zarar gören sıfatıyla ceza davasına müdahil olması tartışılmış.

Eskiden bir ilçede iki, üç, hatta dört adliye binası vardı.1970’lerde gecekondu mahkemeleri deniyormuş bunlara. (Daha sonra adliyeler birleştirildi. 2007’de Bakırköy, 2011’de İstanbul Çağlayan, 2013’de İstanbul Anadolu adliyesi açıldı.)

*

Yıllardır düzeltemediğimiz kronik sorunları da okumuş oldum. 1940’larda da avukatlar aynı dertlerden yakınıyormuş: Duruşma saatlerinin düzensizliği, adliye çalışanlarının vaktinde mesaiye başlamaması, adliyede vestiyer ve asansör meseleleri, zabıt kağıtları suretlerinin avukatlara verilmemesi, adliye çevresindeki arzuhalcilerle mücadele…

Yazarın da dediği gibi “Anlaşılan o ki yıllar geçse de avukatların yaşadığı sorunlar değişmeyecekti.” Sf.51

*

1959’da ülke genelinde 6.636 avukat varmış, 2.248’i İstanbul’da
1995’te ülke genelinde 35.486 avukat varmış, 11.822’si İstanbul’da

2024’te ülke genelinde 199.142 avukat var. 69.364’ü İstanbul’da. (65.772 İstanbul 1 no.lu Baro, 3.592 İstanbul 2 no.lu Baro) 

Her geçen gün bu sayı artıyor. 

2009'dan beri ben de bu sayıların içindeyim. Seviyorum mesleğimi ama içinde bulunduğumuz şartlarda avukatlık çok zor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder